“Başlamakla ilgili bir sorunum yok, milyonlarca şeye başladım ama hiçbirini bitiremedim. Neden bitiremiyorum?”
Diyet yapmak, bir enstrüman çalmak, borçlarınızı ödemek, bir hobi edinmek veya işletmenizi geliştirmek… Hedefiniz her ne olursa olsun, doğru prensipleri izleyerek çok daha başarılı olmanız mümkün.Araştırmalara göre, yeni yıla girerken alınan kararların yüzde 92’si başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bunun ardındaki en büyük ve en sinsi neden, tembellik değil mükemmeliyetçiliktir. Hepimiz kendimizin en acımasız eleştirmeniyiz ve mükemmel olmayacağını düşünüyorsak hiç yapmamayı tercih ediyoruz. Bu nedenle, iyi bir başlangıç yapmış bile olsak, sonuçların istediğimiz gibi olmayacağını düşünmeye başladığımız anda daha fazla ilerlemekten vazgeçiyoruz.
Bu kitaptaki stratejiler bugüne kadar okuduklarınızla örtüşmeyebilir. Ancak bir üniversite araştırmacısının yüzlerce katılımcıyla yaptığı çalışmalara dayanıyorlar. Siz de artık kronik bir başlayıcı olmaktan bıktıysanız ve tutarlı bir sonlandırıcı olmak istiyorsanız, iki seçeneğiniz var: Ya kendinizle kavga edip daha fazla çabalamaya devam edersiniz ya da bu kitaptaki prensipleri uygulayarak hedeflerini tamamlayabilen o yüzde 8’e katılırsınız.
İçindekiler
Giriş Yanlış Hayalet 11
Bölüm 1. Mükemmelden Sonraki Gün 17
Bölüm 2. Hedefinizi İkiye Bölün 27
Bölüm 3. Neyi Bombalayacağınıza Karar Verin 37
Bölüm 4. Bitirmek İstiyorsanız Keyifli Hâle Getirin 51
Bölüm 5. Saklanma Yerlerinizi Terk Edin ve
Soylu Engellerinizi Aşın 75
Bölüm 6. Gizli Kurallarınızdan Kurtulun 99
Bölüm 7. Kusurlu İlerlemenizi Kutlamak İçin
Verilerden Yararlanın 121
Bölüm 8. Bitirmeden Bir Gün Önce 160
Sonuç 176
Teşekkür 180
Notlar 182
gİrİş
Yanlış Hayalet
2013’te yanlış hayalet ile savaştım. O yıl, okurlarımı “başlamaya” yönelten kitabımı yayımladım. Onları koltuklarından kalkmaya teşvik ettim. İş planlarını hayata geçirmeleri için onlara meydan okudum. Diyete başlamaları, kitap yazmaları ya da yıllardır hayalini kurdukları milyonlarca benzer hedefin peşinden koşmaları için onları cesaretlendirdim. İnsanların en büyük sorununun, başlamalarını engelleyen şeyin; korkunun hayaleti olduğuna inandım.
Eğer onları sadece başlangıç noktasına kadar itekleyebilirsem her şey yoluna girecekti. Korku onları duraksatan bir hayaletti ve başlamak, onu alt etmenin tek yoluydu. Görünüşe göre yalnızca “kısmen” haklıymışım. Evet, başlamak önemli. Başlangıç anlamlı bir nokta. İlk adım kritik, ama en önemlisi değil. Daha önemli olan ne, biliyor musunuz? Başlangıcı saçma, kolay ve neredeyse anlamsız kılan nedir, biliyor musunuz? Bitiş! Yıllar boyunca okurlarım etkinliklerde beni kenara çekip “Başlangıçla ilgili hiçbir sorunum yok. Milyonlarca şeyebaşladım ama hiçbirini bitiremedim.
Nasıl bitiririm?” sorusunu sordular. Verecek bir cevabım yoktu ve kendi hayatım için de bir cevaba ihtiyacım vardı. Birkaç şeyi bitirmeyi başardım: Yarı maratonlar koştum, altı kitap yazdım, hatta bugün düzgün bile giyindim ama bunlar, yarı ömrümdeki istisnalar. Sahip olduğum kitapların sadece yüzde onunu okudum. P90X ev egzersiz programının altı gününü yapmam üç yılımı aldı. Yirmi üç yaşındayken karatede mavi kuşak aldım. Bu hedeflediğim kara kuşak seviyesinden yaklaşık 76 kemer daha aşağıdaydı. Ofisimde 32 tane yarısı doldurulmuş Moleskine defter, tuvaletimde 19 tüp neredeyse bitmiş dudak nemlendiricisi var. Bir finans danışmanı nemli dudaklar için ayırdığım bütçeyi görse delirir. Garajım da antik bir anıt mezarı andırıyor.
Bir teleskop (beş defa kullanıldı), bir olta (üç defa kullanıldı) ve yakındaki dağa sezonluk giriş hakkı kartı ile birlikte duran bir snowboard (hiç kullanılmadı) var. Üç yıl önce aldığım ve toplam 35 km kullandığım mopedi unutmak mümkün mü? Plakasını ve ruhsatını bile almadım. Kayıt dışı gizemli bir hayat sürüyorum. Bitirmenin kayıtları dışında. En azından bitirememe yolunda yalnız değilim. Araştırmalara göre yeni yıl hedeflerinin yüzde 92’si hayata geçmiyor. İnsanlar her sene ocak ayına, bu yeni yılın onları yeni bir kişiye dönüştürmesi umudu ve heyecanıyla giriyorlar. Ama gerçekleşen, yüzde 100 başlangıcın sadece yüzde 8’i bitiş. İstatistiksel olarak Juillard’ı * kazanıp balerin olma şansınız ile hedefinize ulaştıracak işi bitirmeniz eşit ihtimaller. Bu okulun kabul oranları da yaklaşık yüzde 8.
Eskiden, sorunun yeterince çabalamayışım olduğuna inanırdım. İnternette görebileceğiniz tüm beyaz dişli bilgeler size bunu söyler: “Acele etmelisiniz! Tırmalamalısınız! Öldüğünüzde dinlenirsiniz!” Belki de sadece tembeldim. Sonuçta metanetimin tehlikeli derecede az olduğunu zaten biliyordum. Bunu Angela Duckworth’un muhteşem “Metanet Skalası” testindeki sonucumu gördüğümde öğrenmiştim. Aldığım puan o kadar düşüktü ki sonuç çizelgesine bile girememiştim. Testi tamamlayana ek puan verilmeliydi bence, zira tamamlamış olmam beni bile şaşırtmıştı. Sabah erken kalkmaya başladım. Bir atı öldürecek kadar enerji içeceği içmeye başladım. Yaşam koçu tuttum ve süper gıdalardan daha fazla yemeye başladım… Hiçbir şey işe yaramadı, ama fazla kafein yüzünden oldukça tatlı bir göz seğirmesi başladı.
Gözüm herkese hızlı hızlı el sallıyor gibiydi. Kollarımı sıvayıp canla başla mücadele ederek Abraham Lincoln gibi yıldızlara ulaşmayı hedeflediğim bir dönem, internet üzerinde 30 günlük bir görev oluşturdum. “30 Günlük Koşuşturmaca” adını verdiğim bu video eğitim programı binlerce kişinin hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı oldu. Bundan sonra olanlar ise en iyi ihtimalle bir kaza olarak açıklanabilir.
Aslında bu tarzdaki kitaplarda bunu kabullenmemek gerek. Kişisel gelişim kitabı yazdığınızda kendi geçmişinizi örnek olarak gösterip başkalarının geleceğini şekillendirmeye yetkin olduğunuzu söylersiniz. Başarıyı yakalamış lider, zamanda geriye gider ve onu başarıya götüren 10 adımı keşfeder. Böylece Sizi Hedefe Ulaştıracak 10 Adım adlı kitabı yazabilir. Dürüst olmak gerekirse size birazdan söyleceğimi önceden planlamadım. Sizin kadarben de şaşkınım. Gerçekten işe yaradığı için heyecanlıyım diyebilirim. 2016 baharında, Memphis Üniversitesi’nden araştırmacı Mike Peasley bir öneri ile kapımı çaldı. “30 Günlük Koşuşturmaca” hedef belirleme programına katılan kişiler üzerinde araştırma yapıp neyin çalışıp neyin çalışmadığını analiz etmek istiyordu.
Doktorasını bitiriyordu ve araştırmasının sonuçlarıyla ilgili makaleler yazmayı arzuluyordu. Takip eden aylarda 850’den fazla katılımcıya anketler uygulayıp gerçek verilere dayanan sağlam bir temel oluşturdu. Bu benim için yeni bir tecrübeydi çünkü o zamana kadar 2003 yılında yürürlüğe giren “İnternette hiçbir bulguya dayanmadan istediğin gibi temelsiz salla” yönetmeliği ile hareket ediyordum. Mike’ın bulguları “bitirmeye”, bu kitaba ve bazı yönleriyle hayatıma olan yaklaşımımı kökünden değiştirdi. Mike’ın araştırmasına göre, programı tamamlayanlar daha önceki hedeflerini hayata geçirmelerine kıyasla yüzde 27 daha başarılıydılar. Bu cesaret verici bir veri ama pek de sürpriz değil, elbette bir şey üzerinde istikrarlı şekilde 30 gün çalışırsanız o konuda daha iyi olursunuz. Beni hayrete düşüren ise hepimizin kolaylıkla görebilmesi gereken şeydi: İnsanların ilerleme kaydetmesini sağlayan egzersizler, onların üzerindeki baskıyı azaltanlar ve hedeflerinden vazgeçmesine neden olan mükemmeliyetçiliğin önüne set çekenlerdi. İster pantolon bedenini küçültmek, ister daha fazla blog içeriği yazmak ister zam almak olsun, sonuçlar hep aynıydı: İnsanlar mükemmeli hedeflemekten ne kadar vazgeçerlerse o kadar üretken oluyorlardı. Sonuçta, daha fazla çabalamak doğru cevap değildi. Daha fazla hırpalanmak da çözüm değildi. Kronik başlayıcılar istikrarlı bitiricilere dönüşebilir.
Bizler bitirebiliriz! Kabul edin, bu kitabın bir Red Bull reklamı gibi olacağını düşünüyordunuz. Size birkaç tüyo verip sizi motive edecektim, nasıl daha cesur olacağınızı gösterip daha ve daha da fazlasını nasıl yapabileceğinizi anlatacaktım! Tüm bunlar sizin işinize yarıyor mu? Daha fazla çabalamak bir fark yaratıyor mu? Daha fazlasını yapmak hayatı daha fazla sevmenizi sağlıyor mu? Bugüne kadar aldığınız verimlilik tüyoları, zaman yönetim numaraları veya hayatı kolaylaştıran ipuçları biraz olsun faydalı oldu mu? Elbette olmadı ve olmayacak da. Eğer bitirmek istiyorsanız tüm gücünüzü mükemmeliyetçiliği kapı dışarı etmek için kullanmalısınız. Yaptığınızdan keyif almalı, hedefinizi ikiye bölmeli, vazgeçeceğiniz şeylere karar vermeli ve ilk anda aklınıza gelmeyecek birkaç başka adım daha atmalısınız. Tüm maceranın şaşırtıcı tarafı da işte burada.
