Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cumhuriyet Düşüncesi
Cumhuriyet Düşüncesi

Cumhuriyet Düşüncesi

Maurizio Viroli, Norberto Bobbio

“Cumhuriyetçilik idealleri aslında sağın kültürel modellerine bir alternatif oluşturmaktadır. Sağ siyasal hareketler ve partiler özgürlük fikrini bireysel eylemin önünde engellerin bulunmaması olarak ele alırken,…

“Cumhuriyetçilik idealleri aslında sağın kültürel modellerine bir alternatif oluşturmaktadır. Sağ siyasal hareketler ve partiler özgürlük fikrini bireysel eylemin önünde engellerin bulunmaması olarak ele alırken, cumhuriyetçilik taraftarları gerçek siyasal özgürlüğün, tahakküm biçimlerinden özgürleşme, ya da başka bir deyişle, diğer bireylerin keyfî iradelerine bağımlılıktan özgürleşme olduğunu savunurlar. Sağ, yasaları özgürlüğe yönelik bir kısıtlama olarak algılar; cumhuriyetçilik ise yasaları özgürlüğün en zorunlu temeli olarak algılar.”

Cumhuriyetçi düşünce, otoriter yönetimlerin ve liderlerin “alıcı bulduğu” bugünün toplumlarında muhalefetin gündemine gitgide daha çok giriyor. Kamusal alan, yurttaşlık erdemi ve yurtseverlik, muhalifler açısından yeniden dönüp bakılması gereken referanslar olarak öne çıkıyor.

Cumhuriyet Düşüncesi, Maurizio Viroli ve Norberto Bobbio’nun 21. yüzyılın toplum hayatı ve politik sorunlarıyla bağ kurulup okunabilecek, eşine az rastlanan olgunlukta bir entelektüel diyalog. Aynı zamanda, aktüalitenin hızıyla yolunu yönünü kaybedenlere bir soluklanma, durup yeniden düşünme, etik ve politik sorunların köklerini keşfetme çağrısı. Cumhuriyetçi geleneğin temel varsayım¬larını ve önerilerini cumhuriyetçilik, yurtseverlik, yurttaşlık erdemi, haklar, ödevler, din, Tanrı, demagoglar, siyasi partiler etrafında gezinerek gündemleştiren canlı ve dinamik bir tartışma.

İÇİNDEKİLER
Türkçe Baskıya Önsöz: Norberto Bobbio (1909-2004)……………………………………………..7
İtalyanca Baskıya Önsöz………………………………………………………………………………………………………………….13
İngilizce Baskıya Önsöz……………………………………………………………………………………………………………………..15
1 Erdem ve Cumhuriyet………………………………………………………………………………………………………23
2 Yurtseverlik………………………………………………………………………………………………………………………………….33
3 Hangi Özgürlük?………………………………………………………………………………………………………………………47
4 Ilımlılık ve Uzlaşmazlık………………………………………………………………………………………………….53
5 Haklar ve Ödevler………………………………………………………………………………………………………………….59
6 Tanrı Korkusu ve Tanrı Sevgisi……………………………………………………………………………..71
7 Cumhuriyet ve Sorunları………………………………………………………………………………………………99
8 Gizli İktidar…………………………………………………………………………………………………………………………………119
9 Cumhuriyet Yenilenebilir mi?……………………………………………………………………………..129

Türkçe Baskıya Önsöz
Norberto Bobbio (1909-2004)

Dialogo intorno alla repubblica’nın1 (Cumhuriyet Düşüncesi) Türkçe baskısı, Bobbio’nun ölümünün yirminci yıldönümünde yayımlanıyor. Bu, yaşamının son yıllarında, İtalyan Cumhuriyeti’nin Silvio Berlusconi hükümetleri dönemindeki demagojik yozlaşmasına olağanüstü bir zekâ ve kararlılıkla karşı çıkan Bobbio’nun toplumsal bir eleştirmen olarak geride bıraktığı mirası üzerine düşünmek için iyi bir fırsat sunuyor. Asla bir parti ideoloğu ya da güçlü politikacıların hizmetkârı olmayan Bobbio, militan bir entelektüeldi. Gazete ve dergilerde çok sayıda makale yayımladı, halka açık konferanslar verdi, kamuoyunda kalıcı izler bırakan kitaplar yazdı ve bir keresinde Bobbio’nun “aklını kaçırmış” (“aveva perso il senno”) bir filozof olduğunu ilan eden Bettino Craxi (1934-2000) gibi yozlaşmış politikacıları kızdırdı. Bobbio’nun yapıtları arasında Politica e cultura (1955), Il problema della guerra e le vie della pace (1979), Il futuro della democrazia (1984), Tra due Repubbliche: Alle origini della democrazia italiana (1996) başlıklı kitaplarını zikretmek yeterli olacaktır.2 Bobbio, aynı zamanda anti-faşist hareket içinde aktif olarak yer aldı; Giustizia e Libertà’da [Adalet ve Özgürlük], Partito d’Azione’de [Eylem Partisi] ve Francesco De Martino liderliğindeki Partito Socialista Italiano’da [İtalyan Sosyalist Partisi] militanlık yaptı. Bobbio, 1994 yılında ömür boyu senatör (“senatore a vita”) olarak atandı.

Bobbio bir siyaset bilimciden çok bir hümanistti. Siyaset bilimciler araştırmalarını iyi tanımlanmış bir alanla sınırlarken, hümanist akademisyenler insanlık durumunun tüm yönlerini araştırırlar: ahlâki, varoluşsal, felsefi. Bobbio’nun bibliyografyasında Hobbes, Kant, Hegel, Marx, Kelsen gibi klasik siyasal düşünürler üzerine denemeleri; entelektüellerin, yoldaşların, dostların kısa biyografilerini (Maestri e compagni, 1984; Italia fedele: il mondo di Gobetti, 1986), yaşlılık üzerine (De senectute e altri scritti autobiografici, 1996) ve ılımlılık üzerine (Elogio della mitezza e altri scritti morali, 1993) muhteşem düşünceleri buluyoruz.3 Bobbio, liberalizmin ilkelerine olan bağlılığı nedeniyle Berlusconi rejiminin sert bir eleştirmeni oldu. Berlusconi’nin ilk hükümetinin kurulmasından üç ay önce, 10 Şubat 1994’te La Stampa’da “La separazione come arte liberale” [“Liberal ayrılık sanatı”] başlıklı bir makale yayımladı ve burada güçler ayrılığının liberalizmin ve özgür toplumların temel ilkesi olduğunu savundu. Bobbio, kendi argümanlarını Michael Walzer’ın İtalyancaya “Il liberalismo come arte della separazione” olarak çevrilen makalesi4 üzerine kuruyor ve şöyle diyor:

Demokratik açıdan bizden daha olgun ülkelerde, Forza Italia hareketinde görüldüğü gibi, siyasal gücün ekonomik güçle ve –her şeye karşın dördüncü güç olarak adlandırılan gazetelerden kıyaslanamayacak kadar üstün olan televizyon gibi çok kuvvetli bir araç vasıtasıyla– kültürel güçle birleşmesi yönünde bir eğilimin örneği yoktur. Bu üç gücün tek bir kişide ya da tek bir grupta birleşmesinin siyaset kuramında iyi bilinen bir adı vardır. Montesquieu’nün adlandırdığı gibi, buna despotizm denir.

Bobbio, birkaç ay sonra, 9 Temmuz 1994’te, yine La Stampa’da, dönemin Başbakanı Berlusconi’ye yanıt olarak, “Il diritto di fare domande” [“Soru sorma hakkı”] başlıklı bir makale yazarak İtalyan yurttaşlarının Forza Italia’nın “doğasını ve örgütsel yapısını” (“la natura e la struttura organizzativa”) bilme hakkına sahip olduğunu savunur. Bobbio, sorularının yanıtsız kaldığını belirtir. İki yıl sonra, Romano Prodi liderliğindeki “Ulivo” (Zeytin Ağacı) koalisyonunun zaferinden hemen sonra yazdığı bir makalede (21 Nisan 1996), Bobbio, Berlusconi’nin gücünün kişisel, demagojik, karizmatik, teatral ve gösterişli doğası üzerinde ısrar eder: “Forza Italia’nın mutlak ve şaşırtıcı yeniliği, –nasıl demeli?– ilk kişisel kitle partisi olmasıdır. Forza Italia’ya oy verenler bir platformu ya da programı seçmediler, bir kişiyi seçtiler; her zaman şık giyinen ve hitabet yeteneğiyle, rahat ve cezbedici tavırlarıyla, izleyicilerine yönelik konuşma tarzıyla (hatta arada sırada bir fıkra anlatırdı), deneyimli bir şovmen becerisiyle dikkatleri üzerine çekme sanatını çok iyi bilen; her zaman gülümseyen, kendine güvenen, ekonomik kavramları herkesin anlayabileceği bir düzeye indirgeyerek ustaca basitleştiren; kendisini entrikaların, komploların, ihanetlerin kurbanı, acımasız düşmanların ve hain müttefiklerin naif bir hedefi olarak resmetme konusunda olağanüstü yetenekli olan bir beyefendiyi seçtiler. Onu insanlarla dolu bir salona kendi marşı eşliğinde girerken bir iki kez mutlaka görmüşsünüzdür. O içeri girdiğinde herkes ayağa fırlar; birkaç dakika boyunca bağırıp çağırırlar, daha doğrusu ona seslenirler: ‘Silvio, Silvio!’” Bobbio’ya göre Berlusconi’nin iktidarı, iyi huylu ve güven verici dil ve tavırlarla ustaca gizlenmiş, gözle görülür bir otoriter eğilim sergiliyordu:

“Otoriter kişiliğin” iyi bilinen ve iyi belgelenmiş yönlerinden biri, onun kendine ve –yalnızca kendisi için değil başkaları için de– en zor sorunları çözme yeteneğine duyduğu mutlak güvendir. En sevdiği mottosu şudur: “Bırakın bu işi ben halledeyim, ben sizin için çalışıyorum.” Sağlıklı, sabah sporuna çıkmış beyaz eşofmanlı bir grup koşucunun fotoğrafını hatırlıyor musunuz? Silvio grubun başındaydı, sadık işbirlikçileri nefes nefese ama mutlu bir şekilde hizmet etme yükümlülüklerini yerine getirerek onun peşinden koşuyorlardı.

Berlusconi liberal olduğunu söylemeyi severdi. Bobbio’nun buna yanıtı oldukça keskindi:

Herhangi bir liberal siyaset yazarının birkaç satırını bile okumuş olan herkes Berlusconi’nin üslubunun ve dilinin liberalizmin ve serbest piyasa kapitalizminin temel ilkelerine aykırı olduğunu bilir; bu ilkeler, aslında, çok büyük ve keyfî güçler karşısında duyulan derin ve son derece akla yakın bir güvensizliği ve egemen gücün sınırlandırılmasına yönelik gayretli ve kararlı bir savunuyu içerir.

Bobbio, Berlusconi’nin gücünün liberal olmayan doğasını çok açık bir biçimde anlamıştı: “Kendisini özgürlük partisi, hatta Polo delle Libertà’nın merkezi olarak tanımlasa da, aslında Forza Italia’nın İtalyan liberalizm geleneğiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Sadece en önemli isimlerden birine atıfta bulunmak gerekirse, Einaudi’nin liberalizmi ile hiçbir ortak yanı yoktur” (The Idea of the Republic, 2003, s. 56). Bobbio, Forza Italia’nın demokratik meşruiyetini de sorgulamıştır: “Fakat böylesine muazzam finansal kaynaklara sahip bir adayın varlığı demokratik seçimlerin doğasını değiştirme riski taşıyor. Seçimler hâlâ demokratiktir, ancak Forza Italia kaynaklar açısından o kadar büyük bir üstünlüğe sahiptir ki, bu seçimleri özgür rızaya dayalı demokratik seçimler olarak değerlendirmek zordur” (s. 152).

Bobbio ılımlılığı överdi. Ancak Berlusconi’ye karşı hayranlık uyandıran bir uzlaşmazlık sergiledi. Gençliğinin ruhunu yeniden canlandırmıştı: “Başkalarının hak edilmemiş talihsizlikleri karşısında duyulan acı olan merhametten farklı olarak öfke, en dar anlamıyla, adaletsizlik karşısında duyulan iyi bir kızgınlıktır ya da daha doğru bir ifadeyle, iyinin kızgınlığıdır: Haklı olarak öfke duyulan insanlara yönelen bir öfke.” Başka bir deyişle öfke, akıl tarafından yönlendirilen sağlıklı bir kızgınlıktır ve bu nedenle ılımlı bir insanın ruhunda da var olabilir, hatta var olmalıdır. Bobbio öfkeyi “onsuz hiçbir mücadelenin kararlılıkla sürdürülemeyeceği bir silah” olarak tanımlıyordu, “onsuz zafer kazandığımızda zayıf düşeriz, yenildiğimizde ise pes ederiz”. Bu, öncülerin, kendi zamanlarının ötesinde olanların, ihtiyatlılığın ikna edici argümanlarla hareketsiz kalmayı, sessiz kalmayı, durumu kabullenmeyi ve daha büyük güçlere boyun eğmeyi önerdiği durumlarda bile mücadele etmenin ve başkalarını kendi örneklerini izlemeye teşvik etmenin mümkün olduğunu gösterenlerin erdemidir. Öfke duygusuyla hareket edenler “kişisel çıkarları ve hesapları bir kenara bırakırlar” ve Piero Gobetti’nin 1922’de yazdığı gibi, içtenliğin coşkusuna sahip olan ve düşünceyi eyleme dönüştürmeyi bilen öncülerin “fanatizmini” gerçekleştirebilirler. Bu satırlar onun liberalizminin ruhunu çok iyi yansıtır ve Dialogo intorno alla repubblica’ya da ilham veren ahlâki ve entelektüel dürüstlüğün muhteşem bir örneğidir.

MAURIZIO VIROLI 2024

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur