Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Böyle Bitti
Böyle Bitti

Böyle Bitti

Eva Dolan

Üç yüz kişiydiler. Geriye sadece altısı kaldı… Bir zamanlar ailelere, arkadaşlara, çocuklara, sevgiye ve hayata ev sahipliği yapmış bu bina şimdilerde kaderine terk edildi….

Üç yüz kişiydiler. Geriye sadece altısı kaldı…

Bir zamanlar ailelere, arkadaşlara, çocuklara, sevgiye ve hayata ev sahipliği yapmış bu bina şimdilerde kaderine terk edildi.

Londra’nın göbeğindeki eski sosyal konutlardan biri, yerine yapılacak lüks dairelerden oluşan yeni bir proje sebebiyle yıkım tehdidiyle karşı karşıyadır. Savaşmadan pes etmemeye kararlı bir avuç insanın ise ilham aldığı iki kadın vardır: Altmışlı yaşlarındaki fotoğrafçı Molly ile kızı yaşlarındaki, polis akademisinden terk, aktivist Ella.

Binada düzenlenen bir yardım etkinliğinden sonra kendini gizemli bir adamın cesediyle baş başa bulan ve ne yapacağını bilemeyen Ella, Molly’yi yardıma çağırır ve iki kadın cesedi saklamak için bir plan yapar. Fakat hiçbir sır uzun süre gömülü kalmaz, verdikleri bu kararın yankıları ikilinin hayatını sonsuza dek değiştirecektir.

Çehresi her gün değişen Londra’daki bir soylulaştırma projesini merkezine alan Böyle Bitti, idealist ve cesur iki kadının değişim yaratma amacıyla giriştikleri mücadelede cinayetle yüz yüze gelişlerini konu ediniyor. Eva Dolan, arkadaşlıkları şüphe ve ihanetle zehirlenen karakterlerin karmaşık ruh hallerini titizlikle çizen, gerilim ve merak unsurlarını son sayfaya dek taşımayı başaran, nitelikli bir polisiyeye imza atıyor.

“Zarafetle işlenmiş, insancıl ve düşündürücü. Eva Dolan birinci sınıf bir yazar.”

-Ian Rankin

“Şok edici bir sona sahip, zekice yazılmış, hüzünlü bir kitap.”

-Marcel Berlins, The Times

Böyle başladı

ELLA

Şimdi 6 Mart

Bir zamanlar burası mutlu bir evdi.

Bunu bir zamanlar kalabalık, sevgi dolu aile fotoğraflarının asılı olduğu duvarlarda göze çarpan dağınık açık renkli yama izlerinden anlayabilirdiniz. Karı kocanın televizyon izlerken istedikleri zaman uzanıp el ele tutuşabilmeleri için birbirine yakın yerleştirilmiş tekli koltukların duruşundan da. Bunu kırk yıldan uzun bir süre boyunca yapmışlardı. Bütün hayatları birlikte görece bir mutluluk içinde geçmişti.

Fakat Ella’nın bütün hatırlayabildiği son haftalardaki gerginlik, istemeden ve rahatsızlık duyarak tanık olduğu kavgalardı. Adam, parayı alıp kaçmak istiyordu. Kadın, bu onları mahvedecek bile olsa acı sona kadar kalmalarında israr ediyor, destek olması için ikisinin de gençliğine ve onu çok az tanımalarına rağmen aylardır karar mercii olarak kabul ettiği Ella’ya bakıyordu.

Orada, Thames Nehri’ni kuşbakışı gören geniş ve buğulu pencerenin dibindeki küçük melamin masada, onlar birbirlerini yerken pek de tarafsız olmayan bir gözlemci olarak oturmuştu. O dakikadan sonra çifte sunabileceği en iyi şey hasarı en aza indirmek olduğundan arabulucuyu oynamaya karar vermişti.

Şimdiyse denize yakın bir şehirdeki yeni bir daireye, köhne ve kasvetli bir yere taşınmışlardı. Aileleri yanlarındaydı ama arkadaşlarını geride bırakmışlardı. Ella yerleştiklerini umuyordu. İyi bir çifttiler. Daha iyisini hak ediyorlardı.

Nihayetinde hızlıca gitmişlerdi. İçlerinden biri, Ella’nın izinsiz yerleştiği ikinci kattaki dairenin kapısının altından bir kart atmıştı. Bu, üzerinde Shard Gökdeleni, London Eye, Milennium Köprüsü gibi yeni kentin gözde simgelerinin olduğu bir kartpostaldı. Şehrin neye dönüştüğünü ve dışlandıkları şeyi gösteriyordu.

“Bize yardım etmeyi denediğin için teşekkür ederiz.” Üstünde sadece bu yazıyordu. O kadar kısa bir nottu ki neredeyse kinaye gibiydi ama Ella öyle insanlar olmadıklarını biliyordu. Yalnızca az konuşan, duygularını kendine saklayan bir kuşaktandılar. Buna saygı duyuyordu. Bazen kendisi de daha katı olmayı diliyordu.

Böylesi zamanlarda mesela.

Kendini kalkmaya ve pencerenin yanına gitmeye zorladı, dik durmak için pervaza tutundu. Bakışları, her zamanki gibi otuz metreden uzak olmayan yeni yapılmış kuleye çevrildi; o kadar yüksek ve yakın duruyordu ki devriliverecekmiş gibi geldi, yayvan çizgileri, her biri suçlayıcı parmaklar gibi uzanan balkonlarının keskinliğiyle çok daha güvenilmez görünüyordu. Fakat o kule devrilmezdi. Bu bina yıkıldıktan sonra da uzun zaman ayakta kalırdı.

Yakında ikinci bir kule yükselmeye başlardı ama şimdilik boş olan arazide yalnızca moloz ve toz vardı, her yer boru temizleme telleri gibi eğrilmiş, paramparça olmuş çelik desteklerle delik deşikti. Noel’den önce insanların yaşadığı dairelerden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Şantiye savaş alanı gibi görünüyordu, yıkık dökük ve darmadağındı. Tek eksiği ölülerdi.

Ella pencereyi iterek açtı ve gece rüzgârının kızarmış yanaklarını serinletmesine izin verdi. Doğudan ve batıdan yeni gelişmelerin resmigeçidinin ışığına bulanmış Thames, koyu renk bir yara gibiydi, yansımalar o kadar uzundu ki neredeyse karşı kıyıya uzanıyor, kuzeyin eski para kaynağını güneyin bu yeni para kaynağına bağlıyordu.

Ella az önce çatıdan sıvışarak ayrıldığı partiden gelen sesleri ve trafik gürültüsünün rahatlatıcı uğultusunu dinleyerek gözlerini kapadı, sonra birden, aşağıdaki toprak yoldan insanın kanını donduran bir çığlık duydu. Siren sesleri işitince gözlerini açtı, Vauxhall Köprüsü’nde hızlanarak bu yöne doğru gelen polis arabasının yanıp sönen mavi ışığını gördü. Pencereyi çarparak kapadı ve kente sırtını döndü.

*

Parti sesleri tavandan boğuk bir şekilde gelmeye devam ediyordu. Yüz davetli. Arkadaşları ve destekçileri, hepsi içiyor, konuşuyor, gülüyordu. Ella’nın Kickstarter projesi tamamen finanse edilmişti. Kitap hayata geçecek, Londra’nın kayıp sesleri duyulacaktı. Alkışlar, kadeh kaldırmalar, gülümseyen yüzler ve kâğıt bardaklarda içilen köpüklü şarap. Yazmak, yeniden yazmak, üzerinden geçmek ve ezberlemek için saatlerini harcamış, her bir sosyal medya platformunda alıntılanacağını, didik didik edilip eleştirileceğini bilmesine rağmen şu an hatırlayamadığı bir konuşma yapmıştı.

Artık ne söylediği de umurunda değildi.

Ella bakışlarını adamın cansız bedeninden uzağa çevirdi. Öldüğünü düşünüyor ama tenine bir kez daha dokunacak cesareti bulamadığından, emin olamıyordu. Bedeninde, adamın dokunduğu yerleri hissedebiliyordu. Yarın oraların moraracağını, parmaklarının görünür izler bırakacağını biliyordu.

Yukarıda müziğin sesi yükseliyordu ve yakında biri gittiğini fark edip onu aramaya gelecekti. Bu onun gecesiydi. Öylece kaybolamazdı. Bu kadar uzun süre değil.

Fakat içinde olabileceği bir düzine boş daire vardı, beyninin hâlâ mantıklı düşünebilen kısmı, içten içe, şansın bir süre daha kendisinden yana olduğunu biliyordu. En azından bu kapı kilitleniyordu. Diğer çoğu daire gibi tekmeyle içeri girilmemişti.

Yeni bir bildirim geldikçe telefonu artçı depremlerdeki gibi ardı ardına birkaç dakikada bir titriyordu.

Nazik bir yumruk kapıyı tıklattı.

“Benim,” dedi neredeyse fısıldayan bir ses.

Ella titreyerek odayı arşınladı, attığı her adım atmadan önce imkânsız geliyor, bütün bina etrafında adeta eğilip bükülüyordu. Duyduğu sesin beklediği kişiye ait olduğundan emin olma ihtiyacıyla kapı deliğinden baktı, neredeyse hiç rahatlatmayan bir nefes alıp kapı zincirini beceriksizce indirdi ve Molly’yi içeri çekip kapıyı arkasından hızlıca kapadı.

Molly berbat görünüyordu, kömür karası saçları yüzünün etrafında karmakarışıktı, sürmeleri akıp gözaltlarındaki derin çizgilere bulaşmıştı. Onu çağırmak bir hata mıydı? Yardım edebilecek durumda mıydı?

Molly, ağır motorcu çizmelerinin içinde yavaş, emin adımlar atarak adama doğru yürürken Ella korku içinde onu izledi. Adam, onun karşılaştığı, olmaması gereken bir yerde serilmiş yatan ilk kişi değildi muhtemelen. Tek fark…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Her Yas On Sekiz Ay Sürer ~ Annie HartnettHer Yas On Sekiz Ay Sürer

    Her Yas On Sekiz Ay Sürer

    Annie Hartnett

    Elvis Babbitt’in bilimsel gerçeklerle arası iyi: Mesela sarının en fazla mutluluk veren renk olduğunu, sağlıklı bir zürafanın yaklaşık 1.300 kilo ağırlığında olduğunu ve çıplak...

  2. Yüzbaşının Kızı ~ Aleksandr Sergeyeviç PuşkinYüzbaşının Kızı

    Yüzbaşının Kızı

    Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

    Yüzbaşının Kızı, konusu on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında Rusyayı tehdit eden Kazak ve köylü isyanları döneminde geçen tarihsel bir roman. Tarihsel roman “geleneğine” göre...

  3. Son İntikam ~ Penelope DouglasSon İntikam

    Son İntikam

    Penelope Douglas

    WINTER Onu hapse göndermek yapabileceğim en kötü şeydi. Suçu işlemesini ya da ölmesini dilemiş olmam önemli değildi. Belki de o dışarı çıkmadan önce, ortadan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur