Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Biz İmparatorluk Geçmişimizi Hiç Unutmadık Ki
Biz İmparatorluk Geçmişimizi Hiç Unutmadık Ki

Biz İmparatorluk Geçmişimizi Hiç Unutmadık Ki

Belma Aksun

Küçük kıza baktı uzun uzun. Armut sapı gibi incecik boynuna, kim bilir kaç gün önce örülmüş saçlarına… Duvar dibi komşusunun geçen yıl aldığı evlatlık…

Küçük kıza baktı uzun uzun. Armut sapı gibi incecik boynuna, kim bilir kaç gün önce örülmüş saçlarına…

Duvar dibi komşusunun geçen yıl aldığı evlatlık geldi gözünün önüne. Bitlenip mitlenmesin diye saçları sıfır numaraya vurulmuş, dondurucu soğukta mosmor olmuş ayaklarına geçirdiği takunyalarla su taşıyan, merdiven silen Hesna… Her işe koşturulan, bir saniye rahat bırakılmayan Hesna… “Hesna, bana su ver!”, “Hesna, kapıya bak!”, “Hesna, odun getir!”… Yani bu kız da öyle mi olacaktı? Yüzüne, iki örgü saçlarına baktı… Küçük kız, sanki hakkında verilecek hükmü seziyormuş gibi, yaşından umulmayacak bir boyun eğiş ve tepeden tırnağa bir bekleyiş içinde, gözlerini kırpmadan öylece gözlerine bakıyordu…

Bileğine, iki yanına düğüm atılmış irice tek bir mavi boncuğun takılı bulunduğu, vaktiyle beyaz olduğu anlaşılan, kirden esmerleşmiş bir kırnap parçası bağlıydı. Minicik bir yumruk hâlinde sıktığı elini avuçlarına aldı. Gözleri nemlendi, peş peşe yutkundu.

Beyza koydular adını; karlı, bembeyaz bir kış gününde geldi diye…

İÇİNDEKİLER
İlk Yurt Dışı Gezim………………………………………………………………….10
Çölün Ortasına, Bol Yağmurlu Yöreye Has Baraj Yapılınca… ………16
Şili Büyükelçisinin Daveti………………………………………………………..17
Batılı Kafasıyla……………………………………………………………………….18
O Mâhiler ki Derya İçredir……………………………………………………….20
Hat Sanatına Gelince………………………………………………………………21
Hat Sanatından Bîhaberdik Ama………………………………………………28
Evet, Ne Diyorduk?…………………………………………………………………29
Adımbaşı Ecdat Hatıraları……………………………………………………….33
Ver Elini Halep… …………………………………………………………………….34
Suriye Bizim İçin Hoş Sürprizlerle Doluydu……………………………..35
Çölün Gelini’nin Başkenti: Palmira………………………………………….36
Türkçeniz ile Başınızın Çaresine Bakabilirsiniz… ……………………..37
Sultan II. Abdülhamid Han’ın Efsane Cevabı…………………………….38
Sultan II. Abdülhamid Han Kızıl Sultan mı yoksa Ulu Hakan mı?…. 40
Bir Mıh Bir Nalı, Bir Nal Bir Atı……………………………………………….42
Bir Devlet Memuru Çocuğu…………………………………………………….45
Suriye Gezisi Benim İçin Bir Milat Oldu……………………………………48
Nerede Kalmıştık? …………………………………………………………………51
Biz Birkaç Nesil, Farklı Bir Kültür Etkisinde Kaldık …………………52
Biz Hiç Unutmadık ki………………………………………………………………54
Takke Düştü, Kel Göründü………………………………………………………55
Batı Uygarlığı Miadını Doldurdu mu? ………………………………………60
Yeni Bir Dünya Düzeni Kurulmasına Öncülük Etmek ………………..60
HİKÂYELER
ECİR AĞACI……………………………………………………………………………63
SİGARA………………………………………………………………………………….71
HAYAT DEDİĞİN………………………………………………………………………78
TEFTİŞ…………………………………………………………………………………..84
İNSAN YENİLDİĞİ ZAMAN DEĞİL……………………………………………91
COĞRAFYACI………………………………………………………………………….97
KARİZMAYI ÇİZDİRMEYE GELMEZ…………………………………………101

Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış ya; ben de 2020 yılı sonlarında eski defterleri karıştırırken, 1988’de Suriye Enformasyon Bakanlığı’nın davetlisi olarak bu ülkeye yaptığım gezi dönüşünde, günlüğüme karaladığım özel notlarıma rastladım ve okuyunca çarpıldım. Zira bu kısa seyahatten, bambaşka biri olarak dönmüştüm. Yazdıklarıma kendim bile inanamadım. O kısacık gezinin sonunda, edindiğim düşünce, duygu ve görüşlerimi, enikonu çarpıcı bir dille yazmıştım. Hem de o ham ervahlık günlerimde, 32 yıl Yunus misali pişip yandıktan sonra bugün geldiğim noktayı sezmiş ve âdeta kehanet gibi ifade etmiştim. Onca yıl edindiğim bilgi, düşünce ve deneyimler sayesinde bugün sahip olduğum tavır ve fikirlerimi nasıl bunca isabetli bir şekilde sezip not edebilmiştim, ben de bilmiyorum… Sanki o günkü ben değil de bunca yılı yaşadıktan sonra bugünkü bendim onları öylesine çarpıcı, belki de biraz abartılı bir dille kaleme alan. “T.C. vatandaşı olarak geldiğim bu diyardan bir imparatorluk vatandaşı olarak dönüyorum. Çünkü atalarımın kanıyla sulanmış, 400 küsur yıl hükümran olduğumuz bu topraklarda, adım başında ecdadımın hatıraları karşıladı beni ve insanlar hep, bir büyük imparatorluğun vatandaşına, yönetici ahfadından birine gösterilen hayranlık dolu saygıyı ve sıcacık bir sevgiyi gösterdiler bana. “Koca koca adamların, üniversite dekan ve hocalarının ve sıradan insanların, önü ilikli saygılarına muhatap oldum. Büyük bir milletin çocuğu olmanın o haklı, doyulmaz gururunu yaşadım.

“Başım şapkalarıma, yüreğim göğsüme sığmadı. Bir dev gibi güçlü, âdil, ‘en büyük’ hissettim kendimi. Benliğimi, kişiliğimi, kimliğimi bulduğumu hissettim. Yer küredeki yerimi, övünülecek konumumu, elle tutulacak kadar gerçek yaşadım. “O günden sonra ben başka biriydim artık. O en hafif deyimiyle, nezaketen gelişmemiş değil de ‘gelişmekte olan ülke’ olarak adlandırılan ülkeler sınıfına sokulan, kalkınmamış, sanayileşememiş, onuncu, on beşinci sınıf yetmiş küsur yıllık bir ülkenin vatandaşı değil, yüzlerce hatta bin yıllık soylu bir geçmişin benzersiz gururunu vakarla taşıyan bir imparatorluk mensubu, bir Selçuklu, bir Osmanlı’ydım artık. “O günden sonra o yazılı, sözlü basının sütunlarını, sayfalarını dolduran kısır, küçük çekişmelerin üstünde kalmayı başarıp çapsız, kifayetsiz politikacıların mahalle çocuğu düzeyindeki tartışmalarının ötesindeki gerçek, güçlü Türkiye’yi, o potansiyeli görebilir hâle geldim.” Evet, yıllar sonra eski defterleri karıştırırken rastladım, temmuz 1988 tarihini taşıyan bu notlarıma ve o günlerde, bunları yazarken hissettiğim şeyleri yeniden hatırladım. Şimdi geriye dönüp baktığımda, benim için neredeyse bir milat olduğunu fark ettiğim bu deneyimi, kuşkusuz başka şekil ve şartlarda da olsa, benim gibi başkalarının da yaşamış olduğu bu değişim ve dönüşümü dile getirmek, paylaşmak istiyorum.

İlk Yurt Dışı Gezim

Benim ilk yurt dışı gezim, yıllarca hayalini kurduğum, dilini, sanatçılarını ve onların neredeyse ezbere bildiğim eserlerini gezip görmeye can attığım Roma’ya, Floransa’ya, Venedik’e değil de Şam’a oldu. Bir sanatsever grubuyla yaptığı Roma gezisinden dönen doktor arkadaşıma ilk sorum: – Michelangelo’nun Pietà’sını gördün mü? olmuştu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıBiz İmparatorluk Geçmişimizi Hiç Unutmadık Ki
  • Sayfa Sayısı112
  • YazarBelma Aksun
  • ISBN9786254083198
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviÖtüken Neşriyat / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Yalnızlığa Methiye ~ Belma AksunYalnızlığa Methiye

    Yalnızlığa Methiye

    Belma Aksun

    “Yalnız hissetmek? Öylesine yabancı, öylesine uzaktı ki bu duygu kendisinden… Hatta o, bu yalnızlık duygusunu hiç hissetmemişti. Evet doğruydu, tek başına yaşıyordu ama o...

  2. Keşke ~ Belma AksunKeşke

    Keşke

    Belma Aksun

    Kimi düşündürücü, kimi ibret alıcı, birçoğu gerçek hayattan, yaşanmış olaylardan alınmış, elbette yazarın hayal gücüyle süslenip, kimi zaman abartmış, duygu yüklü hikayeler Kimse kendi...

  3. Sadece Yaprak Döktük ~ Belma AksunSadece Yaprak Döktük

    Sadece Yaprak Döktük

    Belma Aksun

    “BBC’de seyrettiği Master Mind adlı yarışma programını hatırladı kadın. Yarışmacı, yarışma konusu olarak Osmanlı Tarihi’ni seçmişti. Sunucunun “Neden Osmanlı’yı seçtiniz?” sorusuna emlak simsarı olan...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Filmin Ağlanacak Yeri ~ Muhsin MacitFilmin Ağlanacak Yeri

    Filmin Ağlanacak Yeri

    Muhsin Macit

    Muhsin Macit, divan edebiyatı uzmanı bir profesör ama bu öyküleri okudukça bir Anadolu profesörüyle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Kitap, kamyon şoförlüğüyle edebiyat öğretmenliği arasında...

  2. Al Çiçeğin Moru ~ Sevinç ÇokumAl Çiçeğin Moru

    Al Çiçeğin Moru

    Sevinç Çokum

    Çocukluğun orada duruyordu, bir kapı aralığında; kapıya yazıyordun harfleri istekle. Birisi, yüzü olmayan bir şekil, fener tutuyordu sana… Öğretiyordu. “Hadi öğren öğreneceklerini… Kolay değildir...

  3. Sahiden Hikâye ~ Kemal VarolSahiden Hikâye

    Sahiden Hikâye

    Kemal Varol

    “Kendimizi avutalım, yarın öbür gün başımız önümüze düşmesin diye esmer diyorlardı bize. Külliyen yalandı. Ben karaydım. Gobi, benden karaydı. Ferdi karaydı. Domestos karaydı. Zülküf...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur