Mehmet Erikli, kendisine yabancılaşmış insanın buhranlarını bir hastalığın keskin ağzında çırpınıyormuş gibi anlatıyor. Sokakların yalnızlığını taşıran kederi bir kalbin vezni gibi örüyor öykülerinde…Gerçek diye nitelendirdiğimiz yaşam, onun kahramanlarının gözünde rüyaya evriliyor ve bu rüya gerçeğin yurduna dönüşüyor. Sanrılar, belirsizlikler ve düş görümlüğü halleri… Gün ışığının değdiği yerlere bitişen sonbahar…
Zamanın kurulduğu, insanların uyanmak için bırakıldığı ve yaşadığı (!) bu arkaik diyarın monoloğunu konuşuyor. Mehmet Erikli, Bohem Apartmanı’nda oturuyor, kuşkusuz… Ve orada bir Arjantinli duraksız şarkılar söylüyor…
***
Dün gece uykum pamuk ipliğiyle gözlerime tutturulmuştu. Ama ne yazık ki rüyalarımın bilekleri, mum ateşi kadar bir zerreyle kesiliverdi! Yatağımdan doğrulduğumda kemiklerim birbiri içine girmiş bir halde etimi kanatmaya ant içmişti. Tam da mutlu olacağımı sandığım bir günün sonunda yine bir hastalığın beni karantinaya alacak olması yürürlükteydi. Dün gece üzerime kullanılmamış bir aşkın kalbimi harekete geçiren lokomotifleri de yürürlükteydi ve her zaman olduğu gibi sabaha çıkamayacağıma inanmamak istedim. Evhamlı bir adamın ev halleri… Yatak odasıyla oturma odası arasında kurulup yıkılan hayaller silsilesi bir de… Ben aşk demiştim değil mi? Evet bir de aşkın, hücrelerime kadar kendine çizdiği sınırların benim haritamı ne kadar değiştirdiğini söylemeliyim. Bir bilseniz, ah bir bilseniz!
Dün gece manasızca, tavana asılı duran örümceklerin akrobasi hareketlerini izleyerek başladım uyanıklığıma. Önce mısır patlattım kendime ve sonra yüzümü tavanın altına kilitledim. Ön sıralardan yer ayırmıştım kendime. Bir tür çocukluk koşusuydu bu yaptığım. Kendimce böyle adlandırmıştım bu durumu. Örümceklerin tozdan küçük ayaklarının benim ayaklarımdan daha kararlı duran hali karşısında tadım kaçmıştı ama yine de patlamış mısırların tadı damağımda daha baskın olduğundan kaçmadan yakalanmıştı tadım kapı aralığımda. Benim kapımda mı vardı? Hem aralığı da olan bir kapı… Yıldızları seyreder gibi örümceklerin valsini izledim dün gece. Sadece sesleri eksikti. Hayal dünyamın içinde birkaç örümcek tonu belirledim. Onların adına konuşur gibi yaptım. Bir de Vladimir Horowitz’den Scarlatti’nin bir bestesini açtım. Piyanonun sesi nefesim kadar ince bir varoluş sancısıyla ciğerlerime dolup tekrar havaya karışıyorken, örümcekler de müziği duymak için kulaklarını tozdan hafif ayaklarıyla çırparak bu varoluşa katıldı. Kendimden geçmişim. İçim de geçmiş. Sabah olmuş. Benim haberim olmamış. Gözlerimi açtığımda örümcekler tasını tarağını toplayıp çekip gitmişti. Sanırım ekmek bulmanın telaşıyla, sineklerin ve böceklerin uğrak yeri olan mutfağıma göç etmişlerdi. Bir sonraki gösteriyi orada izlemeliyim ve kendime şöyle ön sıralardan yer bulup mısır eşliğinde çok sevdiğim scarlatti’nin besteleriyle kendimden geçmeliyim ve içim geçmeli. Bir de aşk vardı değil mi? Sahi, neredesin sevgilim? Sen olmasan da ben senin heybendeyim. Bunu daha dün öğlen söyledimdi sana. Ama sen benim olmadığım yerde varsın hep. O yüzden beni aslında hiç duymadın. Olsun, ben örümceklerimle mutluyum böyle! Kavgaya acıktığında beni çıkartıp çıkartıp ısır. Isır ki çoğalayım. Isır ki içimden bir daha sana dair umutlar geçmesin! Dün gece ne az şey olmuş anlatılacak. Örümcekler ve müzik dışında kayda değmeyecek şeyler işte. Asılsızdır diyebiliriz.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıBohem Apartmanı
- Sayfa Sayısı96
- YazarMehmet Erikli
- ISBN9786054643158
- Boyutlar, Kapak14x21, Karton Kapak
- YayıneviGranada Yayınları / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tanrı Ve Memeli Hayvanlar ~ Zeynep Kaçar
Tanrı Ve Memeli Hayvanlar
Zeynep Kaçar
“Toplu taşımada yan koltuğumdaki açık bacaklar, öğrenci işleri memurunun kızgın kaşları, patronlarım girip çıktığım yüzlerce işyerinde, işyeri dediğim market, asansördeki gergin amca, keskin gözleri...
- Sevgili(m) ~ Kenan Kalecikli
Sevgili(m)
Kenan Kalecikli
Zaman yine geceye, yokluğunun en ağır vurduğu saatlere doğru ilerliyor. Hayalin olanca netliğiyle sahnedeki yerini alıyor. Her zamanki gibi çok güzelsin. Başkalaşıyorum. Teslim oluyorum...
- Kaldığımız Yer ~ Behçet Çelik
Kaldığımız Yer
Behçet Çelik
“Aynı dili konuşuyorduk; kelimeler yakın anlamlar taşıyordu birbirimize; ama ne olduğunu bilemediğim bir engel, bir engebe, aşamadığımız bir yabancılık seziyordum, cümlelerin birbirine bağlanmasını zorlaştıran...