Dönemin birçok sanatçısı gibi İspanya İç Savaşı’na da katılan Hemingway, bu savaşı anlatan güçlü romanı Çanlar Kimin İçin Çalıyor‘u 1940’ta yayımladı. Çok geçmeden sinemaya da uyarlanan roman, iç savaşa sürüklenen bir ülkenin, özgürlükleri için canlarını ortaya koyan insanlarını, onların arasında yer almış bir yazarın tanıklığıyla anlatıyor.
Yazarın diğer eserlerinden daha güçlü, kapsamı daha geniş ve çok daha duygusal olan bu kitap, tüm zamanların en iyi savaş romanlarından biridir.
*
HEMINGWAY’İN SORULARI
Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u okuyup bitirdiğinizde içinizde bir burukluk ve onunla birlikte bir de bitmemişlik duygusu kalıyor.
Roman aslında çevrimini tamamlamış, kurgu inandırıcılıkla sona ermiştir.
Öyleyse bu bitmemişlik duygusu neden?
Ben bunu Hemingway’in ucu açık bırakılmış sorularında görüyorum.
Bu sorular, yaşama, aşka, savaşa, devrime, tek sözcükle de sadece Hemingway’in yaşayıp yarattığı ve elinizdeki romanın olay dokusunun oluştuğu döneme ve dönemlere değil, tüm insan yaşamına özgüdür.
Akıp giden şimdiki zaman, insan ve romancı olarak Hemingway’i hep ilgilendirmiş olan “şimdi”, olanca doğallığıyla, durdurulamazlığıyla, Çanlar Kimin İçin Çalıyor boyunca da akıp gitmektedir…
Romanın 37. bölümünde bu “şimdi”, roman kahramanları sevişmekteyken, şairce duyarlılık ve filozofça yorumlayışla dile getirilmiştir.
Gerçekten de, aynı zamanda hem şair hem filozof bir romancıdır Hemingway:
“…Ah, şimdi, şimdi, şimdi, yalnızca şimdi, her şeyden önce şimdi ve şimdiki senden başka şimdi yok ve şimdi senin peygamberindir. Şimdi, sonsuza dek şimdi. Gel şimdi, şimdi, çünkü şimdiden başka şimdi yok.”
Bu satırlar, böylece, “şimdi”nin ve “şimdi”ye ilişkin şeylerin yinelenişiyle büyücek bir paragraf boyunca sürüp gitmektedir…
“Şimdi”, evet. Fakat bu şimdi’yi yaşatmayan, onu karartan bir dünyada nasıl yaşamalı ki “şimdi”yi yaşamak hak edilebilsin…
Kısa, çok kısa bir süre için bile olsa.
Çünkü aslolan, uzun yaşamaktan çok, doğru ve yoğun yaşamaktır…
Hemingway belki tam olarak bu sözcüklerle dile getirmiyor bunu, fakat tüm roman boyunca duyumsatılmak istenen sanki budur…
Doğru ve yoğun yaşamak için ne yapmalı?
Bu sorunun yanıtı, romanın sunuş sayfasında, İngiliz şair John Donne’un (1572-1631) söylediklerindedir:
“Her bir insanın ölümü de işte böyle azaltır beni çünkü ben insanlığın bir parçasıyım…”
Ve asıl acıtan sorular da tam burada başlamaktadır…
Ölmeye ve öldürmeye ilişkin sorular…
Devrime ve savaşa ilişkin sorular…
Acıya ve acımasızlığa ilişkin sorular…
Kahramanlığın ve alçaklığın, yiğitliğin ve korkaklığın, görev duygusunun ve dönekliğin, adanmışlığın ve kaypaklığın, inançların ve kuramların, hayallerin ve gerçeklerin birbirine karıştığı insan kişiliklerine ilişkin sorular…
Halka ve aydına ilişkin sorular…
Dinsel inanca ve inançsızlığa ilişkin sorular…
Yaşamın (“şimdi”nin) biricikliğine ve geçiciliğine ilişkin sorular…
Aşka ilişkin sorular…
Tüm bu sorular yumağını Hemingway, “Halk Cephesi” içinde birleşmeyi başaran İspanyol solunun 16 Şubat 1936’da seçimleri kazanması sonrasında başlayan ve 1939’da faşistlerin zaferiyle sonuçlanan İspanyol İç Savaşının süreçlerinde irdeliyor…
Çanlar Kimin İçin Çalıyor, (tüyler ürpertici acımasızlıkta) bir iç savaş romanı gibi, (solun inanılmaz parçalanmışlık ve çelişkilerini yansıtan) bir devrim romanı gibi, (şiirsel güzellikte betimleriyle) bir aşk romanı gibi, (akıcı kurgusuyla) bir serüven romanı ya da (yaşamın anlamını sorgulayan) felsefi bir roman gibi okunabilir…
Doğru olan, öyle sanıyorum ki bütün bunların toplamıdır…
Hemingway’e modern dünya edebiyatındaki özgün yerini kazandıran da bu özelliği olsa gerek:
İnsana ve modern zamanlara ilişkin tüm temel sorunları çağdaş roman sanatına özgü ustalıklarla kaynaştırarak yansıtmayı başarmak…
Ve zaten bu ustalıkların yaratıcılarından biri de Ernest Hemingway’in kendisidir.
Ataol Behramoğlu
İstanbul, Mart 2006
Bu kitap,
MARTHA GELLHORN’a
ithaf edilmiştir.
Hiçbir insan ada değildir, tek başına bir bütün; her insan kıtanın bir parçasıdır, bütünün bir bölümü; bir toprak zerresi denize karışıp gitse, sanki yitip giden yüksek bir Tepeymişçesine, dostlarının ya da senin Yurdunmuşçasına azalır Avrupa. Her bir insanın ölümü de işte böyle azaltır beni çünkü ben insanlığın bir parçasıyım. O yüzden sakın sorma çanlar kimin için çalıyor diye; senin için çalıyor.
John Donne
1
Ormanda, çam iğneleriyle kaplı kahverengi toprağa yüzüstü uzanmış, çenesini, kavuşturduğu kollarına dayamıştı, üstünde, çam ağaçlarının tepesinde rüzgâr esiyordu. Uzandığı yerde dağ hafifçe eğimliydi ama alt kısımlar dikti, geçit boyunca kıvrıla kıvrıla uzanan karanlık, yağlı yolun1 karaltısını bile görebiliyordu. Yol boyunca akan bir ırmak vardı, geçidin epeyce ilerisinde, ırmağın kıyısındaki bir hızarı ve yaz güneşinde beyaz beyaz parıldayarak bentten dökülen suları gördü.
“Hızar bu mu?” diye sordu.
“Evet.”
“Onu anımsamıyorum.”
“Sen yokken yapıldı. Eski hızar daha aşağıda; geçidin epey aşağısında.”
Askeri harita kopyasını toprağa serip dikkatle inceledi.
İhtiyar da omzunun üzerinden baktı. Kara bir köylü gömleği, kaskatı gri bir pantolon giymiş, kısa, güçlü kuvvetli, ihtiyar bir adamdı, ayağına da altı urgandan örülü ayakkabılar geçirmişti.
Yokuş çıkmaktan nefes nefese kalmıştı ve elini, beraberlerinde getirdikleri iki ağır sırt çantasından birine dayamıştı.
“Köprü buradan görünmüyor demek?”
“Hayır” dedi ihtiyar. “Geçidin bu yanı, ırmağın sakin aktığı düzlük kısım. Aşağıda, yolun ağaçların arasında gözden kaybolduğu yerde bir anda hızlanır, orada dik bir boğaz var…”
“Onu anımsıyorum.”
“Köprü bu boğazın karşısında.”
“Peki, karakolları nerede?”
“Şurada gördüğün hızarda bir karakol var.”
Çevreyi inceleyen genç adam, soluk haki yeşili pazen gömleğinin cebinden dürbününü çıkardı, mendille merceklerini sildi, hızarın tahta kaplamaları bir anda net olarak görününceye dek dürbünün objektiflerini sağa sola çevirdi. Kapının hemen yanındaki tahta bankı, daire testerenin olduğu yanları
açık barakanın arkasında yükselen koca talaş yığınını, kütükleri ırmağın diğer kıyısındaki dağdan indirmek için kullanılan suyolunu gördü. Dürbünden bakarken ırmak berrak ve durgundu; kıvrılarak dökülen suların altındaysa bentten saçılan sular rüzgârla etrafa savruluyordu.
“Hiç nöbetçi yok.”
“Hızarın bacasından duman yükseliyor” dedi ihtiyar. “Ayrıca ipe asılı kıyafetler var.”
“Onları gördüm de hiç nöbetçi görmedim.”
İhtiyar, “Belki gölgeye çekilmiştir. Şimdi orası çok sıcaktır.
Bizim göremediğimiz tarafta gölge bir yerde olabilir” diye açıkladı.
“Olabilir. Diğer karakol nerede?”
“Köprünün aşağısında. Geçidin tepesinden beş kilometre aşağıda, yol onarım kulübesinde.”
Genç adam hızarı gösterdi. “Burada kaç adam var?”
“Muhtemelen dört, bir de onbaşı.”
“Peki aşağıda?”
“Daha fazla. Öğrenirim.”
“Peki ya köprüde?”
“Her zaman iki kişi; her uçta biri durur.”
“Epeyce adama ihtiyacımız olacak” dedi genç adam. “Kaç kişi toplayabilirsin?”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıÇanlar Kimin İçin Çalıyor
- Sayfa Sayısı624
- YazarErnest Hemingway
- ISBN9789752201699
- Boyutlar, Kapak13,3 x 19,5 cm, Amerikan Kapak
- YayıneviBilgi Yayınevi / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Biz Hep Şatoda Yaşadık ~ Shirley Jackson
Biz Hep Şatoda Yaşadık
Shirley Jackson
Dünyadan gizlenerek yaşayan iki kız kardeş ve gölgesini geçmişten bugüne, onların üzerine düşüren gizemli bir olay… Usta yazar Shirley Jackson, bu kısa ve mücevher...
- Adım Gantenbein Olsun ~ Max Frisch
Adım Gantenbein Olsun
Max Frisch
Sonra bir kez daha haykırmak istediğini söyledi. Bu kez önemsediler. Çığlık mı atmak istiyordu? Başıyla onayladı, anlaşıldığını fark eden bir dilsizin coşkusuyla. Neden çığlık...
- Milyon Dolarlık Adam ~ Genki Kawamura
Milyon Dolarlık Adam
Genki Kawamura
Para özgürlük müdür, yoksa bir pranga mı? Kardeşinin bıraktığı borçları ödeyebilmek için iki işte birden çalışan Kazuo, ailesinden de uzaklaşmaya başlamış ve sonunda tek...