içindekiler
Tarihi Genç Tutmak ve Dağı Delmek..
BİRİNCİ BÖLÜM Sarı Saltuk’un Gölgesinde Âsûde Bir Çocukluk.
İKİNCİ BÖLÜM Anavatan’da Muhacir Olmak
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AmerikaTürkiye: Karar Yılları
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM “MadisonIstanbulAnkara” Üçgeni.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Dünya Çapında Tanındığı Yıllar
Yaşamöyküsü.
Kitapları.
Makaleleri
Konferans Tebliğleri.
Düzenlediği ve/veya Başkanlık Yaptığı
Bazı Konferanslar
Aldığı Eğitim, Görevler, Unvanlar ve Ödüller
Dizin
Tarihi Genç Tutmak ve Dağı Delmek…
Kemal Haşim Karpat, 1923 RomanyaDobruca doğumlu, 1946’da TC vatandaşlığına geçmiş, 1950’den bu yana ömrünün büyük bölümünü ABD’de geçirmiş ve halen emekli olduğu Wisconsin Üniversitesi’nin bulunduğu Madison kentinde yaşayan tarih profesörü.
Şu birkaç satırda tam 85 yıllık bir öykü gizli. Doğduğu 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk nedeniyle Kemal adı konmuş, o yıllarda doğan yüzlerce çocuk gibi… Ama diğerlerinden farklı olarak Kemal Karpat’ın hayatı, kendi deyimiyle “dağı delmeye azmetmiş bir ırmağın “öyküsü.
RomaBizans döneminde Doğu ile Batı’nın sınırı sayılan Tuna’nın güneyinde doğup, yaşam rotasını Batı, çalışma eksenini ise Doğu olarak seçen Karpat’ı, diğer tarihçiler arasında farklı kılan en önemli özelliği, salt “laiklik modemizm Islam” ve “Türk Devletleri” gibi başlıklar altında sıralanabilecek özgün çalışmaları değil, yaşananı sürekli takip etmesi, yaşananı geçmişten devralınan miraslar ışığında yeniden ve yeniden incelemesi ve tüm bunların aktüel politikayla sürekli bağlarını kurması. Bu süreçte de yerleşik, resmi ya da sivil kalıpları tekrar tekrar sorgulaması. Dağları delmekteki ısrarı, yani…
Hayatı boyunca hep aktüelin birebir içinde olan Karpat, Türkiye’nin bir çırpıda sayıvereceğimiz önde gelen politikacı ve devlet adamlarının büyük çoğunluğu ile ilişkiler kurmuş, Anadolu’nun köylerinde incelemeler yapmış, hakkında yazı yazdığı tüm Türki cumhuriyetleri ve Ortadoğu’yu ‘sahada, yerlerinde’ incelemiş, ABD’de Beyaz Saray’a davet edilerek sıcak politik gelişmeler konusunda sık sık görüşlerine başvurulmuş, deyim yerindeyse “yaşayan” bir tarihçi olmuş. Yaşadıkça, tarihi de genç ve canlı tutmuş. Ömrünün elliden fazla yılını Amerika’da geçirmiş olmasına ve kitaplarının neredeyse tümünü İngilizce yazmış olmasına karşın, günümüzü ve günümüze ışık tutan yakın geçmişimizi, ömrünü Türkiye’de, Türkiye’ye hasretmiş birçok politikacı ve devlet adamından daha iyi takip ettiğini söyleyebilirim
2006 Kasım ayında İstanbul’daki görüşmemizin ortalarında bir yerinde şöyle demişti: “Zaman zaman kendi hayatım bana da ilginç gelir.”
Bana “zaman zaman” değil, tümüyle ilginç gelen bu hayat öyküsünü, onu bugün TürkOsmanlı tarihçileri arasında ön sıralara yerleştiren çalışmalarının ana hatlarıyla birlikte aktarmaya çalıştım. Onun tüm bir hayat boyu koruduğu Rumeli lehçesine ve anlatımına tümüyle sadık kalamadığım için üzgünüm, ama gene de sohbetin doğallığım koruyarak aktarmaya gayret ettim. Sayfayı çevirdiğinizde sizi bekleyen, bir tarihçinin çeşitli kitap ve makalelerinde bulabileceğiniz tarih, aktûalite ve politika hakkındaki görüşleri değil, bu görüşlerini oluştururken geçtiği bütün durakların, istasyonların, kurduğu ilişkilerin, yaşadıklarının öyküsü.
