Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dokuz Oda Cinayetleri
Dokuz Oda Cinayetleri

Dokuz Oda Cinayetleri

Ayşe Erbulak

“Bazen romanın konusu bile okur için önemli değildir. Okur, daha önce tanıma şansına sahip olduğu yazarın anlatım, ifade gücü, kelime dağarcığının zenginliği, tasvir yeteneğinin…

“Bazen romanın konusu bile okur için önemli değildir. Okur, daha önce tanıma şansına sahip olduğu yazarın anlatım, ifade gücü, kelime dağarcığının zenginliği, tasvir yeteneğinin mükemmelliği, romanında yarattığı kişilerin her zaman çevresinde görmeye alışık olduğu karakterler oluşu, onları kendine yakın görüp benimsemesi, bir anda okuru romanın içine çeker ve kendini o dünyada bulur. Ayşe Erbulak bu yeteneklere sahip bir yazar. Kaleme aldığı roman veya hikâyelerini okurken hep kendimi o dünyanın içinde bulurum. Türk polisiye edebiyatında bu değerlere ulaşmış müelliflerin sayısı maalesef henüz az. Yazar bu romanında da başarılı kurgusu, olay zenginliği, yarattığı heyecan ve gerilimle anlatımın doruklarına varmış. Mutlaka okunması gereken bir roman… Türk okuru ve yazarı olarak sana teşekkür ederiz Sayın Erbulak.”

Osman Aysu

*

GİRİŞ

BUNCA CİNAYETİ NEREDE SAKLAYABİLİRSİN?

KALBİNİN, RUHUNUN DERİNLİKLERİNDE DOKUZ TANE ODADA MI DOKUZ TANE MEZARDA MI SAKLAYACAKSIN? SEN SUSSAN ODALAR KONUŞUR, ODALAR SUSSA MEZARLAR KONUŞUR, MEZARLAR SUSSA ÖLÜLER KONUŞUR”

1.BÖLÜM

YAZIN BAŞI…

Babil Bahçeleri’nde cinayet…

Tuvaletten çıktıktan sonra yolu karıştırdı. “Tabii olacağı buydu. ilk defa geldiğim koskoca bahçe içinde tek başıma tuvalete gider- sem işte böyle yolumu şaşırırım, hay Allah keşke kocamla gelseydim tuvalete” diye içinden geçirdi.

Ana binadaki tuvaletlerin dolu olduğunu ve önlerindeki uzun kuyrukları görünce görevliye başka bir tuvalet olup olmadığını sormuştu, aldığı cevapsa onu az da olsa rahatlatmıştı; biraz ileride sadece görevlilerin kullandığı taşınabilir tuvaletler vardı. Daracık kırmızı gece elbisesinin eteklerini toplayıp parmak uçlarına basa basa yarısı taş zeminde karanlığın içine doğru yürümüş, cılız bir ışığın aydınlattığı dört bir yana bakan portatif tuvalet adacığını görmüştü. Ve sırada kimse yoktu. İdrarı o kadar çok bastırmıştı ki iki adım daha atsa altına kaçıracaktı.

Plastik duvarlara elini, kolunu değdirmeden ve klozete oturmadan, çömelerek yarı ayakta ihtiyacını görüp tuvaletten çıktıktan sonra bir müddet koruda yürüdü ama giderek müzik- ten uzaklaşıyordu. Geldiği yolu geri yürüdü, daha doğrusu aynı

yolu yürüdüğünü sandı ama yanılmıştı. Bir an kemanların sesini duyduğunu zannetti, eğer öyleyse kapıya yakın demekti. Bu kez kemanların sesini takip etti, hatta kafasını biraz yukarı kaldırıp ağaçlara bakmaya başladı. Hatırladığı kadarıyla girişte ağaçların dallarında içinde mum yanan fenerler vardı. Ancak kemanların sesi birden sustu.

“Kahretsin, giriş müziğini bitirdiler” diye düşündü. Bahçede yürümek gitgide zorlaşmaya başlamıştı. Üstünde daracık yırtmaçlı bir tuvalet, ayaklarında incecik yüksek ökçeler vardı. Yürüdükçe o ince topuklar hafif nemli toprağa bir çivi gibi giriyor, ilerlemesi- nı yavaşlatıyordu. “Keşke cep telefonumu alsaydım” diye düşündü. O zaman arkadaşlarını arar, yolu bulamadığını söyler, onlar da görevlilere bildirirdi. Bir ara ayakkabılarını çıkartıp yürümeyi düşündüyse de bundan vazgeçti. Yaz olmasına rağmen derin yırtmaç dekoltesi nedeniyle bacağı biraz daha ince gözüksün diye külotlu çorap giymişti. Çoraplarıyla yere basacak olursa toprak nedeniyle yırtılırdı, birazdan düğün yemeği başlayacak ve yerine oturacaktı. Normal olarak ortalıkta olmadığı için buraya birlikte geldiği arkadaşları onu aramaya gelmeliydi. Sinirden aklını kaçırmak üzereydi. Bilmediği bir mekanda kaybolmuştu.

Tamamen kaybolduğunu anladığında paniğe kapıldı. Birden gözleri doldu, ağlarsa kuaförde yaptırdığı ağır gece makyajı akacaktı. Daha gece yeni başlamıştı. “Nasıl olur da bu benim başıma gelir, resmen kayboldum” diye düşündü ve üzüntüden gözünden yaşlar süzülmeye başladı.

Sonunda bir yöne doğru yürümeye başladı, illaki bir yere vara. cağını düşünüyordu ancak yürüdükçe önü uçsuz bucaksız bir ormanla kaplı gibi geliyordu. Aniden önüne üst katında kandil alevi gibi cılız bir işığın oldugu iki katlı bina çıktı. Sevinçten adımlarını hızlandırdı. aksi gibi yüksek ökçeleriyle yürümek daha da güçleşti

Ayakkabısının topuğunun etrafında ince bir toprak tabakası oluşmuş, yürümesini zorlaştırmıştı.

Gördüğü binanın yanına yaklaşınca viran bir yer olduğunu fark etti. Alt katın penceresinden içeriyi görebilmek için iki elini gözleriyle pencere camı arasına hizaladı, gözlerini kısarak içeride olanları görmek istedi ama o kadar karanlıktı ki bunun mümkün olmadığını anladı. Binanın etrafında dönerken yan taraftan yukarıya çıkan merdiven gördü.

Oradaki ışık ona umut olduysa da hafif ürperdi. “Belki de gözlerim yanıltıyor beni, ışık yok orada, sadece ay ışığının vurduğu ağaç gölgeleridir” diye düşündü. Önce vazgeçti yukarı kata bakmaktan ama tam şu anda küçük bir ormanın orta yerinde kaybolmuştu ve en yakınındaki metruk binanın üst katında ufak da olsa yolunu bulma umudu doğmuştu.

Tedirginlikle yukarı doğru çıkmaya başladı. Daha önce hiç görmediği ve dışarıdan metruk görünen böylesi bir binanın üst katına çıkmanın tehlikeli olabileceği izlediği filmlerden biliyordu.

Kıyafeti nedeniyle zorlanıyordu. Tuvaleti o kadar dardı ki rahat çıkabilmek için elleriyle eteklerini tıpkı tuvalette olduğu gibi biraz yukarı kaldırdı, bu hareket ona daha rahat adım atmasını sağladı. Ama ruhu o kadar rahat değildi. Ne de olsa bilmediği bir bahçede ve tanımadığı iki katlı bir binadaydı. Buraya kadar hiç müzik ve gürültü gelmediğine göre bulunması gerektiği mekan- dan çok uzaktaydı. Çok ciddi bir biçimde İstanbul’un göbeğinde ağaçlar içinde bir düğün ortamında kaybolmuştu.

Merdivenleri yarıladığında çok yüksek olmasa da fısıltılı konuşmalar duydu. Sesleri duyduğuna mutlu oldu, sonunda orada birileri vardı ve kaybolduğunu söylediğinde yardımcı olabilirlerdi. Merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Basamaklar bittiğinde karşı…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Limoni Ölüm ~ Ayşe ErbulakLimoni Ölüm

    Limoni Ölüm

    Ayşe Erbulak

     Bir cinayet… Bir cinayet daha… Acılı iki aile… Başarılı bir haberci… Özgür Kardeşler Cemaati hocası bir kadın… Sevimli ve karısına âşık bir adam… Medya...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kadının Adı Yok ~ Duygu AsenaKadının Adı Yok

    Kadının Adı Yok

    Duygu Asena

    Duygu Asena bu kitabında, temiz, telaşsız, kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyetii kadın olarak belirlenmiş, herkesin üç aşağı beş yukarı tanık olabileceği...

  2. Kıyamet – Şeytanın Ordusu ~ Zafer AvşarKıyamet – Şeytanın Ordusu

    Kıyamet – Şeytanın Ordusu

    Zafer Avşar

    MUHTEŞEM BİR KIYAMET DESTANI… İYİYLE KÖTÜNÜN SAVAŞINI HİÇ BÖYLE OKUMADINIZ… Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları Gog’la Magog’u saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere zindandan...

  3. Ötanazi Okulu – 1 ~ Maral AtmacaÖtanazi Okulu – 1

    Ötanazi Okulu – 1

    Maral Atmaca

    Ötanazi Okulu, adını bile ölümden almış karanlık bir girdaptır. Kimi ruhlar masumiyetin kokusunda çiçek açacak, kimi ruhlar ise günahın tortusunda solmaya yüz tutacaktır. Yeşil,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur