Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cenk Hikayeleri
Cenk Hikayeleri

Cenk Hikayeleri

Murathan Mungan

Eskiden, çok eskiden, uzun kış gecelerinde, kısık lambaların puslu camlarda titrek ışıltılarla kıpraştığı köy kahvelerine gece masalcıları, dengbejler, aşıklar gelirlermiş… Dışarıda dondurucu bir fırtına…

Eskiden, çok eskiden, uzun kış gecelerinde, kısık lambaların puslu camlarda titrek ışıltılarla kıpraştığı köy kahvelerine gece masalcıları, dengbejler, aşıklar gelirlermiş… Dışarıda dondurucu bir fırtına ortalığı kasıp kavurur, şiddetli bir tipi dünyanın bütün kış kahvelerini tehdit ederken, onlar, üzerlerindeki karları silkeleyip, kalın abalarını ocağın kenarında kurutup, kendilerine sunulan kahveden ve tütünden kısmetlerini alıp; eskilerde kalmış, geçmiş zamanların güzelleştirdiği masalların yırtık, sökük yerlerini onararak; belleklerine gömülmüş imgeleri bulup çıkararak, üzerlerindeki çöl tozunu silkeleyip, parlatıp, canlı kılarak yeniden anlatırlarmış. Zamanın küllerinin savurduğu insanları, öyküleri, destanları, masalları, kahramanları, sevdaları camları puslu kış kahvelerinde, ölü mangal ateşinin ışıyan gözlerine baka baka yeniden anlatmak, yeniden dinletmek kolay değildir.

Hiçbir yeniden kolay değildir.

İÇİNDEKİLER
Şahmeran’ın Bacakları
Ökkeş ile Cengâver
Kasım ile Nâsır
Binali ile Temir
Ensar ile Civan
Yılan ile Geyiğe Dair

**

“Binali ile Temir”, s. 215-217

(…)

Gözlerinin önünde o şahinin kanatları dönüp duruyor. Dönüp duruyor dünya. Ağaç olmak, kuş olmak, toprak olmak, yok olmak istiyor Temir.

Rüzgâra tutulmuş bir ağaç gibi sevinçten sarsılıyor, durduğu yerde titriyor. Kendi sevinci korkutuyor onu; sevincinin kendini aştığını duyuyor. Yüreğinin çarpıntılarına yetişemiyor. Temir’in yüzüyse bir avuç kül… Sanki bir dağ rüzgârı yüzündeki her şeyi silmiş. Bu kireç akı yüz Binali’nin sevincini çoğaltıyor, tuzağına düşmüş avından aldığı keyfi çoğaltıyor. Elindeki silahı ağır ağır doğrultup, Temir’in çevresine kurşun döşemeye başlıyor. Dört bir yanına kurşun yağıyor Temir’in. Ayaklarının dibinde kurşunlar dolaşıyor. Zıplayıp duruyor Temir. Sağından solundan kurşun sekiyor (Ölüm burnunun ucuna dek gelmiş) Dallardan, ağaçlardan, çevredeki küçük kayalardan parçalar koparıyor seken kurşunlar. Ağaçların, çiçeklerin, ıslak otların, kuru yaprakların kokusuna yoğun bir barut kokusu karışıyor.

Binali, cenginin görkemli başlangıcını yapmaktan çok memnun sırıtıyor, ıslak, yapışkan bir gülümseme gelip yerleşiyor ağzının kıyısına. Az sonra başlayacağı işkencenin şehvetine kapılmış, gözü hiçbir şey görmüyor. Bir uzun düşü gerçekleşmiş gibi. Daha şimdiden pençesinde kıvranan avı, gücünün sarhoşluğunu duyuruyor ona.

Temir’i usul usul öldürmek yaşamının tek anlamı şimdi. Hızla açılıp kapanıyor burun kanatları, soluğu yetmiyor yüreğinin koşuşturmalarına… Gövdesi seğirip duruyor…

“Haydi başlayalım Temir ağam,” diyor. “Ta başından başlayalım. Bana ettiklerinin aynını edeceğim sana. Ödeşmeyi öğreneceksin. Nerden başlayalım istersin? Hangisinden? Önce yaralayıp, sonra mı ölümlerden kurtarayım seni? Yoksa şimdiden mi başlarsın yalvarmaya?”

Birkaç kurşun daha ayaklarının çok yakınından geçiyor, yeniden zıplıyor Temir.

“Nerenden yaralayayım seni? Yaran nerende olsun istersin? Ne de olsa sonradan usul usul sağaltacağız yaranı, sarıp sarmalayacağız. Nerene sıkayım kurşunu? Hadi sen seç yaranı, yara alacağın yeri sen seç. Bu kadar iyiliğimiz dokunsun sana. Ne de olsa o kadar hukukumuz var seninle.”

Bir kurşun daha sıkıyor boşluğa.

“Asıl şimdi başlıyor benim cengim Temir. Gör bak adam yalvartmak nasıl olurmuş, öc nasıl alınırmış? Gör bak… Bana ettiklerinin bin katını yapacağım sana… Öyle tek kurşunla canını almak yok, köpekler gibi sürüne sürüne gebereceksin… Kıdım kıdım öldüreceğim seni… Hadi başla bakalım yalvarmaya, nasıl yalvarıyorsun…”

Başını dik tutup, ta gözlerinin içine baktı Binali’nin

“Bir can için yalvarmam ben, vur gitsin,” dedi Temir.

Binali kalakaldı. Hiç beklemediği, hiç düşünmediği, akıl etmediği, hesaba katmadığı bir şeydi bu. Kendini öfkesinin şehvetine kaptırmış, her şeyin düşlediği gibi olacağını sanmıştı. Düşlerini bütün bir hayat sananlardandı Binali.

“Ne demek yalvarmam ulan! Yalvaracaksın! İtler gibi yalvaracaksın, hem de ne gibi yalvaracaksın!..”

“Yalvarmam,” dedi Temir. “Hepsi hepsi bir can. Alır gidersin… O kadar.”

Binali duralıyor.

İnsan üzerine ve de yiğitlik üzerine bütün düşündüklerini, bütün bildiklerini yeniden yokluyor.

Bir kurşun daha sıkıyor.

Bir insan her kim olursa olsun bir insan çaresiz bir duruma düştü mü yalvarır, yakarır, alçalır. İnsanoğlu böyledir. Böyle olması gerektir. Peki bu çocuk, bu el kadar çocuk niye dikleniyor böyle? niye direniyor? nesine güveniyor bu kadar?

Bunları düşünürken bir kurşun daha sıkıyor.

“Yalvar ulan! yakar! ağla! bir şeyler yap!”

Tam iki ayağının ortasından sekiyor kurşun, geriye zıplarken gerisin geri düşüyor, yere yıkılıyor. Tam doğrulurken yakınından bir kurşun daha sekiyor.

Peki ben niye yakardım? niye yalvardım o kadar? niye öldür de kurtulayım, demedim? diyemedim? Ben ki Binali’yken…

(…)

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıCenk Hikayeleri
  • Sayfa Sayısı272
  • YazarMurathan Mungan
  • ISBN9789753420525
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviMetis Yayınları / 2015

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kırk Oda ~ Murathan MunganKırk Oda

    Kırk Oda

    Murathan Mungan

    Çocukluğumuzdan beri masalın bir yerinde karşımıza çıkar: Kırkıncı Oda yasağıdır bu. Üstelik anahtar elimize verilmiş, seçim bize bırakılmıştır. Sancılı bir ikilemin ortasında kalakalırız. Sonunda...

  2. Son İstanbul ~ Murathan MunganSon İstanbul

    Son İstanbul

    Murathan Mungan

    Başımı çevirsem hemen ardımda onu görecektim. Omuzunun arkasından annem bakacaktı. Evin kapısından az sonra ben çıkacaktım. Kalabalık aynı kalabalıktı. Ve bu yanan artık son...

  3. Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle; Bir Dersim Hikâyesi ~ Murathan MunganMurathan Mungan’ın Seçtikleriyle; Bir Dersim Hikâyesi

    Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle; Bir Dersim Hikâyesi

    Murathan Mungan

    “Onca uygarlığın kurulduğu, dağıldığı, el değiştirdiği; onca dilin, dinin, inancın, kültürün yaşadığı, çatıştığı, iç içe geçtiği zorlu bir coğrafya burası. Ve her geçen gün...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Yılankale ~ Miyase SertbarutYılankale

    Yılankale

    Miyase Sertbarut

    Yılanların kraliçesi Şahmeran, ölüme giderken kızgındı insanlara. Ama içini rahatlatan bir yumurta bırakmıştı yerin yedi kat altında. Günü gelince yılanların kraliçesi o yumurtadan çıkacaktı....

  2. Yeniden Yaşayabilseydik ~ Suat DervişYeniden Yaşayabilseydik

    Yeniden Yaşayabilseydik

    Suat Derviş

    “Sadece, bu geçen hayatı, bir kere daha, ta başından itibaren yeniden yaşamak lazım. O kadar! Bugünkü tecrübelerle yeniden yaşasa… O zaman yapmış olduğu yanlışları...

  3. Ustam ve Ben ~ Elif ŞafakUstam ve Ben

    Ustam ve Ben

    Elif Şafak

    Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de… Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyılda İstanbul… Hindistan’dan gelen beyaz bir fil ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur