Hayatı boyunca tek bir suça karışmamış bir insanı cinayet işlemeye iten sebep nedir?
Fabrizio Collini, 34 yıl boyunca Mercedes fabrikasında çalışmış, göze batmayan, sabıkası olmayan bir İtalyan. Fakat günün birinde Berlin’in lüks bir otelinde yaşlı bir adamı öldürüyor; görünürde tamamen sebepsiz bir cinayet…
Collini’yi savunmak üzere atanan genç avukat Caspar Leinen için başlangıçta bu dava parlak bir kariyer fırsatı gibi görünse de, kurbanın kimliğini öğrendiğinde her şey bir kabusa dönüyor: Çok saygın bir Alman sanayici olan kurban, Leinen’ın en yakın arkadaşının büyükbabası. Hatıralarında nazik, şefkatli bir insan. Dahası, Collini cinayeti işlediğini itiraf etse de sebebine dair sessizliğini koruyor. Başlangıçta umutsuz gibi görünen dava Leinen’ın bir ipucu bulmasıyla tamamen farklı bir yön alıyor. Bu ipucu Collini davasının çok ötesinde, Alman hukuk tarihinin en dehşet verici bölümlerinin kapılarını açıyor…
Sonradan herkes hatırlayacaktı; kat görevlisi, asansördeki iki yaşlı hanım, dördüncü katın koridorundaki çift. Adamın dev gibi olduğunu söylediler ve herkesin bahsettiği bir koku vardı: Ter. Collini dördüncü kata çıktı. Kapı numaraları taradi. Oda 400, “Brandenburg Süiti.” Kapıyı çaldı. “Evet?” Kapı eşiğindeki adam seksen beş yaşındaydı ama Collini’nin beklediğinden çok daha genç görünüyordu. Collini’nin sırtından ter boşandı. “İyi günler, Corriere della Serra gazetesinden Collini.” Konuşması zor anlaşılıyordu ve adam kimlik görmek isteyecek mi acaba diye düşündü. “Evet, memnun oldum, buyurun içeri geçin, lütfen. Röportajı en iyisi burada yapalım.” Adam tokalaşmak için Collini’ye elini uzattı.
Collini geri çekildi, adama dokunmak istemiyordu. Henüz değil. “Terliyorum” dedi Collini. Bunu söylemiş olduğuna kızdı, kulağa garip gelmişti. Böyle bir şeyi kimse söylemez diye düşündü. “Evet, hava sahiden çok nemli bugün, yakında yağmur indirmesi lazım” dedi yaşlı adam dostane bir tavırla, oysa bu doğru değildi: Odalar serindi, havalandırmanın sesi neredeyse duyulmuyordu.
Odaya geçtiler; bej rengi halı, koyu renk ahşap, büyük pencereler, her şey pahalı ve sağlamdı. Collini, pencereden Brandenburg Kapısını görebiliyordu, gözüne tuhaf bir şekilde yakın gözüktü. Yirmi dakika sonra adam ölmüştü. Dört kurşun başının arka tarafına girmiş, biri beynin içinde yön değiştirmiş, diğer taraftan çıkmış ve yüzün yarısını parçalamıştı. Bej halı kanı emiyordu, koyu renkli leke yavaş yavaş büyüyordu. Collini tabancayı masanın üzerine bıraktı. Yerdeki adamın yanına geçti, bakışları adamın ellerinin üzerindeki yaşlılık lekelerinde takılıp kaldı. Ayağının ucuyla ölüyü çevirdi. Birden ölünün yüzüne ayakkabısının topuğuyla bir tekme attı, yüzüne baktı, sonra tekrar tekmeledi. Duramıyordu, tekrar tekrar tekmeledi, kan ve beyin kütlesi pantolonunun paçalarına, hahiya, karyolaya sıçrıyordu.
Adli tabip sonradan tekmelerin sayısını belirleyemeyecekti; elmacık, çene, burun kemikleri ve kafatası darbelerin etkisiyle kılındı. Ayakkabısının topuğu koptuğunda ancak durdu Collini. Yatağa oturdu, yüzünden ter akıyordu. Kalp atışları güçlükle sakinleşti. Tekrar düzenli nefes alıp verene dek bekledi. Ayağa kalktı, istavroz çıkardı, odadan çıktı ve asansörle giriş katına indi. Ayakkabısının topuğu olmadığı için topallıyordu, ayakkabının altındaki çiviler mermeri çiziyordu. Lobide bankonun arkasındaki genç kadına polisi aramasını söyledi. Kadın sorular sordu, konuşurken ellerini kollarını salladı. Collini’nin söylediği tek şey şuydu: “Oda 400, ölü.” Lobide, Collini’nin yanındaki elektronik tahtada şöyle yazıyordu:
“23 Mayıs 2001, Saat 20:00, Spree Salonu: Alman Makine Endüstrisi Derneği.” Collini lobideki mavi koltuklardan birine oturdu. Ona bir şey ikram edebilirler mi diye sordu garson, Collini cevap vermedi. Gözlerini yere dikmişti. Ayakkabısının izleri giriş katındaki mermerin üzerinden asansöre ve süite kadar takip edilebiliyordu. Collini tutuklanmasını bekledi. Bütün hayatı boyunca beklemişti, hep sessiz kalmıştı. “Ben nöbetçi avukat, Caspar Leinen.” Telefonun ekranında ceza mahkemesinden bir numara görünüyordu. “Tiergarten Sulh Ceza Mahkemesinden Köhler, soruşturma yargıcıyım.
Burada savunma vekili olmayan bir sanık bulunuyor. Savcılık cinayetten tutuklanmasını talep ediyor. Mahkemeye gelmeniz ne kadar sürer?” “Yaklaşık yirmi beş dakika.” “Güzel, sanığı kırk dakika sonra mahkeme getirtirim. 212 no’lu odaya gelin.” Caspar Leinen telefonu kapattı. Birçok genç avukat gibi, avukatlar birliğinin acil hizmet listesine yazdırmıştı kendisini. Hafta sonlan bu avukatlara birer cep telefonu veriliyordu ve avukatlar nöbetçi görevde oluyorlardı. Bu telefon numarası poliste, savcılıkta ve yargıçlarda bulunuyordu. Biri tutuklanır ve avukat talep ederse, resmi makamlar orayı arayabilirdi. Genç avukatlar böylece ilk müvekkillerini alıyorlardı. Leinen kırk iki gündür avukattı. Devlet sınavlarının ikincisinden sonra bir yıl kendini hayatın akışına bırakmış, Afrika ve Avrupa’yı gezmişti.
Seyahatler sırasında çoğu zaman, yatılı okuduğu okuldan eski arkadaşlarında kalmıştı. Birkaç gündür kapıda tabelası asılıydı: “Avukat Casper Leinen.” Biraz gösterişli buluyordu ama yine de hoşuna gidiyordu. Bürosu, iki odadan ibaretti, Kurfürstendamm’in’ bir yan sokağında, sokağa cephesi olan evlerin arasındaki avludan geçilen bir binadaydı. Gerçi asansör yoktu, müvekkillerinin dar bir merdi. venden çıkması gerekiyordu ama Leinen burada kendisinin efendisiydi ve kimseye hesap vermek zorunda değildi. Pazar öğleden önceydi, saatlerdir bürosunu topluyordu.
Her yerde ağızlanı açık taşınma kolileri duruyordu, misafir sandalyeleri bitpazarındandı, metal dosya dolabı tamamen boştu. Çalışma masasını ona babası hediye etmişti. Yargıcın telefonunun ardından Leinen ceketini aradı. Onu bir yığın kitabın altında buldu. Pencerenin kulpunda asılı olan yeni cüppesini aldı, evrak çantasına sokuşturdu ve hızla yola koyuldu. Telefondan yirmi dakika sonra soruşturma yargıcının odasındaydı. “Avukat Leinen, iyi günler, beni aramıştınız.” Biraz nefes nefeseydi. “A, nöbetçi avukat, değil mi? Güzel güzel. Ben Köhler.” Yargıç tokalaşmak için ayağa kalktı. Yaklaşık elli yaşındaydı, üzerinde kırçıllı bir ceket vardı, okuma gözlükleri takıyordu.
Dostane, belki biraz dalgın bir havası vardı. Ama bu yanıltıcıydı. “Collini cinayet davası. Müvekkilinizle konuşmak ister misiniz? Nasılsa daha savcıyı beklemek durumundayız. Daire başkanı, Başsavcı Reimers bizzat geliyor, hafta sonu olmasına rağmen… Neyse, herhalde bir rapor meselesi. Evet, müvekkilinizle konuşmak istiyor musunuz?” “Memnuniyetle” dedi Leinen. Bir an için, bu cinayet davasının ne özelliği var ki Reimers bizzat geliyor, diye aklından geçirdi ama polis memurunun kapıyı açmasıyla birlikte bu düşünce aklından çıktı. Kapının hemen arkasında dar bir taş merdiven dimdik aşağıya uzanıyordu. Tutuklular bu merdiven üzerinden tutukevinden yargıcın karşısına getiriliyorlardı. Merdivenin sahanlığında, yanı karanlıkta, dev gibi bir adam duruyordu. Adam kireç boyalı duvara dayanmıştı ve oradaki tek aydınlatmanın ışığını başıyla neredeyse tamamen kapatıyordu. Elleri arkasından kelepçeliydi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıCollini Davası
- Sayfa Sayısı180
- YazarFerdinand von Schirach
- ISBN9786254490828
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviAlfa Yayınları / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Lamiel ~ Henri Beyle Stendhal
Lamiel
Henri Beyle Stendhal
19. yüzyıl başında Normandiya’nın Carville kasabasına evlatlık gelen bir kızın mutluluk arayışları, sosyal katmanlar arasında zikzaklar çizen bir yolculuğa dönüşür. Lamiel, kafasına göre takılma...
- Poirot’nun İlk Davaları ~ Agatha Christie
Poirot’nun İlk Davaları
Agatha Christie
Poirot dünyanın en iyi dedektifi olmasıyla övünür ve bunu sık sık yenilemekten büyük zevk duyar. Yıllar öncesine dönüp ona profesyonel meslek yaşamında haklı bir...
- Güle Güle ~ A.S.King
Güle Güle
A.S.King
“Zekice. Komik ve kesinlikle özel.” Ellen Hopkins “Gerçekten dudak uçuklatan, harika bir kitap. Bayıldım!” Terry Trueman Ölü birinden nefret edebilir misiniz? Onu bir zamanlar...