Davranış ve sosyal bilimci Dr. Şöhret Karaduman, her evin, her ailenin, her bireyin kapısını çalan sorunların arka planını anlamamızı ve önlem almamızı sağlayacak önerilerini paylaşıyor. Okuyacağınız her sayfa farkındalığınızı güçlendirecek bir anahtar olacak.
Çocuklarımızın psikolojik olgunluğunu sağlamak Medyayı sağlıklı ve bilinçli kullanmayı öğrenmek Akran etkisi ve sosyal bulaşıcılık karşısında yapılabilecekler Çocuğunuza rol model olmak Fazla ilgi ve kolaylığın bedelleri Limit koymak ve uygun sınırlar oluşturmak Sağlıklı cinsel kimlikli çocuklar yetiştirmek Çocukluktan yetişkinliğe geçişi kolaylaştırmak Z kuşağı ve Alfa kuşağına özgü tavsiyeler.
*
Sevginin, sabrın ve fedakârlığın
en güzel örneği olan Anneme
ve hayat yolculuğumun
daha derin anlam kazanmasına
vesile olan kızıma…
İçindekiler
Önsöz…………………………………………………………………………………………….9
Önce Kendinizi Yetiştirmeyi Göze Alın…………………………………… 15
Çocuklar Neye İhtiyaç Duyar? ………………………………………………… 21
Ezber Bozan Bir Nesil: Z Kuşağı ve 2010’larda
Doğan Alfa Kuşağı……………………………………………………………………. 26
Sarıp Sarmalaktan Otonomiye ………………………………………………. 30
Çocuklarının Çocuk Olmalarına İzin Vermeyen
“Çocuk” Ebeveynler………………………………………………………………….. 34
Çocuklarımızın Cinsel Kimliklerine Ne Oluyor?……………………. 37
Cinsiyetsizlik Akımı Bir Sonuç mu, Bir Seçim mi,
Yoksa Bir Dayatma mı?…………………………………………………………….. 41
Kim Olduğunu Bilmeyen Çocuklar………………………………………… 47
Çocukluktan Yetişkinliğe Geçişi Kolaylaştırmak ………………….. 50
Çocuk ve Dünya Görüşleri………………………………………………………. 58
Modern Toplum ve Filitre Edilmemiş Etkilerle Dolu Bir Dünya… 61
Peki, Biz Bu Hale Nasıl Geldik? ……………………………………………….. 71
Yeni Efendiler……………………………………………………………………………. 73
Gerçek Çocuğu Yetiştirirken Rol Model Olmak…………………….. 77
Öğrenmeyi Öğrenmek Neden Önemlidir?…………………………… 81
Sezgisel / Klasik Eğitime Geri Dönüş…………………………………….. 83
Ebeveynlerin Başarı Kıstası Olarak Çocuklar………………………… 86
Simbiyotik İlişki Modeli (Ortak Yaşam)………………………………….. 88
Ebeveynler Neden Simbiyotik Yaşamda Kalır?…………………….. 91
Cinsiyetsizleştirme İşin Neresinde?……………………………………….. 98
Kayıp Benliğin Çağrısına Kulak Verelim ……………………………….106
Roller Karmaşası: Nasıl Kadın ve Erkek Olunur?………………….109
Erkek Olmasına İzin Verilmeyen Erkekler…………………………….111
Bir Tüketim Aracı Olarak Cinsellik …………………………………………114
Batı’nın Cinsiyetsiz Toplum İdeolojisi ve Kurbanları…………..116
Anaokulu Çocuğuna Cinsel Eğitim Verilmeli mi?……………….123
Gelecek Nesil ve Toplum Düzeni…………………………………………..127
Medyayı Sorumlu ve Bilinçli Şekilde Kullanmayı Öğretmek …133
Sağlıklı Cinsel Kimlikli Çocuk Yetiştirme………………………………136
Aile Dinamikleri……………………………………………………………………….145
Erkeksi kız çocukları (Erkek Fatma olgusu)………………………….148
Konuya Dair Son Sözlerim……………………………………………………..152
Yararlanılan Kaynaklar……………………………………………………………155
Önsöz
Dünya gerçekten değişime ihtiyaç duyuyor ve bu değişime başlamak için en uygun yer ailelerimiz. Çocuklarımız, kendilerini ve başkalarını sevmeyi, anlaşmazlıkları çözmeyi, içinde yaşadıkları dünyaya özen göstermeyi evde öğreniyor.
Davranış ve sosyalbilimci olarak yetişkinlerde gittikçe artan oranda, çocukları güçlüklerden kurtarmaya yönelik ortak bir eğilim olduğunu gözlemliyorum: Yoksunluktan kurtarma, sorumluluktan kurtarma, çatışmadan kurtarma, sıkıntıdan kurtarma, kendini değerlendirmeden kurtarma, düş kırıklığından kurtarma, mücadeleden kurtarma, sorun çözmeden kurtarma ve yanlış tercihlerinin sonuçlarından kurtarma.
Elbette çocukları koruma arzusu, iyi niyetli ve sevecen anne babalar için doğal, hatta takdir edilecek bir duygu gibi görünüyor. Onları korumak temel içgüdülerimizden biri. Ancak bu yetiştirme tarzının tehlikeli bir sonucu var: Aslında, arzu ettiğimiz sonucun tam tersini yaratarak, günümüz gençlerinin çoğunun yetişkin hayata hazırlıksız yakalanmalarına neden oluyoruz. Çoğu güçlüklerle başa çıkmaktan aciz, çoğu sorun çözme ve pratik öz yönetim becerilerinden yoksun, çoğu hareketlerinin sorumluluğunu üstlenmekte isteksiz.
Çoğu aşırı şişkin bir yetki hissi, pohpohlanmış bir özsaygı ve gerçekdışı gelecek beklentileri taşıyor.
Çocuklarımız ebeveyn otoritesini hissetmediği için kendilerine yeni ebeveynler olarak akranlarını seçiyorlar. Kısacası, günümüz gençlerinin çoğu, yani yüz milyonlarca kişi, güvenilir bir iç pusulası olmaksızın hayatın içinde yol alıyor. Sonuç: Yol gösterme konusunda popüler kültüre güveniyorlar. Bu yüzden, tercihleri dış etkiler tarafından yönlendiriliyor; yani kişisel deneyimleri, ihtiyaçları ve ilkeleri, kendi içsel doğrularını değil, dış dünyanın standart ve beklentilerini yansıtıyor. Üstelik dışarıdan özümsemek durumunda kaldıkları bu görüşler hiç de az değil. Youtube videoları, filmler, oyunlar, WhatsApp grupları ve diğer kaynaklardan pompalanan sürekli bir mesaj yağmuruna maruz kalıyorlar. Bu mesajlardan her biri onlara kim olmaları, nasıl davranmaları, nasıl giyinmeleri, hangi müziği sevmeleri, kaç kilo olmaları, hangi yiyecekleri yemeleri ve hangi uyuşturucuları kullanmaları gerektiğini söylüyor.
Böyle bir manzara karşısında, kolektif olarak girdiğimiz anne babalık hipnozundan acilen çıkmamız gerekiyor. Ebeveynliğimizin değişmesi için cesur olmalıyız. Limit koymanın ve uygun sınırları yaratmanın ebeveynliğin en zor yönlerinden biri olduğuna inanırım. Anneliğin ve babalığın “bağ kurmak” kadar kutsal ikinci bir sorumluluğu vardır: Bu, sınır koyma sanatı ve disiplinidir. Disiplin verme sanatı yerine, sınır koyma sanatı ve disiplini dediğime dikkat edin. Sınır koyup hayır demekten hoşlanmama eğilimindeyiz, çünkü sevilmemekten ya da çatışma içine girmekten çekiniyoruz. Bir an için hayır desek bile bunun arkasında durmak zor oluyor. Çocuğunuzun sağlığını tehdit eden bal alerjisi olduğunu varsayalım. Küçük bir parça da olsa bal yemesine izin verir miydiniz? Hepiniz hayır dediniz. İkinci sorum şu: Hayır derken, kötü görünmekten korkar mıydınız? Böyle bir durumda çocukların size kızmasının bir önemi olur muydu? Çocuklarımız bazı şeyleri onlara yasaklamamızdan hoşlanmayabilirler. Fakat hayatlarını tehdit eden bir durum varsa, taviz söz konusu değildir. Çok uzatmadan şöyle bir cümle kurar konuyu kapatırız: Benim nedenlerimi anlamadığını biliyorum ve anlamak zorunda da değilsin. Zamanı geldiğinde anlayacaksın.
Örneğin iPad kullanımı konusunda ebeveyn çocuğa hayır demenin, onun hayatını ya da sağlığını korumakla ilgili olup olmadığını sormalıdır. iPad tek başına zarara ya da ölüme yol açmadığından sınırın iPad’in kendisiyle değil, çocuğun geçirdiği zamanla ilgili olduğu açıktır.
Bu kitap çocuklara ve gençlere dair birçok şeyden bahsedeceğim. Bunların en önemlisi sınır koymanın çocuklarımıza ceza yağdırmak anlamına gelmediğini açıkça ortaya koymak. Sınır koymak, çiğnenemez kurallar yaratıldığı anlamına gelir. Hayat oyununda, kendi hareketlerini seçen oyuncular olmak yerine, kitlesel bilincin değişen isteklerine göre bir noktadan diğerine savrulan kuklalara dönüşmelerini istemiyorsak, tümüyle inandığımız sınırlara odaklanmamız gerekir. Çoğu çocuğun sorumlu bir şekilde hareket edememesinin şaşırtıcı bir yanı yok. Gerekli becerileri kazanma şansları hiç olmuyor. Bugünkü çocukların kahramanlarına bir bakın: TikTok fenomenleri, magazin ünlüleri, hatta kötü adamlar… Kahramanlıklarını cesaret, dürüstlük ve merhamet değil; imaj, fiziksel güzellik, şöhret, altınlar, uzayıp giden skandalları oluşturuyor. Kitapta anlatmak istediğim bir diğer konu, Batı dünyasının gündeminde olan “cinsel kimlik karmaşası” veya “cinsiyetsizlik” gibi önemli bir psikososyal kaos. Kadın ve erkek davranışlarının iç içe geçtiği bir çağda, bunun arka planını anlamamızı ve önlem almamızı sağlayacak önerilerimi paylaşacağım.
Bu nesil, geleceğimizi temsil ediyor. Kültürel etkiler kaçınılmaz ve içinden çıkılamaz bir şekilde bu neslin yaşamlarının dokusunu sarmışken, ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Kültür, çocuklarımızın—gelecekteki liderlerimizin—yetişkin olarak verecekleri kararları nasıl etkileyecek? Bir iç pusulası olmayan bu çocuklar, evlerini, işlerini ve uluslarını yönetecek donanıma sahipler mi?
Çocuklarımız, medya güdümlü bir dünyada yetiştirilen ilk nesil. Bu da hiç olmadığı kadar çok dış baskıyla karşılaştıkları anlamına geliyor. Bu baskılar, sahip oldukları değerleri bırakın kullanmayı, fark etmelerini bile zorlaştırıyor. Birçok çocuğun bir iç pusula geliştirip, ondan faydalanamaması hiç şaşırtıcı değil! Etrafta o kadar çok şey olup bitiyor ki!
Biz yetişkinlerde durum farklı mı? Birer anne baba olarak mükemmelliğe ilaveten, kişisel mükemmellik için de çabalama baskısı yaşıyoruz: Kilomuzu düşük, kırışıksız, banka hesaplarımızı yüksek, evlerimizi büyük ve maddi varlıklarımızı bol tutmamız gerekiyor. Bu yetmezmiş gibi, bunlara zamanın az bulunur olduğu bir çağda erişmemiz isteniyor. Sürekli olarak kariyer ve çocuk yetiştirme başarısı arasında seçim yapmak zorundayız. Sürekli olarak sıkıntı çekmekten ya da aşırı gerilimden kaçınmak için anne babalığın kestirme yollarına sapmanın cazibesiyle savaşmak zorundayız. Daha da kötüsü, aynı müthiş düşmanla biz de karşı karşıyayız: Gittikçe kabararak, çocuklarımızı, ailelerimizi ve bizleri boğma tehlikesi taşıyan popüler kültür ve medya denizi.
Kasvetli bir tablo çizmiş olsam da, her açmazın ardında bir fırsatın gizlendiği gerçeğinden yola çıkarak cesaretimizi toplayabiliriz. Yukarıda sıraladığım, “açmazlar”, aslında yoğun çabalarımıza değecek birer dava. Davayı ele alma vakti geldiğinde, elimizde iki avantajımız olduğunu unutmayın: çözmek için yola çıktığımız sorunun kökenini çoktan tespit ettik. Aynı zamanda çocuklarımıza duyduğumuz benzersiz sevgiyle ve mutluluklarına yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırma kararlılığıyla silahlanmış olarak, bu büyük göreve son derece uygun bir anne baba nesliyiz. Hedeflerimizi belirledik ve motivasyonumuz tam.
Bizler dünyamızın geleceğinin anne babalarıyız; insanlığın hangi yoldan gideceğini biz seçeceğiz. Çocuklarımızı bu kadar çok sevdiğimize göre, akıllıca bir seçim yapacağız.
Belki de biz onlarca yıldır süregelen medya bombardımanının yarattığı etkiyi tersine çevirebilecek ilk nesiliz. Neden? Çünkü çocuklarımız için her şeyi yapmaya hazırız. Derin sorumluluk duygumuz, açık fikirliliğimiz ve ortak eylem kabiliyetimiz sayesinde, çocuklara bu dik yokuşları aştıracak gücü kazandırabilmeye muktediriz.
Bu kitapta, herkese faydalı olabilecek fikirler bulacaksınız: Anne babalara, okullara, işyerlerine, topluluklara ve hatta bü- tün olarak topluma. “Bir çocuğu yetiştirmek bütün köyün işidir” sözündeki doğruluğun ardında birleşirsek, sadece kendilerine karşı değil, bütün dünyaya karşı gerçekten sorumluluk duyan bir nesil yetiştirebiliriz.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İnceleme-Araştırma Sosyoloji
- Kitap AdıCinsiyeti Terk Etme
- Sayfa Sayısı160
- YazarŞöhret Karaduman
- ISBN9786258222883
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviHayy Kitap / 2024