Halikarnas Balıkçısı’nın Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek adlı öykü kitabı, daha önce Ege Kıyılarından, Ege’nin Dibi, Gülen Ada, Merhaba Akdeniz, Yaşasın Deniz adlarıyla tanıdığımız kitaplarıyla, önceki kitaplarına girmemiş öykülerini biraraya getirmektedir. Buradaki öyküler Balıkçı’nın söylediği gibi, “…o cennet ellerin, dağ otlarının, kıyılarının, vahşi kayalarının, yıkıntılarının ve açık denizlerin ürünüdür.”
İ Ç İ N D E K İ L E R
Halikarnas Balıkçısı (yaşamöyküsü) …………………………………………………………….. 7
“Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek” İçin
(Şadan Gökovalı) ……………………………………………………………………………………………. 9
Ege Kıyılarından
Knidos Afroditi …………………………………………………………………………………………………………15
Yedi Adalardaki Balık Bankası ………………………………………………………………. 27
Tam Çoban …………………………………………………………………………………………………………………… 35
Ege’nin Öfkesi …………………………………………………………………………………………………………… 38
Halikarnas …………………………………………………………………………………………………………………….. 43
Altmış Altı Bükün Oynadığı Oyun ………………………………………………….. 50
Ege’nin Dibi
Karaoğlan ………………………………………………………………………………………………………………………. 55
Çingene Ali ………………………………………………………………………………………………………………….. 63
Deccal ………………………………………………………………………………………………………………………………… 68
Değirmenci Ateşoğlu Nasrettin …………………………………………………………… 73
Gülen Ada
Gülen Ada ……………………………………………………………………………………………………………………… 79
Fırıncının Kızı …………………………………………………………………………………………………………… 84
Hayatımın Romanı ………………………………………………………………………………………………. 88
Cura ……………………………………………………………………………………………………………………………………… 95
Turgut Reis ……………………………………………………………………………………………………………….. 101
Cennet Gemisi………………………………………………………………………………………………………… 105
Merhaba Akdeniz
Gündüzü Kaybeden Kuş …………………………………………………………………………… 111
Kancay ……………………………………………………………………………………………………………………………. 114
Neyzen …………………………………………………………………………………………………………………………… 122
Denizkızı …………………………………………………………………………………………………………………….. 126
Son Türkü …………………………………………………………………………………………………………………… 131
Unuttuğu Türkü ………………………………………………………………………………………………….. 135
Tünek Ahmet …………………………………………………………………………………………………………. 140
Yaşasın Deniz
Yaşasın Deniz ………………………………………………………………………………………………………… 149
Balıkla Kabak …………………………………………………………………………………………………………. 156
Haydi Süngere! ……………………………………………………………………………………………………… 160
Deniz Eri Mahmut …………………………………………………………………………………………… 164
Önceki Kitaplara Girmemiş Öyküler
Ateş Fatma ………………………………………………………………………………………………………………… 173
Ayşe Kadın’ın Günahı …………………………………………………………………………………… 181
Bir Gecekondu ……………………………………………………………………………………………………… 184
Mısır Buğday ……………………………………………………………………………………………………………. 188
Eşler ………………………………………………………………………………………………………………………………….. 194
Aferin Bre Yavru! ………………………………………………………………………………………………. 199
Kara Ayşe ……………………………………………………………………………………………………………………. 204
Lahana, Biber Turşusu ………………………………………………………………………………… 208
Divan Reis ………………………………………………………………………………………………………………….. 213
Hırsız Selim ……………………………………………………………………………………………………………… 218
“EGE’DEN DENİZE
BIRAKILMIŞ BİR ÇİÇEK” İÇİN
Anadolu’nun zenginlik ve güzelliklerini, içlerinde yarım yüzyıl yaşadığı Ege balıkçı ve süngercilerinin yaşantılarını şiirli bir dille anlatan Halikarnas Balıkçısı’nın bu kitapta okuyacağınız öyküleri, beş öykü kitabından seçilmiştir. Bazıları iki kitabında birden yayımlanmış olan öykülerin seçimi, Halikarnas Balıkçısı’nın görüşü alınarak yapılmıştır. Derleyen; yazarın görüş ve isteğine uyarak, öykülerin asıllarındaki eskimiş sözcük ve deyimleri, günümüz Türkçesine çevirmeye çalışmıştır. Bazı dil yenileştirmeleri, basılmış kitaplar üzerinde ya da derleyence okunurken, Halikarnas Balıkçısı tarafından yapılmıştır. Seçmelerde, yazarın şiirli ve müzikli dilinden, doğa ve insan sevgisinden, tanıtım ve duygusal gücünden örnekler verilmeye çalışılmıştır.
Şadan Gökovalı
Güney Anadolu’nun o masmavi göğü,
menekşe denizi, ışığı ve toprakları,
çeşit çeşit ağaçları; yemişler, çiçekler,
insanlar, uygarlıklar yetiştirmişti.
Bu hikâyeler de, o cennet gibi ellerin,
dağ otlarının, kıyılarının,
vahşi kayalarının, yıkıntılarının ve
açık denizlerin ürünüdür.
Hepsini yine onlara adıyorum.
Halikarnas Balıkçısı
KNİDOS AFRODİTİ
Dünyanın meçhul yeri kalmadı derler. Anadolu’da Knidos adlı bir yer vardır. Orasını malum saymak abartma olur. Knidos’a arasıra balıkçılar uğrarmış. Ben bir tanesini yakaladım. Adam anlatıyordu: Kılavuzumuz hava ve hevesimizdir. Su değirmeni dönerken, suları köpürte köpürte arkaya savurduğu gibi, biz de denizleri, kıyıları, kentleri, her günkü usandırıcı yaşamayı, yolu yöntemi, kuralı hep fırlata fırlata; dümenimizi talihe, pruvamızı da açık ufuklara havale ederiz. Bu denize “Ege” ya da “Arşipel” denir. Çünkü altı-yedi bin yıl önce kayığı ilk yüzdüren dalgalar ve dalgalara ilk binen kayıklar hep buralıydılar. Ege, olağan arzuları uyandıran bir deniz değildir. Neden Yedi Harika’nın dördü, beşi hep Ege kıyılarında gün gördüler de, başka yerlerde yükselmediler? Kayığın sağından solundan binlerce uçan balık, exocet* denizden havaya fırlar. Kayık, deniz serpintisi ve binlerce balığın yeşil yeşil kanatlarının fışıltısı ile birlikte süzülüp açılır. Bu Ekvator balıklarının burada bulunuşları, iklimin ne kadar tatlı olduğunu gösterir. İklim tam insan boyundadır. Sıcağı da, soğuğu da insan tahammülünü aşmaz. İklimi paltoyla, sobayla ya da yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur. İşte bundan dolayı buradaki şekillerin –gerek fikri, gerek mimari– niteliği doğru-luktur; yalan, ikiyüzlülük cicibicileriyle örtünüp gizlenmeyi kabul etmezliktir. Bunun örneği de, Knidos kıyılarıdır. Anadolu’yu bir yere bakar varsaysak, onun ancak denize baktığını düşünebiliriz. Anadolu’nun bütün kolları Ege Denizine açılmıştır. Bu kollardan en güneydeki Datça Yarımadasıdır. Sanki Anadolu, denize sevgisinden, Ege köpüklerine atılmış ve kırk beş mil uzanan Datça Yarımadasını yaratırken, Kriyo Burnunda, “İşte Arşipel, bak senin koynuna geldim! Çünkü ben, senin Knidos’unum!” diye bağırmıştır. Bundan dolayı Datça Yarımadası, Anadolu’nun Knidos’ta şakıyan dilidir. Burun pek uzun ve yalnızdır. Elli-altmış metre yükseklere kadar bir çalısı olmayan yalçın kayalara bakılırsa, kışın deniz ya da serpintilerin taa oralara yükseldiği anlaşılır. Burun denizle baş başa kalmıştır. Esintisine göre Cebelitarık’tan, Trablusgarp’tan ve Mataban Burnundan gelen dalgalar, gönüllerinin yettiğince kabarıp hızlanmak fırsatını bulduktan sonra, sonunda Anadolu’nun bu heybetli burnuna gelirler ve taşkın sevgilerden patlayan bir yürek gibi, Knidos’u yupyumuşak köpükleriyle sararlar. Böylelikle Knidos Ege’ye, Ege de Knidos’a kavuşur. Knidos kenti, Kriyo (Tekir) Burnunun tam ucunda ve burnun sağlı sollu eğimlerindedir. Bir sağda, bir solda dalgakıranlı iki limanı vardır. Oraya ilk kez, gurup denizde kızarıp menekşe dalgalarda morarırken vardık. Balık paraketemizin baş şamandırasını kuzey limana attık. O limanda milattan dört yüzyıl önce Knidoslu Konon, koca bir Lakademon filosunu müthiş bir deniz savaşında yenmişti. Yirmi yıl önce bir balıkçı arkadaş, bu limanın dibinden som altından yapılmış iki şarap kupası çıkarmıştı. Bunlar Dorik düzende oyulmuş ve işlenmişti. Oraya ilk vardığım ve gözlerimi çevremde gezdirdiğim zaman şaşkınlığım büyüktü. Fakat, şaşkınlığım ne denli büyük olursa olsun, oranın güzelliği daha büyüktü.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıEge'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek
- Sayfa Sayısı224
- YazarHalikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)
- ISBN9789754940497
- Boyutlar, Kapak 13,3x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviBilgi Yayınevi / 2019
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dalgaların Götürdüğü ~ Fatih Dağdelen
Dalgaların Götürdüğü
Fatih Dağdelen
“Dünya bedenimi istiyordu. Henüz solup sararmadan, derim bir samankâğıdı gibi buruşmadan, gözlerimin beyazı beyaz, siyahı siyahken çağırıyordu. Bana canlılığı vaat ediyordu. Sıcacık öğleüstü güneşi...
- Satranç Ve Şövalye ~ Erol Çelik
Satranç Ve Şövalye
Erol Çelik
Bilinci yavaşça yerine geliyordu, bunu kulağına gelen bebek ağlamasının içine doğurduğu huzurdan dolayı anladı. Bebek, çaresiz ama o kadar tatlı ağlıyordu ki, bir an...
- Ayak İzlerinde Adımlar ~ Julio Cortázar
Ayak İzlerinde Adımlar
Julio Cortázar
Pencere çerçevesinin üst kısmında bir damlacık beliriyor, onu bin sönük ışıltıya bölen gökyüzüne doğru titreşiyor, sonra büyüyor ve sendeliyor, düştü düşecek, ama düşmüyor, henüz...