Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cress – Bir Ay Günlüğü Kitabı
Cress – Bir Ay Günlüğü Kitabı

Cress – Bir Ay Günlüğü Kitabı

Marissa Meyer

Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var……

Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var…

Cress, Cinder’ı Kraliçe Levana’nın hain planlarından haberdar etmek için her şeyi göze almıştı. Ancak ufak bir sorunu vardı. Çocukluğundan beri, hapsedildiği bir uyduda yaşıyordu ve ona eşlik eden tek şey internet bağlantılı ekranlardı. Elinde yalnızca bu ekranlar olunca, Cress’in de efsanevi bir hackera dönüşmesi kaçınılmazdı.

Bütün Dünya; Cinder, Kaptan Thorne, Scarlet ve Wolf’un peşindeydi. Onlar ise Levana’nın planlarını altüst etmek için Cress’i esir tutulduğu uydudan kurtarmaya ant içmişti. Ancak bir şeyler ters gitti ve ekip üyeleri uzayın ortasında birbirlerini kaybetti. Kraliçe Levana ise hiçbir şeyin İmparator Kai ile düğününü engellemesine izin vermemeye, dolayısıyla Cinder’ın peşini bırakmamaya kararlıydı.

Cress, Scarlet ve Cinder, Dünya’yı kurtarmaya gönüllü olmamıştı. Yine de Dünya’nın tek umudu Cress, Scarlet ve Cinder’dı.

BÖLÜM 

Bir 

İÇİNDE BULUNDUĞU UYDU, HER ON ALTI SAATTE bir Dünya gezegeninin yörüngesinde bir tur atıyordu. Nefes kesici manzarası sonsuza dek uzayan bir hapishaneydi bu uydu. Uçsuz bucaksız mavi okyanuslar, bulut girdapları ve Dünya’nın yarısını ateşe veren gün doğumları.

Tutsaklığının ilk günlerinde bütün yastıklarını duvarın içine oyulan çalışma masasına yığar ve bu küçük bölmenin açık tarafina bir çarşaf gerip kendine bir sığınak yapardı. Bir uyduda değil de, mavi gezegene doğru yol alan bir uzay gemisinde olduğunu hayal ederdi. Pek yakında oraya ineceğini, ayaklarının gerçek topraklara değeceğini, gerçek güneşi hissedeceğini ve gerçek havayı içine çekeceğini…

Saatlerce kıtaları seyreder ve onlarla ilgili düşler kurardı.

Ama Ay Ülkesi’ne bakmaktan hep kaçınırdı. Bazen uydusu Ay’ın öyle yakınından geçerdi ki, yüzeyindeki kocaman, parlak kubbeleri ve Ay insanlarının yaşadığı ışıltılı şehirleri seçebilirdi. Bir zamanlar o da orada yaşıyordu. Yıllar evvel. Sürgün edilmeden önce.

Cress çocukken tüm o geçmek bilmeyen saatler boyunca Ay’dan saklanmıştı. Bazen küçük banyosuna kapanıp saçlarını örerek oyalanırdı. Ya da çalışma masasının altına girip uyuyana dek kendine ninniler söylerdi. Bazen de annesiyle babasını düşlerdi. Onunla hayali oyunlar oynadıklarını, ona macera romanları okuduklarını ve saçlarını şefkatle okşadıklarını düşünürdü. Ta ki, Ay nihayet koruyucu Dünya’nın ardında kaybolana ve Cress yine güvende olana dek.

Şimdi bile, o saatlerde yatağının altına giriyordu. Ya uyuyor, ya kafasının içinde şarkılar besteliyor, ya da karmaşık bir şifreyi çözmeye çalışıyordu. Ay Ülkesi’nin şehirlerine bakmaktan hâlâ hoşlanmıyordu. Hatta Ay insanlarını görürse onların da sahte gökyüzlerinin ötesinden onu görebileceğine dair gizli bir endişesi vardı.

Yedi yıldan daha uzun bir süre hep bu korkuyla yaşamıştı.

Ama şimdi Ay’ın gümüşi ufku penceresinin kenarından usulca görünmeye başlamıştı ve Cress’in umurunda bile değildi. Bu kez gözleme panelleri ona yepyeni bir kâbus gösteriyordu. Bir sayfadan diğerine geçerken gözlerinin önüne gazete haberleri, fotoğraflar ve videolar seriliyordu. O kadar hızlı geçiyorlardı ki, onları takip etmekte zorlanıyordu.

DÜNYA’NIN ÇEŞİTLİ YERLERİNDE 14 ŞEHİR SALDIRIYA UĞRADI İKİ SAAT SÜREN KATLİAMIN BILANÇOSU: 16.000 DÜNYALI ÖLDÜ ÜÇÜNCÜ ÇAĞIN EN BÜYÜK TOPLU KIYIMI

İnternet, dehşet haberleriyle doluydu. Karınları deşilen kurbanların kanları yağmur oluklarından akıyordu. İnsana benzeyen vahşi yaratıkların çeneleri, tırnaklarının içleri ve üstleri başları kan içindeydi. Cress farkında olmadan bir eliyle ağzını kapadi ve okumaya devam etti. Gerçekleri kavradıkça nefes almakta bile güçlük çeker olmuştu.

Bu onun suçuydu.

Aylardır iyi eğitimli bir uşak olarak Efendi Sybil’in buyruklarini sorgusuz sualsiz yerine getiriyordu. Tüm o Ay gemileri onun yüzünden Dünyalıların radarından kaçabiliyordu.

Ama artık o gemilerin nasıl canavarlar taşıdığını biliyordu. Majesteleri’nin planını daha yeni anlamıştı ve ne yazık ki çok geçti.

16.000 DÜNYALI ÖLDÜ

Hanımının isteklerine hayır diyemediği için Dünya saldırıya hazırlıksız yakalanmıştı. Cress görevini yapmış, sonuçlarının ne olacağını hiç düşünmemişti.

Gözlerini ölüm ve vahşet fotoğraflarından güçlükle ayırıp dikkatini başka bir dehşet haberine verdi.

Doğu Ulusları Topluluğu Imparatoru Kaito, Ay Kraliçesi Levana’yla evlenmeyi kabul ederek saldırıları sonlandırmıştı. Kraliçe Levana artık Doğu Ulusları’nın yeni imparatoriçesiydi.

Dünyalı haberciler şaşkındı. Bu diplomatik ama bir o kadar da tartışmalı anlaşmanın ne tarafında duracaklarına karar vermeye çalışıyorlardı. Bazıları öfkeliydi. Doğu Ulusları Topluluğu’nun ve Doğu Birliği’nin diğer üyelerinin bir düğüne değil, savaşa hazırlanması gerektiğini savunuyorlardı. Bu yeni anlaşmayı haklı çıkarmaya çalışanlar da vardı tabii. Cress parmaklarını ince, şeffaf ekranda dolaştırarak bu evliliğin doğurabileceği iyi sonuçlar üzerine konuşan bir adamın ses kaydını dinledi. Bundan sonra saldırılar kesilecekti. İnsanlar yıllardır süregelen korkularından kurtulacaktı. Dünya, Ay kültürünü daha iyi anlayacaktı. Teknoloji ilerleyecekti. Dünya ve Ay müttefik olacaktı.

Hem Kraliçe Levana’nın tek derdi, Doğu Ulusları’nı yönetmekti. Şüphesiz Dünya Birliği’nin geri kalanını rahat bırakacaktı.

Ama Cress buna yalnızca aptalların inanacağını biliyordu. Kraliçe Levana önce imparatoriçe olacak, sonra İmparator Kaito’yu öldürtüp ülkeyi tek başına yönetecek ve orayı Birlik’in geri kalanını işgal edecek orduyu toplamak için bir üs olarak kullanacaktı. Bütün gezegene o hükmedene dek durmayacaktı. Bu küçük saldırdı, bu on altı bin ölüm… yalnızca başlangıçtı.

Cress yayının sesini kısıp dirseklerini masaya dayadı ve iki elini birden gür, sarı saçlarının arasına daldırdı. Uydunun içindeki sabit ısıya rağmen birden ürpermişti. Arkasındaki ekranların birinden bir çocuk sesi yükseliyordu. On yaşındayken insanı deliliğe teşvik eden dört aylık sıkıcı bir süreçten sonra kendi sesini yüklediği bu programı yaratmıştı. Ne var ki, ses okuduğu içerik için fazla neşeliydi. Amerika’nın bir Ay askerine otopsi yaparken vardığı sonuçlar üzerine tibbi bir makaleydi okuduğu.

Kemikler kalsiyum bakımından zengin canlı dokularla takviye edilmiş ve ana eklemlerdeki kıkırdaklar esneklik artırıcı tuzlu bir çözeltiyle doldurulmuş. Ön dişlere ve köpek dişlerine kurt dişlerini andıran ortodontik protezler yerleştiril miş. Kemik ya da diğer dokuları kolaylıkla çiğneyebilmeleri için aynı kemik takviyeleri çeneye de uygulanmış. Deneğin kontrolsüz saldırganlığı ve kurtlarınkine benzer eğilimleri merkezi sinir sistemindeki işlevsel düzenlemelere ve kapsamlı psikolojik baskıya bağlanabilir. Doktor Edelstein beynin biyoelektrik dalgalarına uygulanan gelişmiş bir yönlendirme tekniğinin de etkili olabileceğini…

“Sesi kapa.”

Tatlı çocuk sesi, yerini Cress’in uzun yıllar önce duymamayı öğrendiği bir uğultuya bıraktı. Vantilatörlerin vızıltısı, yaşam destek sisteminin tıngırtısı ve yeniden dönüşüm deposundaki su şırıltısı bilincinin derinliklerinde çoktan kaybolup gitmişti.

Cress kalın buklelerini ensesinde toplayıp yaptığı atkuyruğunu göğsüne sarkıttı. Dikkatli olmazsa saçları iskemlesinin tekerleklerine takılıyordu. Önündeki ekranların ışığı titreşti ve Dünya’dan yeni bilgiler gelmeye devam etti. Ay Ülkesi’nden de haberler vardı. Büyük bir zafer kazanan cesur askerlerine övgüler yağdırıyorlardı. Bunlar tabii ki kraliyetin söylemleriydi. Cress on iki yaşındayken Ay’da yayınlanan haberleri dikkate almamayı öğrenmişti.

Dalgın bir yüzle atkuyruğunu sol koluna sardı. Saçlarının ucunu burup bileğine doladı.

“Ah, Cress,” diye mırıldandı. “Ne yapacağız şimdi?”

On yaşındaki hâli ona cevap verdi. “Lütfen, isteğini daha açık bir şekilde dile getir, abla.”

Cress ekranın ışığından yorulan gözlerini yumdu. “Biliyorum, Imparator Kai savaşı durdurmaya çalışıyor ama Majesteleri’nin asla vazgeçmeyeceğini tahmin etmesi gerekir. Bu evlilik gerçekleşirse Majesteleri onu öldürecek. O zaman Dünya’ya ne olacak?” Şakakları zonklamaya başlamıştı. “Linh Cinder’ın baloda onu uyardığını düşünmüştüm ama ya yanılıyorsam? Ya İmparator nasıl bir tehlikede olduğunu bilmiyorsa?”

Cress sandalyesini döndürerek parmaklarını sesi kısık haber yayınında dolaştırdı. Bir şifre girdi ve günde belki yüz kere kontrol ettiği gizli bir pencere belirdi ekranda. Gizli Haberleşme penceresi çalışma masasının tepesinde kara bir delik gibi sessizce açıldı. Linh Cinder onunla hâlâ iletişime geçmemişti. Belki de çipine el konmuş, ya da yok edilmişti. Belki Linh Cinder artık onunla konuşamayacaktı.

Cress sıkıntıyla iç çekerek bağlantıyı kapadı ve onun yerine bir düzine kadar pencere açtı. Bunlar bir hafta önce gözaluna alınan sayborgla ilgili interneti tarayan karmaşık bir alarm sistemine bağlıydı. Linh Cinder. Yeni Pekin Hapishanesi’nden kaçan kız. Cress yalnızca onun aracılığıyla İmparator Kaito’yu Kraliçe Levana’nın gerçek amaçları konusunda uyarabilirdi.

Bilgiler on bir saattir güncellenmemişti. Ay istilasının telaşında, Dünya en değerli kaçağını unutmuş görünüyordu. “Abla?”

Cress sandalyesinin kollarına tutundu. “Efendim, Küçük Cress?”

“Hanımın gemisi tespit edildi. Tahmini varış süresi yirmi iki saniye.”

Cress daha hanım kelimesini duyduğu anda sandalyesinden fırlamıştı. Onca yıl önce konuşan sesi bile hafiften korku doluydu.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıCress - Bir Ay Günlüğü Kitabı
  • Sayfa Sayısı424
  • YazarMarissa Meyer
  • ISBN9786051426556
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviArtemis Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Cinder / Bir Ay Günlüğü Kitabı ~ Marissa MeyerCinder / Bir Ay Günlüğü Kitabı

    Cinder / Bir Ay Günlüğü Kitabı

    Marissa Meyer

    Gelecekte bile, hikâye “bir varmış bir yokmuş” dİye başlıyor… İnsanlarla androidlerin yan yana dolaştığı Yeni Pekin’e hoş geldiniz. Her ne kadar birlikte yaşamayı başarsalar...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kayboluş ~ Ken GrimwoodKayboluş

    Kayboluş

    Ken Grimwood

    Hayatınızı başka bir insanın bedeninde yaşasaydınız… Artık beyninin içine yerleştirilen küçük elektrotların kontrolündeydi… Artık zihninin sessiz bölgeleri uyanıktı ve kendi sesinde ona ait olmayan...

  2. Ademden Önce – Before Adam ~ Jack LondonAdemden Önce – Before Adam

    Ademden Önce – Before Adam

    Jack London

    Jack London az rastlanır anlatı yeteneğiyle kendisini ilgilendiren birçok farklı alanda eser verdi. Ademden Önce, ilk insanın çarpıcı öyküsüyle, genetik kodlanmayı, rüyaları ve ilkel...

  3. Tereza Batista – Savaş Yorgunu ~ Jorge AmadoTereza Batista – Savaş Yorgunu

    Tereza Batista – Savaş Yorgunu

    Jorge Amado

    Brezilya sözlü kültürünü çağdaş romanın anlatım olanaklarıyla buluşturan Tereza Batista modernist romanın en etkileyici örneklerinden biri. Henüz 12 yaşında cinsel istismara uğrayan Tereza Batista,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur