1596’da Haçova Savaşı’nda düşmandan kaçan Anadolu tımarlı sipahilerinin dirlikleri kaldırıldı, kendileri de ölüm cezasına çarptırıldılar. “Af ve aman kapısı kapanınca onlar da baş kaygısına düştü, köyünü kentini bıraktı, selameti dağda derbentte gördü. Halli halince, at uşağını, yanaşmalarını, çobanını ve ırgadını, köylüsünden de silah tutan birkaç delikanlıyı ya rızasıyla veya cebren ve kahren peşine takıp götürdü ve böylece Anadolu’da bir şekavet başladı; meyve ağacını saran tırtıllar gibi.” Reşad Ekrem Koçu, 1599’da Urfalı Karayazıcı Abdülhalim’in isyan bayrağının altına toplanmış 40.000 Celali ile başlayan ve kimi zaman padişahlık davasına kadar varan isyanları anlatıyor.
*
Karayazıcı Abdülhalim Bey
Nemrud’un taht şehri Urfa’dır. Hz. İbrahim’i orada ateşe attırmış ve orada yer ve gök tannlığı davasına yeltenmişti.
On altinci asrin son yılı, 1599’da Karayazıcı Abdülhalim de Urfa’dan çıktı, açtığı isyan bayrağının altına toplanmış 40000’i aşan Celali ile önce Urfa dağlarım tuttu ve Ali Osman’a karşı padişah
lik davasına kalktı.
Bu isyan haberini aldığı zaman sadrazam ve damadı şehriyari asrın namlı vezirlerinden Arnavud İbrahim Paşa orduyla Macaristan seferinde bulunuyordu. Divanu Hümayun kâtiplerinden Urfalı Derviş Efendi’ye, “Efendi, Karayazıcı dedikleri Abdülhalim ne boydan adamdır?” diye sormuştu. Derviş Efendi, Ibrahim Paşa’nın itimat ve muhabbetini kazanmıştı, huzurunda senli benli rahat konuşurdu; bildiğini şöyle anlattı:
“İki defa görmüşlüğüm vardır. Biri on, belki on beş sene kadar evvel tazelik zamanımdı. Ramazanı şerifte Urfa’da Hz. Halil İbrahim Tekkesi’ni ziyarete gitmiştim. Ulu asitanedir, bu asitaneyi saadette nice fakru faka erenleri vardır ki, baş açık ve yalınayak olmakla müftehir, hal sahibi, cemal âşığı arifi billah erlerdir. Şadırvan başında, henüz on dört on beş yaşında, güzellik tacı başında, kara kara gözlü, gümrah kara kara kaşlı, esmer dilberi servi hirăman bir civan gördüm; zerrin külahına şal sarmış, pabürehne nalinla şadırvan başına varmış, sol omzuna sirmah makremesini atmış aptes ahırdı. Ardında dahi üç nefer zeberdest yörük yiğit el pençe durur bendesi vardı, ama aslında tekkedeki cümle fukara dervişler dahi kullanıydı desem hilaf değildir.
Bu bey kimdir? diye sorduğumda.
Kılıçlı aşiretinden Alibeyoğlu Halim Şah’tır!.. dediler. İkinci defa ki, gördüğümde, üç yıl evvel Eğri Gazası’nda Haçova’daydı. Bir koç yiğit olmuş:
Bu yiğit Kılıçlı’dan Halim Şah mıdır? diye sordum.
Beli, Sekban Bölükbaşısı Karayazıcı Aldülhalim Bey’dir! dediler.
Haçova Cengi’nin ikinci günü ki, Anadolu kolu bozuldu, düşmandan yüz çevirdi. Bu Karayazıcı Bölükbaşı nefsinde gayet bahadir olup:
Bre padişahı bırakıp nereye gidersiniz!.. diye naralar vurdu, Urfa askerini çevirdi tuttu. Fakat gördük ki, incili sırmalı seraser kaftanlı ve altın üsküllü padişahımız içoğlanlanndan otuz nefer taze civanla otağı hümayundan çıkmış, akılları zülüfleri gibi perişan kaçarlar. Karayazıcı’nın yanında Deli Hasan Bey derler küçük kardeşi vardı, oğlanlara:
Padişah nerede? diye sordu. Oğlanlar.
Padişah arabaya bindi kaçtı!.. dediler.
Ben yalan söylediklerini bildim ama baba oğlunu görmez, oğul babayı dinlemez mahşer yeridir, ağzımı açsam bin pare ederler. Karayazıcı ayak berkitmişken içoğlanlarından bu haberi alınca o dahi yüz geri edip cümle Urfalıyla firar eyledi.”
Parlak bir Türk zaferiyle sona erecek olan Haçova Meydan Muharebesi’nin ilk safhasındaki bozgundan bahsederken Katip
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli) Tarihi Roman
- Kitap AdıDağ Padişahları
- Sayfa Sayısı288
- YazarReşad Ekrem Koçu
- ISBN9786050937510
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2016
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yüzme Dersleri ~ Zeynep Alpaslan
Yüzme Dersleri
Zeynep Alpaslan
“O kış penceremden dünyayı seyrediyordum. Ağaçlar çıplak, hava soğuk, güneş solgundu. Kar yağıyordu ve ben çocukluğumun karlı günlerini hatırlıyordum. Mutsuzdum.” Şiirleriyle birçok insanın hayatına...
- Yedi Kartal Efsanesi – Zülfikar’ın Hükmü ~ Saygın Ersin
Yedi Kartal Efsanesi – Zülfikar’ın Hükmü
Saygın Ersin
Bu vücudun, bu varlığın bir özelliği olmalı. Ben dediğim şeyin ben olmasının bir anlamı olmalı." Gökhan Şahinoğlu bir imalat atölyesinde çalışıyor. Sıkı çalışıyor. Ustasının gözbebeği. Kalan zamanını halı saha maçları...
- Clarke’ın Doru Tayları ~ Orhan Berent
Clarke’ın Doru Tayları
Orhan Berent
Hepimiz siyah-beyaz bir fotoğrafın içindeydik ve ellerimiz arkadan kenetlenmişti. Orhan Berent’in, ismini Altay’ın efsane futbolcuları Clarke kardeşlerden alan yeni romanı Clarke’ın Doru Tayları, 1970’ler İzmir’inin...