“Böcek çılgınlığı başlatabilir.”
TIMES
Yılın En İyi Çocuk-Gençlik Kitabı Seçkilerinde
Guardian, Publisher’s Weekly
Darkus tuhaf, çok tuhaf, hatta Max amcasından bile tuhaf yeni komşusunun pantolon paçasından kocaman bir böcek düşünce gözlerine inanamadı. Dev bir kınkanatlı ve galiba Darkus’a bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Ama bir çocukla bir böcek nasıl dost olabilir ki? Peki bu böceğin, Darkus’un babasının ortadan kayboluşuyla ve tüyler ürpertici mücevherlere meraklı Lucretia Cutter’ın ortaya çıkışıyla ne ilgisi olabilir? Bir şey kesin: Darkus babasını bulmak için böceklerle işbirliği yapmak zorunda.
“Hayal gücü kanatlanmış… Harika bir kitap.”
Mr. Ripley’s Enchanted Books
“Etkileyici karakterlere sahip heyecanlı bir macera… Roald Dahl ve Lemony Snicket severler kaçırmamalı.”
Helen Boyle, WRD
BİRİNCİ BÖLÜM
Bartholomew Cuttle’ın Esrarengiz
Biçimde Ortadan Kayboluşu
D r. Bartholomew Cuttle, öyle esrarengiz biçimde ortadan kaybolacak bir adam değildi. Yemek masasının başında kocaman, eski kitaplar okuyan, sakalına omlet bulaştıran insanlardandı. Anahtarlarını sürekli kaybeden, yağmurlu günlerde yanına asla şemsiye almayan insanlardan. Çocuğunu okuldan almaya beş dakika gecikse de sonunda mutlaka gelen babalardandı. Hepsinden daha önemlisi, Darkus babasının on üç yaşındaki oğlunu asla terk edip gitmeyecek bir baba olduğunu bilirdi.
Polis raporuna göre 27 Eylül, sıradan bir Salı günüydü. 48 yaşındaki dul Dr. Bartholomew Cuttle, oğlu Darkus Cuttle’ı okula bırakıp oradan Bilim Direktörü olarak çalıştığı Doğa Tarihi Müzesi’ne gitmişti. Saat dokuz buçukta sekreteri Margaret’ı selamlamış, sabahını müze işlerini tartıştığı toplantılarla geçirmiş, saat birde eski meslektaşı Profesör Andrew Appleyard’la öğle yemeği yemişti. Öğleden sonra, fincanını doldurduğu kahve makinesinin yanından geçip sık sık yaptığı gibi müzenin koleksiyon mahzenine inmişti. İş başında olan güvenlik görevlisi Eddie’yle hoşbeş edip mahzene çıkan koridordan geçmiş, böcekbilimi odalarından birine girip kapıyı üzerine kilitlemişti.
O akşam babası eve gelmeyince Darkus komşulara haber vermiş, onlar da polisi aramışlardı.
Polis müzeye vardığında, Dr. Cuttle’ın girdiği oda içeriden kilitliydi. Kalp krizi ya da bir kaza geçirmiş olabileceğinden endişelenen memurlar kapıyı koçbaşıyla kırarak açmışlardı.
Oda boştu.
Masanın üstünde, mikroskobun yanında kâğıtlar ve buz gibi olmuş bir fincan kahve duruyordu. Koleoptera örneklerinin bulunduğu çekmecelerden bazıları açıktı ancak Dr. Bartholomew Cuttle’dan eser yoktu.
Dr. Bartholomew Cuttle ortadan kaybolmuştu.
Mahzende, içeri girdiği kapı dışında ne başka bir kapı vardı ne pencere. Burası, atmosfer koşulları kontrol altında tutulan, kapalı bir odacıktı.
Kayıplara karışan bilim adamının esrarı bütün gazetelerin manşetindeydi. Çözülemeyen bu gizem gazetecileri çılgına çeviriyor, hiç kimse Dr. Cuttle’ın o mahzenden nasıl çıktığını açıklayamıyordu.
BİLİM ADAMI KAYBOLDU! diye haykırıyordu manşetler.
POLİS İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMADI! diyordu tüm gazeteler.
ÖKSÜZ KALAN ÇOCUK YETİMHANEYE YERLEŞTİRİLDİ! diye bildiriyordu muhabirler. ÇOCUĞUN SAĞ OLAN TEK YAKINI, ÜNLÜ ARKEOLOG MAXIMILIAN CUTTLE’I BULMAK İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI.
Ertesi gün ise şöyle yazdılar: ARKEOLOGUN SİNA ÇÖLÜ’NDE KAYBOLDUĞU BİLDİRİLDİ!
Ve eklediler: ÇOCUK YALNIZ KALDI!
Gazeteciler Darkus’u sokakta, yetimhanenin önünde kıstırdılar, çocuğun fotoğraflarını çektiler, onu sorulara boğdular:
“Darkus, babandan haber aldın mı?”
“Darkus, baban kaçtı mı?”
“Darkus, baban ölmüş müdür?”
Bundan beş sene önce annesi öldüğünde, Darkus içine kapanmıştı. Dışarıda arkadaşlarıyla oynamayı, onları evine çağırmayı bırakmıştı. Annesi Esme Cuttle, zatürreeye yakalanıp ansızın aralarından ayrılmıştı. Çocukcağızın yaşadığı şok korkunçtu. Babası kederinden hayli sarsılmıştı. Bazı günler –Darkus bunlara kara günler diyordu– babası bütün gün yatağında yatıp gözlerini duvara dikiyordu; ağzından tek kelime çıkmıyor, yanaklarından yaşlar süzülüyordu. En kara günlerdeyse Darkus babasına çay ve bisküvi getirip yatağının kenarına oturuyor, ona kitap okuyordu. Hem annesini kaybetmesi hem de babasının buhranda olması, durumunu iki kat zorlaştırmıştı. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenmek zorundaydı. Okulda herkesle iyi geçiniyordu ama hiç yakın dostu yoktu. Kimseyle konuşmuyordu. Diğer çocuklar onu anlayamazdı, zaten kendini ifade edebileceğinden de emin değildi. Onun için önemli olan tek şey babasına bakmak ve onun yeniden mutlu olmasına yardım etmekti.
Nihayet, annesinin ölümünden dört sene sonra, kara günler gittikçe azalmaya, seyrekleşmeye başladı ve babası uzun süren buhranından yavaş yavaş uyanırken Darkus, temkinli bir neşeyle onu izledi. Babası yeniden normal bir babaya dönüşüyor, pazarları futbol oynuyor, kahvaltı masasında Darkus’a gülümsüyor, oğlunun dağınık saçlarıyla dalga geçiyordu.
Hayır, Darkus babasının intihara yatkın ya da kaçmak zorunda kalan biri olmadığından veya gizli bir hayat yaşamadığından adı gibi emindi. O mahzende başka bir şey olmuştu; bunu düşündükçe korkudan midesi bulanıyordu çünkü o şeyin ne olduğu konusunda aklında hiçbir ihtimal belirmiyordu. İşte bu yüzden, muhabirler ona saçma sapan sorular sorunca ellerini ceplerine soktu, kaşlarını çatarak gazetecilerin not defterlerine dik dik baktı, onlara yanıt vermeyi reddetti.
ÇOCUK ÜZÜNTÜSÜNDEN KONUŞMAYI BIRAKTI! dedi bu sefer gazeteler dünyaya.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye-Roman-Masal
- Kitap AdıBöcek Çocuk
- Sayfa Sayısı336
- YazarM. G. Leonard
- ISBN9786054729869
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDomingo Yayınevi / 2019