Ve sonra şehre dağıldık
Bir yangını izleyerek
Ve durarak akasyalarda, şehre dağıldık
Bir döşek mi arıyorduk gecenin sokaklarında
Hâlden bilecek bir keşiş
Ebedî bir çocukluk mu tavan aralarında?
* *
Kemal Sayar bu kez şiirleriyle dokunuyor kalbimize, ruhumuza. “Hızır ve Roza”, “Ricat” ve “İki Güneş Arasında” başlıkları altında toplanan şiirlerine bazen Haşim’i, Anna Karenin’i davet ediyor bazen melekleri. Önce Kudüs’ten sesleniyor dünyaya, sonra Floransa, Kadıköy vapurundan inip kayboluyor aşkın tarümar ettiği bahçelerde Şems’le Mecnun’la. Rüknettin’in kalbi için kehanetlerini sıralıyor, bir bebeğin duasıyla bir babanın iç geçirişinde anlatıyor hayatı.
Kemal Sayar uzun yıllar beklemiş şiirleri, belki de öykücü kimliğinden bile daha eski şair kimliğiyle okurun karşısında.
dileseler Tanrı’dan
ruhun eşsiz karanlığına
gözleri alıştıracak bir lamba
bir yön tayini ya da
yağmurla boran
yolla yolcu arasında
dans eden psikiyatristler,
bir kendilerini iyileştirebilseler!
***
KEMAL SAYAR
1966 yılında Ordu’da dünyaya gelen Kemal Sayar, ilk ve orta öğrenimini Zonguldak Hisarönü 27 Mayıs İlkokulu’nda ve Eskişehir Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan sonra, 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi (İngilizce) Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1989-1995 yılları arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimine devam etti. Ardından Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi ve Çorlu Asker Hastanesi’nde psikiyatri uzmanı unvanıyla görev yaptı. 2000 yılında psikiyatri doçenti oldu. 2000-2004 yılları arasında KTÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak bulundu. Çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde danışmanlık ve hakemlik yaptı. Psikiyatri konulu çok sayıda kongre ve sempozyumda düzenleyici ve konuşmacı olarak yer aldı. 2002 yılında, Kanada Mc Gill Üniversitesi Transkültürel Psikiyatri Bölümü’nde konuk öğretim üyesi olarak çalıştı. Bakırköy ve Erenköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanelerinde klinik şefliği görevlerini yürüttü. 2008 yılında psikiyatri profesörü oldu. Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesidir.
Yayınlanmış Kitaplarından Bazıları:
Her Şeyin Bir Anlamı Var
Yavaşla
Merhamet
Ruh Hali
Sufi Psikolojisi
Kendine İyi Bak
Olmak Cesareti
Kalbin Direnişi
Hüzün Hastalığı
Özgürlüğün Baş Dönmesi
Otoyol Uykusu
Koruyucu Psikoloji
Terapi
…
ZEYL
Ahmed Kerem için
Ervâh âleminden bir kuş
Gagasında inci taneleri
Şehre yeni inmiş bir melek
Dilinde uzamış bir aşkın son sözleri
‘Hu!’ diyor melek, bir efendi yeryüzünde görünmüş
Gökten düşüyor bir inci tanesi
Görünmüş de kokulara bürünmüş
‘Hayy!’ deyince kulağına annesi
Biz koşarken uçarken düşerken
Gülümseyen gözlerle izliyor bizi hayat
Ve en umulmadık zamanda
Yanağımıza bir bûse konduruyor
Kendini ele veren bir karanfil
Cennetin kırlarında bir mola
Usulca bırakılıyor avuçlarımıza
Ve bir zeyl, hayret kitabına.
Ve melekler korosu söylüyor:
Dünya nasıl olsa bir gurbet
Bağlanma sen ona küçük efendi
İçinde yurdundan ayrılanların sızısı olsun.
Ve babası söylüyor:
Gir ey zarif usulca o güzel güne
Her yüzde, her günde bir hayret sigası saklı
Gir hayretin bağına, şan olsun âlemde
Hayat sürekli bir mucizedir oğlum
Şaşırmayı öğren her yeni günde.
BEBEĞİN DUASI
Allah’ım gönder şifa meleklerini
Düşsün alnımın ateşi
Beni yoktan var ettin
Lutf eyle var kalayım
Ya Şâfî
Suya giden ceylanlar gibi
Yuvarlansın da ömrüm
Su sesinin önünde
Kalbini bir gül için
Yakmak nedir bileyim
Ya Rabbi
Babanın iç geçirişi
Ah, gözümün nuru gittin ve geldin
Sen gittin denizler çekildi
Geldin ve ırmakların suyu çoğaldı
Dedim ki bir baba bu kadar seviyorsa oğlunu
Kimbilir Allah
Ne kadar çok seviyordur kulunu.
BİR DAĞ YOLCULUĞU
Suskunluğu ayartmak için çıkıyoruz dağa
Küçülmek için kendimize
Çıplak gözle görmek için ölülerimizi
Neyi bıraktığımızı hatırlamak için
Dağ bir karşılık veriyor içimizdeki suskunluğa
Yalnız dağla onarılan bir bozgun
Bir kavimler göçü, modern bir malihulya
Dağ okşuyor bizi saçlarımızdan
Doğuruyor bizi her yolculukta
Ruhun keskin dönemeçlerinden
Eşsiz yamaçlarından çocukluğun
Sevinçle uçurur gibi uçurtmalarımızı
Gövdemizde hikmetin, şiirin kanatları
Süzülüyoruz aşağıdaki boşluğa
Seyrangâhta durup da baktığımız
O derin vadi değil, dünyadaki maceramız
Ardımızda bıraktığımız
Yazlar ve yenilgiler değil
Tene yerleşen o rahat sıcaklık
Biz bu yolculukta dağı hiç görmedik
Dağ bize dağıldı, bir dağ olduk hepimiz
Biteviye kendimizi seyrettik
Bir dağ yürüyüşü ki durmadan kendimize yürüdük
Yol hiç bitmedi, susmadı sular
Biz o dağda hep kendimizi yürüdük
Kalktı perdeler, göründü cihan
Durduk
Eğildik
Döndük.
MUHYİDDİN
Sana doğru adım attım ey Rab
Evet dedim
Al beni okyanusuna dedim
Senin adınla yıkanmayı diledim
İndikçe derinlere
Çıktıkça bulutların üzerine
Çok yaklaştığım için
Beni yakma ey Rab dedim
Hasretimi yalnız rahmetinle dindir
Beni yalnız rahmetinle sev dedim
Öyle yükseldim ki hayır dedim
Sen senliğini biliyorsun
Bırak ben de benliğimi bileyim
Düştüm de yeryüzüne
Hem evet hem hayır dedim.
ŞEMS’İ ARARKEN
Ve sonra şehre dağıldık
Bir yangını izleyerek
Ve durarak akasyalarda, şehre dağıldık
Bir döşek mi arıyorduk gecenin sokaklarında
Hâlden bilecek bir keşiş
Ebedî bir çocukluk mu tavan aralarında?
Madem öksüzüz şimdi
Madem efendimiz güneşini bizden çekti
Bir ah yankılanır Konya’nın çarşılarında
Ah! Gölgesiyle serinleten güneşimiz
Ah! Hasretinden ağlarken
Birbirimizden gizlendiğimiz efendimiz
Ah! O kopuştan, o kıyametten beri
Ne çiçekleri koklayabildik ne kalbleri
Ne mevcudatı işittik ne de hâlleri
Şimdi Şems’i arıyoruz Konya’nın çarşılarında
Sayın ki kendimizi arıyoruz
Maddeden mânaya bir yol
Kabuktan öze bir dehliz arıyoruz
Kalbleri okuyan bir giz arıyoruz
Aşk bahsine bir şehrengiz arıyoruz.
KÖTÜLÜĞÜN OKLARI
Bu şehre geldim diye ben
Kötülük surların önünde bekliyordu
Canın acıyabilir deseydi biri
Zırhlar ve kalkanlarla gelirdim
İğde koklamaya değil
Siper kazmaya
Bilseydim kötülüğün okları vardır
Serâpa sokulmazdım bu şehre
Kollardım sinemi köylülerin
Kaba ve ısırgan dilinden
Belki ıslık çalarak değil
Cenk türküleriyle girmeliydi şehre
Pervasız bir adam geldi diyelerdi
Nâzenin bir şair yerine
Yolumu nobran bir nâra ile
Çizmeliydim belki de
Bir topuz yakışmalıydı elime
Terlemiş bir kalem yerine
Bu şehre itimadım kalırdı
Ruhumun kuytusundan bir ses
Söyleseydi evin yolunu
Sızmasaydı yaramdan kan
Ve özlemeseydim oğlumu.
SESSİZ
Sessiz oturabilir miyiz seninle
Aramızda yaprakların hışırtısından
Ve ceylanların hayata çıkışından
Başka bir ses olmadan
Beni sessiz de sevebilir misin
Yağmur almış toprağı
Ve üşüyen kâinatı dinlerken
Araya dünya sözleri karışmadan
Biliyor musun çekirgelerin
Unutulmuş ülkelerin
Kahrından kuruyan nehirlerin
Diliyle konuşabilirim seninle
Duyabilirim seni hiç konuşmadan
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ölen Sevgilimin Şiir Defteri ~ Küçük İskender
Ölen Sevgilimin Şiir Defteri
Küçük İskender
ö l e n s e v g i l i n i n g ö l g e s i Hiç gelmemiştim bu eve
- Sevdaya mı Tutuldum? ~ Orhan Veli Kanık
Sevdaya mı Tutuldum?
Orhan Veli Kanık
“Sevdaya mı Tutuldum?” Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a verdiği bir çift şiir defterinden oluşuyor. Bu iki deftere baktığımızda, şairin 1942 yılına kadar yazdığı şiirleri, muhtemelen...
- Toplu Şiirler ~ Bülent Tekin
Toplu Şiirler
Bülent Tekin
“Bu şiir kitabımı, aslında kendisi de gizli bir şair olan kardeşim Naci Tekin’e adıyorum. Naci, kısa şiirleri çok iyi yazan bir şairdir. Aşağıda onun...