Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bilmezsiniz Ama Babalar da Ağlar
Bilmezsiniz Ama Babalar da Ağlar

Bilmezsiniz Ama Babalar da Ağlar

Sinan Yağmur

Bir babanın erdemi çocuklarının sevgisidir. Doğumumuzu heyecanla bekleyen, dünyaya gelişimizle birlikte büyük sorumluluklar yüklenen ve bu durumdan da hiçbir zaman şikâyetçi olmayan annelerimizin ve…

Bir babanın erdemi çocuklarının sevgisidir. Doğumumuzu heyecanla bekleyen, dünyaya gelişimizle birlikte büyük sorumluluklar yüklenen ve bu durumdan da hiçbir zaman şikâyetçi olmayan annelerimizin ve babalarımızın bizim için yaptığı tüm fedakârlıklarda tek istekleri; hiç şüphesiz, mutluluğumuz ve hayata karşı zaferlerimizdir.

Babalarımızın bizler için yaptığı fedakârlıklar anlatmakla bitmez, bu nedenle onları fırsat bulduğumuz her zaman ve her yerde kucaklamalıyız, Annemize, babamıza veya yakınlarımıza sevgimizi göstermek için onlara “özel günler”in gelmesini beklememeliyiz.

Babalarımızın üzerimizde hiç bitmeyen bir sevgisi ve sorumluluğu vardır; bizi saran, koruyan, kollayan… Çocukların gözünde balar bambaşkadır, bir efsanedir. Bunu hiç unutmamalıyız.

İçimizde sakladığımız, bazen de bastırdığımız duygularımızı zaman geçmeden göstermeliyiz. Gözlerinin içine bakıp, gülümseyerek, onların kıymetini, büyüklüğünü onlara hayattayken hissettirmeliyiz.

Sonuç olarak, sevdiklerimiz bizler için çok değerliler. Bizde sevgimizi onlara gösterelim, hadi bir adım atalım ve annemize babamıza sarılarak ellerini öpelim.

***

İÇİNDEKİLER

Önsöz     ….11
Giriş     ….15
Babalar Yüreklerini Gösteremez Yavrucuğum     ….21
Baba Olmayı Yeğlerim     ….23
Çocuk Kimliğinde Baba Modeli     ….25
Baba Figürü Vazgeçilmez     ….27
Baba Babalığını Yapmalı     ….30
“Babam ve Oğlum” Üzerine     ….31
Sözün Özü     ….33
Acıyı Ört Baba     ….35
Babam ve Ben     ….36
Sizin Hiç Babanız Öldü mü?     ….37
Bir Babanın Çocukları İçin Yapabilecekleri ve Yapamayacakları ..38
Bir Saatini Satın Alıyorum     ….40
Baba Olursam     ….42
Oğul Koşması     ….42
O Adam Benim Babam     ….43
Ah Babam Hatırlıyorum da!     ….50
Seni Seviyorum Baba     ….51
Özledim 53
Baba! Kabrinde Toprağınla Dertleştim    54
Baba     ….59
Baba Hasreti     ….60
Sen Babamdın     ….64
Babasız Kalmak     ….68
Teşekkürler Babacığım     ….69
Hayırsız Evlat     ….71
Babama Mektup İçin     ….74
Nasıl Yapardın Baba?     ….79
Denizden Dönecek Babam     ….80
Sen Beni Anlarsın Baba     ….83
Özlemin En Acı Hali     ….85
Babanın Çocuğuna Mirası     ….86
Erkekler Var mısınız Ağlamaya?     ….88
Sessiz Bir Çığlığım Beni Bul Baba!     ….90
Baba Seni Özledim     ….98
Bir İç Dökümü     ….101
Hakiki Baba     ….103
Babama     ….104
Babamın Ağladığı Gün     ….105
Ayaza Düşen Çığlık     ….106
Mutsuz Kızdan Merhum Babasına     ….107
Babacığım     ….109
Tek Vücut     ….110
Önemli Bir Adam     ….112
Öpücük Kutusu     ….112
Baba Yüreğinin Yankısı     ….113
Babam Gibi Baba     ….115
Baba Yüreği     ….116
Huzursuzluk Ocağından Tüten Dumanlar     ….117
Babasızlık     ….120
Ağlama Baba     ….121
Şehit Babam     ….122
Babam Usta Ben Kalfa     ….124
Oyun Başlıyor     ….125
Seni Kaybettik Baba     ….126
Küçük Şey Yoktur Aslında     ….127
Babamsın     ….132
Babamın Gözlerinin İçi     ….133
Babam Seyrediyor!     ….134
“Babamın Bitmeyen Parasının Sırrı”     ….137
Oğlum Osman’a     ….138
Adam Olmak     ….141
Kalbime babam kaçtı     ….142
Eğer     ….144
Baba Beni Affet     ….146
Babaları Anlamak     ….148
Canım Babama     ….149
Babacığım! Diye Haykırmak İstiyorum     ….151
O Gece Babamla Sirke Gidemedik Ama     ….151
Oğlum, Ben de Seni Seviyorum     ….153
Ben Babayım Oğlum     ….156
Babalar Günü Telefonu     ….157
Öğrenecek Çok Şey Var     ….163
Seni Ne Çok Özlemişim Baba     ….168
Bir Babanın Babasına Mektubu     ….169
Benim Babam Bir Kahramandı     ….171
Baba Nasihati     ….175
Asker oğuldan Uyansana Baba     ….176
Sözüm Söz     ….179
Sevgili Babacığıma     ….181
Benim İyi Babam     ….182
Babam     ….183
Babamın Gözyaşları     ….184
Babaların En Kralına     ….186
İslâmda Anne-Baba Hukuku     ….191
Baba Hakları     ….193
Allah’ın Kullarından İstekleri     ….193
Babaya Yapılacak İyilikler     ….194
Rahmete Erişmiş Atalar İçin Okunacak Dua     ….197
Ana Babaya Yapılan İyiliğin Faydaları     ….198
Ana Babaya Hizmet Edenden Allah Memnun Olur     ….199
Salatül-Valideyn (Ana-Baba Hakkı Namazı)     ….200
Baba Duası Kabul Olur     ….200
Baba Evladına Beddua Etmez     ….201
Çocuklar Arasında Eşitlik     ….203
Babanın Çocuğuna Karşı Görevleri     ….204
Babasına Lanet Edene Allah Lanet Eder     ….206
Ana ve Babasına Yetişip de Cennete Gidemeyen Kişi     ….206
Ana ve Babanın Duası     ….206
Babanın Dostuna İyilik Etmek     ….207
Müslüman, Babasını Adı ile Çağırmaz     ….207
Bir Baba Olarak Hz. Muhammed (s.a.v)     ….207
Oğlu İbrahim’i Ziyaret     ….210
Ağlayan Bir Çocuğun Sesi     ….210
Hoş Geldin Kızım     ….211
Anam Babamsınız     ….211
Küçük Adam Orada mı?     ….212
Onlara Merhamet Ediyorum     ….212
Benim Çiçeklerim     ….212
Ne Güzel Süvariler     ….213
Baba Sözleri, Özdeyişler     ….214
Kaynakça     ….221

Önsöz

“Hayatta ben en çok babamı sevdim.” diyor Can Yücel. Hiçbirimiz hayatta en çok babamızı sevemedik. Daha doğrusu babamıza duymamız gereken sevginin önüne daima başka sevgiler geçti. Erteledik sevgimizi, birer yetişkin olduğumuzda da utandık babaya sevgimizi söylemeye. Babamızı çok sevmiş olabiliriz ancak babamız hayatta iken değil. Ya babamızı kaybedince onun yokluğunun acısı bize öğretti baba sevgisini ya da biz baba olunca arıladık baba yüreğinin ne demek olduğunu. Kızlar el ocağına gidince anladı baba ocağının kadrini, baba kucağının sıcaklığını. Babalar pek anlaşılmadı yavrularınca, ya da nedendir bilinmez daima yanlış anlaşıldı. Gelenek, babalara bebeklerini kucağa alıp koklaya koklaya öpmesini, sevmesini yasakladı, kınadı. Bizler uyurken bir hırsız gibi sokulup öpebildiler ancak. Ağlamaları yasaktı babaların. Duyguları sindirilmiş ya da doğuştan yürekleri dondurulmuştu. Suskun bir teslimiyete mahkum edilmişlerdi adeta. Yitik hazinelerimizdi onlar.

“Ağlama bu günler gelir de geçer babam
Ağlama bu dertler elbet biter babam
Ocaksız köylerimde dumanlar biter
Ben yandım sen yanma Allah aşkına babam.”

Kimi anneler için babalar, “Akşam baban gelsin yaramazlığını söyleyeceğim” diye çocukları korkutmaya yarayan varlıklardı, ya da akşama kadar çalışıp bir şekilde eve eli dolu gelmeye yarayan işgüzar adamlardı. Kimi anneler de babalarımızı olduğu gibi görebilmemizi engelleyen perdelerdi.

İster “baba”, ister “babacığım”, isterseniz “peder” deyin veya ne derseniz deyin herkesin bir babası vardır. Eskiden baba imajını tarif etmek kolaydı. Evin ekmeğini kazanan, disiplini sağlayan otoriter güç, ailenin sembolik reisi, güvenliği sağlayan hayat sigortamız, erkek ebeveynimiz olarak tanımlanırdı. Annelerimiz, babamızı bazen bir ceza yargıcı, bazen başımızdaki bir gardiyan bazen de evdeki huzursuzluğun müsebbibi olarak tanıtırlardı. Genellikle günün çoğunu iş denilen esrarengiz yerde geçiren baba, akşamları da yine işini düşünürdü. Çocukluğun körpe duygularıyla babamız ile ilgili ürkek, kapalı bir kutuyu merak etmek gibi yaklaşımlarda bulunurduk. Üstüne üstlük biz de baba olunca böyle mi olacağız diye tedirginleşirdik. Toplumsal değerler -ne adınadır bilinmez- babalar ile evlatlar arasındaki duygusal bağlar arasına duvar örmüştü, yetişmekte olan çocuklar da aradıkları sevgiyi annelerinde bulmaya çalışırlardı. Annelerine her şeylerini söyleyip paylaşırlardı da iş babalara gelince ürkek bir ceylan gibi suskun kalırlardı. Cep harçlığını dahi babalardan isteyemeyip araya şefaatçi olarak anneler ortaya sürülürdü. Tabii ki babalarda her şeyi en son duymak gibi bir talihsizliği yaşarlardı isteseler de istemeseler de.

Babalar, buzdolabının içindeki lambalar gibidir; buzdolabının kapağını açmadıkça içerisini görmemizi sağlayan lambanın varlığının farkına varamayız. İç dünyalarını olduğu gibi görmekte acemilik çektiğimiz babalarımızı nedense peşin hükümlerle, ön yargılarla anlamaya çalışırız. Gün olur yargısız infaza tabi tutarız babayı. Tarih, ortalıklarda olduğu vakit problemli, beceriksiz, ayak bağı, keyfe keder katan, ihmal edilmeye, görmemezliğe gelinmesi gereken, gömleklerinin yakası kirli, ceketinin yakasına kepekler dökülmüş veya ağzı nikotin kokan gibi korkunç özelliklerin üstüne yıkıldığı şamar oğlanı olarak takdim etmiş babaları.

Tarih bizi babadan korkutmuştur. Gelenek korku duvarları çekmiştir aramıza. Yanıbaşımızdaki babayla aramıza uçuk uzaklıklar koymuştur töreler. Kaşları çatık, aşırı ciddi, işinden başka bir şeyi düşünmeyen, çocuklarının eğitimi ile ilgisiz, onlarla vakit geçirmeyen, oyun oynamayan, sert, kavgacı, tahakküm sahibi bir baba imajı tasvir eden yanlış anlayışları, dinimizin öğretileri doğrultusunda silmek mümkündür.

Yüce İslâm dininin babalara verdiği kutsal değeri babaların elinden alan yozlaşmış kültürler, neslin mayasını şekillendiren baba bilincini koflaştırmaya çalışmıştır. Babaya gereken muhabbet ve hürmeti “geri kafalılık” olarak niteleyen ve maneviyatımızı dinamitleyen yoz kültüre karşı “baba” imajının ayet ve hadis ışığında, milli değerler anlayışında yeniden diriltmeye mecburuz. Sokakta çocuklarla oyun oynayan, oyunları bozulmasın diye namazını uzun tutan, namaz kılarken sırtına çıkan çocuklara ses çıkartmayan, bacaklarının arasını açıp çocukların hareketlerini kısıtlamayan, ağlayan çocuğun sesine dayanamayıp namazını acilen bitiren ve çocuğun derdini soran bir peygamberin örnekliğindeki baba imajını evrenin her bölgesindeki yetim yüreklere yansıtmak misyonumuz olmalıdır. Nasıl bir baba sorusunun cevabı. Hz. Muhammed (s.a.v) gibi bir baba ….

Tarih vefasızlık etmiş babalara, gelenek hakkını yemiş babaların. Edebiyatımız bile nankör davranmış babalara. Babalar ile ilgili çalışmaların neredeyse yok denecek kadar az olması, babalarımızın iç dünyalarına yabancı kaldığımızın veya pek itibar göstermeyişimizin acı gerçeğidir. Hangi konuda araştırma yaparsanız yapın yüzlerce kaynağa rastlarsınız. Ancak iki yıl boyunca yaptığım araştırma sonucunda babalar ile ilgili kaynakların kısır olduğunu gözlemledim. Mesela anneler ile ilgili binlerce şiir yazılmış, yüzlerce kitap kaleme alınmış. Annelerimiz kadar babalarımız da bizim cennet sertifikası olarak görebileceğimiz bir önemdedir. Anneler ile ilgili “Benim Annem Bir Melek” kitabımı beğeni ile okuduğunu söyleyen bir okurumun “Neden biz babaları da yazmıyorsunuz?” sözü babaları ihmal eden edebiyatımızın hatasını telafi için babalara karşı bir vefa borcunu ödeyebilmek ve varlıkları hayatta iken layıkıyla takdir edilemeyen, ancak öldüklerinde kıymetlerini idrak edebildiğimiz gönül sarayımızın tahtsız sultanlarını, iç dünyalarındaki mevsimleriyle tanıtabilmek amacı bu eserin doğuşunu zorunlu kıldı….

Giriş

“Özüm babam, gözüm babam seni nasıl döksem kalemin ucundan ruhum titriyorken bir mum alevinde. Ne vakit senli uykulara yatsam düşüm sen, gelir o mağrur yüzün uyanırım, tepeden tırnağa koyu bir hüzün.”

Büyük hayatları vardı babalarımızın, büyük!

Gölgeleri dağ gibiydi, sesleri ırmak. Öfkeleri büyük, sessizlikleri uçurum, sevinçleri mülayim. Kendilerine ait olmayan bir hayatları vardı. Hesabı kitabı tutulmamış hayatlardı. Var, şimdi de var böyle hayatlar. Babası yaşıyor kimimizin uzakta. O uzun gölgesiyle, o bulutlara değen başıyla, biraz yorgun. Başka bir çağa bakar gibi geriden, biraz mahzun ve yenik, yaşıyorlar.

Kapılardan sığmayan adamlardı… Dağ gibi gece ve gündüz, ayakta. Sanki bin yıldır yaşıyor, bin yıldır baba. Nasıl bir hayattı bu, hiç düşünmezdik. Babalık böyle bir şey olmalıydı. Böyle yaşardı babalar. Çok düşünür, az konuşur, belki hiç gülmezlerdi. Akıllarından ne geçer, içlerinde neler kaynar, hangi hayallerin ardından giderler? Bilmezdik.

Çalışırlardı bilinmez bir amaç için, ölesiye çalışırlardı. Şikâyet, yazıklanma, yılgınlık olmazdı hallerinde. Bu gücü nereden bulurlardı? Hiç mi yorulmazlardı, hiç mi üzüldükleri, umutsuzluğa düştükleri olmazdı? Boş verdikleri, yenilgiyi kabullendikleri, çekip gitmek istedikleri… Sahi gidecek bir yerleri var mıydı, isteseler nereye giderlerdi? Bin yıldır kök saldıkları topraktan, o evlerden, o bahçelerden, o insanlardan kopmaları mümkün müydü? Değildi… Oraların rükünleriydi onlar. O yolun kıyısındaki çınar, o asırlık çeşme, o mezarlık, kara selviler, her gün doğup batan güneş…

Eklendi: Yayım tarihi

“Bilmezsiniz Ama Babalar da Ağlar” için bir yanıt

  1. bu kitap bir harika kitabı okuyunca hayalimdeki babamı düşündüm hayalimdeki babayı yaşadım gerçekte olmayan babayı ..keşke benimde çalışan geceleri eve yorgun gelen bir babam olsa sevgi ve saygı kavramlarını hep bilse umudunu yitirmese evlatlarına karşı ..keşke sevse biraz sevgi gösterse çoçuklarınaaa ..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Aile Anne-Baba
  • Kitap AdıBilmezsiniz Ama Babalar da Ağlar
  • Sayfa Sayısı224
  • Yazar Sinan Yağmur
  • ISBN9786051130460
  • Boyutlar, Kapak13,5x21,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviKARATAY AKADEMİ YAYINLARI / 2011

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Aşkın Gözyaşları III / Kimya Hatun ~ Sinan YağmurAşkın Gözyaşları III / Kimya Hatun

    Aşkın Gözyaşları III / Kimya Hatun

    Sinan Yağmur

    “Şems! Ey seyyarelerin en tekinsizi! Çarpacak bir beni mi buldun? İyi ki beni buldun. Hoş âmedî! Hoş âmedî! Seni arıyordum Şems! Ama dağıla dağıla....

  2. Aşkın 7 Hali – Bişnev! ~ Sinan YağmurAşkın 7 Hali – Bişnev!

    Aşkın 7 Hali – Bişnev!

    Sinan Yağmur

    Aşkın Gözyaşları Serisiyle Milyonlarca Okura Ulaşan Sinan Yağmur’dan İlk Defa Günümüzde Geçen Bir Hikayeyle Yaralı Yüreklere Tasavvuf Terapisi Niteliğinde Bir Aşk Romanı! Aşkın 7...

  3. Aşkın Gözyaşları- II / Hz. Mevlana ~ Sinan YağmurAşkın Gözyaşları- II / Hz. Mevlana

    Aşkın Gözyaşları- II / Hz. Mevlana

    Sinan Yağmur

    En mahrem bir gecenin, en matemli anında akıyordu gözyaşları. Sırların habercileri, hızına yetişemiyordu gözyaşlarının. Çok konuştuk, biraz da susalım. Susalım ve ağlaşalım. Aşkın Gözyaşları...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur