Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Çatıkatı Aşıkları
Çatıkatı Aşıkları

Çatıkatı Aşıkları

Şükran Yiğit

Yolları Arnavutköy’de bir çatıkatında kesişen üç kişi: Süreyya, Laden, Mercan. Üç farklı geçmiş, üç farklı bellek… Süreyya, şu yaşlılık günlerinde, tam gönlüne göre iki…

Yolları Arnavutköy’de bir çatıkatında kesişen üç kişi: Süreyya, Laden, Mercan. Üç farklı geçmiş, üç farklı bellek… Süreyya, şu yaşlılık günlerinde, tam gönlüne göre iki kiracı bulur çatıkatındaki iki dairesine: Güleryüzlü, şefkatli, sıcak kişiliğiyle “Güneyli Kadın” Laden ile soğuk, mesafeli, kapalı yapısıyla “Niteliksiz Adam” Mercan. Üçlü, kâh Süreyya’nın kitap-kırtasiye dükkânında, kâh evinde bir araya gelmeye başlar. Bazen iyi demlenmiş bir çay, bazen bir kadeh şarap, bazen Boğaz’ın esintisi, ama hep sırlar, hep bilinmeyenin gölgesi eşlik eder onlara. Süreyya’nın kâbusu haline gelen Berrin Hanım’ın esrarını çözmek zorundadırlar. Bu uğurda içine girdikleri labirentte Berrin Hanım’ın gölgesini kovalarken, kendi tarihlerini, yaşa(ya)madıkları aşklarını, yüzleşmelerini, günahlarını yavaş yavaş bize de fısıldayıverirler.

*

Esiiiin, Esin… Nerdesin?

Herkesin dünyasının bir merkezi vardır, değil mi? Kant için hayatında bir gün bile ayrılmadığı Königsberg, Orhan Pamuk için İstanbul, Paul Auster için New York, Vehbi Bey için kışın içeride, havalar ısınır ısınmaz da dükkânının önüne atıp oturduğu sandalyesi, sayılarla şişirilmiş sanal dünyasından ve koltuğundan güç alan, küçük iktidarından başı dönmüş tek oğlum için otuziki katlı bir gökdelenin yirmidördüncü katı. Benim içinse… Dünyanın neresine gidersem gideyim, dünyanın neresinde yaşarsam yaşayayım, kendimi ruhsal dünyamın başkentinde hissettiğim tek bir yer var: Mutfaktaki şu masa. Hemen pencerenin yanında duran, üzerine o kırmızı, yeşil kareli masa örtüsünü örtmeyi hiç ihmal etmediğim ve neredeyse yirmi beş yıldır akşamları tek başıma oturduğum şu masa. Biliyorum tabii, en az sizin kadar ben de biliyorum: O kırmızının gerçek bir kırmızı, o yeşilinse gerçek bir yeşil olduğu yıllar çok gerilerde kaldı, giderek solgunlaştı renkleri onun da. Ama solgunlaşan renkleri değil midir, bir masa örtüsünü masa örtüya da bir hayatı hayat yapan? Ve işte yaşlılık değil midir bir insanı böyle konuşturan? Sesim genç ama… O hiç yaşlanmadı. Murat da öyle derdi, “Sesin hâlâ aynı,” derdi, inanmazdı yaşlandığıma. “Ah Süreyya,” derdi sonra da, “artık bu kadar seneden sonra gelsen bir türlüüüü, gelmesen bir türlü, öyle değil mi?” Ama ben gittim. Her şeyi göze alıp gittim. Hayatımı bir bavula doldurup gittim. Kimselere haber vermedim, kimselere veda etmedim, “Hakkınızı helal edin” demedim, gittim. Bilsem gider miydim?

Belki kiracılarım olsaydı, hiç olmazsa onlara veda ederdim, yok yok veda etmek değil de, haber verirdim. Ama çatıkatlarının ikisi de boştu o günlerde. Şimdi de boş, arka arkaya çıktılar kiracılar. Bugün dükkânın kapısına bir ilan yapıştırdım. “Yalnız bayan ya da baya (çocuklu olabilir) Arnavutköy’de kiralık çatıkatı. 40 metrekare, kaloriferli. Müracaat içeriye!” diye yazdım bir A4 kâğıda büyük harflerle. İlanı astığımda akşam üzeriydi, herhalde onun için bir soran olmadı bugün. Yarın sorarlar muhakkak. Evet, ruhsuz ruhsuz “bayan” ve “bay” yazdım ilana, kendimden nefret ede ede. Aklınca, kadınların cinsel hayatına dair tahminlere bir tür mesafe getiriyor bayan demek bugünlerde. Ama “yalnız hanım” yazarsam “yalnız bey” de yazmam lazım! O zaman da Vehbi Bey kiracı diye kendime uygun yaşlarda bir bey arıyorum zanneder. Hadi, siyaseten doğru olmaya gayret edip “yalnız kadın” desem, o zaman da sıradan, eften püften bir kiralık ev ilanıyla, hayatında büyük fırtınalar atlatmış da şimdilerde durulmuş insanlar arıyormuşum gibi olacak kiracı olarak. “Yalnız adam” demek hiç olmaz. Ama “Niteliksiz Adam” diyebilseydim keşke. Niye demeyeyim ki? Ne diyordu Ulrich, “Olasılık yalnızca sinirleri zayıf kişilerin düşlerini değil, Tanrının henüz uyanmamış düşlerini de kapsar.”

Peki kadın için ne diyeceğim? Kamelyalı Kadın mı diyeceğim? Yok diyemem öyle… Ama bir dakika… Güneyli bayan diyebilirim. Evet, evet, “Niteliksiz Adam” demişken…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Burası Radyo Şarampol ~ Şükran YiğitBurası Radyo Şarampol

    Burası Radyo Şarampol

    Şükran Yiğit

    “Geçmişin çocukluk, geleceğin ise sadece bir bilinmezlik olduğu o boşlukta, ne çocuk ne de yetişkin olunan o on dört yaşın başıboşluğunda tek başıma ve...

  2. Bir Kış Yolculuğu ~ Şükran YiğitBir Kış Yolculuğu

    Bir Kış Yolculuğu

    Şükran Yiğit

    “‘Nasılsın?’ diye sorulduğunda içimden bir çığlık gibi yükselen ‘Yalnızım, çok yalnızım,’ sözcüklerini söylememeyi başarıyor ama yine de sebebini ve kaynağını pek anlayamadığım tuhaf bir...

  3. Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları “Doli’yi Hatırlıyor musun?” ~ Şükran YiğitBir Akdeniz Kedisinin Hatıraları “Doli’yi Hatırlıyor musun?”

    Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları “Doli’yi Hatırlıyor musun?”

    Şükran Yiğit

    Doli bir delikanlı. Doli Akdeniz’li. Doli bir kedi. Hayrettin Amca, Dolores, Gizem, Paçavra, Çikin, Güzel Romedyos, Lale, Viyan, Adsız, Kılark ve diğer kedilerle ve...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Deliler Ve Cellatlar / Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik 3 ~ N. G. KabalDeliler Ve Cellatlar / Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik 3

    Deliler Ve Cellatlar / Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik 3

    N. G. Kabal

    Yakmaya başlayana dek yanacaksIn! Tanrıçaların uyanışından sonra Nova ve Daren aylar sonra diyara döner. Cehennem kraliçesini geri getirmek hiç de sandığı gibi olmaz. Artık...

  2. Bozkırın Uzak Bahçeleri ~ Ethem BaranBozkırın Uzak Bahçeleri

    Bozkırın Uzak Bahçeleri

    Ethem Baran

    Son sigaranın kendi kendini içişine bakıyor. Ferdi Tayfur’un son sigarayla ilgili şarkısının sözlerini düşünüyor, hatırlayamıyor. Asuman hiç sevmezmiş Ferdi Tayfur’u. Ferdi’nin ne zorluklarla buralara...

  3. Parmak Uçları ~ Seran DemiralParmak Uçları

    Parmak Uçları

    Seran Demiral

    “Artık parmak uçlarınla görmeyi öğrenmen lazım.” Görmek için bir çift göz yeter mi? Gördüğünün farkına varabilmek, onu her şeyiyle hissedebilmek için gözler bazen yetmeyebilir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur