Başarılı bir doktor olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen çekici ve kibirli JOSH CHEN, baştan çıkaramayacağı hiçbir kadınla tanışmamıştı…
Ta ki Jules Ambrose’la karşılaşana kadar.
Güzel kızıl, tanıştıkları andan itibaren başının belası olmuştu fakat aynı zamanda da hiçbir kadının yapamadığı kadar zihnini işgal ediyordu.
Aralarındaki düşmanlık unutulmaz bir geceye dönüştüğünde, Josh onu sisteminden sonsuza dek atabilmek için bir çözüm önerisi sundu:
Basit kuralları olan, fiziksel çıkara dayalı bir anlaşma.
Kıskançlık yok.
Bağlanmak yok.
Ve kesinlikle âşık olmak yok.
Partileri seven, dışadönük ve hırslı JULES AMBROSE’UN tek bir hedefi vardı:
Baro sınavını geçip avukat olarak çalışmaya başlamak.
BÖLÜM 1
Jules
ÇEVRİMİÇİ FLÖRT UYGULAMASINDAKİ PROFİLİNE BALIK tutarken çektirdiği fotoğrafını koyan bir adamın, randevulaşmak için seçilecek en doğru kişi olmayacağını bilmem gerekirdi. Özellikle de bu adamın adı Todd’sa.
Ama şimdi, ekileceğimi hiç düşünmeden gittiğim DC’nin en popüler barı Bronze Gear’da tek başıma oturuyor ve korkunç derecede pahalı olan votka sodamı yudumluyordum.
Evet, bu doğruydu.
Balık tutarken çektirdiği fotoğrafi flört uygulamasındaki profiline koyan Todd isimli biri tarafından ekilmiştim. İşte bu, henüz doğru düzgün bir maaşı bile olmayan bir kızın içinden, Siktir et, diyerek bir içkiye on altı dolar vermesi için yeterli bir sebepti.
Erkekler balıklarla birlikte fotoğraf çektirmeyi neden bu kadar çok seviyordu ki? Daha yaratıcı bir şey seçemezler miydi? Köpekbalıklarıyla dalış gibi. Bu da denizle ilgili bir şeydi ama en azından sıradan değildi.
Tamam, belki bir balığa bu kadar çok kafayı takmam biraz tuhaftı. Yine de günümün ne kadar berbat geçtiğini ve tenimi kaplayan yakıcı, yapış yapış utancı biraz olsun unutmamı sağlıyordu.
Daha kampüse giderken yarı yolda ani bir yağışın altında kalıp sırılsıklam kesilmiştim. (Yüzde beş yağmur ihtimaliymiş, hadi oradan! Hava durumu uygulamasına bunun için dava açsam yeriydi.)
Sonrasında ise elektrikle ilgili bir sorun yüzünden havalandırılamayan, etrafa vücut kokusunun hakim olduğu aşırı kalabalık bir metroda kırk dakikalık bir yolculuk yapmak zorunda kalmıştım.
Bunun üstüne, üç saat sürmesine rağmen ayaklarımın su toplaması dışında hiçbir şey elde edemediğim bir kiralık ev bulma macerasına atılmıştım.
Aslında bu korkunç günün ardından Todd’la randevumu iptal etmek istemiştim. Fakat daha öncesinde tarihi değiştirilen bir çalışma grubu ve keyifsiz olduğum bir gün yüzünden buluşmayı ertelediğim için onu yine ortada bırakmak istememiştim. Bu yüzden sorunlarımı rafa kaldırarak buraya kadar gelmiştim ancak bu sefer de ben ortada bırakılmıştım.
Evrenin espri anlayışı cidden çok boktandı.
İçkimin geri kalanını bitirip barmene işaret ettim. “Hesabı alabilir miyim lütfen?” Gece daha yeni başlıyordu ama ben eve gidip hayatımın iki gerçek aşkıyla buluşmak için şimdiden sabırsızlanıyordum. Netflix ve Ben & Jerry’s’ beni asla yan yolda bırakmazdı.
“Hesabınız ödendi.”
Kaşlarımı havaya kaldırdığımda kız başını eğerek köşedeki şık görünüşlü, yirmili yaşlardaki adamlardan oluşan bir masayı işaret etti. Giyim tarzlarına göre muhtemelen müşavir falan olmalıydılar. Pötikare gömleğiyle Clark Kent’i andıran bir tanesi bana gülümseyip kadehini kaldırdı. “Müşavir Clark’in ikramı.”
Kahkahalarımı bastırıp kendi kadehimi kaldırarak masadaki adama gülümsedim. Görünüşe bakılırsa Süpermen’in ikinci kişiliğine benzediğini düşünen bir tek ben değildim.
“Müşavir Clark beni akşam yemeğinde hazır ramen yemekten kurtardı, çok teşekkürler,” dedim barmene.
Sayesinde on altı dolarım banka hesabımda kalmıştı. Gerçi barmene bahşiş vermeden geçmeyecektim. Eskiden ben de yemek hizmeti sektöründe çalışıyordum ve bu beni fazla bahşiş verme konusunda takıntılı hale getirmişti. Hizmet sektöründe çalışanlar düzenli olarak pisliklerle uğraşmak zorundaydı, en azından biraz bahşişle onları mutlu edebilirdik.
Bedava içkimi bitirirken gözlerimi Müşavir Clark’tan ayır madım. Onun bakışları da beğeniyle yüzümde, saçlarımda ve vücudumda geziniyordu.
Sahte alçakgönüllülüğe inanmazdım, iyi göründüğümün farkındaydım. Ayrıca şunu da iyi biliyordum ki şimdi o masaya gitsem birkaç kadeh daha içki, iltifatlar ve eğer ne yaptığını biliyorsa bir veya iki orgazm sayesinde egomu tamir edebilirdim.
Kulağa cazip geliyor… ama olmaz. Bu akşam tek gecelik ilişki işine giremeyecek kadar yorgundum.
Başımı çevirirken adamın yüzünde beliren hayal kırıklığını kaçırmamıştım. Neyse ki, Müşavir Clark vermek istediğim mesajı -içki için teşekkürler fakat işleri daha fazla ileri götürmekle ilgilenmiyorumalmıştı ve bana yaklaşmaya çalışmadı. Bu davranışına saygı duydum, çoğu erkek bunu yapmazdı.
Çantamı omzuma asıp barın altındaki askıdan paltomu almak üzereydim ki kalın, kendini beğenmiş bir ses ensemdeki tüm tüy-
lerin diken diken olmasına neden oldu.
“Selam, JR.”
iki kelime. Savaş ya da kaç güdümü tetiklemek için bu iki kelime yetmişti. Ashinda, bu noktada bunun bir Klasik Koşullanma olduğu söylenebilirdi. Bu sesi ne zaman duysam kan basıncım zirveye fırlıyordu.
Asla şaşmıyordu.
Günüm daha ne kadar kötüye gidebilir acaba?
Parmaklarım otomatik olarak çantamın askısını sıkınca onları gevşemeye zorladım. Bende fark edilebilir bir tepki uyandırdığını göstererek onu tatmin etmeyecektim.
Hemen ardından derin bir nefes alıp yüzüme nötr bir ifade yerleştirerek yavaşça arkama döndüm. Ve dünyanın en tatsız sesine eşlik eden, dünyanın en tatsız görüntüsüyle karşı karşıya geldim.
Josh Lanet Olası Chen.
1.80’lik vücudu, koyu renk bir kot pantolon ve kaslarını ortaya çıkaracak kadar dar, beyaz bir gömlekle sarılmıştı. Bu giysileri bilerek böyle dar seçtiği su götürmezdi. Görünüşüne, muhtemelen benim kendi görünüşüme ayırdığımdan çok daha fazla zaman ayırıyordu ki ben hiç de bakımsız biri değildim. Merriam-Webster sözlüğü, mağrur kelimesinin yanına onun fotoğrafını basmalıydı.
En kötüsüyse Josh’ın teknik olarak fazlasıyla yakışıklı olmasıydı. Gür siyah saçları, çıkık elmacıkkemikleri ve mermerden yontulmuş gibi görünen vücuduyla tam olarak benim hayranı olduğum bir tipti. Keşke bu tip, kendi posta kodunu gerektirecek kadar büyük bir egoya bağlı olmasaydı.
“Merhaba, Joshy,” diye cıvıldadım, bu takma addan ne kadar nefret ettiğini biliyordum. Bu altın bilgi için en yakın arkadaşım, aynı zamanda da Josh’ın kız kardeşi olan Ava’ya bir teşekkür borçluydum.
Josh’ın gözleri kızgınlıkla parlayınca gülümsedim. İşte şimdi günüm güzelleşmeye başlamıştı.
Bunu hak ediyordu çünkü bana JR demekte ısrar eden kendisiydi. Çizgi filmn karakteri Jessica Rabbit’in kısaltması olan bu takma adı bazı insanlar iltifat olarak alabilirdi; ancak büyük gö-ğüslü ve kızıl saçlı biri için bu benzetme aşırı klişeydi. Ayrıca, Josh da bunun farkındaydı.
“Yahnaz mı içiyorsun?” diye sordu, bakışlarını iki yanımdaki boş taburelere çevirmişti. Henüz barın en yoğun olduğu saatler değildi. Çoğu kişi, meşe panelli duvarlara dayanmış kabin masalarda oturuyordu. “Yoksa yirmi metre yakınına gelen herkesi şimdiden korkutup kaçırdın mı?”
“İnsanları korkutmaktan bahsetmen komik.” Yanında duran kadma baktım. Kahverengi saçları, kahverengi gözleri ve inanılmaz elbisesinin önden bağlamalı ve grafik desenlisardığı zarif bir vücudu vardı. Ama eğer Josh ‘la çıkıyorsa, bu erkekler konusunda o kadar da zevkli olmadığı anlamına geliyordu. “Görüyorum ki frengi nöbetlerin geçmiş ve çoktan başka bir masum kadınla flört etmeye başlamışsın bile.” Sonraki sözlerimi yanındaki kadına yönelttim. “Seni tanımasam bile ondan daha iyisini bulabileceğinden eminim. İnan bana.”
Josh’ta gerçekten frengi var mıydı? Olabilirdi de olmayabilirdi de. Ancak pek çok kadının yatağına girdiğini biliyordum ve hastalık taşıyorsa hiç şaşırmazdım. Yani eğer esmer güzelini bu olasılık hakkında uyarmazsam kız kurallarına aykırı davranmış olurdum.
Fakat genç kadın söylediğimden tiksinmek yerine güldü. “Uyan için teşekkürler ama bir sorun yaşayacağımı sanmıyorum.”
“Cinsel hastalık şakası. Ne kadar da özgün.” Josh, randevuya çıktığı kadının önünde ona hakaret etmemden rahatsız olduysa bile bunu belli etmiyordu. “Umarım sözlü argümanların daha yaratıcıdır. yoksa hukuk dünyasında barınamazsın. Tabii, baro sınavını geçebilirsen.”
Ağzı alaycı bir ifadeyle kıvrılınca so! yanağındaki küçük gamze ortaya çıktı.
Hırlamamak için kendimi zor tuttum. O gamzeden nefret ediyordum. Ne zaman ortaya çıksa öyle küçümseyici görünüyordu ki içimden ona bir bıçak saplamak geliyordu.
Şiddet içerikli düşüncelerimi dizginleyerek soğukkanlılıkla, “Geçeceğim,” dedim. Josh her zaman en kötü yanımı ortaya çıkanıyordu. “Umarım tıbbi uygulama hatası nedeniyle dava edilmezsin, Joshy. Gerçi böyle bir durumda davacı tarafa hizmetlerimi sunmaktan memnuniyet duyarım.”
Thayer Hukuk’a kabul edilmek ve geçen yaz staj yaptığım prestijli hukuk firması Silver & Klein’dan iş teklifi almak için kıçımı yırtmıştım. Bu kadar yaklaşmışken avukat olma hayallerimin ellerimden kayıp gitmesine izin vermeyecektim.
Asla olmazdı.
Baro sınavını geçecektim ve Josh Chen de tükürdüğünü yalayacaktı. Umarım o yaladığı tükürükte boğulurdu.
“Henüz mezun olmamış biri için büyük laflar ediyorsun.” Bar bankosuna yaslanıp kolunu tezgaha dayadığında, GQ dergisi için poz veren bir modele benzemesi aşırı sinir bozucuydu. Onu terslememe firsat bırakmadan, “Tek başına içki içmek için fazla şık giyinmişsin,” diyerek konuyu değiştirdi.
Bakışları dalgalı saçlarımdan makyajlı yüzüme, ardından da göğüs dekolteme kaydı. Gözleri altın kolyemde biraz daha fazla oyalanmıştı.
Omurgam kaskatı kesildi. Müşavir Clark’in aksine, Josh’in sıcak ve alaycı bakışları iliklerime kadar işliyordu. Metal kolyem adeta tenimi dağlarken onu koparıp karşımdaki kendini beğenmiş surata fırlatmamak için tüm irademi kullanmam gerekiyordu.
Buna rağmen, o beni incelemeye devam ederken nedensiz bir şekilde hareketsiz kaldım. Şehvetten ziyade, sanki bir yapbozun tüm parçalarını topluyor ve onları zihninde bir resim haline getiriyormuş gibi bakıyordu.
Gözleri gövdemi saran yeşil kaşmir elbisede, siyah çorap giydiğim bacaklarımda ve siyah topuklu çizmelerimde dolaştıktan sonra ela gözlerimi buldu. Sırtışı kaybolmuş. ifadesi okunmaz bir hale gelmişti.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı) Romantik
- Kitap AdıÇarpık Nefret - Twisted Serisi Üçüncü Kitap
- Sayfa Sayısı544
- YazarAna Huang
- ISBN9786253660352
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMartı Yayınevi / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Her Yas On Sekiz Ay Sürer ~ Annie Hartnett
Her Yas On Sekiz Ay Sürer
Annie Hartnett
Elvis Babbitt’in bilimsel gerçeklerle arası iyi: Mesela sarının en fazla mutluluk veren renk olduğunu, sağlıklı bir zürafanın yaklaşık 1.300 kilo ağırlığında olduğunu ve çıplak...
- Görünmez İzler ~ Anna Hope
Görünmez İzler
Anna Hope
Dans eğitmeni olan Hettie, babasının ölümüyle kendisini evin geçimini sağlarken bulmuştu. Fazlasıyla katı annesi ve savaştan eski hâlinin bir gölgesi olarak dönen abisi de...
- Mavi Defter ~ Emmanuil Kazakeviç
Mavi Defter
Emmanuil Kazakeviç
Mavi Defter, Vladimir İlyiç Lenin’in 1917 Ekim Devrimi’ne aylar kala yeraltına çekildiği ve ücra bir göl kıyısında, bir işçi ailesinin yanında barındığı günlere ışık...