20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt.
Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır.
“Döşeğimde Ölürken’in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.”
Harold Bloom
İÇİNDEKİLER
ROMANA DAİR GÖRSELLER……………………………………………………………………………………7
KRONOLOJİ……………………………………………………………………………………………………………………… 11
ÖNSÖZ
DÖŞEĞİMDE ÖLÜRKEN / MURAT BELGE…………………………………………………….. 25
Döşeğimde Ölürken
Darl
Ben önde, Jewel arkada keçiyolunu izleyerek tarladan yukarı çıkıyoruz. Yedi sekiz adım ilerisindeyim onun, ama pamuk deposundan bakan biri Jewel’ın yıpranmış, yırtık hasır şapkasını benim tam bir karış yukarımda görebilir.
Gelip geçenlerin adımlarıyla düzleşmiş, temmuzla da tuğla sertliğinde kavrulmuş olan yol, yeşil pamuk sıraları arasından tarlanın ortasındaki depoya doğru, bir iskandil ipi gibi dümdüz uzanıyor, orada depoyu dört yumuşak dik açıyla çevreleyip gene tarlaya dalıyor.
Depo, aralarındaki payandaları çoktan çökmüş sert kütüklerden yapılma. Kare biçiminde, yıkık damı yana eğik, öylece duruyor, boş, titrek yıkıntısı güneş ışığı altında bükülüyor, iki karşılıklı duvarda birer geniş pencere gelen ve giden yola açılıyor. Yanına vardığımızda ben kıvrılıp depoyu çevreleyen yoldan yürüyorum. Jewel, yedi sekiz adım arkamda dümdüz ileri bakarak ayağını kaldırdığı gibi pencereden içeri giriyor. Hâlâ dümdüz ileri bakan soluk, anlamsız gözleri anlamsız yüzüne gömülü, odayı dört adımda geçiyor, reklamlardaki yamalı elbiseli, kalçadan aşağısı canlı kızılderililerin kaskatı ağırbaşlılığıyla, ben tam köşeyi dönerken, gene ayağını kaldırdığı gibi karşı pencereden dışarı çıkıyor. Gene ardarda, gene yedi sekiz adım arayla, ama şimdi Jewel önde, keçiyolundan yukarı bayırın eteğine yürüyoruz.
Tull’ın arabası pınarın yanında duruyor, çite bağlanmış, dizginler koltuk desteğine sarılı. Arabada iki iskemle var. Jewel pınarda durup söğüt dalındaki kabağı alarak su içiyor. Onun yanından geçip yola tırmanırken Cash’in testeresini duymaya başlıyorum.
Tepeye vardığımda Cash testereyi bırakmış oluyor artık. Yonga yığını arasında durmuş, iki tahta parçasını birbirine uydurmaya çalışıyor. Gölge aralıklarında tahtalar altın gibi sapsarı, yumuşak altın gibi, kenarlarında keserin izleri pürüzsüz dalgalanışlarla belirgin: İyi bir marangoz, bu Cash. Dörtte biri bitmiş sandığın kenarlarına koyduğu üçayakta tutuyor iki tahtayı. Diz çöküp yanlarından şaşı şaşı bakıyor, sonra tahtaları indirip keseri alıyor. İyi marangoz. Addie Bundren daha iyi bir sandık isteyemezdi, içinde yatmak için. Ona güven ve rahatlık verecek bu sandık. Eve gidiyorum, ardımda keserin
Tak Tak Tak
larıyla.
Cora
Böylece yumurtaları biriktirip fırını yaktım. Çörekler çok esaslı oldu. Biz tavuklarımızdan çok yararlanırız. İyi yumurtlarlar, sansarlardan falan kurtulan birkaçı. Yılanlardan da, yazları. Yılan kümese her hayvandan kolay girer. İşte Mr. Tull’ın düşündüğünden çok fazlaya maloldukları ve ben yumurta sayısındaki fazlalığın açığı kapayacağını söyledikten sonra her zamankinden daha dikkatli olmam gerekiyordu, çünkü en son benim sözümle alınmışlardı. Daha ucuz tavuklar alabilirdik, ama Miss Lawington iyi cins tavuk almamı söyleyince söz verdiydim, çünkü Mr. Tull kendi de söylüyor iyi cins inek ya da domuzların sonunda daha verimli olduğunu. Çoğunu kaptırdığımız için yumurtaları kendimiz kullanamıyorduk, çünkü Mr. Tull’ın alay etmesini, benim sözümle tavukları aldığımızı söylemesini istemiyordum. İşte Miss Lawington çörek işinden sözedince çörek pişirmekle elde edeceğim bir seferlik kazançla sürünün değerini iki baş kadar arttırabileceğimi düşündüm. Hem her kez bir yumurta ayırsam yumurtalara da para harcanmamış olacaktı. Ve o hafta öyle yumurtladılar ki yalnız sipariş aldığımızdan fazlasına yetecek kadar değil, aynı zamanda un, şeker ve ocak için odun parasını da karşılayacak kadar yumurta biriktirdim. Böylece dün fırını yaktım; hayatımda böyle dikkatli çalışmamıştım, çörekler çok esaslı oldu. Ama bu sabah kente indiğimizde Miss Lawington kadının caydığını, parti vermeyeceğini söyledi bana.
“Çörekleri almalıydı gene de,” diyor Kate.
“Ne yapalım,” diyorum, “herhalde bir işine yaramayacaktı artık çörekler.”
“Almalıydı,” diyor Kate. “Ama o zengin kentli kadınlar cayabilirler. Yoksul kısmı cayamaz.”
Tanrı katında paranın önemi yok, çünkü yüreğin ta içini görür O. “Belki cumartesi pazarda satarım,” diyorum. Çok da esaslı oldular.
“Tanesine iki dolar bile vermezler,” diyor Kate.
“Ne olacak, zaten ben bir şey harcamadım ki,” diyorum. Biriktirdim yumurtaları, sonra bir düzinesini yağ ve şekerle değiş tokuş ettim. Bir şey harcamadım çöreklere, Mr. Tull kendi de anladı ya, ayırdığım yumurtalar zaten siparişten fazlaydı, yani sanki biz o yumurtaları bir yerde bulmuşuz ya da biri onları bize vermiş gibi oldu.
“Almalıydı çörekleri, sana basbayağı söz vermiş sayılır,” diyor Kate. Ta yüreğin içini görür Tanrı. Kimilerinin dürüstlük üstüne değişik düşünceleri olmasını O istediyse, bu buyruğu, O’nun buyruğunu kurcalamak bana düşmez.”
“Herhalde bir işine yaramayacaktı,” diyorum. “Çok da esaslı oldular.”
Sıcağa bakmadan, yorganı çenesine kadar çekmiş, yalnız iki eliyle yüzü dışarıda. Yastığa dayanmış, kafasını da kaldırmış, dışarıyı görebilmek için, ve keseri ya da testereyi her alışında duyuyoruz Cash’i. Sağır olsak bile Cash’in hareketlerini neredeyse kadının yüzünde seyredebileceğiz. Yüzü bitmiş, öyle ki kemikler derinin hemen altından beyaz çizgiler gibi geçiyor. Gözleri iki mum gibi, sanki yanyana şamdan yuvalarına gömülmüş iki mum. Ama sonsuz ve süresiz kurtuluş ve bağışlama daha kendini göstermemiş.
“Çok da esaslı oldular,” diyorum. “Ama Addie’nin pişirdiği çörekler gibi değil.” O kızın ütücülüğünü, çamaşırcılığını yastık yüzünden bile anlarsınız, eğer ütülenmişse tabiî. Belki gösterir ona sersemliğini, dört adamla erkeğimsi bir kızın insafında, bakımında yatarken. “Bu çevrede başka tek kadın yoktur Addie Bundren gibi çörek pişiren,” diyorum. “Bir de bakacağız kalkmış gene çörek yapıyor, sonra da kendimizinkini bir türlü satamayacağız.” Yorganın altında bir rayın yapacağından fazla çıkıntısı yok, soluk aldığını belli eden tek şey de şiltenin hışırtısı. Yanağındaki saç bile kımıldamıyor, şu tepesinde durup yelpaze sallayan kıza rağmen. Biz bakarken sallamaya devam ederek yelpazeyi öbür eline alıyor.
“Uyuyor mu?” diye fısıldıyor Kate.
“Şuradaki Cash’e bakıyor,” diyor kız. Tahtanın içinde gidip gelen testereyi duyuyoruz. Horluyor sanki. Eula pencereden bakıyor. Gerdanlığı çok güzel görünüyor o kırmızı şapkayla. Yirmi beş sentlik olduğunu hiç düşünmezsiniz bile.
“Çörekleri almalıydı,” diyor Kate.
Para çok da işime yarayacaktı. Ama zaten fırından başka şeye para harcamadım. Herkes yanlışlık yapar diyebilirim ona, ama az kişi yaptığı yanlışlıktan zararsız çıkar, öyle diyebilirim ona. Yaptığı yanlışlığı herkes yiyemez, diyebilirim.
Avludan biri geliyor. Darl. Kapıdan geçerken içeri bakmıyor. Eula onu yürürken ve arkada gözden yiterken gözlüyor. Eli kalkarak gerdanlığına değiyor hafifçe, sonra da saçına. Benim baktığımı görünce gözleri donuklaşıyor.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Roman (Yabancı)
- Kitap AdıDöşeğimde Ölürken
- Sayfa Sayısı222
- YazarWilliam Faulkner
- ISBN9789750531224
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Üst Kat Komşusuna Mektuplar ~ Marcel Proust
Üst Kat Komşusuna Mektuplar
Marcel Proust
Gerçek bir kısa roman olan bu yapıt bir sürpriz üstüne kurulu: Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir hanıma yazılmış yirmi üç mektubun (üç mektup da...
- Çobanın Tacı ~ Terry Pratchett
Çobanın Tacı
Terry Pratchett
Seni çok özleyeceğiz Terry Pratchett! Ne mutlu ki bize devasa bir kaplumbağanın üzerindeki dört filin sırtladığı diskten oluşan muazzam bir dünya ve eşsiz bir mizahi anlayış...
- Gölge Ve Kemik ~ Leigh Bardugo
Gölge Ve Kemik
Leigh Bardugo
Giriş Hizmetçiler onlara malenchki, yani küçük hayaletler diyordu; çünkü içlerinde en ufak tefek, en küçük olanlar onlardı; çünkü onlar Dük’ün evinde pis pis gülen...