Umarm yeterince aktarabilmişimdir…
Emin Tanrıyar Datça 2008
insanlar denize doğru akan nehirlere benzerler. Nehir gibi belirli mecralardan yürürler, yaşarlar ve bir yerde sonsuz denizlere erişirler. Ama bazıları herkesin gittiği yolu bırakıp başka yoldan yürümek ister. Nehirlerde de bazen ayrılan, kendi yolunu arayan ırmaklar vardır. Kendi yolunu açar ve akar gider ırmak, dağlara, tepelere çarpıncaya dek… Irmak vardır, dağın üstünden atlamak istercesine kayalara çarpar, suları köpürerek yükselir, sonra gerisingeri düşer bir an, durgunlaşır. Sonra dağı kucaklayarak, öperek etrafında dolaşır ve sonra denize akar, gider.
Ama bazen de inatlaşır dağla; kayaları oyar, dağı delip kendisinin açtığı yoldan türkü söyleyerek akar, gider ve aynı denize kavuşur. Ama dağı delmiştir. Oradan belki binlerce sene aynı mecrada akacaktır nehir, birgün, kim bilir…
Bazı insanlar da, kalbinde, zihninde ne yattığını bilmeden ama onların gücüne boyun eğerek yeni yollar arar. Bulamazsa yolunu kendisi yaparak yürür. Denizler, kıtalar, kurak çöller aşar, hep yürür; ömürler yaşar, kısa bir hayat boyunca. Engellere çarpar, sendeler, yıkılır ama sonra tekrar toparlanarak yoluna koyulur. Taa denize ulaşıncaya kadar.
Tıpkı “dağı delen ırmak” gibi…
Kemal Haşim Karpat
BİRİNCİ BÖLÜM
Sarı Saltuk’un Gölgesinde Âsûde Bir Çocukluk
Babadağ’da babamın bir evi vardı, sonradan bu eve
ablam yerleşti, onun için her zaman gidip kaldığımız bir
diğer erimiz de Babadağ’daydı. Benim yetişmemde fiziki
olarak, sembolik olarak, tarihi olarak Babadağ’ın birinci
derecede yeri ve önemi vardır. Burada Sal tuk Baha’yla iç
içe yetişmenin ve onun buraya getirdiği liberal, açık,
“dünyevi İslam “ı tatmış olmanın hem benim hayatımda
hem de oradakilerin hayatında önemi çoktur.
— Kemal Bey, sizi Kemal Karpat yapan çeşitli kaynaklanıl başında herhalde aileniz geliyor. Bir söyleşinizde babanızdan çok şey öğrendiğinizi belirtiyorsunuz. Aileniz de Osmanlı’nın BalkanRumen kültürünü taşıyan bir geçmişten geliyor. RomanyaDobruca’da doğmuş bir Kemal Karpat var karşımızda. Önce bize doğduğunuz yerleri anlatır mısınız? İşittiğiniz, gördüğünüz kadarıyla aileniz oraya nasıl yerleşti? Nereden geldiler, orada nasıl bir hayat kurdular? Orası gerçekte neresi?
— Şunu hemen belirtmek yerinde olur ki ben, kişiyi ortamının bir parçası olarak görürüm. Kişinin hayatını, kimliğini bir dereceye kadar ortamı ve ailesi tayin eder. işte ben de bu ortamdan bahsetmek istiyorum. Bu ortam yalnız benim üzerimde değil, aynı zamanda “Osmanlı” ya da “Türk” dediğimiz, oralara hâkim olmuş kitlenin üzerinde de etki etmiştir. Bir dereceye kadar bugünkü tarihimizi tayin etmiş, ona istikamet vermiş yerlerdir, buralar.
Dobruca’dan başlayalım: Dobruca, Tuna ile Karadeniz arasına sıkışmış, bugünkü Bulgaristan’ın Varna’sına kadar uzanan, 150200 kilometre uzunluğunda, yarımadaya benzer bir bölgedir. Bu bölgenin önemi bir bakıma daha çok Balkan coğrafyasına ve iklimine bağlı olmasından ileri gelir. Tuna’nın kuzeyine düşen bölgeler, bilhassa bölgenin kuzeydoğusu, KıpçakRus steplerine, oradan Orta Asya’ya kadar uzanan steplere bağlıdır. Orada Avrupa adeta ikiye ayrılır. Tuna’nın kuzeyi ve Tuna’nm güneyi… Dobruca, bir bakıma Balkanlar’a ve Avrupa’ya bağlı. Kuzey ve kuzeydoğusunda Kıpçak, Peçenek ve Hunlarm yaşadığı yerler ve ondan sonra Orta Asya’ya bağlı uçsuz bucaksız ovalar var. İşte Dobruca, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir yer olarak iki kıta arasındaki geçit noktasıdır.
— Türklerin bu geçit bölgesine yerleşmelerinin tarihi Osmanlı’nın kuruluşundan çok önce değil mi?
— Türkler daha Osmanlı Devleti kurulmadan Sarı Saltuk idaresinde 12.000 çadır halinde Dobruca’ya gelmiş ve Dobruca’nın güneyinde KavarnaKalyakra bölgesine yerleşmişler. Bir kısmı Sarı Saltuk idaresinde kuzeye, Babadağ’a geçmiş ve 1263 senesinde Babadağ şehrini kurmuşlardır. Osmanlı’dan önce Avrupa’ya geçmiş, yine Dobruca bölgesine yerleşmiş başka devletlerin izleri de vardır. Mesela Anadolu Selçuklularının izlerini görmek mümkündür. Mesela Dobruca’nın güneyinde, yanlış hatırlamıyorsam Derviş Paşa Camii vardır. O cami 1299’da kurulmuştur. Bu tarih de aşağı yukarı Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna denk düşüyor, demek ki daha o devirde Dobruca’da orayı kendine yurt edinip yerleşmiş Türkmen kitleleri vardı ve bunlar Bizans’ın idaresinde yaşamaktaydılar. Benim doğduğum, büyüdüğüm yer olan Armutlu ise Babadağ’a 10 kilometre mesafededir. Babadağ’da babamın bir evi vardı, sonradan bu eve ablam yerleşti, onun için her zaman gidip kaldığımız bir diğer evimiz de Babadağ’daydı. Benim yetişmemde fiziki olarak, sembolik olarak, tarihi olarak Babadağ’ın birinci derecede yeri ve önemi vardır. Burada Saltuk Baha’yla iç içe yetişmenin ve onun buraya getirdiği liberal, açık…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kategorisiz
- Kitap AdıDağı Delen Irmak Kemal H.Karpat Kitabı
- Sayfa Sayısı622
- YazarEmin Tanrıyar
- ISBN9755335957
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviİMGE KİTABEVİ YAYINLARI / 2008
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Beyaz Kaplan Tanrının Gazabı ~ Fatih Burak Bülbül
Beyaz Kaplan Tanrının Gazabı
Fatih Burak Bülbül
İnsanoğlu ilk kez, Dünya’ya gönderildiğinde yaratıcı onlarla konuşmuş onları bilgilendirmiş, çeşitli işaretler göndermiş. Hepsine yetenek ve içgüdüler vererek onlara rehberlik etmişti.. Bu sayede ilk...
- Afili Lügat & Hayli İlginç Bir Aforizma Kitabı ~ John Lloyd/ John Mitchinson
Afili Lügat & Hayli İlginç Bir Aforizma Kitabı
John Lloyd/ John Mitchinson
“Kantinde havyar keşfetmek gibi bir şey.” GUARDIAN En parlak zihinlerin en parlak ve en komik sözlerini bir araya getiren ve onları ‘hırs’tan ‘endişe’ye (ya...
- Büyük Çözülme ~ Francis Fukuyama
Büyük Çözülme
Francis Fukuyama
Çağımızdaki sıkıntıların son derece yalın bir analizi J. G. Ballard, Daily Telegraph Neşeli, iyimser ve parlak bir büyük fikirler yaratıcısı. Bryan Appleyard, Sunday Times...