Araştırmadan edindiğim pratik bilgilere göre, bitirmek için gerçekten yapılması gerekenler sezgilerimize o kadar ters düşüyor ki çoğu, kestirmeden gidilmiş özensiz yöntemlermiş gibi geliyor. Hile yapıyormuş gibi hissedip yaptığınızın “sayılmayacağını” düşünüyorsunuz. “Kestirme” kelimesi sizi suçlu mu hissettiriyor? Size, “Hayatta kestirmeler yoktur,” diyen bir öğretmeniniz, patronunuz ya da ebeveyninizi mi hatırladınız? Tamam öyleyse, madem kestirmeler size suçlu hissettiriyor, bundan sonra Google’ı da kullanmayacağınıza söz verin. Artık bir şey öğrenmek istediğinizde kütüphaneye el yazınızla bir mektup yazın. Pulu da kendiniz yalamalısınız, kendiliğinden yapışkanlı pullar da sayılmaz.
Uçaklarını test etmek için yer arayan Wright kardeşlerin aşağı yukarı bunu yapması gerekmişti. Washington D.C.’deki Meteoroloji Bürosu’na yazıp ülkenin en uygun rüzgârlarının nerede olduğunu sordular. Mektubu alan bürokrat biraz araştırma yaptı, raporları toparladı ve bir yanıt hazırladı. Wright kardeşler verileri kontrol ettikten sonra en uygun yer olarak Kuzey Karolina’daki Kitty Hawk’ı seçtiler. Ardından da oradaki posta müdürüne yazıp adanın gerçekte nasıl bir yer olduğunu sorup yanıtı beklemeye koyuldular. Süreç bir ömür sürmüştü, en azından günümüz standartlarına göre böyleydi çünkü artık elimizde kestirme yollar var.
Martha’s Vineyard adasında yaşayan birine en iyi plajın hangisi olduğunu sormak bir kestirmedir (bu arada cevap Tashmoo, aklınızda olsun). Üzerinde çalıştığınız işe yoğunlaşmak istediğinizde bilgisayarınızın Wi-Fi özelliğini kapatmanız bir kestirmedir. Kilo vermek istediğinizde evde dondurma bulundurmamak bir kestirmedir. Eğer başlayıp hiçbir şeyi bitirememekten bıktıysanız size anlatmak istediğim birkaç şey var. Herhangi bir hedefin en önemli günüyle nasıl baş edileceğiyle başlıyoruz.
Bölüm 1
Mükemmelden Sonraki Gün
Başlamak bitirmenin yarısıdır,” en hoşuma giden hatalı motivasyon cümlelerinden biridir. Bir diğeri de “Bazen uçurumdan atlamalı ve kanatlarını düşerken çıkarmalısın.” Bu cümleyi bir kurt resmi üzerinde görmüştüm. Bu biraz kafa karıştırıcı çünkü sınırlı hayvanlar âlemi bilgime dayanarak söyleyebilirim ki daha önce hiçbir kurt kanat çıkarmadı. Tanrı’ya şükür ki çıkaramadılar. Eğer kurtlar uçmanın sırlarını çözseydi işimiz bitmişti. Başlangıca çok fazla önem atfediyoruz. Bunu yaparken hedefleri çökerten en önemli günü de gözden kaçırıyoruz. Hayatımın 41 yıllık bölümünde o günden bahseden bir kişi bile görmedim. Benimki de tıpkı Jaws’ta akıllanmayan sahil kasabasının kurgusal sakinlerinin aynı yerde yaşamaya devam etmesi ve Jaws 2’de yine bir köpek balığı felaketini yaşamaları gibiydi. Hedeflerimizi planlarken ortaya koyduğumuz tüm emeğe; yeni spor ayakkabılara, diyet listelerine ve iş planlarına rağmen en önemli o günü gözden kaçırıyoruz. O gün yüzünden artık Costco’dan* siyah fasulye satın almama izin verilmiyor.
Yönetimin aldığı bir karar yok, eşantiyonları biraz sömürsem de mağaza beni engellemiyor. Mesela bir gün, ABD’de hiç Oreo yememiş son yedi kişiyi ürünle tanıştırmak için ücretsiz dağıtım yapıyorlardı. Dağıtımı yapan çalışanla konuşmam biraz garip geçti çünkü daha önce Oreo ismini hiç duymamış gibi yapmam gerekiyordu: “Bunun adı neymiş? Çikolatalı kurabiye sandviçi mi? Değil mi? Demek ismi ‘Oreo’? Doğru telaffuz edebildim mi? Ne kadar değişik!” Siyah fasulye satın alamamamın nedeni ise satışın sadece toptan şekilde yapılması. Bir tane satın alamıyorsunuz, aldığınızda bin teneke almanız lazım. Bu gerçekten çok fazla; ama her yıl, en az bir kere, bu kadarına ihtiyacım varmış gibi hissederim.
Egzersiz yaparken bir anda “vites yükseltmeye” karar veririm ve Timothy Ferriss’in 4 Saatte Süper İnsan kitabında yumurta, siyah fasulye, ıspanak, kimyon ve salsadan oluşan basit bir kahvaltı önerdiğini hatırlarım. Ailem siyah fasulye bulmak için mutfağı altüst ettiğimi görünce, “Hadi bakalım, yine başlıyoruz,” diye söylenir. Çünkü bilirler ki önümüzdeki 12 gün boyunca kesintisiz siyah fasulye yiyeceğim! Neden sadece 12 gün? Çünkü 13. günde çok yoğun olacağım, bir toplantıya yetişeceğim ya da seyahat için fasulyelerim yanımda olmadan yola çıkmış olacağım. Bir günü kaçırdıktan sonra da her şeyden vazgeçeceğim. Bir defa seri bozulduktan sonra yeniden toparlayamıyorum. Süreç mükemmel olmadığı için tümden vazgeçerim. Bu, hatalar karşısında şaşırtıcı derecede yaygın bir tepki. Eğer hedeflerinden vazgeçen insanlarla söyleşi yaparsanız tümünün benzer cümleler kurduğunu görürsünüz: “Tempomu kaybedince tekrar geri dönemedim.” “Gündelik işler araya girince planlarım bozuldu.” “Projem planladığımdan farklı bir yöne gitti ve artık toparlaması çok zor.”
Kelimeler farklı ama özünde söyledikleri şey hepsinde aynı: “Mükemmel olmaktan çıktığında yapmayı bıraktım!” Diyet yaparken sadece bir gün kaçırdın diye her şeyin aslında saçma olduğuna karar verdin. Bir sabah çok meşgul olduğun için bir satır yazı yazamadın diye bitmemiş kitabını tümden rafa kaldırdın. Sadece bir faturayı kaybettin diye aylık bütçeni takip etmeyi tümden bıraktın. Mükemmeliyetçiliğe yenildiğiniz için sizi suçlamıyorum. Ben de defalarca benzer durumlarda kaldım. Bir sene şubat ayında toplam 120 km koştum, mart ayında 115 km, nisan ayındaysa 117 km.
Mayıs’ta toplam kaç km koştum dersiniz? 12 km. Peki Haziran’ı tahmin edebilir misiniz? Tam 5 km! Neden? Çünkü mükemmel egzersiz sürecim ufak bir engelle karşılaştığı için tümden vazgeçmiştim. Mükemmeliyetçiliğin hedeflerinizle ilgili size fısıldadığı ilk yalan işte budur: Eğer mükemmel değilse hemen bırak. İlk yalanı dahice yapan şey bir nüans. Mükemmel “olmadığı zaman” bırak demiyor, çünkü bu mükemmel olamayacağı gerçeğine işaret ediyor. Hayır, mükemmeliyetçilik size sanki mezara gidene kadar her gün eksiksiz koşma şansınız varmış gibi, eğer mükemmel “değilse” bırak diyor. Bu elbette hoşumuza gitmiyor çünkü hedefimizi belirlediğimizde “iyi” ya da “orta”yı kabul edemiyoruz.
Özellikle, üzerinde uzunca zaman kafa yorduğumuz bir hedef ise “pekiyi”den azıyla yetinemiyoruz. Bu nedenle performansımızda bir hata ya da mükemmel olmayan bir nokta keşfettiğimizde gönül rahatlığıyla hedefimizden vazgeçebiliyoruz, hatta daha başlamadan bile vazgeçebiliyoruz. Çoğu insanın yeni bir hedefi hayata geçirmeye başlamamasının nedeni bu. Elli almaktansa sıfır almayı tercih ediyorlar. Mükemmelin tek standart olduğuna inanıp eğerbuna ulaşamayacaklarsa ilk adımı hiçbir şekilde atmıyorlar. Umutsuz bir “ne işe yarayacak?” hissi yoğun bir sis gibi etraflarını sarıyor. Zira denemeye kalkışmazsanız başarısız da olamazsınız. Bu kitap için araştırma yaparken internet üzerinde bir anket hazırlayıp bin kişiye; daha önce akıllarına gelen bir fikri, o kadar da iyi değil diye düşündükleri için yazmaya dahi çekinip çekinmediklerini sordum. Belki de sadece ben mükemmeliyetçilik filtremi, fikirlerimi daha kâğıda bile dökmeden çalıştırıyorumdur diye düşünmüştüm. Sonuç mu? Katılımcıların yüzde 97’si aynısını yaptığını söyledi. Bunu size nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama hedefiniz kusursuz olmayacak. Üzülerek söylemek istiyorum ki başarısız olacaksınız.
Belki de defalarca. Belki daha en başından. Hatta başlangıç çizgisinde bile takılıp düşme ihtimaliniz var. Bu tamamen normal. Neden? Neden kusurluluğu kucaklamanız için sizi cesaretlendirmeye çalışıyorum? Çünkü öncelikle, bir şeyi kusurlu yapmak sizi öldürmez. Öldürür zannediyoruz ve bu nedenle ilerleme sağlayamadığımızda bunu tren kazası ile bir tutuyoruz. “İşleri yoluna koyamadım, planlarım rayından çıktı.” Bir trenin rayından çıkması önemli ve ciddi bir kazadır. Çoğu durumda binlerce dolarlık hasar oluşur, durumu düzeltmek günler hatta haftalar alır ve en kötüsü de insanlar hayatlarını kaybedebilir. Peki hedefinizde bir günü atlayınca ne olur biliyor musunuz? Bunların hiçbiri! Kimse hayatını kaybetmez, işlerin yoluna girmesi için 400 bin dolar gerekmez ve düzeltilmesi dört hafta sürmez.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıBitir
- Sayfa Sayısı184
- YazarJon Acuff
- ISBN9786058276659
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviYan Pasaj Yayınevi / 2019
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kitap Yiyici ~ Stéphane Malandrin
Kitap Yiyici
Stéphane Malandrin
Adar Cardoso ve Faustino da Silva yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, yaramazlıklarıyla çarşıyı pazarı birbirine katan, şölenleri yağmalayan, uyuyan balıkçıların bıyıklarını kesen, arakçılıkta usta Lizbonlu...
- Kanlı Oda ~ Angela Carter
Kanlı Oda
Angela Carter
Halk hikâyelerinde ve masallarda karartılıp görmezden gelinen arzular, lanetlenmiş dişil enerji ve kadın cinselliği; Kanlı Oda’da Angela Carter’ın fantastik, gotik ve büyülü gerçekçi dokunuşlarıyla...
- Camdan Kalp ~ Robyn Dehart
Camdan Kalp
Robyn Dehart
Camdan Kalp Etrafındaki güzelliklere karşı -henüz kendi güzelliğinden habersiz- keskin bir sanatçı gözüne sahip Claudia, kendini babasına adamış bir evlat olarak onun seçtiği erkekle...