“Evet, onun hakkında bugüne kadar hiçbir şey yazmadım. Yazsaydım ‘tarih’i çarpıtırdım belki de. Şimdi ona ihanet ettiğimi sanıyorsunuz değil mi? Asla. Ruhumun en derin noktasına kadar onu sevdim ve ona inandım. Beni aldatan asıl oydu. Bensiz düşleri ve bir türlü yetişemediğim tutkularıydı sonumuzu getiren. Belki de tarihin ta kendisi. Ancak şu da bir gerçek ki bu ‘tarih’ ne onun tarihiydi ne de benim. Aslında ikimiz de sahnenin dışındaydık.”Columbus’un Kadınları memleketlerinden, köklerinden uzak kalan ya da kalmak zorunda olan kadınları; onların hayatlarını sürdürme çabalarını ve bu hayatın sınırlarını devamlı zorlamaya çalışmalarını anlatıyor. Başta sıla hasreti olmak üzere birbirinden farklı ama bir o kadar ortak özlemlerin bu kadınları nasıl bir araya getirdiğini ve başka diyarlarda, başka insanlarda buldukları yurdu anlatıyor.Yabancılaşma, kimliksizlik, dayanışma gibi bugün de gündemde fazlasıyla yer eden güç meseleleri ustalıkla ele alan Müge İplikçi hayati bir soru soruyor: Doğduğu ve büyüdüğü topraklardan kopup uzaklaşan insan değişir mi? Ve nasıl değişir?..
*
Aslı’ya …
İçindekiler
Santa Maria: Büyük Aşkım Christopher Columbus………… 13
Gidiyor muyum, Kalıyor muyum? ………………………………. 19
Küçük Ev Masalı ………………………………………………………. 27
Kakuleli Bir Zaman …………………………………………………… 33
Filistinli Hannah El-Yusuf Lübnan’dan Bildiriyor…………… 43
Akademisyen……………………………………………………………. 55
Zayıf Anlar, Kaçışlar, Hatırlayışlar………………………………… 67
Günler ……………………………………………………………………. 73
Kapı ……………………………………………………………………….. 93
Tek Kişilik ……………………………………………………………… 107
Kız Gibi Bir Aşk……………………………………………………… 119
Ara……………………………………………………………………….. 135
SANTA MARIA:
BÜYÜK AŞKIM
CHRISTOPHER COLUMBUS
Dinleyin.
Onun hakkında bugüne kadar hiçbir şey yazmadım. Her zaman yanımda olacağını bildiğim için mi? İnanmanın bilmekle neredeyse aynı kutuplar olduğunu düşündüğümden belki de.
Taa 1450’ye uzanalım: Bir dokumacının oğluydu; o köhne yaşamı çok değil 20 yaşlarında yerle bir edecekti. Denizciliği öğrendiği korsanlar belki de ona ruhlarını da sattılar. 1479 yılında soylu mu soylu bir kadınla evlendi. Mutlu muydu peki? Beş-altı yıl sonra İspanya’ya geçti. Keşif o kadar büyük bir tutkuydu ki onun için, oradaki bir manastırı, evet nihayet, okyanusun öteki ucuna gitmesi ve Hindistan’a ulaşması için maddi yardım yapmaya ikna etti. Dahası Kraliçe İsabel. O soyluluğu tarihleri şaşırtan kadını da görebildi ve kendisinden o zor izni koparttı. Kraliçenin danışmanları da Portekiz kralınınkilerden farksızdılar aslında. Hayır, hiç bonkör değillerdi, hiç ama hiç. Gezginciliğe ve keşfe evet, ama her şey bir yere kadardı.
İlk kez bir kilisede seviştik. Dışarıda kar vardı. Yaşamımda tanıdığım en yumuşak tenli insandı, hayalleri tüm yitik çiçeklerin hayalleriydi ve yakındı. Saçları pis ve yağlı olmasına karşın her buklesinde sona kaçan bulmacalar; gözleri hep beni bırakma derdi – ya da ben hep öyle olduğunu sandım. Gencecik bir kızdım; hayat çok ağır ve kasvetliydi. Korkuyordum. Korkuyu yenmek mümkün değildi. Bir zamanlar tanıdığım başka bir denizci korkuyu kokularla yenebileceğimi söylemişti. Seni mutlu eden kokuları düşün demişti korktuğun zaman. O an hemen rahatlarmışsın. Korkuyu kokularla yenmek… Bilinmeze doğru yola çıktığımızda kendimi zorladım, bütün bedenim bir reçine kokusuyla sarsıldı. Reçine ve reçineyle gelen huzur bir yere kadar beni idare etti. Columbus’la yaşanan böyle bir yolculuğun endişesi reçineyle hafifledi belki ama hiç yitmedi.
Birlikteki büyük yolculuğumuz 3 Ağustos 1492’de başladı. Kanarya Adaları’na ulaştıktan sonradır ki kendisini Batı’ya götürecek alize rüzgârlarına kavuştu Columbus. Bu rüzgârlarla 12 Ekim tarihinde San Salvador adını verdiği adaya ulaştı.
İşte o büyük ihmaldi, o büyük ihmal ve bedenim sularla kaplandı, yaşamım sona erdi.
Bundan sonra 16 Ocak 1493’te Avrupa’ya dönüş yolculuğuna başladı o bensiz. Avrupa ve derken sayısız yolculuklarına yenilerini eklemesi, yanlış keşifler, doğru tahminler. Vardığı yerlerde düştüğü ikilemler.
Evet, onun hakkında bugüne kadar hiçbir şey yazmadım. Yazsaydım “tarih”i çarpıtırdım belki de. Şimdi ona ihanet ettiğimi sanıyorsunuz değil mi? Asla. Ruhumun en derin noktasına kadar onu sevdim ve ona inandım. Beni aldatan asıl oydu. Bensiz düşleri ve bir türlü yetişemediğim tutkularıydı sonumuzu getiren. Belki de tarihin ta kendisi. Ancak şu da bir gerçek ki bu “tarih” ne onun tarihiydi ne de benim. Aslında ikimiz de sahnenin dışındaydık.
Bu tarihsizlik içinde yaşadığımız ikilemler ise kaçamayacağımız kadar büyüktü; sınırlarımızı aşıyor kimliklerimizi zorluyordu ve sonuçta onların tutsakları olduk – istemesek de. Gene de sonuçta kendimizi ve bize biçilen kimliklerimizi daha iyi anlamamıza yol açtı bu yolculukla gelen tüm bu ikilemler yeniden kendimizi düşünmek için. Bunlar neydi derseniz size bazılarını söyleyebilirim:
Gemiler (keşfe alet olanlar) – Gemiciler (keşfi yapanlar)
Yerliler – İspanyollar
Çocuklar (yani oğullar) – Yetişkinler (yani babalar)
Hayvanlar – İnsanlar
Barbarlık – Sabır
Kötü – İyi
Şiddet – Ölçülülük
Hammadde – Biçim
Beden – Ruh
İştah – Mantık
(Ve elbette o meşum ikilem)
Kadınlar – Erkekler
GİDİYOR MUYUM,
KALIYOR MUYUM?
Rüyalarıma ve önsezilerime inanıyorum, diyeceğim ama bunun ideolojik boyutlara varan eleştirilere ulaşmasından korktuğum için sadece bir anlık “bilinç kaybı”ydı demeyi tercih edeceğim…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Öykü
- Kitap AdıColumbus’un Kadınları
- Sayfa Sayısı144
- YazarMüge İplikçi
- ISBN9789750754609
- Boyutlar, Kapak13.5x19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tekerleksiz Bisikletler ~ Cem Akaş
Tekerleksiz Bisikletler
Cem Akaş
Bir kitabın adı “Tekerleksiz Bisikletler” olabilir ama kitapta bir kez olsun tekerlekli ya da tekerleksiz bisikletlerden söz edilmeyebilirdi; yine de kitap, ancak bu başlıkla...
- Aynada Yeni Bir Kadın ~ Çiğdem Aldatmaz
Aynada Yeni Bir Kadın
Çiğdem Aldatmaz
MASADAN KALKIP HAYATA SIZMAK Vicdan Divanı Bu bir karşılaşma öyküsü. Anlatıcısı şimdilik benim. Evet, benim. Cevizden oyulmuş köşeleri keskin, yılların cilasını soldurduğu koyu kahverengi...
- Boğaziçi’nde Balık ~ Gündüz Vassaf
Boğaziçi’nde Balık
Gündüz Vassaf
“İstanbul yıllardır bir simge arayışında. Bunun için reklam şirketlerine bile sipariş veriyor günümüzün aklıevvel politikacıları. Lale mi olsun, Kız Kulesi mi? Boğaz Köprüsü mü?...