Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Duygulanım Toplumları
Duygulanım Toplumları

Duygulanım Toplumları

Christian von Scheve, Jan Slaby

“Duygulanım ve duygu, 21. yüzyıl başı toplumsal ve politik hayatın egemen söylemi haline geldi. Politikada, popülizmin ve yeni rekabet tarzlarının yükselişi (…) dinsel çatışmaların…

“Duygulanım ve duygu, 21. yüzyıl başı toplumsal ve politik hayatın egemen söylemi haline geldi. Politikada, popülizmin ve yeni rekabet tarzlarının yükselişi (…) dinsel çatışmaların artışı, duygulanımsal bir yerden anlaşılıyor ve öfkenin, hiddetin, incinme ve içerlemenin bu bitmek bilmeyen çatışmadaki önemi öne çıkarılıyor. Kapitalist ekonomiler giderek daha fazla, yalnızca insanların bilişsel ve bedensel kapasitelerinin değil, aynı zamanda duygularının da sömürülmesi olarak anlaşılıyor. Sosyal medya sıklıkla yoğun duygulanımların ortaya konduğu bir mecraya dönüştü ve pek çok durumda da bireylere ya da gruplara yönelik açık düşmanlık, hatta şiddet ifadeleriyle dolu.”

Jan Slaby ve Christian von Scheve’nin derlediği kitap, toplumları “duygulanım toplumları” olarak kuramsallaştırmak ve bu yönelimle ampirik araştırmalar yapmak için gerekli kavramların eşsiz bir derlemesini sunuyor. Kavramlar, toplumların bir arada yaşamalarının duygulanımsal temellerine dair bir kavrayışın yolunu açıyorlar ve göç, popülizm, yerel ve küresel eşitsizlikler, kimlik-aidiyet gibi çatışma alanlarının duygulanımsal doğasını algılamak için vazgeçilmezler.

Duygulanım Toplumları, yol gösterici bir anlatı kuruyor, tarihsel bir perspektif sunuyor, ele alınan kavramları ayrıntılı biçimde tanımlıyor, anlaşılır araştırma örnekleri veriyor ve her bölümün sonunda genel bir bakış sunuyor. Zihin felsefesinden antropolojiye, sosyolojiden kültürel çalışmalara, performans çalışmalarından sanat tarihine, siyaset biliminden gelişimsel ve kültürel psikolojiye uzanan çok geniş bir disiplinlerarası araştırma ufkuna dayanan bir eser.

İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………9
Giriş
Duygulanım Toplumları – Anahtar Kavramlar
Jan Slaby – Christian von Scheve …………………………………………………………………………………………………….11
KISIM I
DUYGULANIM VE DUYGU
Alanın Haritası ………………………………………………………………………………………………………………………………………………37
1 Duygulanım
Jan Slaby – Rainer Mühlhoff …………………………………………………………………………………………………..39
2 Duygu, Duygu Kavramı
Christian von Scheve – Jan Slaby………………………………………………………………………………………….55
3 His
Gerhard Thonhauser……………………………………………………………………………………………………………………65
4 Gefühlsbildung (Hislerin Formasyonu)
Birgitt Röttger-Rössler …………………………………………………………………………………………………………….75
5 Bağlanma
Gabriel Scheidecker………………………………………………………………………………………………………………………87
6 Atmosfer
Friedlind Riedel ……………………………………………………………………………………………………………………………….99
7 Hissiyat
Jonas Bens – Olaf Zenker …………………………………………………………………………………………………………111
KISIM II
DUYGULANIMI AYRINTILANDIRMAK………………………………………………………………………123
8 Duygulanımsal Düzenleme
Jan Slaby…………………………………………………………………………………………………………………………………………….125
9 Duygulanımsal Yatkınlık
Rainer Mühlhoff ………………………………………………………………………………………………………………………….137
10 Duygulanımsal Pratik
Basil Wiesse ……………………………………………………………………………………………………………………………………..149
11 Duygulanımsal Ekonomi
Hauke Lehmann – Hans Roth – Kerstin Schankweiler ………………………………………….159
12 Irksallaştırma Duygulanımları
Tamar Blickstein…………………………………………………………………………………………………………………………..173
13 Duygulanımsal Tanıklık
Michael Richardson – Kerstin Schankweiler ……………………………………………………………189
14 Duygulanımı Yazmak
Anne Fleig …………………………………………………………………………………………………………………………………………201
KISIM III
REZONANSLAR VE REPERTUVARLAR………………………………………………………………………211
15 Duygulanımsal Rezonans
Rainer Mühlhoff ………………………………………………………………………………………………………………………….213
16 Yeniden (Ön)Sahneleme
Adam Czirak – Sophie Nikoleit – Friederike Oberkrome –
Verena Straub – Robelt Walter-Jochum – Michael Wetzels……………………………..225
17 Duygulanımın Poetikası
Hermann Kappelhoff – Hauke Lehmann…………………………………………………………………………237
18 Pathosformel (Pathos Formülü)
Kerstin Schankweiler – Philipp Wüschner…………………………………………………………………..247
19 Dalıp Gitme, Sürükleme Gücü
Rainer Mühlhoff – Theresa Schütz ………………………………………………………………………………….259
20 Duygu Repertuvarları
Anita von Poser – Edda Heyken – Thi Minh Tam Ta – Eric Hahn ……………………….271
21 İzleyici Duyguları
Doris Kolesch – Hubert Knoblauch………………………………………………………………………………….283
KISIM IV
TOPLULUKLAR VE MÜCADELELER……………………………………………………………………………….297
22 Toplumsal Kolektifler
Christian von Scheve…………………………………………………………………………………………………………………299
23 Meydan Anları
Bİlgİn Ayata – Cilja Harders ………………………………………………………………………………………………….311
24 Duygulanımsal Topluluklar
Veronika Zink …………………………………………………………………………………………………………………………………323
25 Aidiyet
Dominik Mattes – Omar Kasmani – Marion Acker – Edda Heyken………………….335
26 His Düzenleri
Thomas Stodulka …………………………………………………………………………………………………………………………347
27 Duygulanımsal Kamular
Margreth Lünenborg ………………………………………………………………………………………………………………..357
28 Duygulanımsal Yurttaşlık
Bİlgİn Ayata………………………………………………………………………………………………………………………………………369
29 Politik Duygulanım
Jan Slaby – Jonas Bens ……………………………………………………………………………………………………………….379
YAZARLAR…………………………………………………………………………………………………………………………………………………..393
DİZİN………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………401

Giriş
Duygulanım Toplumları – Anahtar Kavramlar
Jan Slaby – Christian von Scheve

Duygulanım ve duygu, 21. yüzyıl başı toplumsal ve politik hayatın egemen söylemi haline geldi. Politikada, popülizmin ve yeni rekabet tarzlarının yükselişi, bunların kutuplaştırıcı özellikteki duyguları ve duygulanımları harekete geçirici nitelikleriyle açıklanıyor. Dünyanın her yerindeki dinsel çatışmaların artışı, duygulanımsal bir yerden anlaşılıyor ve öfkenin, hiddetin, incinme ve içerlemenin bu bitmek bilmeyen çatışmadaki önemi öne çıkarılıyor. Kapitalist ekonomiler giderek daha fazla, yalnızca insanların bilişsel ve bedensel kapasitelerinin değil, aynı zamanda duygularının da sömürülmesi olarak anlaşılıyor. Sosyal medya sıklıkla yoğun duygulanımların ortaya konduğu bir mecraya dönüştü ve pek çok durumda da bireylere ya da gruplara yönelik açık düşmanlık, hatta şiddet ifadeleriyle dolu.

Halihazırdaki bu “duygusal düşünümsellik” –toplumsal dünyayı duygular ve hisler üzerinden anlama ve resmetme eğilimi– kamusal alanla ve politik tartışmalarla sınırlı değil, bundan önce farklı akademik disiplinler içinde de bir “duygulanıma dönüş” yaşandı. Bu ne tarihsel bir tesadüf ne de akademinin geleceği öngörme yeteneğinden kaynaklanıyor. Toplumsal ve davranışsal bilimlerdeki araştırmalar da insan bilimlerindekiler ve kültürel çalışmalardakiler de uzun zamandır duygunun ve duygulanımın varlığın ve toplumsallığın temelini oluşturduklarını öne sürüyorlar. Bunun sonucunda, bu disiplinler bir yandan duygulanım ve duygunun toplumsal hayattaki rolünü hesaba katan genel toplumsal ve kültürel teoriler geliştiriyorlar, bir yandan da duygu ve duygulanımın tarihsel ve kültürel olarak farklı toplumlardaki önemini ortaya koyuyorlar.

Duygulanım Toplumları, çağdaş toplumun ve toplumsal ortak yaşamın duygulanımsal ve duygusal boyutlarını çalışırken bu çabaların değerini bilen, bunları sistematik olarak genişletmeye uğraşan bir disiplinlerarası araştırma girişiminin başlığı. Bu girişim, duygulanımın ve duygunun konumsal ve toplumsal-ilişkisel bir kavranışını merkeze alan bir yaklaşım temelinde ilerliyor. Buna eşlik eden metodolojik yaklaşım, görgül olarak temellendirilmiş çalışmalara odaklanmak. Çağdaş toplumlardaki hayatın farklı alanlarında yaşanan ortaklıkların duygulanımsal dinamikleri, ancak böyle bir yaklaşımla aydınlatılabilir. Elinizdeki derleme, böyle bir genel bakış için temel nitelikteki anahtar kavramların bir dökümünü öneriyor. Sosyal bilimler, kültürel ve medya çalışmaları ve insan bilimleri disiplinlerinin geniş yelpazesine hitap eden bir duygulanım ve duygu çalışması çerçevesi sunuyor. Böylece kitap, insan bilimleri ve kültürel çalışmalar alanlarındaki bazen “duygulanım çalışmaları”, bazen de “duygulanıma dönüş” olarak adlandırılan geniş kuramsal hareketin bir parçası olarak sistematik ve yenilikçi bir katkı sunmayı hedefliyor. Bunu yaparken, diğer disiplinler içinde, özellikle de sosyal bilimlerde uzun bir geçmişi olan duygu ve duygulanım fenomenlerinin kuramsallaştırılma çabalarıyla yeniden bağ kuruyor. Bu çabalar şu sıralarda çok tartışılan araştırma hatlarının büyük ölçüde dışında kaldılar.

Bu girişte araştırma girişimimizin genel perspektifinin çerçevesini çizeceğiz ve elinizdeki kitabın mantığını açıklayacağız. Başlıkla başlayalım: Duygulanım Toplumları. Duygulanım Toplumları üzerine iki düzeyde tartışacağız: bir yandan toplumsal ve kültürel kuram alanında yapılacak verimli çalışmaları yönlendirebilecek bir kuramsal çerçeve olarak; diğer yandan da ardı ardına yaşanan bir dizi toplumsal gelişmeye tanı koymak üzere, daha pratik bir açıdan. Bunu yaparken, kitaptaki tüm bölümlerde esas alınan duygulanım ve duygu yaklaşımlarını belirleyen kuramsal eğilimlerin başlıcalarını gözden geçireceğiz. Bunlar arasında, duygulanımsal fenomenlerin dinamik-ilişkisel ve konumlu bir kavranışı, bedensel ama aynı zamanda hareket halindeki duygu repertuvarlarına ilişkin bir perspektif, dolayım ve performans pratikleri var. Bunlar, son on yılda kamusal alanlarda ve politik tartışma alanlarında sembollerin, formların ve stillerin önemli ölçüde değiştiğine ilişkin gözlemleri kapsıyor. Daha sonra, dinamik analiz modelleri olarak kavramları nasıl anladığımızı sunacağız. Kavramları, disiplinlerin perspektifleri ile bağlantılı ve kuramla araştırma arasında köprü kuran üretken şemalar olarak görüyoruz. Kavramlar aynı zamanda, mücadele ve tartışmanın düğüm noktaları; henüz anlaşılmayanı özetleyerek sonraki araştırmalar için yönlendirici oluyorlar. Sonra da, elinizdeki ciltteki dört tematik kısmın oluşturulma mantığını açıklayarak yirmi dokuz bölümün bir özetini sunuyoruz. Sunuşu, araştırılmayı bekleyen konulara genel bir bakışla kapatıyoruz.

Duygulanım Toplumları:

Kuramsal ve tanısal perspektifler

İnsanların bir arada yaşamaları, esasen bir duygulanım ve duygu meselesidir. Bu, toplumsallığın ilkel formlarında, yüz yüze etkileşimlerde ya da sıkı sıkıya bağlı cemaatlerde açıkça görülür. Ama aynı şey, daha geniş toplumsal örgütlenme biçimlerinin oluşumunda ve işleyişinde de daha az etkili değildir. Tabakalaşma ve eşitsizlik sorunları, göç, entegrasyon, toplumsal uyum, kurumsal değişim ve istikrar, aidiyet ve kimlik ya da çatışma ve çatışma çözümü gibi konular ele alınırken de duygu ve duygulanımı hesaba katmak gerekir. Örneğin siyasal iletişim, sürekli, ayrıntılı, geniş çaplı ve genellikle profesyonelce sahnelenen bir duygulaştırma alanıdır. Bir arada yaşamaya, aidiyet biçimlerine ya da yurttaşlığın nasıl kurulacağına ilişkin kültürel ideallerin yaratılması ve dolaşıma sokulması da doğrudan duygulanımsaldır ve genellikle de belirli duygularla bağlantılıdır. Bir şekilde daha az açık olan şey –en azından toplumsal ve politik kuramın alışıldık standartları açısından– devlet aktörlerinin seçmenlerinin sadakatlerini ve uyumlarını sağlamak üzere kullandıkları yönetim stratejilerinde duygulanım ve duygunun nasıl içerildiğidir. Burada da duygulanıma ve duyguya odaklanan bir perspektif, çok önemli bir kavrayış yelpazesini ortaya çıkarır. Örneğin, aidiyet ve kolektif kimlikle ilgili ya da egemen politik ve ekonomik güçlere boyun eğme biçimlerine ilişkin duyguların, duygusal tarzların ve duygu repertuvarlarının oluşturulması, düzenlenmesi ve söylemsel olarak detaylandırılmasına yönelik stratejilere ışık tutar. Yönetim, ister istemez kalplerin yönetimini de içerir. Böyle olmadığında, genellikle direnişle karşılaşır ya da işleri büsbütün beter edecek sürekli ve geniş kapsamlı müdahaleler gerekir.

Duygulanım ve duygu ırka, sınıfa ve cinsiyete bağlı eşitsizliklerin ve güç ilişkilerinin yaygın olduğu toplumsal yapı ve durumlar içinde de çok etkilidir. Bu kategoriler ve bunların kesişimleri toplumsal, ekonomik ve politik yönleriyle, kimlik ve kimlik politikaları bakımından çeşitli disiplinlerce araştırılmış olsa da bunların duygulanımsal yapıları, pek az ilgiye mazhar olmuştur. Irk, sınıf ve cinsiyet, toplumsal farklılığın başka pek çok biçiminden farklı olarak, hitap, ayrım ve değerlendirmenin ilişkisel kipleriyle el ele giden duygulanımsal ötekileştirme süreçlerini içerir. Frantz Fanon’un (1952/2008) ırk bağlamında unutulmaz biçimde analiz ettiği gibi, insanlar arasındaki farklılıkların böyle tarihsel temelli işaretleri, büyük ölçüde düşmanca duygulanımsal ilişkiler yoluyla kurulur ve sürdürülür. Kategorik işaretlemenin bu süreçleri, doğaları gereği duygulanımsaldır yani hınç, utanç, korku, gurur ve benzeri duyguları ya da duygulanımsal tertibatları ortaya koyan (bazen üstü örtülü, bazen de o kadar örtülü olmayan) eylemleri içermesi muhtemeldir. Fanon’un ırksallaştırmanın duygulanımsal ve bedensel işleyişine ilişkin can yakıcı analizini hatırlamanın tam zamanı.

Bu ilişkiler ve dolaşıklıklar dikkate alındığında, sosyal teorinin uzun süredir devam ettirdiği duygulanım ile rasyonellik arasındaki ikili karşıtlık, büsbütün yetersiz bir hale geliyor. Modern toplumun, ulus-devletin ve bunların çeşitli kurumlarının oluşumunun veçhelerini rasyonelleşme süreçleri olarak tarif etmek hâlâ anlamlı olabilse de, bunun duygulanımın daha az vurgulanması anlamına geldiğinin varsayılması, kesinlikle hatalıdır. Duygulanımsal fenomenlerin araştırılmasında, akıl ile duygu ikili karşıtlığının yerini bu ikisinin içiçeliğini ve karşılıklı bağımlılığını vurgulayan görüşler alalı uzun zaman oldu. Duygulanım, neyin neyle ilişkili olduğuna karar verirken, değer ve değer biçmenin oluşumunda ve hangi sosyal pratiklerin ilgiye değer, neyin değişmekte olduğunun değerlendirilmesinde vazgeçilmezdir. Duygulanım olmaksızın herhangi bir gerçek hayat değerlendirmesi ve karara varma ne bireysel ne de kolektif düzeyde mümkün olacaktır.

Bu bakımdan duygulanımın ve duygunun kültürel duygulanım teorisi, duyguların felsefesi ve sosyolojisi, kültürel antropoloji gibi alanlardaki halihazırdaki kuramlaştırmasıyla, toplumsal örgütlenmenin çağdaş biçimlerine, toplumsal ortaklıklara, bunların nasıl yönetilip koordine edildiklerine ve tarihsel olarak nasıl ortaya çıktıklarına ilişkin çok daha ayrıntılı ve gerçekçi bir resim ortaya koyuyor. Keza, bu yeni araştırmalar, bu toplumsal oluşumların ve failliklerin gelişimlerinin sonraki modülasyon, disipline edilme ve yönetilmesinde Batı modernliğinin klasik “insan özne”sinin kritik katkısını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Sosyal teori, toplumsallığın duygulanımsal ve duygusal boyutlarına eğildiğinde, duygu ve duygulanım araştırmalarındaki son yenilikleri yakalar. Bu çalışma ne duygulanım ile rasyonellik arasında bir ikili karşıtlık varsayıyor ne de duygulanımı özel, içsel ve “öznel” bir mesele olarak kabul ediyor. Tersine, duygulanım ve duygunun konumluluğu kabulünde temelleniyor. Duygulanımsal süreçlerin çeşitli yerel ve yerelötesi bağlamlarda, bulundukları bağlama gömülü ve somutlaşmış özgüllükleri içinde, etkili ve dinamik bir ilişkisellik içinde olduğunu vurguluyor. Burada duygulanımsal, bilişsel ve iradi öğeler birbirlerinden ayrıştırılamaz biçimde içiçe geçmişlerdir. Duygulanımlar ve duygular, kurumların, grupların ve toplumsal kolektiflerin hayat biçimlerinin ve pratiklerinin kurulmasında zaruri itici güçlerdir. Duygulanım Toplumları başlığı ve bu cildi oluşturan bölümler, duygulanım ve duygu çalışmalarında, çağdaş toplumlarda bir arada yaşamanın duygulanımsal ve duygusal boyutlarını araştırmak amacıyla pek çok önemli hatta işaret ediyorlar.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) İnceleme-Araştırma Sosyoloji
  • Kitap AdıDuygulanım Toplumları - Anahtar Kavramlar
  • Sayfa Sayısı400
  • YazarJan Slaby, Christian von Scheve
  • ÇevirmenAksu Bora
  • ISBN9789750536946
  • Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur