Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dünyaya Orman Denir
Dünyaya Orman Denir

Dünyaya Orman Denir

Ursula K. Le Guin

Ağaçlarla kardeş gibi yaşayan ve düşleri en az bizim gündelik yaşamımız kadar gerçek olan bir ırk, kendini “gerçekçi” Arz’lılara karşı nasıl savunabilir? “Yazmak çoğunlukla…

Ağaçlarla kardeş gibi yaşayan ve düşleri en az bizim gündelik yaşamımız kadar gerçek olan bir ırk, kendini “gerçekçi” Arz’lılara karşı nasıl savunabilir? “Yazmak çoğunlukla zor ama keyifli bir iştir benim için; bu öyküyü yazması kolaydı ama pek keyifli değildi. Bana hiç çenek bırakmadı. Ülserli bir patronun sekreterine mektuph yazdırması gibi yazdırdı kendini bana. Ben orman ve düş üzerine yazmak istiyordum; yani belirli bir ekolojiyi içeriden bir bakışla betimlemek, biraz da Hadfield’in ve Dement’in uyku düşlerinin işlevleri ve düşün yararları üzerine görüşleriyle oynamak istiyordum. Ama patron ekolojik dengenin tahrif edilmesinden ve eduygusal dengenin reddedilmesinden bahsetmek istiyordu. Ahlâk dersi veren öyküleri pek sevmek, çoğunlukla iyilik duygusundan yoksun olurlar.Umarım bu öyküöyle değildir. Medem bir kere ahlâk dersi vermek zorunda kaldım, şunu söyleyebilirim bir tek. Don Davidson olmak Raj Lyubov olmaktan daha da acı vericidir.”

**

s. 5-9

Aklında bir gün evvelinden kalma iki şeyle uyandı Yüzbaşı Davidson; karanlıkta uzanırken bir süre onları seyretti. İyi olan: yeni kadın yüklü gemi gelmişti. İnanılır gibi değil. Burada, Centralville’delerdi, NAFAL’a göre Arz’dan yirmi yedi ışıkyılı, kopterle Smith Kampı’ndan dört saat uzaklıkta, Yeni Tahiti Kolonisi için ikinci çiftleşgen kadın grubu, hepsi sağlam ve temiz, 212 baş kullanıma hazır insan stoku. Ya da, en azından, yeteri kadar kullanılabilir. Kötü olan: Çöplük Adası’ndan gelen mahsul kaybı ve erozyonla ilgili rapor; tam bir bozgun. 212 baş yatağa atılabilir memeli vücudun görüntüsü Yüzbaşı Davidson’un zihninde, yağmurun sürülmüş toprağı çamura çevirip kırmızı bulanık bir çorba gibi incelterek kayalardan aşağı, hızla dövdüğü denize döktüğünü gördüğünde belirsizleşti. Erozyon, Smith Kampı’nı yönetmek üzere Çöplük Adası’ndan ayrılmasından önce başlamıştı, tanrı vergisi olan olağanüstü görsel hafızası sayesinde herşeyi çok net olarak hatırlıyordu. Görünüşe bakılırsa Kocakafa Kees haklıydı, işlenmesi planlanan arazide bir sürü ağacı ayakta bırakmak gerekliydi. Yine de, toprağın bilimsel olarak işlendiği bir soya fasulyesi tarlasında, ağaçlar yüzünden niçin bu kadar çok yer harcamak gerektiğini anlamış değildi. Ohio’da böyle değildi; mısır istedin mi mısır ekersin ve de ağaç gibi şeyler için hiç mi hiç yer kaybetmezsin. Fakat o zamanlar Arz ehlileştirilmiş bir gezegendi, oysa Yeni Tahiti için aynı şey söylenemezdi. Zaten burada olma nedeni de buydu: ehlileştirmek. Madem Çöplük Adası sırf kaya ve çukurlardan oluşuyor, bırakın onu; başka bir adada yeniden başlayın ve daha iyisini yaratın. Bize boyun eğdiremezsin, biz İnsanoğlu’yuz. Bunun ne demek olduğunu çok yakında öğreneceksin, kahrolası lanet gezegen, diye düşündü Davidson ve barakasının karanlığında meydan okurcasına dişlerini gıcırdattı. İnsanoğlunu düşünürken aklına Kadın geldi ve gülümseyen, kırıtan küçük vücutlar yine zihninde dolaşmaya başladı.

“Ben,” diye bağırdı, doğrulup çıplak ayaklarını soğuk zemine sallandırırken. “Sıcak su hazırla, acele-et-çabuk!” Gürültüsünden iyice uyandı. Bir dizi rahat hareketle gerindi, göğsünü kaşıdı, şortunu çekti ve barakadan güneşin aydınlattığı meydana çıktı. İriyarı, sert kaslı bir adamdı, iyi geliştirdiği vücudundan hoşnuttu. Yaratıkçığı Ben, her zamanki gibi ateş üzerinde dumanlar çıkan sıcak suyunu hazırlamış, boşluğa bakmaktaydı. Yaratıkçıklar hiç uyumazlar, sadece oturur ve bakarlar. “Kahvaltı. Acele-et-çabuk!” dedi Davidson, yaratıkçığın havlu ve ayna ile beraber hazır ettiği jiletini kaba tahta masadan alırken.

Kalkmadan önce son anda Merkez’e uçup kendisine yeni kadınlar bakmaya karar vermiş olduğundan bu gün yapacağı çok iş vardı. İki binden fazla erkek arasında 212 çok uzun dayanmazdı, ve ilk grup gibi muhtemelen bunların da çoğunluğu Koloni Gelini’ydi, sadece yirmi ya da otuzu Eğlence Personeli olarak gelmişti; ama o bebekler gerçekten çok arzulu kızlardı ve bu sefer en azından birini ilk olarak kapmaya kararlıydı. Sağ yanağını vızıldayan jilete doğru gergin tutarken, sol tarafıyla sırıttı.

Yaşlı yaratıkçık sallanıyor, aşevinden kahvaltıyı getirmesi bir saat alıyordu. “Acele-et-çabuk!” diye bağırdı Davidson, Ben uğraşarak kemiksiz bedenin başıboş hareketlerini bir yürüyüşe çevirdi. Aşağı yukarı bir metre boyundaydı ve sırtındaki tüyler yeşilden çok beyazdı; yaşlıydı ve bir yaratıkçık için bile fazla kafasızdı, ancak Davidson onu nasıl idare edeceğini bilirdi. Adamların birçoğu bu beş para etmez yaratıkları idare edemiyorlardı ama Davidson’un hiç böyle bir problemi olmamıştı; eğer emeğine değecek olsa, hepsini evcilleştirebilirdi. Değmezdi gerçi. Getirin buraya yeteri kadar insan, yapın makinalarla robotları, kurun çiftliklerle şehirleri, bir daha kimsenin de yaratıkçıklara ihtiyacı kalmazdı. Ayrıca iyi de olurdu. Çünkü bu dünya, Yeni Tahiti, gerçek anlamıyla insanoğlu içindi. Temizlenip boşaltıldığı, karanlık ormanın hububat tarlalarına yer açmak üzere kesildiği, ilkel kasvet, yabanilik ve cehalet silinip süpürüldüğü zaman burası cennet, gerçek bir Aden olurdu. Yıpranmış Arz’dan daha iyi bir dünya. Ve bu onun dünyası olurdu. Çünkü Davidson’un içinde, çok derinlerinde bu vardı: dünya-terbiyecisi. Palavracı bir adam değildi, ölçüsünü bilirdi. Sadece bunun için yaratılmıştı. Ne istediğini biliyordu, nasıl elde edeceğini de. Ve istediğini her zaman elde etmişti.

Gözleri mavi golf topları gibi dışarı fırlamış Kees Van Sten’in şişko, beyaz ve endişeli görüntüsünün yaklaştığını görmek bile keyfini kaçıramadı.

“Don,” dedi Kees selamlamadan, “ağaç kesimcileri Arazi’ de yine kırmızı geyik avlamışlar. Salonun arka odasında on sekiz çift boynuz var”.

“Hiç kimse yasak avlananları yasak avlanmaktan alıkoyamamıştır, Kees.”

“Sen onları durdurabilirsin. Bunun için sıkıyönetim altında yaşıyoruz, bunun için bu Koloni’yi Ordu yönetiyor. Kurallar’ı uygulamak için”.

Şişko Kocakafa’dan cephe taarruzu! Bu neredeyse komikti. “Peki,” dedi Davidson anlayışlı bir şekilde. “Onları durdurabilirdim. Ama bak, benim ilgilendiğim insanlar; benim işim onlar, senin de dediğin gibi. Ve önemli olan da onlar. Hayvanlar değil. Eğer küçük bir gayri resmi av partisi bu kahrolası hayata tahammül edebilmelerine yardım ediyorsa, o zaman görmezlikten gelirim. Biraz eğlenmeleri gerek”.

“Oyunları, sporları, hobileri, filmleri, geçen yüzyılın tüm önemli spor olaylarının teleteypleri, içkileri, marihuanaları, düşgördürücüleri ve Ordu’nun pek yaratıcı olmayan hijyenik eşcinsellik düzenlemelerinden memnun olmayanlar için Merkez’de bir sürü taze kadın var. Senin şımarık, kötü ahlaklı sınır kahramanlarının nadir bulunan yerli bir canlı türünü ‘eğlence için’ yok etmelerine gerek yok. Eğer harekete geçmezsen Yüzbaşı Gosse’ye bir Ekoloji İhlal Tutanağı rapor etmem gerekecek”.

“Eğer uygun görüyorsan yapabilirsin Kees,” dedi sinirini hiç bozmayan Davidson. Kees gibi bir Avrupalı’nın duygularının kontrolünü kaybettiğinde yüzünün kıpkırmızı olması biraz dokunaklıydı. “Bu senin işin ne de olsa. Sana karşı koymayacağım; tartışmayı Merkez’de yapıp kimin haklı olduğuna karar verebilirler. Görüyor musun Kees, sen burayı, aslında nasılsa öyle korumak istiyorsun. Büyük bir Ulusal Orman gibi. Bakmak ve incelemek için. Harika, sen bir uz’sun. Fakat bak, işleri bitiren biz sıradan adamlarız. Arz’ın oduna ihtiyacı var, hem de feci şekilde. Odunu Yeni Tahiti’de buluyoruz. Bu yüzden ağaç kesimcisiyiz. Bak, ayrıldığımız nokta şu ki, senin için Arz önce gelmiyor aslında. Benim için ise önemli olan o.”

Kees o mavi golf-topu gözleriyle yan yan baktı. “Öyle mi? Bu dünyayı Arz’a mı benzetmek istiyorsun, ha? Beton çölüne?”

“Arz dediğimde, Kees, insanları kastediyorum. İnsanoğlunu. Sen geyikler, ağaçlar ve fiberotu için endişeleniyorsun, çok güzel, senin bileceğin iş. Fakat ben olayları önem derecelerine göre görmek isterim, yukarıdan aşağıya, ve yukarıda, şimdiye kadar hep insan oldu. Şu anda buradayız, o zaman bu dünya bizim istediğimiz şekilde dönecek. İster beğen ister beğenme, bu yüzleşmen gereken bir gerçek; işler böyle yürüyor. Dinle Kees, Merkez’e inip kolonimizin yeni üyelerine bir göz atacağım. Gelmek ister misin?”

“Hayır, sağolun Yüzbaşı Davidson,” dedi uz laboratuvar barakasına doğru ilerlerken. Gerçekten deliydi. O kahrolası geyikler için üzüntü içindeydi. Gerçekten muhteşem hayvanlardı doğrusu. Davidson’un canlı hafızası ilk gördüğünü hatırladı, burada Smith Toprağı’nda, büyük kırmızı bir gölge, yerden omuza kadar iki metre, dar altın boynuz tacı, çevik, cesur bir hayvan, hayal edilebilecek en iyi av hayvanı. Arz’dayken, Yüksek Kayalık Dağlar’da ve Himalaya Parkları’nda bile robot geyikler kullanılıyordu, gerçekleri neredeyse yok olmuştu. Bunlar bir avcının rüyasıydılar. Bu yüzden de avlanılacaklardı. Hay kör şeytan, yabani yaratıkçıklar bile o iğrenç oklarıyla avlıyorlardı onları. Geyikler avlanılacaktı çünkü onların burada olma nedeni buydu. Fakat zavallı yufka yürekli Kees bunu göremiyordu. Aslında akıllı bir adamdı, ama gerçekçi değildi, yeteri kadar sert değildi. Kazanan tarafta oynamak gerektiğini, aksi takdirde kaybedeceğini görmüyordu. Ve kazanan her zaman İnsanoğlu’ydu. Fatih.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Uçuştan Uçuşa ~ Ursula K. Le GuinUçuştan Uçuşa

    Uçuştan Uçuşa

    Ursula K. Le Guin

    Yerdeniz’in yazarından bu kez farklı dünyaları anlatan bir kitap. Bir tür seyahat kitabı ya da gezi rehberi. Bildik bir mekânda, havaalanında başlayan seyahatler bunlar,...

  2. Dünyanın Doğum Günü ~ Ursula K. Le GuinDünyanın Doğum Günü

    Dünyanın Doğum Günü

    Ursula K. Le Guin

    “Önce farklılığı kurmak -yabancılığı oturtmak- sonra da ateşli bir insani duygu kıvılcımının sıçrayıp bu farkı kapatmasını sağlamak: Hayal gücünün bu akrobasisi beni her şeyden...

  3. Yazma Üzerine Sohbetler ~ Ursula K. Le GuinYazma Üzerine Sohbetler

    Yazma Üzerine Sohbetler

    Ursula K. Le Guin

    Kurmaca, şiir ve kurmacadışına odaklanan üç ayrı söyleşiden oluşan bu sohbetlerde, yazmanın zorluk ve ödüllerini, inceliklerini ve püf noktalarını tartışıyor Ursula K. Le Guin....

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Karşıt Hayat ~ Philip RothKarşıt Hayat

    Karşıt Hayat

    Philip Roth

    Philip Roth, “alter ego”su Nathan Zuckerman’ın her bölümde baştan kurguladığı “Karşı Hayatlar”ın dökümüyle karşımızda bu kez. Yerleşik düzenlerinden kaçma hayaliyle yetinmeyip yaşamlarını ne pahasına...

  2. Dişi Kedi ~ ColetteDişi Kedi

    Dişi Kedi

    Colette

    Fransız edebiyatının sansasyonel kalemi Colette, uçarı, ele avuca sığmaz bir kadın ve mağrur bir dişi kediyi asalet, kıskançlık, gurur ve cesaretle yoğrulmuş bir aşk...

  3. Oyuna Devam ~ Holly ChamberlinOyuna Devam

    Oyuna Devam

    Holly Chamberlin

    Yeniden başlamak için geç kaldığınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz !.. Önce aşk, sonra evlilik ve ardından da sıkıcı ve sıradan bir hayat, sadakatsizlik, tatsız sürprizler ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur