Evrim tartışmaları günümüzde ilgi çekmeye devam ediyor. Tarihte evrim, biyoloji dışı bağlamlarda nasıl tartışılmıştı? Örneğin Türkler 19. yüzyılda Darwin ve evrim teorisini nasıl karşıladılar? Osmanlı entelektüelleri evrim teorisine hangi anlamları yüklediler, ona nasıl bir misyon atfettiler? Darwin, Osmanlılar ve Türklerle ilgili neler düşünüyordu? Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında İngiliz doğa bilimcinin rolü var mıydı? Darwin ve fikirleri Viktoryen İngiltere’de ne tür bir etki bıraktı? Galileo neden Kilise ile ters düştü? Kilise bilimle ilgili konularda sadece dinî motivasyonlarla mı hareket ediyordu? Nazım Hikmet’in şiirlerinde siyaset, bilim ve teknoloji nasıl buluştu?
Alper Bilgili, okurlarını tarihte kısa bir yolculuğa çıkararak farklı dönemlerde yaşanan bilimsel gelişmelerin entelektüel dünyaya ve toplumsal yaşantıya etkilerini inceliyor. Bilim dünyasının pek de bilmediğimiz kültürel yansımalarını ilginç detaylar ve keyifli bir dille ortaya koyuyor, gündelik hayatta doğru bilinen yanlışlara cevap veriyor. Nihayetinde bilim, tarih ve kültürün kesiştiği ilgi çekici bir yazı dizisi sunuyor.
Dr. Alper Bilgili’nin bilim tarihi yazılarının derlendiği Darwin ve Osmanlılar kitabı; basmakalıp, sığ ve mekanik klişeler etrafında tartışılan konularda derinlikli araştırmaya dayanan tahlil ve yorumlar yapmaktadır. Bu kıymetli, entelektüel bilim tarihi çalışması “İslâm düşüncesinin evrim kuramına yaklaşımı,” “Darwin’in Türkleri değerlendirmesi” ve “Galileo’nun din-bilim çatışmasındaki yeri” benzeri konularda yaygın kabul gören basmakalıp yorumları sorgulamakla kalmayarak tarih ve toplumsal gelişmeyi tarihselci, teleolojik ve mekanik şablonlarla açıklamaya çalışan Türk bilimciliğinin olguları bağlamlarından çıkararak araçsallaştırdığını da ortaya koymaktadır. -Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesi
ÖNSÖZ
Daha önce çeşitli akademik dergilerde yayımlanmış beş makalemden oluşan bu kitap, bilim tarihinin en önemli konularından bazılarını tartışmayı amaçlıyor. Bu konuların başında Darwin ve teorisi gelmektedir. Darwin’in evrim teorisi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere başta olmak üzere Batı’da büyük yankı uyandırmakla kalmamış, Batı’yı yakından takip eden ülkelerde de ilgi çekmeyi başarmıştır. Hem Batılı hem de Batı dışı birçok düşünür ve siyasetçi için, Darwin’in evrim teorisi, bilimsel bir teori olmanın çok ötesindedir. Teori, Darwin henüz hayattayken dahi, siyaset, uluslararası ilişkiler, ekonomi, felsefe ve dinle ilişkilendirilerek tartışılmıştır. Birbirinden çok farklı ideolojiler, bilim dünyasında prestij sahibi olan Darwinizm’in kendilerini desteklediğini iddia etmiş ve böylece meşruiyetlerini artırmaya çalışmışlardır. Bu kitabın temel hedeflerinden birisi bu çabayı incelemek, bilimsel bir teorinin ideolojik ve metafizik amaçlarla nasıl kullanıldığını, hatta yer yer istismar edildiğini örneklendirmektir. Bugün Türkiye’de Darwinizm konusunda çokça kafa karışıklığı olduğunu, teorinin ne anlama geldiğinin derinlemesine bilinmediğini görmekteyiz. Nitekim Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar’ın Allah’a ve evrim teorisine inandığını ifade etmesi hem dindar hem de ateist çevrelerde şaşkınlık yaratmış, Sancar bazılarınca bir nevi orta yolculukla suçlanmıştır. Oysa bu görüş, teorinin mimarları başta olmak üzere birçok bilim insanı ve düşünür tarafından benimsenmiş ya da en azından makul bir seçenek olarak gösterilmiştir. Örneğin evrim teorisine 20. yüzyılda en büyük katkıyı sağlayan isimlerin başında gelen Theodosius Dobzhansky, Ronald A. Fisher, Simon Conway Morris ve Francisco Ayala gibi isimler Tanrı’nın varlığına inanmışlardır. Bu kitap, bilim tarihine atıflarla bu ve benzeri hatalı bilgileri düzeltmeyi ve bu konudaki kafa karışıklığını kısmen de olsa gidermeyi amaçlamaktadır. Daha spesifik olmak gerekirse, bu konuyla ilgili bölümlerde, evrim teorisine ideolojik ve metafizik gerekçelerle muhalefet edilmesinin önüne geçmek; yine bununla eş zamanlı olarak evrimin −ve daha genel olarak bilimin− materyalist bir dünya görüşünü dayattığı veya Tanrı’yı/dinleri, gereksiz ve geçersiz kıldığı iddialarının yüzeyselliğini göstermek hedeflenmektedir. Kitaptaki ilk makale “Darwin Dersaadet’te” Darwinizm’in son dönem Osmanlı aydınları tarafından nasıl karşılandığını İsmail Fennî Ertuğrul’un görüşleri üzerinden ele alıyor. Ertuğrul’un Darwinizm ile ilgili görece sofistike analizi, bugün bu tartışmaları esir almış olan “Darwinizm mi, Tanrı mı?” dikotomisini –veya dayatmasını− aşması açısından dikkate değerdir. Batı’daki felsefi ve bilimsel tartışmaları yakından takip eden bu Osmanlı düşünürü, evrim teorisinin bilimsel ve felsefi açıdan tatmin edici olmaktan uzak olduğuna hükmetmesine rağmen Darwinizm’in Tanrı inancıyla ve İslam ile uzlaştırılabilir bir teori olduğunu düşünmüştür. Dahası, İsmail Fennî Ertuğrul, Darwinizm’in −o dönem Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşandığı gibi− yasaklanmasına karşı çıkmış ve bilimsel iddiaların yanlış da olsalar özgürce tartışılması gerektiğini savunmuştur. İkinci makale “Osmanlı İmparatorluğu’nu Darwin mi Yıktı?” tartışmaya diğer taraftan yaklaşarak Darwin’in Osmanlılarla ilgili görüşlerini analiz etmektedir. Darwin, birçok evrim karşıtı tarafından ırkçı olmakla ve sömürgeci güçlere meşruiyet kazandırmakla itham edilirken, Türkiye’de bunlara ilaveten Türklerden nefret etmekle ve Batılıları Türklere karşı kışkırtmakla suçlanmıştır. Makaledeki temel amaç, bu iddiaların doğruluğunu detaylı bir şekilde sorgulamak olacaktır. Darwin’in iddia edildiği gibi Türkleri aşağı, maymunsu bir ırk olarak görmediğinin gösterilmesi durumunda teoriye duyulan duygusal tepki kısmen de olsa azalacaktır. Üçüncü makale “Kraliçe, Maymunlar ve Rahipler”de ise Darwin’in evrim teorisinin o dönem İngiltere’de nasıl bir anlam ifade ettiğinin izi sürülecektir. Teorinin siyasal ve toplumsal çağrışımlarının teorinin kabulünü veya reddini etkileyip etkilemediğini tartışırken bir yandan da teorinin Viktoryan İngiltere’de din ile nasıl ilişkilendirildiğini daha derinlemesine inceleyeceğiz. Tarihsel bağlamın incelenmesi, bugün Türkiye’deki tartışmaların yeni olmadığını göstermesi açısından önem taşımaktadır. Dördüncü makale “Galileo’yu Kim Öldürdü?” Darwinizm ile ilgili tartışmalarla doğrudan ilgili olmasa da konumuz açısından önemlidir zira Galileo hadisesinin Türkiye’deki kullanımı, Darwinizm’in istismarı ile benzerlikler taşımaktadır. Birçok Türk düşünür, Galileo hadisesini dine ve geleneğe karşı savaşta kullanılabilecek bir tarihsel olay olarak görmüş, sekülerleşmeyi savunan tezlerinde bu hadiseye atıflar yapmışlardır. Makale hem bu istismarları örneklendirmeyi hem de Galileo hadisesinin gerçekte nasıl cereyan ettiğini anlatmayı hedeflemektedir. Beşinci makale “Nazım Hikmet’in Hızlı Trenleri” bir şairin bilimi şiirlerinde nasıl konu edindiğine odaklanmaktadır. Her ne kadar Nazım Hikmet’in evrim teorisini İslam’a aykırı gördüğüne değinse de, makale, genel olarak bilimin ve teknolojinin; ideoloji ve metafizik ile nasıl ilişkilendirildiği sorusunu cevaplamaya çalışacaktır. Bunu yaparken Nazım Hikmet’in görüşlerinin zaman içinde değiştiği, artan nükleer tehdit gibi nedenlerle şairin gitgide bilime karşı daha temkinli yaklaşmaya başladığı, bu anlamda bilimsel materyalistlerden ayrıldığı ortaya konulacaktır. Bu kitabın yazılmasında birçok kişinin katkısı oldu. Leeds Üniversitesi’ndeki post-doktora çalışmalarım süresince beraber çalışma fırsatı yakaladığım dünyanın önde gelen Darwin ve Darwinizm uzmanlarından Gregory Radick bu isimlerin başında geliyor. Jonathan Topham, Dominic Berry, Mehmet Berksan, Güneş Ayas, Kadir Güven, Taha Ayfer, Ceren İlikan Rasimoğlu, Fatih Artvinli, Patricia Fara, Nebi Mehdiyev, Carl Warom, Annie Clay, Hanife Bilgili, Gabrielle White, İsa Sarı, Güldane Çolak, Aynur Erdoğan Coşkun, Ageliki Lefkaditou ve eşim Çağın Bilgili burada yer alan makalelerin yazılmasına, toplanmasına ve kitaplaşmasına farklı düzeylerde katkı sunan diğer değerli isimler. Hepsine teşekkürü bir borç bilirim.
DARWIN DERSAADET’TE
Bundan on iki sene evvel dinsizlik gerekçesiyle sultani mektebini kapatmak için valiliğe rapor veren bu maarif ve hakikat düşmanları, bugün de Fen Bilimleri Öğretmeni Ragıp, Fransızca Öğretmeni Celal, Başgözetmen ve II. dönem Matematik Öğretmeni vekili Âdem Hilmi Beylerin öğrencilere güya dinsizlik telkin etmekte olduklarını bahane ederek coştu ve kudurdukça kudurdu. Vali Galip Bey, Maarif Müdürü Rauf Bey –hem de acınacak derecede– gevşek çıktılar. Kara kuvveti cesaretlendirdiler. Okulda evrimden, Darwin nazariyatından bahsettikleri bahanesiyle işten el çektirilmeleri ve evrakın adliyeye sevki beyan edildi. Bu akşam Fransızca Öğretmeni Celal Bey hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Şimdi hapistedir… Genç öğretmenlerin aleyhinde hiçbir kanunî delil bulunmadığı halde on beş gün devam eden ve bu gidişle senelerce sürmesi kesin olan tutukluluk durumu adliyenin de adaleti ne kadar icra ettiğini açıkça gösteriyor. Aydınlık ile karanlığın savaşı devam ediyor.
… Bir yerde evrim kanunlarından bahsetmek, Darwin nazariyatını anlatmak, fazahât-ı lisâniye addolunuyorsa orası Orta Çağ’dan henüz çıkmamıştır. Orta Çağ’ın ise yirminci asırda mevcut olmaya hakkı yoktur. Bunu sarıklı, sarıksız her çeşit kafalarımızın, ezilmek istemeyen her kafanın anlaması lazımdır.
…
Gaybendi Hoca aydın gençleri telef etmek için halkı tahrik ediyor. Aydın gençler Gaybendi Hoca’nın aydınlanmasını istiyor. İşte eski ile yeninin, cehalet ile ilmin, karanlık ile aydınlığın farkları…
Osmanlı son dönem aydınlarının en etkililerinden olan, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının zihinlerini önemli ölçüde şekillendiren Abdullah Cevdet, 1913 yılında İctihad dergisinde kaygı ve öfkeyle bu satırları kaleme almıştır. Çünkü ona göre Kastamonu’da Darwinci evrim teorisini öğrettiği iddia edilen öğretmenler hakkında tutuklama kararı çıkarılması, bilimsel bir teorinin yasaklanmasından çok daha derin ve vahim anlamlar taşımaktadır. Abdullah Cevdet, Osmanlı’da bir aydınlanma gerçekleştirmeyi hedefleyen İctihad dergisinin okurlarına bu teoriyi yasaklayan bir devletin, bir zihniyetin bugünün dünyasında yerinin olmadığını hatırlatır:
Gaybendi Hoca biraz aydınlığa mazhar olmuş olsaydı camilerde halkı zeki insanları katletmeye değil Çatalca, Bolayır savaş hattına davet ederdi; Bulgar fedaileri, merhum Selanikimizde Yunan kralı müteveffa Yorgi’yi rovelver kurşunlarıyla delik deşik ederken, müttefiklerin galip orduları İslâm mülk ve ırzını çiğnerken, Kuran’ı yerlere çarparken, minarelere haç asarken, hakiki bir İslâm’ın zekileri öldürmekten başka bir vazifesi olduğunu bilirdi. Kastamonu! Eğer sen de bir Selanik, bir Kosova olmak, Müslümanların katledildiğini, Müslüman ırzlarının şehvet ve ihtiras oyuncağı yapıldığını görmek istemiyorsan şiddetle uyan ve uyananları ve seni uyandırmak isteyenleri öldürmek isteme!
Abdullah Cevdet bu satırları kaleme aldıktan 15 yıl, Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük yankı uyandıran Scopes davasından 3 yıl sonra son dönem Osmanlı aydınlarından İsmail Fennî Ertuğrul, evrim teorisinin okullarda öğretilmesinin yasaklanmasını eleştirecektir. İsmail Fennî’nin dindar kişiliği göz önünde bulundurulduğunda bu eleştiri daha büyük önem taşımaktadır. Şöyle ki, İsmail Fennî bir yandan Abdullah Cevdet ve Osmanlı materyalistlerinin İncil’i sayılan ünlü Alman düşünür Ludwig Büchner’in ilk defa 1855’te yayımlanan Madde ve Kuvvet (Kraft und Stoff) isimli eserine reddiye yazmakta, bir yandan da Darwinizm’in okullarda öğretilmesinden yana tavır koymaktadır. İsmail Fennî, her ne kadar evrim teorisinin dönemin bilimsel verileri tarafından çürütüldüğüne inansa ve teorinin ahlaki açıdan büyük sorunlara gebe olduğunu düşünse de Darwinci evrim teorisine karşı özgürlükçü bir pozisyon benimsemiştir. Muhtemelen onun teoriye bu şekilde yaklaşmasının ardında kısmen teorinin İslam ile bağdaştırılabileceğine dair inancı yatmaktadır. Bu makalede de gösterileceği gibi İsmail Fennî, kitabında hem eski müfessirlere atıflarla hem de kendi yorumlarıyla Tanrı’nın evrim yoluyla insanı yaratmasının mümkün olduğuna dair inancını temellendirecektir. Bunun yanında, İsmail Fennî’nin evrim teorisine karşı özgürlükçü bir şekilde yaklaşmasının bir diğer nedeni onun bilime duyduğu güvendir. Bilimsel başarılar ve gelişmeler, bilim insanlarının özgür bırakılmasını gerekli kılmaktadır. Ona göre sırf bu nedenle, hatalı da olsa bilimsel çalışmalara dışarıdan müdahale edilmemelidir.4 Batı’da Darwinizm’in nasıl karşılandığı üzerine hatırı sayılır bir literatür bulunmaktadır. Bununla beraber Darwin’in teorisinin Müslüman ülkelerde nasıl bir tepki gördüğü yeterince çalışılmamıştır. Var olan eserler çoğunlukla Arapların teoriye nasıl yaklaştığını incelemiş,
Türklerin tepkilerini göz ardı etmiştir.5 Oysa Reading Darwin in Arabic, 1860-1950 isimli kitabın yazarı Marwa Elshakry’nin de belirttiği gibi Türk siyasi ve sosyal aktörlerinin Darwin’le ilgili görüşlerinin Araplar üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Örneğin Darwin’i Arap okurlara tanıtan ünlü Arap bilim yazarı Shibli Shumayyil, İstanbul’da yaşayan materyalist Osmanlı düşünürlerinden ziyadesiyle etkilenmiştir. Buna mukabil, materyalizme karşı mücadele eden Arap düşünür Hüseyin El-Cisr, II. Abdülhamid tarafından desteklenmiş ve finanse edilmiştir.6 Dolayısıyla İstanbul’u dışarıda bırakan çalışmalar, Arapların veya Müslümanların teoriyi nasıl yorumladıklarını da hakkıyla açıklayamayacaktır. Bu makale, İsmail Fennî’nin dönemin materyalist düşünürlerine karşı getirdiği felsefi/bilimsel argümanlara ve özellikle de Darwin’in evrim teorisiyle ilgili görüşlerine odaklanarak literatürdeki bu açığın kapatılmasına katkı sunmayı hedeflemektedir. İsmail Fennî’nin Darwinizm hakkındaki görüşlerinin doğru bir şekilde analiz edilmesi için öncelikle son dönem Osmanlı entelektüel hayatının tasvir edilmesi gerekmektedir. Bunun içinse Batı’daki bilimsel tartışmaların Osmanlı zihnini nasıl şekillendirdiği, bilhassa Büchner, Vogt ve diğer 19. yüzyıl bilimsel materyalist düşünürlerinin Osmanlı aydınlarını nasıl etkilediği mercek altına alınmalıdır.7 Osmanlı düşünce hayatı üzerindeki Batı etkisi tartışıldıktan sonra Osmanlı “sosyal mühendislerinin” bilimi ve özelde biyolojiyi nasıl kullandığı incelenecektir. Dönemin siyasi ve sosyal atmosferinden kısaca bahsedildikten sonra İsmail Fennî’nin İslam’ı materyalist saldırılara karşı nasıl korumaya çalıştığı incelenecektir. Bu aşamada sırasıyla onun Darwinci evrim teorisine karşı getirdiği bilimsel/ felsefi itirazlara örnekler verilecek, onun evrim ile din arasındaki ilişki ile ilgili görüşleri tartışılacak, Darwinizm’i ahlaka tehdit olarak görme nedenleri açıklanacak ve son olarak Darwinizm’in okullarda yasaklanmasına dair görüşü detaylandırılacaktır.
Osmanlı’da Büchnerci Darwinizm
Charles Darwin 1881 yılında William Graham’a yazdığı mektupta doğal seleksiyonun sadece hayvanlar âleminde görülmediğini iddia eder. Darwin’e göre Avrupalı milletlerin Türklerle olan tarihsel münasebeti, doğal seleksiyonun insanlar âleminde nasıl işlediğini örneklendirir. Darwin, Türklerin eskiden Avrupalı milletlere karşı bir tehdit olduğunu ancak artık –yani 19. yüzyılın sonunda− böyle bir tehdidin kalmadığını hatırlatır. Ona göre daha fazla medenileşmiş beyaz ırklar yaşam için mücadelede Türklere karşı galip gelmiştir.8 Darwin’in Türklerle ilgili görüşleri daha detaylı bir şekilde bir sonraki makalede tartışılacak. Şimdilik 19. yüzyılda, İngiliz doğa bilimcinin de işaret ettiği gibi Osmanlıların eski görkemli günlerinden hayli uzaklaştığını ve çöküş emareleri gösterdiğini belirtmekle yetinelim.9 Esasen burada çöküşle kastedilen sadece toprak kaybı değil, savaş teknolojilerinden matbaaya, finanstan eğitime hemen her alanda Batı’nın çok gerisinde kalma durumudur. Bu alanların tümünde Osmanlılar, Batılı güçlerin üstünlüğünü acı bir şekilde tecrübe etmektedirler. Bu durum ister istemez Osmanlıları Batı’nın aydınlanma ve modernleşme tecrübesini öğrenmeye ve onu takip etmeye itmiştir. Yaygın kanının aksine bu dönemde kurtuluşu, Batı tecrübesini –en azından belirli alanlarda– takip etmekte gören kesimler arasında İslamcılar da yer almaktadır. Örneğin onlar da Batı biliminin okullarda öğretilmesi gerektiğini düşünmektedirler.10 Bu noktadan bakınca İslamcı bir sultan olarak bilinen II. Abdülhamid’in belirli alanlardaki ciddi ve kapsamlı Batılılaşma ve modernleşme eğilimleri garipsenmemelidir. Öte yandan Abdullah Cevdet gibi daha radikal reformcular, Batılı değerlerin istisnasız her alanda benimsenmesi gerektiğini savunmaktadırlar.11 İmparatorluk’ta Batı istikametinde reformlar yapılması gerektiğinden kimsenin şüphesi yoktu, tartışma bu reformların kapsamı ve büyüklüğüydü. Osmanlı aydınları 19. yüzyıl bilimiyle Büchner, Vogt, Haeckel, Draper ve diğer önemli popüler bilim yazarları aracılığıyla tanışmışlardır.12 Bu nedenle bu eserleri tanımak, Osmanlı düşünce hayatını daha iyi anlamamıza katkı sunacaktır. Öncelikle Büchner ve Vogt’un yazılarında bilim ile bilimciliğin sık sık karıştırıldığının, yazarların bilim diye bir tür bilimciliği savunduklarının altını çizmek gerekir. Bilimciliği savunanlara göre bilimsel bilgi dışındaki bilgi türleri meşru değildir; yalnızca doğa bilimleri ile elde edilen bilgiye itibar edilmelidir.13 Yine Büchner ve Vogt, bilim ile din arasında bir çatışmanın var olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin Büchner, Madde ve Kuvvet adlı eserinde bilimin, özellikle de astronomi ile jeolojinin batıl inançları …
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Popüler Bilim
- Kitap AdıDarwin Ve Osmanlılar
- Sayfa Sayısı176
- YazarAlper Bilgili
- ISBN9786050849004
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviTimaş / 2024