Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dostlar Kitabı
Dostlar Kitabı

Dostlar Kitabı

Enver Aysever

Heykelimize biçim verenler… Birlikte yürüme cesaretidir dostluk,bir başına kalacağını sanırsın oysa ikisindir! “Dostluklar rastlantısal gelişmiyor. Onca insanla birlikte yola çıktım, ilerledim, ayrıldıklarım oldu. Ama kişiliğime imza koyanlar ayrı…

Heykelimize biçim verenler…

Birlikte yürüme cesaretidir dostluk,bir başına kalacağını sanırsın oysa ikisindir!

“Dostluklar rastlantısal gelişmiyor. Onca insanla birlikte yola çıktım, ilerledim, ayrıldıklarım oldu. Ama kişiliğime imza koyanlar ayrı renktir. Üzerine titrerim onların. Yaşımın ileri olması, deneyimlerim, okuryazarlığım elbette bakışımı belirler ancak, öyle kişiler olur ki, takındıkları tutumla heykelinize biçim verirken, en değerli izi bırakırlar.”

Dostluklar rastlantısal gelişmiyor.
Onca insanla birlikte yola çıktım, ilerledim, ayrıldıklarım
oldu. Ama kişiliğime imza koyanlar ayrı renktir.
Üzerine titrerim onların. Yaşımın ileri olması,
deneyimlerim, okuryazarlığım elbette bakışımı belirler.
Ancak, öyle kimseler olur ki, takındıkları tutumla
heykelinize biçim verirken, en değerli izi bırakırlar. 

Pencereye iliştirilen
bordo kazaklı fotoğraf 

Anneannelerin büyüttüğü çocuklar ülkesi
diye bir yer olsa…

1

Eski evlerde sandık odaları vardı. Belki o geleneği sürdürenlere hâlâ rastlanır. Anlamsız bulurdum gerçi yaşamı sandığa gömmeyi, gün yüzü görmeyen eşyayı sonsuza dek saklama arzusunu. Geçen gün elime aile albümünü alınca, nedense, tuhaf biçimde sandık odasının kapısını aralar gibi hissettim kendimi. İçinden tozlanmış, yıpranmış, belki böceklerce tırtıklanmış fotoğraflar çıkacaktı; garip bir tedirginlik, unutulmuş heyecan hissettim. Akşamüstüydü, gün tamamen yüzünü karartmamış haldeydi; boğazım düğüm düğüm oldu. Sevdiklerimizin ölümlü olmasına alışmak güçtür. Anneannemin ellerine baktım. Gençlik ellerine önce, ardından yaşlılık nedeniyle kırışan, çillenen ellerine… Yaşarken dikkat etmediğim ayrıntılar gördüm. Sonra başımı kaldırıp tam karşımda duran, holdeki soluk boy aynasına ilerledim, bu kez kendime baktım uzunca, şaşırarak. Anneannem ve ben böylesi bir buluşmayı hesap edemezdik elbet. Arada kapanması mümkün olmayan uzun yıllar vardı. O hep yaşlı, ben hep çocuk kalacaktım. Öyle de oldu. Bellek yanıltıcıdır, imgeler, görüntüler karışır birbirine. Anımsamak büyük oranda kurgu yapmaktır. Akla düşen görüntülerden, geçen zamanda ne birikmişse, üzerine ne eklenmişse yepyeni öykü kurulur. Şehrin yeni kurulan semtlerinden birinin bahçesi geldi gözümün önüne. Memur ailesi evi, balkonda fasulye ayıklayan yaşlı kadın, bir gözü torununda; yeni dikilen ağaçlar arasından geçen çocuklar. Kıvırcık saçlı olanı benim. Kaç kişiyiz, tam seçemiyorum. İkisi kapıcı katında yaşıyor, ben ikinci kata çıkarken merdivenden, onlar aşağı iniyor. Çocuk bilir mi “kimin yeri neresidir?”, bunu uydurur işte bellek.

Oysa sadece top peşinde koştuktan sonra, bir an önce kana kana su içme telaşındadır herkes. Dönüp bakarsın düne, sahi dün var mıdır, zaman biriciktir öne alınamaz, ertelenemez ve anımsamak da bugüne dahildir. Albümün ilk sayfasında üç tane benden fotoğraf var. Biri, koca bir leğen içinde, can çekişir halde, henüz doğmuş bir bebeğin mutsuz yüzünün yansıdığı fotoğraf. Eller arasından kurtulmak ister gibi. O bebek benim, ben! Garip, insan bebek olduğunu bilemez, anımsayamaz da. Daha öte bir yabancılık ne mümkün! Eller kimin peki? Bir zaman annem anlatmıştı sanki… Biri annem, öteki anneannem, biri teyzem, diğeri annemin teyzesi. Öyleydi sanırım. O esnada ne düşünmekteler acaba? Kişi bu türden eylemleri can havliyle yapar sanki, güdüdür bu. Bebek temizlenir paklanır, tertemiz giydirilir, mis gibi kokarak yerleşir küçük yatağına ve sergilenir. Evet doğru sözcük, “sergilenmek”tir. Artık ziyaretçi kabulü mümkün…

Diğer fotoğrafta büyümüşüm, ilk yaşıma girmiş olmalıyım, karyolaya tutunup ayağa kalkmışım, boşluklu dişler arasından yayılan sevimli bir gülüş içimi ısıtıyor. Bunu da anımsamam mümkün değil. Ama biliyorum işte. İnsan yaşantısı söylencedir. Ya bu fotoğrafa ara sıra baktığım için o anı anımsadığımı sanıyorum, derin bir yanılsama içerisindeyim ya da o kadar çok söz etti ki çevremdekiler bu gördüğüm sevimli bebekten, ben de o zamana tanığım sanısındayım. Anılar nasıl oluşur, salt yaşadıklarımızdan mı? Fotoğraflara bakarız, şahitlerden tanıklıkları dinleriz,farklı ağızlardan neredeyse inatlaşan farklı öyküler arasından seçer, işimize geleni alırız ve belki en sonunda da kendi deneyimimizi ekleriz. Ama nasıl? Söylenceye en uygun olan biçimde tamamlamaktır akla yatkın olan. Son fotoğrafta belli ki yaşama katılmış haldeyim. O yıllara ait bir Renault marka, koyu yeşil arabanın içinde, arka pencereden dışarı taşmışım; saçlar uzunca ve tüm kareyi dolduran kahkaha görünüyor. O günü anımsıyorum net. Hafta başından annemle babamın bankacı arkadaşlarıyla anlaşılmış, sabah erken saatte, iki araba pikniğe gidilecek. Hafta sonu cumartesi sabahı, yola koyulmadan önce çekilmiş. Araçta yalnızım, evden piknik sepetleri taşınıyor sanırım, arka arabada diğer aileler var.

Dört aile iki araca bölündük, çocuklar da öyle. Arkalı önlü, lunaparkta araç kullanır gibi, yer yer birbirimizi geçerek varmıştık Kilyos’a. Öyle miydi, yoksa Şile miydi? Deniz kenarı mıydı, ormanlık bir yer miydi? Top oynamıştık sanırım… Yoksa, saklambaç mıydı en çok eğlendiğimiz. Ben kaybolmuştum, korkmuştum hani… O Marmara Adası’nda mıydı acaba? Mangal yapmışlardı galiba, yere yaygı serip üstünde ekmek arası bir şeyler mi yemiştik? Elimde koca fincan kahve iyice soğudu. Zorluyorum belleğimi, belli belirsiz görüntüler arasından geçip bir türlü sonuna varamıyorum tünelin. Varacağım yer neresi bilmiyorum. Anneannemin fotoğrafına doğru çeviriyorum albüm sayfasını.

İlk dostumu arıyorum. Dostlukların ömrü var, biliyorum. Bazen ölümle sonuçlanan, çoğu zaman soluk almaya devam etse de iki insan, yolları ayrıldığı için sonlanan. Anneannem ikinci katın penceresine dayımın bordo dik yakalı kazaklı fotoğrafını iliştirmiş. Bıyıklı dayım. Saçları çoktan dökülmüş. Derin kederle bakıyor yaşlı kadın. Dudağında hep aynı mırıltı, sözcükler kırık dökük. Ben ezberden biliyorum, hâlâ anımsıyorum. Bak bu tertemiz işte. Anneannemin yüzü, sözleri… İlk dostluk… Dostluk için iki kişi gerekir elbet. Biri anlatır, biri susar bazen… Bazen ikisi de konuşur… En güzeli birlikte susmayı becermektir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıDostlar Kitabı
  • Sayfa Sayısı280
  • YazarEnver Aysever
  • ISBN9786050967937
  • Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDoğan Kitap / 2019

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sesini Kaybeden Adam ~ Enver AyseverSesini Kaybeden Adam

    Sesini Kaybeden Adam

    Enver Aysever

    Sesim şiirsiz bir dünyada kayboldu. Dünyaya hangi dönemde, hangi coğrafyada, ne tür koşullarda geleceğimize karar veremeyiz. Ancak nasıl yaşam süreceğimize, geçen süreci nasıl dolduracağımıza...

  2. Öyle Bir Eylül Yok Artık ~ Enver AyseverÖyle Bir Eylül Yok Artık

    Öyle Bir Eylül Yok Artık

    Enver Aysever

    …bu mektuplar, sahipsiz mektuplar postanesine teslim edildiğinde, ki bunu sen de tercih edersin; yeni bir yerde olacağım, kimseye selam vermek istemiyorum, aşk dediğin ancak...

  3. Gölgen Zamanın Penceresinde ~ Enver AyseverGölgen Zamanın Penceresinde

    Gölgen Zamanın Penceresinde

    Enver Aysever

    Bu öykü kurmacadır belki. Belki de kahramanları gerçek. Varoluşuyla beklentileri arasında bocalayan bir yazar… Son kez şansını deneyecek, belki yazacağı roman onu hayallerine kavuşturacak…...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Cumhuriyet Çocuğu ~ Hekimoğlu İsmailCumhuriyet Çocuğu

    Cumhuriyet Çocuğu

    Hekimoğlu İsmail

    Cumhuriyet Çocuğu, Hekimoğlu İsmail´in, Osmanlı´nın son döneminden Cumhuriyet sonrasına uzanan batılılaşma sürecini anlattığı son romanı. Alim bir dedenin terbiyesinde yetişen Yahya´nın yaşadığı olaylar çerçevesinde...

  2. Karakol Cinayetleri ~ Armağan TunaboyluKarakol Cinayetleri

    Karakol Cinayetleri

    Armağan Tunaboylu

    Hercule Poirot kadar zeki, Sherlock Holmes kadar dikkatli, Mike Hammer kadar çapkın, James Bond kadar yakışıklı, Philip Marlowe kadar pervasız… Yok canım, nerdee! O,...

  3. Araz ~ Kahraman TazeoğluAraz

    Araz

    Kahraman Tazeoğlu

    “Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde ki ben en çok onları duydum. Gittin mi...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur