Agota Kristof’tan savaş, yıkım, göçmenlik, kimlik, insanlık ve yazmak üzerine tüyler ürpertici bir üçleme…
Zamanın ve adın olmadığı bir coğrafyada, savaşın, felaketin, yoksulluğun ortasında anneannelerine emanet edilmiş küçük ikizler, bir yandan hayatı anlamaya çalışırken bir yandan da ne pahasına olursa olsun hayata sıkı sıkı tutunmaya çalışırlar. Gün gelir ikizlerin yolu ayrı düşer. Bir daha görüşebilecekler midir? Belki de, sınırları aşmak, sadece mekânları ve kişileri değil, kimlikleri ve hatta geçmişi bile değiştirebilir…
*
Anneanne’nin evi Küçük Şehir’in dışındaki evlerden beş dakikalık yürüme mesafesinde. Sonrasında barikatla kesilmiş tozlu bir yol var. Buradan öteye geçmek yasak, bir asker nöbet tutuyor. Makineli tüfeği ve dürbünü var, yağmur yağdığında nöbetçi kulübesine sığınıyor. Ağaçlarla örtülü barikatın ardında, gizli bir askeri üs olduğunu biliyoruz, üssün ötesinde sınır ve başka bir ülke var.
Anneanne’nin evi bahçeyle çevrili, bahçenin arkasında bir dere akıyor, sonra orman başlıyor.
Bahçede her çeşit sebze ekili, meyve ağaçları da var. Bir köşede tavşanlık, kümes, domuz ahırı ve keçiler için kulübe sıralanmış. En büyük domuzun sırtına binmeye çalıştık, ama üstünde durmak olanaksız.
Anneanne sebzeleri, meyveleri, tavşanları, ördekleri, tavukları, ördek ve tavuk yumurtalarını, keçi peynirlerini pazarda satıyor. Domuzları da kasaba kimi zaman para karşılığında, kimi zaman da jambon veya füme sucuk karşılığında satıyor.
Bir de hırsızlara karşı bir köpekle, fare ve sıçanlara karşı bir kedi var. Aç kalması için kediye sürekli yemek vermemek lazım.
Anneanne’nin yolun karşı tarafında bir bağı var.
Eve büyük ve sıcak bir mutfaktan giriliyor. Odun fırınında bütün gün ateş yanıyor. Pencerenin kenarında, dev bir masa ve köşe sediri var. Bu sedirin üstünde uyuyoruz.
Mutfaktan Anneanne’nin odasına açılan, sürekli kilitli bir kapı var. Buraya yalnızca Anneanne geceleri uyumak için giriyor.
Bahçede, mutfaktan geçmeden girilebilen bir oda daha var. Odada yabancı bir subay kalıyor. Bunun da kapısı kilitli. Evin altında, tıka basa yiyecek dolu bir kiler var, üstünde ise bir tavan arası; merdivenini testereyle kestiğimiz için Anneanne düştü ve canı acıdı, onun için artık yukarı çıkmıyor. Tavan arasının girişi, subayın kaldığı odanın kapısının hemen üzerinde; yukarıya halatla tırmanıyoruz. Kompozisyon defterini, Babamızın sözlüğünü ve saklamak zorunda olduğumuz diğer eşyaları buraya çıkarıyoruz.
Kısa sürede bütün kapıları açan bir anahtar yapıyoruz ve tavan arasının zeminine delikler açıyoruz. Evde kimse olmadığı zaman, anahtar sayesinde her yere rahatça girip çıkabiliyoruz, delikler sayesinde de Anneanne ile subayı odalarında gizlice gözetliyoruz.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıBüyük Defter – Kanıt – Üçüncü Yalan
- Sayfa Sayısı376
- YazarAgota Kristof
- ISBN9789750817984
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Gazap Üzümleri ~ John Steinbeck
Gazap Üzümleri
John Steinbeck
John Steinbeck, Gazap Üzümleri’ni 1930’larda ABD’de yaşanan Büyük Göç’ün bir anlamda destanı olarak kaleme aldı. Genç yaşlı, kadın erkek, binlerce emekçinin verimli topraklara yolculuğunu...
- Sevgili ~ Marguerite Duras
Sevgili
Marguerite Duras
Modern romanın en önemli temsilcilerinden Marguerite Duras’ın yetmiş yaşındayken yazdığı bu roman, yayımlandığı dönemde fırtınalar kopardı. Yoğunlukla yalınlığı ustaca birleştirdiği bu romanıyla Duras, dünyanın...
- Kurt Mıntıkası ~ Javier Marías
Kurt Mıntıkası
Javier Marías
1971 yılında yayımlanan “Kurt Mıntıkası” Javier Marías’ın ilk romanıdır; 17 yaşında yazmaya başladığı bu romanı bir sene gibi kısa bir sürede bitirmiştir. Hikâye Amerika...