Haruki Murakami babasını hatırlıyor…
Sıradan bir anı, sahile beraber bırakılan bir kedi, Murakami’nin babasına dair anılarının kapısını aralıyor. Hayatı ve hayalleri savaşla bölünen babanın öyküsünü kurgulamak, ailenin ve ülkenin de geçmişine bakmak anlamına geliyor. Murakami, yetişkin hayatında uzak olduğu babasıyla vedalaşırken, onun hem kişisel tarihindeki yerini gösteriyor hem de hayatları savaşla bitmiş veya dağılmış bir nesle saygı duruşunda bulunuyor…
Bir Kediyi Terk Etmek, Murakami’nin bugüne kadarki en kişisel anlatısı….
Babamla ilgili hatıralarım. Babamla ilgili hatıralarımın sayısı hiç de az değil. Ne de olsa dünyaya geldiğim günden on sekiz yaşında evden ayrılmama dek, pek de ferah olmayan evimizin çatısı altında her gün baba oğul birlikte yaşadık. Babamla aramızda –muhtemelen dünyadaki çoğu baba ve oğul ilişkisinde olduğu gibi– eğlenceli olanlarla birlikte, pek hoş sayılmayacak şeyler de yaşandı. Öte yandan aklımda kalan en canlı anılar bu iki türden de değil, aksine son derece sıradan ve günlük olaylarla ilgili olanlar.
Bir keresinde şu olmuştu mesela: Şukugava’daki (Hyogo Eyaleti Nişinomiya şehri içinde bir semt) evimizde yaşadığımız zamanlardı. Sahile bir kedi bırakmaya gitmiştik. Yavru değildi, yetişkin bir dişi kediydi. O yetişkin kediyi neden evimizden attığımızı hatırlamıyorum. Üstelik hem bahçeli, müstakil bir evde oturuyorduk hem de kedi beslemek için yeterli yerimiz vardı. Evimize sığınan bu sokak kedisinin karnı büyümüştü ve bizimkiler muhtemelen doğacak yavruların bakımıyla uğraşamayacaklarını düşünmüşlerdi. Açıkçası hatırlamıyorum. Her halükârda o zamanlarda evden kedi atmak normal bir şeydi, sizi bunun için suçlamazlardı. Kedileri kısırlaştırmak henüz kimsenin aklına gelmemişti. İlkokul bir ya da ikinci sınıf öğrencisiydim sanırım, 1955 yılı civarı olmalı ya da biraz daha sonra. Evimizin yakınlarında ABD savaş uçakları tarafından bombalanmış bir bankanın kalıntıları, olduğu gibi duruyordu, savaşın hâlâ görünür tek tük yara izinden biri…
O yaz öğleden sonrası babamla sahile o dişi kediyi bırakmaya gittik. Babam bisikleti sürüyordu, ben arkasına oturmuş, içinde kedinin olduğu sepeti tutuyordum. Şukugava Nehri boyunca ilerledik, sahildeki Koroen Parkı’na vardık ve içinde kedi olan sepeti ağaçların altına bırakıp arkamıza bakmadan eve döndük. Evimizle sahil arası yaklaşık iki kilometre diye aklımda kalmış. Henüz oradaki deniz doldurulmamıştı, Koroen Parkı’nın bulunduğu sahil cıvıl cıvıldı. Denizi öylesine güzeldi ki yaz tatilinde arkadaşlarımla neredeyse her gün oraya yüzmeye gidiyorduk. O yıllarda ebeveynler, çocukların kafalarına estikçe denize yüzmeye gitmelerine karışmazlardı. Böylece hepimiz iyi birer yüzücü olmuştuk. Dahası Şukugava Nehri’nde çok balık vardı. Bir keresinde nehir ağzında harika bir yılanbalığı tutmuştum.
Neyse… Kediyi Koroen Parkı sahiline bırakıp ona sayonara1 dedikten sonra bisikletle eve döndük. Bisikleti bıraktık, “Kediye yazık tabii ama yapacak başka bir şey de yoktu” diye aramızda konuşuyorduk ki kapıyı açtığımızda az önce sahile bıraktığımız kedi “miyav” deyip kuyruğunu dikerek bizi sıcak bir şekilde karşıladı. Biz onu bıraktıktan sonra dönüp evi bulmuştu. Nasıl olup da yolu şaşırmadan eve ulaşabildiğine akıl sır erdirememiştim. Biz, bisikletle doğrudan eve gelmiştik. Babam da anlamamıştı. Bir süre ikimiz de öylece susup kaldık.
Babamın o günkü şaşkın yüz ifadesini bugün bile hatırlarım. O ifade önce yerini meraka, ardından da tamamen rahatlamaya bıraktı. O günden sonra o kediyi evimizde beslemeye devam ettik. Eve dönmeyi başarmıştı ve bu durumda onu atmak olmazdı; yine bizim kedimiz oldu.
Ben çocukken evimiz hiç kedisiz kalmazdı. O kedilerle uyum içinde, yakın bir şekilde yaşamıştık. Ve kediler her zaman benim en iyi arkadaşlarımdı. Kardeşim yoktu; en yakınlarım kediler ve kitaplar olmuştu. Verandada (o dönemki evlerde veranda olurdu) kedimle güneşlenmeyi pek severdim. İyi de madem kedilerle böylesine içli dışlıydık, neden o kediyi sahile götürüp bırakmak zorunda kalmıştık? Peki ben neden onu bırakmaya karşı çıkmamıştım? Bu sorular –o kedinin bizden önce eve dönmüş olmasıyla birlikte– bugün bile benim için büyük bir sır olmayı sürdürür.
…
İllüstrasyonlar: Gao Yan
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı
- Kitap AdıBir Kediyi Terk Etmek - Babam Hakkında
- Sayfa Sayısı104
- YazarHaruki Murakami
- ISBN9786258380453
- Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Son Voli – Serserilik Zor Zanaat ~ Vecdi Çıracıoğlu
Son Voli – Serserilik Zor Zanaat
Vecdi Çıracıoğlu
Deniz mutedil dalgalıya geçmişti; gök bulutsuz, fare tüyüydü. Başımı kaldırıp bakmadım ama öyleydi, mutlaka öyleydi. Çünkü denizin rengi de aynıydı. Bu mevsimde, bu aylarda,...
- Ömer’in Çocukluğu ~ Muallim Naci
Ömer’in Çocukluğu
Muallim Naci
Muallim Naci, nam-ı diğer Ömer, sekiz yaşına kadarki çocukluk hatıralarını pek sevimlice, neredeyse o yaşından anlatıyor. Babası, abisi, annesi, kedisi Fındık, Hoca Efendi, mahalledeki...
- Bir Borsa Spekülatörünün Anıları ~ Edwin Lefèvre
Bir Borsa Spekülatörünün Anıları
Edwin Lefèvre
“Şimdiye dek yazılmış en dikkate değer finans kitaplarından biri.” Jack D. Schwager “Yatırım üzerine yazılmış en eğlenceli kitap.” Seattle Times “İster yeni, ister deneyimli...