Birazoku

Yaşlı bir nine Şeytan’a, “Ben senden daha fazla kötülük yapabilirim.” demiş. “Daha fazla kırar, yıkar, dökerim. Daha kötü olaylara neden olabilirim. İstersen yarış benle.”
“Başla!” demiş Şeytan yaşlı nineye bıyık altından gülerek. “Yahu bu moruk kadın kafayı yemiş herhalde?!. Dünyada benden kötüsü var mı ki?”

Yaşlı nine hemen işe koyulmuş. Etrafından sorup soruşturmuş. (…)

Kekliğin biri çok güzel ötüyormuş. Şahin sesi işitmiş, çok hoşuna gitmiş. Bir gün dalın üstüne tünemiş. Keklik öterken şahin ona “Seninle arkadaş olmak istiyorum!” demiş. Keklik ürkmüş.
“Korkma!” demiş kendisine güvenmeyen kekliğe. “Bana güven. Hatta seninle tüm keklikler ve şahinler adına anlaşma yapacağım: Şahinler sizleri ürkütmesin diye alçaktan uçmasın, sizlerin üstünüzden hiç uçmasınlar.”

Böylece arkadaş olmuşlar. Şahin artık kekliğin yuvasına bile gidiyormuş. (…)

*

SATRANÇ VE DÜŞÜNCE

(Prof. Dr. Cahit Can’ın anısına…)
Prof. Dr. Cahit Can 12 Eylül’de Ankara Üniversitesi’nden uzaklaştırılmış. Bu konuyu şöyle anlatmış.
“Ayrı kaldığım bir sene içerisinde bir şirkette yöneticilik yaptım, avukatlık yaptım. Bir yıl içinde bol bol para kazandım. Cebimi doldurdum. Sonra üniversiteye mahkeme kararı ile döndüm. Onlar açlıktan öleceğimi zannediyordu. Gitmeden önce satranç kulübü kurmuştum.
Bir geldim yerinde yeller esiyor.”
Dekana gitmiş.
“Üstat!” demiş Cahit Can. “Bizim satranç kulübünün yerinde yeller esiyor?”
“Bunlar satranç düşünmüyor. Orada başka şeyler düşünüyor!”
Öğrencilerin daha tehlikeli şeyler düşündüğünü söylemiş hukuk dekanı. Dekan bunu diyorsa, ne diyelim? Düşünce tehlikelidir(!)

TOPRAK AĞASI

Zamanaşımı yoluyla toprak ağalarının mülkiyetin kazanılması yöntemi ile toprak kazanmasına bir örnek vermek istiyorum. Kanun hükmünün amacı dışına çıkarılması. Uygulama amacının rasyonel amacı (çıkarılış amacı) ile çelişmesi.
Mehmet Ağa 25 yıldır kullandığı toprak için mahkemeye 2 marabasını çağırmış. Marabalar konuşmuş.
“Yemin ederiz ki bastığımız toprak Mehmet Ağa’nın toprağıdır.”
Karşı tarafın avukatı itiraz etmiş.
“Sayın hakimim, tanıkların ayakkabılarının çıkarılmasını talep ediyorum.”
Ayakkabılar çıkarılmış, içi toprak doluymuş.
Hakim sormuş.

“Ne bu topraklar?”
“Efendim toprak onun değil. Yemin etmek istemedik. Günahtır! Yemin etmek istemedik! O da o toprağı ayakkabılarımızın içine doldurdu, biz de yemin ettik.”
Bakın şu işe Mehmet Ağa zaten kendisine ait olmayan toprağı marabaların ayakkabılarına doldurarak o toprak üzerine onlara yemin ettirmiş. Gelin de bu işe
şaşmayın!

MAHKEME

Hukuk profesörü eli arkasında tanık olarak ifade vermiş bir gün. Gardiyan ikide bir şak diye eliyle arkasından vuruyormuş profesörün ellerine. En sonunda hakim
de kızmış profesöre. Aslında profesör hakimi tanımış, eski bir öğrencisiymiş.
“Doğru dürüst dur!” demiş hakim.
“Niye?” demiş profesör.
“El arkada durulmaz!”
“Siz de beni avucunuz çenenizin altında, parmaklarınız yanağınızda beni dinliyorsunuz. Böyle dinlemek mi olur? Size ne benim duruşumdan?”

ÖKÜZ VE EŞEK

Bir Babil hikâyesinde hayvanların dilinden anlayan bir çiftçiden bahsedilir.
Çiftçi her akşam avluda mahsus dolaşan hayvanların kendi aralarında konuştuklarına kulak verirmiş (kulak kabartırmış). O gün öküz eşeğe dert yanmış.
“Sen çok şanslısın eşek kardeş.” demiş öküz. “Senin keyfine diyecek yok!
Yumuşak bir battaniyeyle örtülüsün ve sadece sahibi istediği yere götürmekten başka bir işin yok. Sonra gün boyu yeşil çimenlerde takla atarsın. Ya ben öyle miyim? Bütün gün tek başıma sabanı çekerim, tüm tarlayı sürmekten iflahım kesilir. Ayaklarım yorgunluktan incinir, boynum sabanın düğümünden şiş olur. Mahvoldum!”
“Suç sende!” demiş eşek. “Sabah köle seni almaya geldiğinde mahsustan böğür ki seni hasta zannetsinler ki götürmesinler. Sen de dinlenirsin!”
Ertesi gün öyle yapmış öküz.
“Öküz hasta efendim!” demiş köle çiftçiye.
“O halde eşeği bağla sabana! Çünkü yapacak çok işimiz var!”
Zavallı eşek iyilik yapayım derken öyle bir eziyet çekmiş ki o gün… Ayakları yorgunluktan yürüyemez hale gelmiş, boynu ipten şişmiş. Akşam avluda karşılaştıklarında öküz neşe içinde eşeğe yaklaştığında çiftçi de konuşmaları dinleyebilmek için yakınlarındaymış.
“Sağ ol,” demiş öküz eşeğe. Sayende bütün gün dinlendim, keyif çattım.”
“Ya ben sana iyilik yapayım derken senin yerine tüm işleri yaptım. Tarlayı tek başıma sürdüm, ayaklarım yürümez halde, boynum acıdan şiş. Ancak bundan sonra bu işi yine sen tek başına yapacaksın. Çünkü çiftçi ile köleyi dinledim. Çiftçi köleye bir
daha öküz hastalanırsa kasabı çağır dedi. Sen o kadar tembelsin ki keşke kasabı çağırsalar!”
O günden sonra öküzle eşeğin dostluğu bitmiş ve hiç konuşmamışlar.

…