Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Çarpışma
Çarpışma

Çarpışma

Jutinianus Nikephoros Phokas

“Romalılar, kararlı ve yolundan sapmaz bir duruş sergileyelim. Bir erkeğe yakışır ve asil bir duruş sergileyelim. Düşmana gücümüzü ve direncimizi gösterelim. Onlara kendilerinden daha…

“Romalılar, kararlı ve yolundan sapmaz bir duruş sergileyelim. Bir erkeğe yakışır ve asil bir duruş sergileyelim. Düşmana gücümüzü ve direncimizi gösterelim. Onlara kendilerinden daha güçlü adamlara saldırdıklarını, vurulmak yerine vuracak adamlarla karşı karşıya geldiklerini gösterelim. Onlar ne taştan, ne kırılmaz tunçtan yapılmıştır ne de kuvvetle alt edilemeyecek, hiçbir şey hissetmeyen demirden vücutları vardır.”

Kilikya, Tarsus, Misis, Antakya, Kıbrıs ve Suriye’yi topraklarına katan Bizans ordusu, 10. yüzyılda Suriye bölgesini Müslüman Arapların elinden bütünüyle alarak gücüne güç kattı. Ancak Bizanslılar, zaferin sadece asker sayısına bağlı olmadığının farkındaydı. Başarı ancak ve ancak iyi düşünülüp titizce planlanan bir dizi taktik neticesinde elde edilebilirdi.

6. yüzyıl Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminden “Strateji” ve 10. yüzyıl Bizans İmparatoru Nikephoros Phokas döneminden “Çarpışma” metinleri, İmparatorluğun kazandığı zaferlerin bir neticesi olarak, kaleme alınması emredilen metinlerdir. Bu iki metin, Bizans İmparatorluğu’nun hem askerî tecrübelerinin bir birikimi olarak hem de bu zaferlerin devamlılığını sağlama vizyonunu sergilemeleri bakımından oldukça önemlidir. Ordunun savaş sırasında nasıl hareket edeceği, nehir geçme taktikleri, askerlerin dizilimi, casusluk faaliyetleri, geçitlere pusu kurma yöntemleri, şehir kuşatma yöntemleri gibi pek çok konu ele alınmıştır.

Yunanca el yazmaları ve İngilizcelerini kıyaslayarak tercüme edilip yayıma hazırlanan Çarpışma, kısa başlıklarla meramını net bir şekilde aktaran, böylece Bizans askerî başarılarının devamlılığını temenni eden dinamik bir kitap. Güneydoğu Anadolu ve Suriye bölgelerinin coğrafyası göz önünde bulundurularak yazılmış, her durum hesaba katılmış, dikkatle düşünülmüş, yüzyıllar öncesinden bir Bizans kaynak eseri.

ÇARPIŞMA
İmparator Lord Nikephoros

Çarpışma ile ilgili talimatlar vermek niyetinde olsak da şu anda doğu bölgelerinde pek uygulama fırsatı bulamayabileceğimizi aklımızda tutmamız gerekiyor. Çünkü gerçek tanrımız Mesih, İsmailoğullarının gücünü ve kuvvetini kırdı ve onların saldırılarını geri püskürttü. Yine de bir zamanlar bildiklerimizi unutturan zamanın bu yararlı bilgiyi silmemesi için yazıya geçirmeye karar verdik. Böylece, gelecekte Hristiyanların bu bilgiye ihtiyaç duyacağı bir durum hasıl olursa, tüm ulusa olduğu gibi onu kullanma sorumluluğuna sahip olanlara da yardım etmek için hazır bulunacaktır. Bu bilgiyi sadece duyarak değil, bir miktar deneyimden çıkardığımız derslerle edindik. Bize bu yöntemi öğreten ve eğiten adamları onu icat edenler olarak addedebilirsiniz. Daha sonra kendimiz, elimizden geldiğince uygulamaya koyduk ve neredeyse bir parçamız hâline getirdik. Bu yöntem şöyle bir avantaja sahiptir. Bunu kullanan bazı kumandanlar küçük bir savaş kuvvetiyle harika ve gerçekten dikkat çekici sonuçlar elde ettiler. Bir örnek vereyim. Her şey Kilikyalıların ve Hamdan’ın1 lehine iken Roma ordusu, düzeni yeniden tesis etme cesareti ve gücünü bulamamıştı. İşte o zamanın en iyi komutanlarından birisi, yalnızca kendi temasının adamlarıyla birlikte zekasına güvenerek ve bunları deneyimleyerek kendi başına durumu kontrol altına aldı.

Bunu küçük bir savaş kuvvetini büyüğüne tercih ettiğimiz için veya bu yöntemin diğer tüm stratejilerden ve taktiklerden iyi olduğunu düşündüğümüzden değil, en iyi komutanlar için oldukça faydalı olduğunu kanıtladığından söylüyoruz. Düşmanla direkt olarak karşı karşıya gelemeyecekleri bir durum olduğunda bu yöntemi uygulayabilirler ve hem kendilerini hem de ülkelerini zararlardan korurlar. Bildiğim kadarıyla bu yöntemi mükemmelliğin zirvesine çıkaran kişi Kutsal Sezar Bardas’tır.2 Büyük eski komutanları saymak istemiyorum ancak kendimi, bizim zamanımızda herkesin bildikleriyle sınırlayacağım. Bu yöntem tamamen ortadan kalktığında onu tekrar gün yüzüne çıkaran Bardas oldu.

Bardas, Tarsus sınırlarındaki Kapadokya ve Anatolikon themalarında komutanken, Tarsus ve Kilikya’nın geri kalan kuvvetlerine binlerce defa zarar vermiş ve onlara karşı büyük başarılar kazanmıştır. Her ne kadar tecrübe ile çok şey kazanmış olsam da ben de onun tarafından bu yöntemle eğitildim. Bardas’tan başka, lakabı Maleinos olan soylu Constantin de vardı. Constantin, uzun yıllar boyunca Kapadokya’nın komutanı oldu ve bu yöntemi düzenli olarak kullanıp müthiş sonuçlar elde etti. Bu yöntemi üst düzeye çıkaran saygıdeğer İmparator Lord Nikephoros da onlar arasındaydı. Komutan olduğu ve bunu uyguladığı zamanlarda pek çok hayranlık uyandıran işe imza atmıştır.

Tabiri caizse binlerce defa düşmanı bozguna uğratıp büyük ordularını biçti. Onun komutanlığı dönemindeki yiğitliklerini açıklamamız veya listelememiz, çok fazla olduklar ve çok iyi bilindikleri için okuyucuya sıkıcı gelebilir. Taktik uygulamanın ne kadar faydalı olduğunu gördü ve buna yönelik talimatların herkesin yararına olacak şekilde yazıya dökülmesi gerektiğine karar verdi. Yöntemi olabildiğince doğru açıklayıp bizden sonra gelecek nesillere aktarma görevini de bana emanet etti. Sadece doğuda geçerli olan taktikleri değil batıda faydalı olabilecek şeyler hakkında da yazmalıyım. Çünkü orada da uzun süre birliklere komuta edip deneyim kazandım ve bu deneyimler bir parçam hâline geldi. Fakat bu husus başka bir yerde ayrıca işlenecektir. Şimdiki gayemiz doğuyu ele almak. O hâlde şimdi, onun emirlerine uyarak ve her zaman iyi niyetli insanlara bahşedilen Tanrı’nın rahmetine güvenerek konumuza başlayalım.

GÖZETLEME NOKTALARINA VE BIRBIRINDEN NE KADAR
UZAKTA OLMALARI GEREKTIĞINE DAIR

Geniş sınır bölgelerinin sorumluluğunu üstlenen ve dağ geçitleri üzerinde yetki sahibi olan komutanlar Romalıların topraklarını güvende tutmak ve düşman saldırılarından gelen zararlara karşı korumak için her türlü aracı kullanmalı, her adımı atmalı, çalışmaktan ve savaşmaktan asla geri durmamalıdır. Bunun için fiziksel durumu iyi, işinin ehli ve yolları çok iyi bilen nöbetçiler yerleştirmelidir. Düşmanla sınırda yüksek ve engebeli dağlar varsa, üzerlerine gözetleme kuleleri yerleştirmelidir. Nöbetçiler için kuleler arasındaki uzaklık yaklaşık üç veya dört mil olmalıdır. 3 Düşmanın harekete geçtiğini gördüklerinde derhâl aceleyle bir sonraki istasyona gitmeli ve gözlemlerini rapor etmelidirler.

Bu adamlar sırayla bir sonraki istasyona koşmalıdırlar. Bilgiler bu şekilde daha düz bir arazide bulunan süvari karakollarına ulaşacaktır. Daha sonra da komutanı bilgilendireceklerdir. Adamlar, on beş gün boyunca yolları gözlemeli ve yanlarında bu süreye yetecek kadar erzak getirmelidir. Askerlerin listeleri dikkatli bir şekilde hazırlanmalı ve subaylar tarafından belirlenmelidir ki böylece görevdeki adamların nöbetlerini devralmak için yedekler gönderilebilsin. Listelenen tüm askerler düzenli olarak gönderilmeli ve hiç kimsenin çirkin çıkarlar uğruna subaylar tarafından evde bırakılmasına izin verilmemelidir. Nöbetçiler düşmanın konuşlanabileceği yerleri aramalıdır. Bu yerler genellikle arazinin düz olduğu ve bol miktarda su bulunan yerlerdir. Diğerleri de dar geçitleri ve geçilmesi zor olan nehirleri aramalıdır. Bu yerleri dikkatle himaye ederlerse düşman gizli gizli çıkış yapamaz. Nöbetçilerin, bölgelerini dikkatli ve gevşemeden koruyup korumadığını kontrol etmek için güvenilir ve çok deneyimli adamlar gönderilmelidir. Belirlenen tam nöbetçi sayısı, hiçbir eksik olmadan yola çıkmalıdır. Yolları korumak ve gözetlemekle görevlendirildikleri yerleri terk etmemelidirler. Aynı noktada uzun süre kalmamalı, dönüşümlü olarak farklı yerlere gönderilmelidirler. Aksi takdirde, aynı yerde uzun süre kalmaları durumunda düşman tarafından tanınıp kolayca yenilebilirler.

YOLDAKI GÖZETLEME NOKTALARINA VE CASUSLARA DAIR

Nöbetçiler, yollarda mutlak bir rol oynar. Komutan ayrıca bunlara da önem vermeli ve karakolları uygun noktalara yerleştirmelidir. Böylece nöbetçiler, düşmanın harekete geçtiğini yollardaki bu noktalardan öğrenirler. Komutan, düşmanın hareketi ve seçeceği yol hakkında önceden bilgi edinerek avantaj sahibi olur. Ayrıca nöbetçiler ve gözcüler tarafından ikaz edilen yerel halk, korunaklı bölgelere hayvanlarıyla birlikte sığınabileceklerdir. Ermeniler nöbetçilik görevini oldukça kötü ve dikkatsiz bir şekilde yerine getirdikleri için, nöbetçilik yapacakları Ermeni themalarının sınırlarında eski zamanlardan beri uygulanan düzenlemelere riayet gösterilmelidir. Yetkin adamlar nöbetçi olarak seçilip kaydedilmelidir ve ordu için ayrılan fondan ücretleri ödenmelidir. Her ay, belirlenen ödeneği almaları ve dönüşümlü çalıştırılmaları gerekir. Görevleri, düşmanın yaklaşabileceği yolları muhafaza etmektir.

Ancak maaş ve aylık ödemeyle bile bu adamların nöbetçilik görevini iyi yapabilmeleri pek olası değildir çünkü ne olursa olsun onlar Ermeni’dir. O hâlde, düşmanın hareketleriyle alakalı bilgi alabilmek için keşif kollarına güvenmeliyiz. Ermenilerin tasinarious (τασıναρίους) olarak adlandırdığı iyi ve cesur trapezitaslar (τραπεζίτας) 4 seçilmelidir. İsimleri kayıtlara geçirilmelidir. Üstlerine hem cesur hem de yollar ve Suriye kırsalı hakkında ilk elden bilgisi olan memurlar atanmalıdır. Bu adamlar, mütemadiyen düşman topraklarına hızlıca hücum edip zarar vermek ve yakıp yıkmak için gönderilmelidir. Eğer mümkünse birkaç esir yakalayıp komutana getirmelidirler. Böylece düşmanın hareketleri ve planları hakkında esirlerden bilgi alınabilir.

DÜŞMAN HAREKETLERINE VE ARAZIYI ÖNCEDEN ELE
GEÇIRMEYE DAIR

Düşmanın harekete geçtiğini öğrenen komutan kendi birliklerini toplamalı, silahlandırmalı ve sınır bölgelerine ilerlemelidir. Bütün süvari kuvveti, düşmanın kısa süre içerisinde çıkacağı yola doğru yönelmelidir. Eğer yalnızca küçük bir düşman kuvvetinin yolda olduğu bilgisini edinir de piyadeyi toplayıp organize edebilirse, düşmanın karşısına çıkmak için ivedi olmalı ve piyadelerin süvarilerle birlikte onları bozguna uğratmasını sağlamalıdır. Piyade, dar ve zorlu zeminde savaşabilir. Dolayısıyla dağların tepelerini önceden işgal etmek ve tutmak için onlardan faydalanılmalıdır. Arazi elverişliyse piyade birlikleri her iki tarafta da konuşlandırılmalıdır.

Süvari manevraları için de uygun olan noktalarda süvariler piyadelere katılmalıdır. Düşman, hazırlıklarımızı ve geçitleri işgal ettiğimizi duyunca ya ilerleyişini yavaşlatacak ya da Tanrı’nın yardımıyla yenilecektir. Arazinin her iki taraftan da saldırmak için uygun olmadığı, yalnızca tek bir tarafın uygun olduğu durumlarda ise bu yüksek kısım önceden tutulmalıdır. Uygun olmayan ve yüksek bir tepeden saldırı yapmamıza izin vermeyen, ancak yolun kademeli olarak yükseldiği, engebeler ve küçük akıntılarla daraldığı yerlerde, piyade birlikleri daha yüksek bir yerde konumlandırılmalıdır. Yol ele geçirilmeli, kalkan ve mızraklarla kapatılmalıdır. Bunların arkasında okçular, taş atabilen adamlar ve sapancılar olmalıdır. İlkinin arkasında durmak için ikinci bir hat oluşturulmalı ve hattın iki tarafında ortada yolu koruyan mızraklı adamlar, hafif silahlı birlikler ve sapancılar bulunmalıdır. Ana yolu koruyan hattın uzağında, sağında veya solunda, sınır muhafızlarının atrapoi (ἀτραπούς) 5 dedikleri başka türden yollar olduğu söylenirse, bunlar da piyadeler tarafından zaptedilmeli ve sıkı bir şekilde korunmalıdır. Aksi hâlde düşman, ana yolu çok sayıda birliğin güvenli bir şekilde koruduğunu gördüğünde bu yan yollardan birine yönelecektir. İyi bir şekilde korunmazsa düşman bunları bir geçiş yolu bulmak için kullanacak ve birliklerimizin yanından veya arkasından sızarak Roma ordusuna karışıklık ve korku salacaktır.

Ancak iki taraf da sıkı bir şekilde korunursa düşman ya savaşa girer ve Tanrı’nın yardımıyla utanca gark olur ya da dehşete düşüp birkaç gün uzaklıktaki başka bir yola sapar. Düşmanlar, daha sonra iki problemle karşı karşıya kalır. Birincisi, kamplarından ve düzgün yoldan uzaklaşarak yıpranırlar. Onları mahvedecek olan ikincisi ise Romalılar onlarla savaşa girmek için daha cüretkâr ve hevesli hâle gelirken, moralleri bozulur ve umutsuzluğa düşerler. Geçmişte Hamdan’ın oğlu Ali’ye, saygıdeğer ve kutsal imparator Konstantin Porphyrogenitus’un6 saltanatında iki defa; onun oğlu kutsal imparator Romanos’un7 saltanatında ise üç defa yaşanan şey işte buydu. O zaman aslında herkes, Mesih’in düşmanlarının tamamen yok edilmesi hakkında her şeyi biliyordu. Tarsuslular ve Kilikya toprakları, dönemin her şeyi çok iyi planlayan komutanları tarafından, geçitler sayesinde ele geçirildi.

DÜŞMANA ANI SALDIRILAR YAPMAYA, KENDI ÜLKELERINE
DÖNERKEN DÜŞMANLA KARŞI KARŞIYA GELMEYE DAIR

Komutan, fırsatını bulduğunda düşmana gizli ve ani şekilde saldırmayı en büyük önceliği ve ilgisi hâline getirmelidir. Eğer yalnızca küçük bir grup adamla böyle bir operasyonda başarılı olursa birçok düşman kaçar. Yukarıda bahsedildiği gibi dağ geçitlerinde her iki taraftan da düşmanla savaşmak için uygun bir yer bulursa, tereddüt etmeden saldırıya geçmelidir. Birliklerinin düzeni sayesinde ve Tanrı’nın da yardımıyla [böylece] düşmanı kaçmaya zorlar.

İşgal etmek üzere ülkemizin yolunda olan düşmanla çarpışmak yerine, ülkemizden kendi ülkelerine dönerlerken onlarla mücadele etmek daha münasiptir. O zaman yorgun düşerler ve Roma topraklarında bu kadar uzun zaman geçirdikten sonra yıpranmaları onları daha da kötüleştirir. Büyük bir ihtimalle çok fazla teçhizat, esir ve hayvan yükü altında olurlar. Adamlar ve atları çok yorgun olduğu için ilk muharebede dağılırlar. Ayrıca bir an önce kendi ülkelerine dönebilmek için acele edip endişelenirler. Buna ek olarak, birkaç günlük gecikme, yalnızca yakındaki geçitlerden değil uzaktakilerden de yeterli sayıda ve uygun teçhizatla birlikte Roma ordusunun toplanmasına ve savaş için hazırlanmasına zaman tanır.

O zaman, söylediğimiz gibi, gece olsun gündüz olsun, onlarla savaşma zamanı gelir ve kuşkusuz kazanırız. Bu nedenle komutan, düşmanın zarar görmeden dönmelerine asla müsaade etmemelidir. İşgale başlarken düşmanla savaşta karşılaşmaya hazırlanmak hızlı olmaz ve çabaların boşa gitmesine sebep olabilir. Öncelikle piyade birliklerini birkaç günde bu kadar çabuk bir araya getirmek ve onların doğru bir şekilde hazırlık yapmaları mümkün değildir. Buna ek olarak düşman tazelenecek, sıkı bir şekilde silahlanacak ve böylece savaşması zor olacaktır. Ancak geri dönüş yolunda onlara saldırmak daha avantajlıdır. Her işgal girişimlerinde geçitleri tutacağımız korkusuna kapılırlar ve böylece bir süre sonra Roma themalarına akınlarını keserler.

GEÇITLERDEKI SUYUN ÖNCEDEN KONTROL ALTINA
ALINMASINA DAIR

Komutan, savaşa hazırlandığı yollarda ve dağ geçitlerinde akan herhangi bir su kaynağını, su çekebilmeleri için adamlarının ele geçirmesini sağlamalıdır. Akan suyun miktarı azsa adamlara ciddi zararlar verir ve ayrıca adamlarının gerçekten zor durumda kalacak kadar çamurlanmadığından emin olmalıdır. Ancak özellikle yaz aylarında birliklere içecek ve erzak temini için herhangi bir kaynak yoksa, her birliğe on torba verilsin ve bunlar su taşımak için kullanılsın. Böylece bunlar, savaş sırasında çarpışan adamlara, içip ferahlamaları için dağıtılabilir. Bununla birlikte geçitlerdeki savaşın nasıl sürdürüleceği konusunda yeterince şey söylendi. Böylesine zorlu bir arazide gece savaşmak gerekiyorsa bu çok faydalı olabilir. Ancak bunu başka bir bölümde açıklayacağım. Şimdi, çarpışma hakkındaki bahsimize başlayacağım. Bu [konu] az sayıdaki birliklerle çok sayıda düşmanı etkisiz hâle getirmek ve çoğunlukla Tanrı’nın yardımıyla onları ezmek için faydalı ve hatta gereklidir.

TEKLI AKINLARDA ÇARPIŞMA TAKTIKLERINE VE ADAM
SAYISINI TAHMIN ETMEYE DAIR

Tekli akın dediğimiz düşman akın türü, ülkelerinden piyadesiz yola çıkar. Genellikle hızlı bir şekilde at sürerler ve herhangi bir yerde kamp kurmayıp sadece atlarını beslemek ve dinlendirmek için mola vererek bütün gece yollarına devam ederler. Bu tekli akınlar genellikle çok küçük ancak seçkin bir birlikle başlar. Baskın yapmak istedikleri bölgeye en hızlı şekilde ulaşmak için çabalarlar. Bu nedenle komutan, düşmanın yola çıktığını yoldaki nöbetçi ve muhafızlardan öğrenir öğrenmez sınır bölgesine hareket etmelidir. Önden bir turmarch8 veya başka deneyimli ve yetkin bir subay, bazı seçilmiş kıdemsiz subaylar ve iyi atlılar gönderilmelidir.

Düşmanlara yetişip onları tecrübeli gözlerle izlemeli,takip etmeli ve mümkünse oradaki düşman sayısını tahmin edip komutana rapor vermelidir. Düşmanın sayısal gücünü yalnızca [üstünkörü bir şekilde] gözlemleyerek tahmin etmek yetmez. İlk olarak atların toynak izleri vardır. Issız bir bölgede çok fazla ot varsa ve hepsi atlar tarafından çiğnenmişse, tecrübeli gözlemciler buradan düşman sayısı hakkında yaklaşık bir tahminde bulunabilirler. Benzer şekilde, akarsu geçişlerindeki zemin de incelenebilir.

Düşman kampını terk ettikten sonra daha kesin bir tahmin yapılabilir. Komutan, bir düşman akınının yaklaştığını ve hangi bölgeleri işgal etmeyi planladığını öğrendiğinde onlara daha da yaklaşmalıdır. Kendini ve adamlarını gizlemek için uygun bir mevki bularak dört bir yana atlı gözcüler göndermelidir. Düşman hakkında bilgi edinmeli, her tarafa dağıldıkları sırada onların peşine düşmeli ve [böylece] güçlük çekmeden bozguna uğratmalıdır. Düşmanlar, akınlarına başlamadan bazı mahallî bölgeleri ele geçirmişse, komutanın yakınlarda olup kendilerini sıkı bir şekilde gözetlediğini öğrendiğinde, at binmeye bile cesaret edemeyip hiçbir başarı elde edemeden sadece yorgunluk, gözyaşı ve sefalet içinde alelacele kendi ülkelerine döner.

ORDUNUN TOPLANMASI VE HAREKETINE,
ÇIKIP CASUSLUK YAPMALARI İÇIN TÜCCARLARI
KULLANMAYA DAIR

Komutan, büyük bir ordunun teçhizatlandırılması ve hareketi konusunda tetikte olmalıdır. Özellikle de, genelde büyük orduların toplanma zamanı olan yılın o vakitlerinde, yani Ağustos ayında. O ay Mısır’dan, Filistin’den, Fenike’den ve Suriye’nin güneyinden Kilikya’ya, Antakya çevresindeki bölgeye ve Halep’e çok sayıda insan gelecek ve bazı Arapları da güçlerine katarak Eylül ayında Roma topraklarını işgal edeceklerdir. Düşman ordusunun toplamaya başladığı bu dönemde komutan, tasinakia olarak da adlandırılan trapezitesleri ve işinin ehli güvenilir gözcüleri sık sık göreve göndermelidir. Tüccarları da göndermelidir. Bunlar, sınır bölgelerindeki kaleleri kontrol eden emirlerle arkadaşlık kuruyormuş gibi yapmalıdır. Onlara mektup yazmalı ve adamlarla hediye paketleri göndermelidir.

Nihayetinde komutan, tüm bu görevliler gelip giderken düşmanın planlarını ve emellerini daha net bir şekilde anlayabilir. Düşman ordusunun kaç kişiden, kaç süvariden ve kaç piyadeden oluştuğunu, düşman komutanların yerini ve saldırmayı planladıkları bölgeyi bulmalıdır. Ordunun harekete geçtiğine dair bilgiyi aldıktan ve Roma’ya yönelik muhtemel işgal mevkiini öğrendikten sonra tüm ordu toplanmalı ve sınıra doğru yürünmelidir. Topraklarımıza girmeden önce düşmanın yolunu kesmek için deneyimli bir turmarch veya başka yetenekli bir yüksek rütbeli subayla beraber seçilmiş atlıları göndermelidir. Bunlar, düşmanı takip etmeli, onlarla beraber hareket etmeli ve hareketlerini komutana rapor etmelidirler.

BIR ORDUYU GIZLICE TAKIP ETMEYE DAIR

Düşmanı takip etmek, şu şekilde olmalıdır. Komutan tüm birlikleriyle beraber iyi ve güçlü bir bölgeye gitmelidir. Gözcüler, bölgenin sakinlerini hayvanlarıyla beraber tahkim edilmiş kasabalara veya bunlar mevcut değilse de dağların güvenli ve muhkem tepelerine sığınmalarını sağlamalıdır. Günün ikinci veya üçüncü saatinde orduyu takip edecek kişiler göndermelidir. Komutandan emir aldıktan sonra ise askerlerini yedek atlarla birlikte toplayıp düşmanın yürüdüğü yol boyunca süratle gitmelidir. Yükler ve atlar için seyisler komutanla birlikte arkada bırakılmalıdır. Beraberinde götürmeleri gereken tek şey bir günlük yiyecektir. Sadece ekmek, peynir veya biraz kuru et; atlar ve katırlar için de ot. Bir köyde kamp kurup ihtiyaç duydukları şeyleri bulduklarında, nöbetçiler mevzilerinde ve yüksek bir yerdeyken komutan, adamlarını atlarıyla birlikte günün dokuzuncu saatine kadar orada dinlendirmelidir. Birlik komutanı, yüksek bir nöbet noktasına gidip düşman tarafından yükselen toz bulutlarını ve dumanları kendisi gözlemlemelidir.

Bu işaretlerden yürüyüş yolları ve konuşlanacağı yerler hakkında bir tahminde bulunabilmelidir. Deneyimli askerler kamp alanı için uygun yerleri belirleyebilmelidirler. Düşmanın kamp kurduğu yeri bulduklarında derhâl komutana haber vermelidirler. O da hemen emrindeki orduyla beraber yola çıkmalı, zırhlarının üzerine epanoklibana9 dediğimiz türden bir cübbe giymeli, herkes silahını elinde taşımalıdır. Baskın için kamptan ayrılan düşmanlar günbatımından sonra çadırlarına döndüğünde ve onları koruyan takımlar mevzilendiğinde ilerlemeli, düşman kampının yakınına hareket etmelidirler. Kararlı ve dikkatli, aynı zamanda da gizlice yürümek gerekir. Komutan kendini gizlemelidir. Böylece düşman onu gözleyemeyecektir. Karanlık çöktükten sonra ise kampa daha da yaklaşmalıdırlar. Düşman yüksek bir dağda kamp kurmuşsa, kamplarına yakın bir veya iki bölgeden gözetim altında tutulmalıdırlar. İki ya da üç adam atlarından inip dağa tırmanarak kampa yaklaşmalıdır.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih
  • Kitap AdıÇarpışma
  • Sayfa Sayısı144
  • YazarJutinianus Nikephoros Phokas
  • ISBN9786050847796
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş Tarih / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur