Seksen yaşında olduğumun kuşkusuz farkındayım. Her an ölebileceğimi umuyorum ama yaşamayı sürdürmekten, hayal kurmak benim işim olduğuna göre hayal kurmayı sürdürmekten başka ne gelir elimden? Durmadan hayal kurmalıyım, sonra da o hayaller sözcüklere dönüşmeli, ben de o sözcüklerle boğuşmalı, onlarla elimden gelenin en iyisini ya da en kötüsünü ortaya koymalıyım. Çağının en büyük edebiyatçılarından Jorge Luis Borges, öykü, şiir, deneme gibi türlerin sınırlarını bulanıklaştıran bir yazar. Yaşama, ölüme, edebiyata, sanata, seyahate ve daha nice konulara değindiği bu sohbetlerde de söyleşi kalıbına sığmayı reddediyor. Dinleyicilerine, “Ne de olsa kalabalık bir yanılsamadır. Kalabalık diye bir şey yoktur. Ben sizinle teke tek konuşuyorum,” diyor. Gerçekten de sayfadan uzayıp okurlarıyla da teke tek konuşmayı başarıyor. Karabasanlar, labirentler, aynalar gibi edebiyatında önemli yer tutan temalar, Eski İngilizce ve Eski İskandinav sagaları gibi hayatı boyunca ilgisini çekmiş konular, Whitman ve Poe gibi el üstünde tuttuğu yazarlar, Borges’in seksenli yaşlarında yaptığı bu sohbetlerin hepsinde iç içe geçmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Borges Sekseninde, ustayı yakından tanımak isteyenler için samimi ve eşsiz bir portre çiziyor.
İçindekiler
Önsöz …………………………………………………………………….13
1. Gizemli Adalar ……………………………………………………..17
2. Uyandığımda ………………………………………………………..39
3. Körlük Ağır Ağır İnen Bir Yaz Alacakaranlığı
Gibi Geldi ………………………………………………………..63
4. Ben Neysem Oyum ……………………………………………….75
5. Kalabalık Bir Yanılsamadır …………………………………….111
6. Ama Ben Düş Kurmayı Yeğlerim ……………………………125
7. Yazar Kendi Yapıtını Bekler …………………………………..141
8. Zaman Temel Gizdir ……………………………………………155
9. Cenneti Her Zaman Bir Kütüphane Olarak
Düşünmüşümdür …………………………………………….173
10. Karabasan, O Düş Kaplanı …………………………………..203
11. Aynaların Karşısında …………………………………………..229
Her Zaman Korkmuşumdur ……………………………………..229
Sonsöz …………………………………………………………………..257
Söyleşilere Katılanlar ……………………………………………….265
Teşekkürler …………………………………………………………….269
1
Neden bir başka gizemli adadan daha söz etmeyelim? Neden Manhattan’dan söz etmeyelim? İnsan Manhattan’ı düşündüğünde New York’u herkese ait bir şehir olarak düşünür. Ne ki New York, tıpkı güneş gibi gözünüzü kamaştırır. Güneş kuşkusuz gizemlidir. Güneşe yalnızca kartalların bakabileceği söylenir. Ben New York’a bakamıyorum, kör olduğum için değil, New York gözümü kamaştırdığı için. Üstelik çok seviyorum o kenti. Ne zaman New York’tan söz etsem, o saat Walt Whitman düşer aklıma.
JORGE OCLANDER: Dinleyicilerin hepsi Borges’i tanımak istiyor. JORGE LUIS BORGES: Keşke tanısaydım. Ondan bıktım usandım. OCLANDER: Bizi kendi kütüphanenizde bir yolculuğa çıkarır mısınız? Gençliğinizde okumaktan en çok hoşlandığınız kitaplar hangileriydi? BORGES: O kitaplar şimdi de hoşuma giden kitaplar. İşe Stevenson, Kipling, Kitabı Mukaddes okumakla,
önce Edward William Lane çevirisinden, sonra Burton yorumundan Binbir Gece Masalları’nı okumakla başlamıştım, bu kitapları hâlâ tekrar tekrar okuyorum. Hayatım boyunca pek fazla kitap okumadım ama daha çok eskiden okuduklarımı yeniden okudum. 1955’te gözlerim yüzünden okuyamaz oldum, o günden bu yana da günümüzde yazılmış bir şey okumaya kalkışmadım. Ömrümde gazete okuduğumu sanmıyorum. Geçmişi bilebiliriz ama bugün bizden gizlenmiştir.
Bugün, tarihçiler ya da kendilerine tarihçi diyecek romancılar tarafından bilinecek. Ama bugün neler olup bittiğine gelince, bu evrenin genel gizeminin bir parçası. O yüzden hep daha önce okuduklarımı yeniden okumayı yeğledim. Cenevre’de Fransızca öğrendim, Latince öğrendim ve bir şiirimde dediğim gibi, unutulmuş Latince öğrenmek bile bir servet değerinde. Üstelik İspanyolca konuştuğum için bir bakıma bir tür bozuk Latince konuşuyor sayılırım; ama her zaman geçmişin Latincesine özlemle, bir tür vatan hasretiyle bakarım. Dünyadaki pek çok yazar da aynı özlemi duymuştur. Benim kahramanlarımdan biri olan Samuel Johnson İngilizcenin yanı sıra Latince de yazmaya kalkışmıştı, hem de büyük bir başarıyla.
Quevedo, Saavedra Fajardo ve Góngora1 da İspanyolcanın yanı sıra çok güzel Latince yazmışlardı. Bir anlamda Latinceye geri dönmeliyiz ve bunun için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Durmadan konudan uzaklaştığım için beni bağışlayın. Cenevre’de kendi kendime Almanca öğrenmiştim çünkü Schopenhauer’i aslından okumak istiyordum. Ve Almanca öğrenmenin çok hoş bir yöntemini buldum. Almancanız yoksa hepinize salık veririm. Heine’nin Şarkılar Kitabı’nı1 edinin –kolayca edinebilirsiniz– bir de Almanca-İngilizce sözlük alın ve şiirleri okumaya başlayın. İlk başlarda kafanız karışabilir ama iki-üç ay sonra bir de bakacaksınız, dünyanın en güzel şiirlerini okuyorsunuz; belki pek anlamadan ama duyumsayarak, ki bu çok daha iyidir çünkü şiir akla değil hayal gücüne seslenir. Gözlerim okuma yetisini yitirdiğinde kendi kendime şöyle dedim: Bu her şeyin sonu olmamalı. Burada anmam gereken yazarlardan birinin dediği gibi, “Kendimi zavallının biri olarak görmeyeceğim.” Hayır, yeni bir yaşantının başlangıcı olmalıydı bu. Sonra da şöyle düşündüm: Atalarımın konuştuğu dili keşfedeceğim.
O dili Mercia’da,2 bugün Northumberland dedikleri Northumbria’da konuşmuş olabilirler. Eski İngilizceye kadar uzanacağım. Böylece, aralarında María Kodama’nın da bulunduğu küçük bir grupla Eski İngilizce çalışmaya başladım. Birçok parçayı ezbere biliyorum. Çok güzel şiirler. Duygusal tek bir dize yok o şiirlerde. Savaşçıların, rahiplerin ve de denizcilerin söylemi ve İsa’dan yedi yüz yıl kadar sonra İngilizlerin yüzlerinin denize dönük olduğunu görüyorsunuz.
Bu erken dönem şiirlerinin köşe bucağında hep deniz vardır. İngiltere’de böyledir. On flodesæht feor gewitan, “okyanusun sultanlığında uzaklara yol almak” gibi harikulade dizelere rastlarsınız. Şimdi ben de okyanusun sultanlığında uzaklara yol aldım ve buradayım işte, çok mutluyum, sizin kıtanızın orta yerindeyim ama bir Güney Amerikalı olduğum için benim kıtamdayım aynı zamanda. Benim kıtam Amerika.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hitabet-Söyleşi
- Kitap AdıBorges Sekseninde
- Sayfa Sayısı270
- YazarJorge Luis Borges
- ISBN9789750735486
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2017
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dindar Bir Doktor Hanım ~ Ayşe Hümeyra Ökten
Dindar Bir Doktor Hanım
Ayşe Hümeyra Ökten
“Ömrü boyunca ‘kadın başıma ne yapabilirim ki’ düşüncesini aklına bile getirmeyen Hümeyra Hanım, karşılaştığı bütün zorluklarla, sıkıntılarla iman, sabır ve tevekkülün verdiği güçle mücadele...
- Çöken İstanbul ~ Suat Derviş
Çöken İstanbul
Suat Derviş
“İri çınarların, iri servilerin süslediği sahili gösteren kayıkçı, ‘Buraları görüyor musunuz?’ diyor, ‘Eskiden burada kahveler, tiyatrolar vardı, Abdi oynardı, Kel Hasan oynardı. Buraları tıklım...
- Neşet Ertaş Kitabı ~ Bayram Bilge Tokel
Neşet Ertaş Kitabı
Bayram Bilge Tokel
Bu çalışmanın, bütün mesaisini ucuz yoldan para kazanmaya, kısa yoldan şöhret olmaya harcayan bazı ‘gazeteci – yazarlar’ın yaptıklarıyla elbette bir ilgisi yok. Hani kahramanları...