Yokluğun bilincinden söz edemeyiz. Âşık, sevgiliyi tanımadan önce içinde bulunduğu yokluğun farkında değildir. Oradan çıkıp varlığa ermesi, kendini bilmesi ancak severek mümkün olur. Varoluşun başı döndürmesi bundandır, yıldızlı gökyüzü gibi, insanın aklını alır.
“Aşkı tattıktan sonra sevgilisini kaybeden âşığın içine düştüğü yalnızlık ise gerçek yalnızlıktır. Bu, Tanrı’nın evreni yaratmasından önceki yalnızlığı gibi yokluktan değil, varlıktan doğar. Önce varlığa ermiş, sonra yitirmiştir. Nasıl ki Tanrı evreni yok edip artık yalnızlığa geri dönemezse, âşık da geri dönülmez bir yerdedir. Aşk sayesinde kendini var etmiştir, ama kendi varlığının Tanrısı değildir, çaresizliği, acıları buradan gelir.”
*
Canbegi Köyü
Bir nehir kaynağını unutabilir mi,
Gün ışığı unutabilir mi güneşi?
Deniz yatağındaki çapa gemiyi ya da
Bir yılanın kuyruğu önünde giden başı unutabilir mi?
Bugün dünü unutabilir mi?
Bir adam unutabilir mi babasını..?
Binbir Gece Masalları
Çobanlar uçurumda Aslem’in çıplak cesedini bulduğunda gecenin son yıldızları çekiliyordu.
Erken kalkan çobanlar köye doğru gidiyorlardı. Kırağı altındaki otlar adım attıkça eziliyor, sürünün üzerine bir buhar örtüsü yayılıyordu. İnce bir sisle kuşatılmış dik kayaların uzağından geçiyorlardı. Rüzgârlı günlerde bu sarp kayalıklarda sanki terk edilmiş yaşlı bir kadın uğuldayarak yalvarır, çobanları yanına çağırırdı. Yine bir uğultu varmış gibi çobanların en genci durup baktı o yana. Köpeklerin de durduğunu gördü. Üşüyen teni gerildi, parmaklarındaki sızı kaydı. Bir an sessizliğin içinde başka bir sessizlik oldu. Sonra köpekler havlayarak yamaca, ardındaki uçurumun kıyısına doğru koştu. Onları çeken çağrı çobanları da çekti. Kıyıya ulaşıp aşağı baktıklarında cansız yatan bedeni gördüler.
Köye vardıklarında güneş yükselmişti. Cesedi meydandaki avlunun mermer sunağına yatırıp üzerini desenleri solmuş bir dokumayla örttüler.
Haberi ilk duyanlar avluya birikirken, çobanlar ölünün gövdesindeki kanları silmeye başlamışlardı. Gelenler, keskin kayaların derin yaralar açtığı vücudunu değil kanlı yüzünü gördüler ölünün, tanıdık birini bulmanın endişesiyle, harap olmuş cesede kâh yaklaşıp kâh uzaklaştılar.
Sabah serinliği hâlâ hissediliyor, avluya gelenler sırtlarındaki atkılarını omuzlarına sarılı tutuyorlardı. Arada bir ellerini püsküllerin arasından çıkarıp usulca bir şeyler söylüyor, sonra susuyorlardı. Gözlerindeki uyku izleri daha silinmemiş, üzerlerine güne bir ölümle başlamanın ani yorgunluğu çökmüştü. Konuşmaktan çok dinlemeye ihtiyaç duydukları zamanlardaki gibi, kesinlik taşıyan hiçbir söz söyleyemeden birbirlerinin soluğuna yakın duruyorlardı.
Cesedin taşıdığı yüz, kanların ağır ağır silinmesiyle belirginleşirken, korku ile merak birbirine karışmaya başladı. Önce bir ad dillendirildi sonra susuldu, kararsızlıktan mı korkudan mı bilinmez, ürkerek kanların tümüyle silinmesini beklediler. Unuttukları birini hatırlamakta zorlanırcasına, yanlış yapmamak için düşünmeye ihtiyaç duydular, ama çok geçmeden aynı ad yeniden işitildi.
Bu Aslem’di, tereddütlü fısıltılar arasında biraz sonra iyice belirginleşen yüz, yaşlılarda kuşku bırakmadı. Yirmi yıldır görmedikleri Aslem, şimdi karşı uçurumda ölerek dönüyordu köyüne.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Türkiye Edebiyatı Roman (Yerli)
- Kitap AdıKuzey
- Sayfa Sayısı309
- YazarBurhan Sönmez
- ISBN9789750509155
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sinekli Bakkal ~ Halide Edib Adıvar
Sinekli Bakkal
Halide Edib Adıvar
“Sinekli Bakkal Sokağı’nın bozuk kaldırımlarında seke seke Şevket Ağa’nın fenerini takip eden Rabia, Selim Paşa Konağı’nın geniş caddesine çıkınca yeni bir dünya keşfetmiş gibi...
- Ateşli Gül Bahçesi ~ Ahmet Yılmaz Boyunağa
Ateşli Gül Bahçesi
Ahmet Yılmaz Boyunağa
Hz. İbrahim’in, Babil halkını doğru yola daveti; Firavun’un onu ateşe atması ve gerçekleşen mucize; Allah’ın Hz. İbrahim’den oğlunu kurban etmesini istemesi; Hz. İbrahim’in oğluyla...
- Dolapta Biri Var ~ Yaprak Öz
Dolapta Biri Var
Yaprak Öz
“Dolapta biri var.” “Nerede? Ben göremiyorum.” “Göremiyor musun gerçekten?” (…) Bazı sabahlar uyandığımda kendimi aynalı dolabın içinde bulmaya başladım. Gece nasıl olup da uyandığımı,...