“Küçük insan”ı bir edebiyat kahramanına dönüştüren Gogol’ün iki önemli öyküsünü bir araya getiren bu derlemenin ilk öyküsü Bir Delinin Güncesi toplumsal adaletsizlik nedeniyle aklını yitiren ana karakter Aksenti İvanoviç Poprişçin’in günlüğüdür. Yavaş yavaş deliliğe sürüklenen ve sonunda İspanya kralı olduğunu fark edip gerçeklikten iyice koparak kendisini akıl hastanesinde bulan Peterburg’lu memur Poprişçin’in sanrılarıyla dolu öyküsünü anlatır.
Kısa öykü türünün en yetkin örneklerinden biri olan Fayton’da ise olaylar bir süvari alayı bölgeye taşınana kadar her şeyin sıkıcı, iç karartıcı ve sıkıcı olduğu B. kasabasında başlar. Alay kasabaya yerleştikten sonra bölge canlı, hareketli ve renkli bir hal alır; komşu toprak sahipleri subaylarla sosyalleşmek, çeşitli toplantı ve partilere katılmak için sık sık kasabaya gelirler. Fayton da bu gösteriş budalası topluluğun içinde başköşeyi alır.
İçindekiler
Bir Delinin Güncesi ………………………………………………….. 11
Fayton…………………………………………………………………….. 39
3 Ekim
Bugün sıra dışı bir olay oldu. Sabah epey geç kalktım, Mavra temizlediği çizmelerimi getirdiğinde ona saati sordum. Saatin çoktan onu geçtiğini duyunca hızla giyinmeye koyuldum. İtiraf edeyim, bölüm şefinin böyle surat ekşiteceğini önceden bilseydim daireye hiç gitmezdim. Epeydir bana, “Nedir bu kafa karışıklığın böyle, birader? Deli gibi etrafta koşuşturuyorsun, başlıkları küçük harfle yazıyorsun, tarih desen yok, numara desen yok; mevzuyu öyle bir karıştırıyorsun ki şeytan bile işin içinden çıkamaz,” deyip duruyor. Alçak herif! Müdürün odasında oturup ekselanslarının kalemlerinin ucunu sivrilttiğimden beni kıskanıyor olmalı. İşin özü, muhasebeciyi görme ve o çıfıttan avans alma umudum olmasaydı daireye gitmezdim. O ne anasının gözüdür, bir bilseniz! Hey Tanrım, avans vereceğine kıyamet kopsun razıdır. Yalvarsan da kendini paralasan da vermez, kır saçlı şeytan. Evinde aşçısından dayak yediğini dünya âlem biliyor. Bizim dairede hizmet etmenin ne faydası var anlayamıyorum. Hiçbir faydası yok. Valilikte, mahkeme ve defterdarlıkta durum tamamen bambaşka: Bir bakarsın, birisi bir köşeye sinmiş bir şeyler karalıyor. Üstünde çirkin, fraktan bozma bir kıyafet vardır, yüzüne tükürseniz yeridir; yalnız, kiraladığı yazlığı bir görseniz! Yaldızlı porselen fincan takımı hediye etmeye görün kendisine: “Doktora mı hediye getiriyorsun,” der, bunun yerine bir çift yarış atı ya da araba veyahut üç yüz rublelik bir kunduz kürkü vermenizi bekler. Görünüşte oldukça sessiz sakindir, pek de zarif konuşur: “Bıçağınızı lütfeder misiniz, kalemimin ucunu yontacağım.” Sonra bir bakarsınız bir dilekçe sahibini don gömlek kalana kadar soyup soğana çevirivermiş. Aslında dairemizin asaletine diyecek yoktur, her yer il idaresinin göremeyeceği kadar temizdir: Masalar maundur ve tüm şefler memurlarına “siz” diye hitap eder. İtiraf ediyorum, bu asalet olmasaydı, daireden uzun zaman önce ayrılırdım.
Yağmur yağdığı için eski paltomu giyip şemsiyemi aldım. Sokaklarda kimse yoktu, yalnız yağmurdan korunmak için elbiselerinin eteklerini başlarına geçirmiş kadınlar, şemsiyeli Rus satıcılar ve arabacılar gördüm. Asillerdense bizim şu memurlardan biri gözüme ilişti. Kavşakta gördüm onu. Görür görmez, “Aha! Hayır, dostum sen daireye falan gitmiyorsun, öndeki kızın peşine düşmüşsün, onun bacaklarına bakıyorsun,” dedim kendi kendime. Bizim bu memurlar ne cins yaratıklardır, bir bilseniz. Tanrı biliyor ya, hiçbir subaydan aşağı kalır yanları yoktur: Yanlarından şapkalı bir kadın geçmeyegörsün, hemen kancayı takarlar.
Bunları düşünürken bir arabanın, yanından geçtiğim mağazanın önüne yanaştığını gördüm. Hemen tanıdım, bizim müdürün arabasıydı bu. “Müdürün mağazada ne işi olur,” diye düşündüm, “kızı olsa gerek.” Duvara yaslandım. Uşak kapıyı açtı, kız adeta kuş gibi uçarak çıktı arabadan. Sağa sola bakışını, kaşının gözünün parlayışını bir görseniz… Tanrım, Tanrım! Bitirdi, mahvetti beni. Bu yağmurda ne diye dışarı çıkıyor ki? Kadınların çul çaput düşkünlüğü olmadığını hadi şimdi iddia edin bakalım. Müdürün kızı beni tanımadı, ben de bilerek kendimi olabildiğince gizlemeye çalıştım çünkü paltom epey lekeli, üstelik modası da geçti. Şimdilerde uzun yakalı paltolar moda ama benimkinin yakaları kısa, kumaşı da özelliğini yitirdi. Köpeği mağazanın kapısından içeri giremedi, dışarıda kaldı. Bu küçük köpeği biliyorum. Adı Meci. Bir dakika geçmemişti ki aniden ince bir sesin, “Merhaba, Meci!” dediğini duydum. Al işte! Kim söyledi bunu? Etrafıma bakındım, bir şemsiyenin altında biri yaşlı, diğeri genç iki kadının yürüdüğünü gördüm fakat onlar çoktan yanımdan geçip gitmişti, yakınımda yine, “Ayıp, Meci!” dendiğini duydum. O da ne! Meci’nin kadınların peşinden giden bir köpeği kokladığını gördüm. “Aha!” dedim kendi kendime, “Hadi ama, sarhoş muyum neyim? Çok içen biri de değilimdir ki.”
“Hayır Fidel, yanlış düşünüyorsun,” dediğini kendi gözlerimle gördüm Meci’nin. “Ben, hav! Hav! Ben, hav, hav, hav! Çok hastaydım.”
Ah, seni haylaz köpek! Bu köpeğin insan gibi konuştuğunu duyduğuma çok şaşırdığımı itiraf ediyorum. Fakat sonra etraflıca düşündüğümde şaşkınlığım geçti. Aslında dünyada buna benzer pek çok örnek vardı. İngiltere’de garip bir dilde iki kelime söyleyen bir balığın ortaya çıktığından bahsediliyor; biliminsanları üç yıldır ne dediğini çözmeye uğraşıyor ancak henüz bir şey keşfedemediler. Gazetelerde iki ineğin bir dükkâna girip bir funt1 çay istediğini de okumuştum. Fakat itiraf ediyorum, Meci, “Sana yazdım Fidel; Polkan mektubumu getirmemiş olmalı!” dediğinde daha çok şaşırdım. Maaşıma bahse girerim ki köpekti bunu söyleyen! Hayatımda köpek
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıBir Delinin Güncesi ve Fayton
- Sayfa Sayısı56
- YazarNikolay Vasilyeviç Gogol
- ISBN9789750764738
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Gezinti ~ Robert Walser
Gezinti
Robert Walser
İsviçreli yazar Robert Walser’in Gezinti’de yer alan öyküleri, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve İsviçre’de az sayıda basılan derlemelerde yer aldı. Elinizdeki kitap, Robert...
- Aşk Varmış, Aşk Yokmuş ~ Mine G. Kırıkkanat
Aşk Varmış, Aşk Yokmuş
Mine G. Kırıkkanat
Oval odadaki sarışın adam, elleriyle fermuarını okşadı. Sonra esmer kızın ellerini tutup fermuarına götürdü. Kızın yüreği hop etti. “Başkan’ım, müdahale gerekiyor,” dedi. Titreyen sesiyle:...
- Bagombo Enfiye Kutusu ~ Kurt Vonnegut
Bagombo Enfiye Kutusu
Kurt Vonnegut
İroninin Karanlık Tonlarıyla Boyanmış Bir Dünya! Psikoloji olmasaydı herkes aynı hataya düşmeye devam edecekti, birbirine kibar davranma hatasına. Bagombo Enfiye Kutusu, Vonnegut’un İkinci Dünya...