ALEX VOLKOV bir meleğin yüzüyle kutsanmış ve kaçamayacağı geçmişiyle lanetlenmiş bir şeytandı.
Peşini bırakmayan bir trajedinin şekillendirdiği hayatında, başarı ve intikam için yaptığı acımasızlıklar yüzünden gönül meselelerine çok az yer kalmıştı.
Fakat en yakın arkadaşının kız kardeşiyle ilgilenmek zorunda kaldığında, göğsünde bir şeyler hissetmeye başladı:
Bir çatlak.
Bir sıcaklık.
Dünyasını yok edebilecek bir yangın.
AVA CHEN hatırlayamadığı çocukluğunun kâbuslarına hapsolmuş, özgür bir ruhtu.
Silik geçmişine rağmen, dünyadaki güzellikleri görmekten asla vazgeçmedi.
Arzulamaması gereken bir adamın, buzla kaplı dış görünüşünün altındaki kalbi de buna dahildi.
O, abisinin en yakın arkadaşıydı.
Komşusuydu.
Kurtarıcısı ve yıkılışıydı.
Onlarınki asla başlamaması gereken bir aşktı. Ancak
başladığında, değer verdikleri her şeyle birlikte ikisini de yok edebilecek sırları açığa çıkarmıştı…
Çalma Listesi
“Twisted” – MISSIO
“Ice Box” – Omarion “Feel Again” – OneRepublic “Dusk Till Down” – ZAYN & Sia “Set Fire to the Rain” – Adele
“Burn” – Ellie Goulding “My Kind of Love” – Emelie Sandé
“Writing’s on the Wall” – Sam Smith
“Ghost”- Ella Henderson
“Stronger (What Doesn’t Kill You)” – Kelly Clarkson
“Wide Awake” – Katy Perry
“You Sang to Me” -Marc Anthony
Bana yıllar boyunca destek ve cesaret veren anneme…
Anne, eğer bunu okuyorsan hemen kitabı kapat. Seni ömür boyu korkutacak sahneler var.
İÇERİK UYARISI
Bu kitap müstehcen cinsel içerik, küfür, çok sahiplenici/ ahlaki pusulası şaşmış bir anti-kahraman ve bazı okuyucuların hassas olabileceği konular içermektedir.
*
Normalde bu kadar stresli olmazdım çünkü bakıldığında, en azından çalışan bir telefonum ve beni bu şiddetli yağmur- da çoğunlukla kuru tutan bir otobüs durağım vardı. Ancak Josh’ın veda partisi bir saat içinde başlayacaktı, ben pasta- neden onun sürpriz pastasını hâlâ almamıştım ve yakında haya kararacaktı. Bardağın dolu tarafından bakan bir kız olsam da aptal değildim. Hiç kimse -özellikle de sıfır dövüş becerisine sahip bir üniversiteli kız- hava karardıktan sonra bir hiçliğin ortasında yalnız kalmak istemezdi.
Jules’un birlikte almamızı istediği o savunma derslerini almalıydım.
Sınırlı seçeneklerimi gözden geçirdim. Hafta sonları bu duraktan otobüs geçmiyordu ve çoğu arkadaşımın da arabası yoktu. Bridget’in hizmetinde bir arabası vardı ama o da yediye kadar bir elçilik etkinliğinde olacaktı. Araba paylaşım
uygulamam çalışmıyordu ve yağmur başladığından beri buradan tek bir arabanın bile geçtiğini görmemiştim. Zaten otostop da çekmezdim. Bununla ilgili birçok korku filmi izlemiştim. almayayım çok teşekkürler.
Geriye tek bir seçeneğim kalmıştı, bu hiç istemediğim bir seçenekti ama denize düşen yılana sarılırdı işte.
Telefon rehberimde onu buldum, sessizce bir dua ettim ve ara butonuna bastım.
Telefon bir kez çaldı. İkinci kez çaldı. Üçüncü kez çaldı. Hadi, aç şunu. Ya da açma. Hangisinin daha kötü olacağından emin değildim: Öldürülmek mi yoksa abimle uğraşmak mı? Elbette kendimi böyle bir duruma soktuğum için abimin beni kendi elleriyle öldürme ihtimali de vardı ve bu her zaman gerçekleşebilirdi fakat bu konuyla daha sonra ilgilenecektim.
“Ne oldu?”
Telefonu açma şekline karşılık burnumu kırıştırdım. “Sana da merhaba, Abilerin En İyisi. Sana bir şey olduğunu düşündüren nedir?”
Josh homurdandı. “Hah, beni aradın. Başın belada olmadıkça asla beni aramazsın sen.”
Bu doğruydu. Mesajlaşmayı tercih ediyorduk ve evlerimiz yan yana olduğu için -ki bunu ben istememiştim- birbirimize nadiren mesaj atmak zorunda kalıyorduk.
“Ben buna başım belada demezdim,” dedim. “Daha çok… mahsur kalmış gibiyim. Toplu taşıma araçlarına yakın değilim ve araba paylaşım uygulaması da çalışmıyor.”
“Tanrım, Ava. Neredesin?”
Ona yerimi söyledim.
“Orada ne halt ediyorsun? Kampüsten tam bir saat uzaklıkta!”
“Dramatik olma. Bir çifte nişan çekimi yaptım. Ayrıca yol arabayla sadece otuz dakika sürecek. Trafik varsa kırk beş.” Gök, yakınlardaki ağaç dallarını sallayarak gürledi. Yüzümü buruşturdum ve pek bir işe yaramasa da durağın içine doğru biraz daha geriledim. Yağmur yan tarafıma doğru yağıyor, üzerime o kadar büyük ve sert su damlacıkları sıçratıyordu ki tenime çarptıklarında neredeyse canım ya- nıyordu.
Josh’ın tarafından bir hışırtı sesi geldi ve onu yumuşak bir inilti takip etti.
Durdum. Yanlış duyduğuma emindim ama hayır, işte yine aynı ses gelmişti.
Başka bir inilti.
Gözlerim dehşetle büyüdü. Etrafta kimse olmamasına rağmen fısıldayarak, “Şu anda seks mi yapıyorsun?” diye bağırdım.
Çekim için ayrılmadan önce hızlıca mideye indirdiğim sandviç beni yeniden ortaya çıkmakla tehdit etti. Cinsel ilişkinin ortasındaki bir akrabayı dinlemekten daha iğrenç hiç- bir şey -tekrar ediyorum, hiçbir şey yoktu. Düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.
“Teknik olarak, hayır.” Josh bundan rahatsız olmamış gibiydi.
Teknik olarak sözü, içerisinde çok büyük anlamlar taşıyordu.
Josh’ın belirsiz cevabını deşifre etmek için bir dâhi olmaya gerek yoktu. İlişkiye girmiyor olabilirdi ama sonuçta bir şeyler oluyordu ve benim o “bir şeylerin” ne olduğunu öğrenmeye ise hiç niyetim yoktu.
“Josh Chen.”
“Hey, beni arayan sendin.” Eliyle telefonunu kapatmış olmalıydı çünkü sonraki sözlerinde sesi boğuk çıkmıştı. Yumuşak, kadınsı bir kahkahanın ardından bir ciyaklama sesi duyduğumda kulaklarımı, gözlerimi ve zihnimi çamaşır suyuyla temizlemek istedim. Josh, sesi tekrar net gelecek bir şekilde, “Çocuklardan biri biraz daha buz getirmek için arabamı aldı.” dedi. “Ama merak etme, sana yardım edeceğim. Tam konumunu gönder ve telefonunu yakınında tut. Geçen
yıl sana doğum günün için aldığım biber gazı yanında mı?”
“Evet. Bu arada onun için çok sağ ol.” Yeni bir kamera çantası istemiştim ama Josh onun yerine bana sekiz şişe biber gazı almıştı. Hiçbirini kullanmamıştım, bu da demek oluyordu ki sekiz şişe de -çantama sıkıştırılmış olan hariç- dolabımın arkasında öylece duruyordu.
Abim alaycılığımı anlamadı. Her dersinden A alan bir tıp öğrencisine göre bazen oldukça kalın kafalı bir insan olabiliyordu. “Rica ederim. Yerinden ayrılma, birazdan orada olur. Kendini koruma konusundaki yetersizliğin hakkında daha sonra konuşacağız.”
“Korunuyorum.” diye itiraz ettim. Bu doğru bir ifade miydi? “Benim suçum mu ki burada hiç… Dur bir saniye, ‘Orada olacak’ derken ne demek istedin? Josh!”
Çok geçti. Çoktan kapatmıştı.
Ondan biraz detay vermesini istediğim tek seferde de beni yatak arkadaşlarından biri için ekmişti. Josh’ın aşırı korumacı bir tavır takındığını düşünürsek, onun bu duruma o kadar da çıldırmamasına şaşırmıştım. O olay gerçekleştiğinden beri bana hem abim hem de korumammış gibi davranmayı kendine görev edinmişti. Onu suçlamıyordum -çocukluğumuz karmaşıklığın yüz tonu gibiydi ya da bana öyle olduğu söylenmişti- ve onu çok seviyordum ama sürck- li endişelenmesi bazen biraz fazla gelebiliyordu.
Bankın köşesine oturup çantamı yanıma çektim ve beni almaya gelecek gizemli kişinin ortaya çıkmasını beklerken derisi çatlamış çantamın tenimi ısıtmasına izin verdim. Bu kişi, herkes olabilirdi. Josh’ın bir sürü arkadaşı vardı. O her…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı) Romantik
- Kitap AdıÇarpık Aşk - Twisted Serisi Birinci Kitap
- Sayfa Sayısı480
- YazarAna Huang
- ISBN9786254489853
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMartı Yayınevi / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Av Mevsimi ~ Linda Howard
Av Mevsimi
Linda Howard
Hep Senin Yanındayım ve O Gecenin Ardından adlı eserleriyle beğeni kazanan New York Times çok satanlar yazarı Linda Howard’ın nefes kesici, kışkırtıcı, eğlenceli ve...
- Ölüm Tüneli ~ Susan Sontag
Ölüm Tüneli
Susan Sontag
“Gerçekten yaşamayan insanlar genelde yoğun bir sıvının içinde hareket ederler. Yaşamlarını ancak bu şekilde sürdürebilirler. Hayatları görmemelerine bağlıdır.” Yakışıklı, iyi eğitimli ve bir süre...
- Aynı Yıldızın Altında ~ John Green
Aynı Yıldızın Altında
John Green
Hayatın Anlamını Bulmanın, Âşık Olmanın ve Alınan Her Nefesin Farkına Varmanın Öyküsü On altı yaşındaki kanser hastası Hazel Grace’in birkaç yıl daha yaşamasını garanti...