Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli oyun yazarlarından birisi olan, 1936’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan, dört kez de Pulitzer Ödülü’ne layık görülen Eugene O’Neill’ın (1888-1953) Elektra’ya Matem Yakışır (1931) adlı başyapıtı, Aiskhylos’un Oresteia adlı trilojisinin (üçleme) yeniden yorumlanmış şeklidir.
Oyundaki olaylar ve karakterler Antik Yunan oyunundakilerle paralellik gösterir. Örneğin Oresteia’daki Troya Savaşı’ndan dönen Agamemnon, burada Amerikan İç Savaşı’ndan dönen General Ezra Mannon’a dönüşmüştür. Modernleştirilmiş bir Yunan tragedyası olan bu üçlemede cinayet, zina, ensest, aşk ve intikamın yanı sıra, Yunan oyunundaki koroyu temsilen bir grup kasaba halkı da yer alır. Yunan tragedyalarında karakterlerin eylemleri tek başına kadere bağlıdır, oysa O’Neill’ın karakterlerini yalnızca kader değil, 1930’ların psikolojik teorisine dayanan motivasyonlar da yönlendirir. Oyun, bazı karakterlerin Oedipus ve Elektra kompleksleri dikkate alındığında, Freudcu bir bakış açısıyla yorumlanmaya son derece elverişlidir.
İçindekiler
EUGENE O’NEILL (1888-1953)
-09-
ÜÇLEMENİN ANA SAHNESİ
-11-
ÜÇLEMENİN BİRİNCİ OYUNU:
EVE DÖNÜŞ
(DÖRT PERDELİK OYUN)
-13-
ÜÇLEMENİN İKİNCİ OYUNU:
PUSU
(BEŞ PERDELİK OYUN)
-71-
ÜÇLEMENİN ÜÇÜNCÜ OYUNU:
HAYALETLER
(DÖRT PERDELİK OYUN)
-131-
EUGENE O’NEILL (1888-1953)
Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli oyun yazarlarından birisi olan, 1936’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan, dört kez de Pulitzer Ödülü’ne layık görülen Eugene O’Neill, 16 Ekim 1888’de New York’ta doğdu ve 27 Kasım 1953’te Boston, Massachusetts’te öldü. Babası James O’Neill, İrlanda asıllı bir tiyatro oyuncusuydu. Yaşamının ilk yedi yılı boyunca annesi Ellen Quinlan O’Neill ve babasının tiyatro topluluğu ile Amerika’da değişik kentleri dolaştı. Tiyatro dünyasıyla çok küçük yaşta tanışması, kendi özel düş dünyasında yaşayan içe dönük bir çocuk olmasına yol açtı. 1895’te girdiği St. Aloysius Academy adlı yatılı okulda yalnızlığı ve mutsuzluğu daha da arttı. 1900’den sonra öğrenimini New York’taki De LaSalle okulunda sürdürdü. Bu sırada annesinin yanında yaşıyordu. Annesinin bir hastalık sonucu tutulup bir türlü kurtulamadığı uyuşturucu alışkanlığından da olumsuz yönde etkilendi. 1906’da girdiği Princeton Üniversitesinde bir yıl okuduktan sonra yükseköğrenimini yarıda bırakarak çeşitli işlerde çalıştı. Tayfa olarak girdiği şileplerle Güney Amerika ve Avrupa ülkelerini dolaştı. Gemiciler arasında geçen bu dönemi ona daha sonraki yaşamında yazacağı oyunlar için zengin bir malzeme kaynağı oldu. 1909’da evlendiği ilk karısından kısa sürede ayrıldı. Bir ara oyunculuk ve gazetecilik yaptı. 1912’de hastalanıp yattığı sanatoryumda tiyatro edebiyatının büyük ustalarını okudu, özellikle Henrik Ibsen ve August Strindberg gibi yazarların etkisi altında denizcilik yaşantısından ve ailesinin bunalımlarından esinlenerek ilk oyunlarını yazmaya başladı. 1914’te George Pierce Baker’ın Harvard’daki tiyatro kurslarını takip etti. Provincetown Oyuncuları 1916’da O’Neill’ın Bound East for Cardiff (Doğuya, Cardiff’e Doğru) adlı oyununu sahnelediler. Bu topluluk 1917-1920 arasında New York’ta çalışmaya başladı ve orada da O’Neill’ın o dönemde yazdığı kısa oyunlardan on tanesini sahneye koydu. O’Neill 1920 ve 1921’de Beyond the Horizon (Ufkun Ötesinde) ve Anna Christie oyunlarıyla iki kez üst üste Pulitzer Ödülü’nü kazandı. Bu arada ikinci kez evlendi ve ayrıldı. Daha sonra üçüncü evliliğini oyuncu Carlotta Montеrеy’lе yaptı. 1930’lardaki ve 1940’lardaki oyunlarını, tutulduğu Parkinson hastalığı yüzünden güçlükle yazabildi. Bu dönemde yaşadığı alkolizm ve aile sorunları da çalışmasını büyük ölçüde engelliyordu. 1934’tе sahnelenen Days Without End’dеn (Sonu Gelmeyen Günler) sonraki on iki yıl içinde Broadway’dе hiçbir oyunu oynanmadıysa da 1936’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. 1939’da ise The Iceman Cometh (Dondurmacının Gelişi) adlı oyunuyla son ve en parlak dönemi başladı. O’Neill’ın yazarlığa başladığı yıllarda ABD’de köklü bir tiyatro geleneği yoktu. Bu yüzden o, kendi okuduklarından ve yaşadıklarından yararlanarak kendine özgü bir tiyatro anlayışı yarattı. Özellikle August Strindberg’den ve dışavurumculuk (ekspresyonizm) akımından, Freud’un bilinçaltıyla ilgili düşüncelerinden etkilendi. Nietzsche’nin felsefesi ise onda Amerikalılara özgü kendine güven duygusunu ve bireyciliği pekiştirdi. İnsanların iç dünyalarının karmaşıklığını deneysel biçimlerle dile getirmeye çalıştı. The Emperor Jones’da (İmparator Jones) Karayip Adalarındaki zenci bir diktatörün evrimini, The Hairy Ape’de (Kıllı Goril) doğadan ve toplumdan kopan bir borsacının kişiliğini ararken yok oluşunu sergiledi. Marco Millions’da (Milyoncu Marco) Amerikalıların para düşkünlüğünü Venedikli Marco Polo’nun öyküsüne benzeterek yerdi. Strange Interlude’da (Araya Giren Garip Oyun) bir kadının iç dünyasını oyuncuların sahnede kımıldamadan durarak konuştukları özgün bir teknikle aktardı. O’Neill orta döneminde Mourning Becomes Electra (Elektra’ya Matem Yakışır), Ah, Wilderness! (Ah, Yalnızlık!) ve Sonu Gelmeyen Günler gibi oyunlarında aile sorunlarını işledi. Özellikle Aiskhylos’un Atreus ailesinin yazgısını, ABD İç Savaşı yıllarına dönerek Mannon ailesinin ԁramı biçiminde yeniden ele aldığı Elektra’ya Matem Yakışır’ԁa büyük bir başarıya ulaştı. Bunları 1934-1943 yılları arasında yazdığı tek perdelik oyunlar izledi. A Tale of Possesors Dispossessed (Ellerindekileri Yitirenlerin Masalı) genel başlığını verdiği uzun oyunlar dizisinde ise “A Touch of the Poet” (Şair Ruhu) ve “More Stately Mansions” (Görkemli Konaklar) gibi oyunları aynı oyun kişilerinin değişik dönemlerini gösteriyordu. Long Day’s Journey into Night (Uzun Günden Geceye) ile A Moon for the Misbegotten (Ay Herkese Gülümser), O’Neill’ın kendi ailesinden esinlenerek yarattığı Tyrone ailesinin kişilerini topluca ve ayrı ayrı ele alan oyunlardır. Bunlardan özellikle Uzun Günden Geceye, yetişme döneminde annesi, babası ve ağabeyi ile ilişkilerini büyük bir içtenlik ve yalınlıkla işlediği çarpıcı bir başyapıttır. O’Neill’ın başarılı oyunları, yoğun insan tutkularını etkili bir tiyatro diliyle aktaran ve kendi türünde en yetkin Amerikan romanlarıyla şiirlerinin düzeyine ulaşan parlak örneklerdir.
Oyunları:
In the Zone (Formunun Zirvesinde) (1917).
Beyond the Horizon (Ufkun Ötesinde) (1918).
The Emperor Jones (İmparator Jones) (1920).
Anna Christie (1921).
Diff’rent (Farklı) (1921).
The Hairy Ape (Kıllı Goril) (1922).
All God’s Chillun Got Wings (Tanrı’nın Bütün Çocukları) (1924).
Desire Under the Elms (Karaağaçlar Altında) (1925).
Lazarus Laughed (Lazarus Gülünce) (1925–26).
The Great God Brown (1926).
Strange Interlude (Araya Giren Garip Oyun) (1928).
Dynamo (1929).
Mourning Becomes Electra (Elektra’ya Matem Yakışır) (1931).
Ah, Wilderness! (Ah, Yalnızlık!) (1933)
More Stately Mansions (Görkemli Konaklar) (1938).
The Iceman Cometh (Dondurmacının Gelişi) (1939).
Hughie (1941).
Long Day’s Journey into Night (Uzun Günden Geceye) (1941).
A Touch of the Poet (Şair Ruhu) (1942).
A Moon for the Misbegotten (Ay Herkese Gülümser) (1943).
ÜÇLEMENİN ANA SAHNESİ
Üçlemede olaylar, ikinci oyunun bir perdesi hariç, New England’ın küçük liman kasabalarından birinin banliyösünde bulunan Mannonların malikânesinin ya içinde ya da hemen dışında geçer. Özel bir perde evin sokaktan görülen hâlini gösterir. Oyundaki kişiler bu perdenin önünde oldukları sahnelerde evin dışında, bu perde kalktığı zaman da evin içinde görünürler. Bu perde, evi çevreleyen yüz yirmi dönümlük geniş araziyi, arka planda sık ağaçlı bir bayırı, sağda ve hemen arkada meyve bahçelerini, solda da büyük bir çiçek bahçesini ve bir serayı gösterir. Ön planda cadde boyunca bir sıra akasya ağacı ve karaağaç görülür. Malikânenin arazisi beyaz tahta parmaklıklarla ve yüksek bir çitle çevrilidir. İki kanatlı beyaz girişten eve doğru bir araba yolu kıvrılır. Ev ile cadde arasında bir çimenlik alan ve evin sağ köşesine yakın bir çam korusu bulunur. Daha ileride, araba yolu boyunca akçaağaçlar ve akasyalar sıralanmıştır. Evin sol köşesinde ise büyük bir leylak ve ful kümesi vardır. Ev, caddeden yaklaşık üç yüz metre uzaklıkta, hafif bir arazi tümseği üzerindedir. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında moda olan Yunan tapınağı üslubunda inşa edilmiş büyük bir yapıdır. Altı adet yüksek sütunu olan beyaz ahşap veranda, evin gri kesme taştan yapılmış duvarıyla tezat oluşturur. Üst katta beş, zemin katta ise dört pencere bulunmakta olup, ana kapı ortadadır, kapının üstünde yatay dikdörtgen bir cam, iki yanındaysa birer ara sütun bulunmaktadır. Pencere panjurları koyu yeşile boyanmıştır. Kapının önünde yerden verandaya çıkan dört basamaklı bir merdiven vardır. Üç oyunun da konusu 1865-1866 yıllarının baharında ya da yazında geçer.
ÜÇLEMENİN BİRİNCİ OYUNU:
EVE DÖNÜŞ
(DÖRT PERDELİK OYUN)
OYUNDAKİ KİŞİLER
Ezra Mannon Tuğgeneral
Christine Ezra Mannon’ın karısı
Lavinia Ezra ve Christine Mannon’ın kızları
Adam Brant “Flying Trades” adlı geminin Kaptanı
Peter Niles Yüzbaşı, ABD Topçu Subayı
Hazel Niles Peter’ın kız kardeşi
Seth Beckwith Bahçıvan
Amos Ames Köyden bir marangoz
Louisa Amos’un karısı
Minnie Louisa’nın yeğeni
SAHNELER
BİRİNCİ PERDE New England’da Mannonların malikânesinin dışı; Nisan, 1865.
İKİNCİ PERDE Ezra Mannon’ın evdeki çalışma odası;
aradan zaman geçmemiştir.
ÜÇÜNCÜ PERDE Birinci Perde ile aynı; evin dışı; bir hafta
sonraki bir gece.
DÖRDÜNCÜ PERDE Evde bir yatak odası; aynı gecenin ilerleyen saatlerinde.
BİRİNCİ PERDE
Sahne — 1865 yılının Nisan ayında bir öğleden sonra, Mannon malikânesinin dış görünüşü. Ön tarafta caddedeki girişten eve giden araba yolu bulunmaktadır. Araba yolunun arkasında, altı uzun sütunlu Yunan tapınağı üslubundaki beyaz veranda sahne boyunca uzanır. Evin sağ köşesinin önündeki yolun kenarındaki çimenlikte büyük bir çam ağacı vardır. Bu ağacın gövdesi portikonun beyaz sütunlarıyla çarpıcı bir tezat oluşturacak kadar koyu renktedir. Sol ön tarafta, araba yolunun kenarında, büyük bir leylak ve sümbül kümesi vardır. Bu bitkilerin önündeki çimenliğin üzerine, evden görülmesi zor olan bir bank yerleştirilmiştir.
Gün batımından kısa bir süre öncesidir; batan güneşin solgun ışığı doğrudan evin ön cephesine yansımakta, beyaz verandada ve arkasındaki gri taş duvarda parlak bir sis hâlinde dağılmakta, sütunların beyazlığını, evin kasvetli griliğini, açık panjurların, çimlerin ve çalılıkların yeşilini, çam ağacının yeşil kara rengini yoğunlaştırmaktadır. Beyaz sütunların kara gölgeleri arkalarındaki gri duvara düşmektedir. Alt katın pencereleri güneş ışınlarını göz kamaştıran bir ışıltıyla yansıtır. Tapınağın verandası, kasvetli gri çirkinliğini gizlemek için evin yüzüne takılan uyumsuz beyaz bir maske gibidir.
Uzaklarda, kasabadan bir grubun “John Brown’s Body” şarkısını çaldığı duyulur. Bu müzik rüzgârın etkisiyle yükselip alçalır, kâh kuvvetli kâh zayıf işitilir.
Sol arkadan, denizin düşünceli ritmini diğerlerinden daha fazla taşıyan “Shenandoah” şarkısını söyleyen bir adamın sesi duyulur. Ses hızla yaklaşır. Bu sesin sahibinin bir zamanlar iyi bir bariton olduğu, ancak yaşlılıkla güçten düştüğü hissedilir:
“Ah, Shenandoah, sesini bir duysam
Durma ak benim güzel nehrim
Ah, Shenandoah, yazık ki uzağım senden
…..
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Oyun-Tiyatro
- Kitap AdıElektra'ya Matem Yakışır
- Sayfa Sayısı184
- YazarEugene O'Neill
- ISBN9786254087332
- Boyutlar, Kapak13,5 cm x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hamlet ~ William Shakespeare
Hamlet
William Shakespeare
Babası öldükten sonra annesiyle evlenen amcasının aslında babasının katili olduğunu öğrenen Danimarka Prensi Hamlet derin bir acıya kapılır. Acı çekmek ya da kendini öldürerek...
- Martı ~ Anton Çehov
Martı
Anton Çehov
Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar… Aktris olmamdan korkuyorlar… Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni...
- Faust ~ Johann Wolfgang Goethe
Faust
Johann Wolfgang Goethe
Faust, yaşadığı çağın bütün bilimlerini öğrenmeye çalışan, bilgi ihtirası içinde kıvranan karamsar bir kişidir. Nefsiyle onca uğraşmasına rağmen mutluluğu bulamamış olmanın ıstırabıyla kavrulmaktadır. Şeytanı...