Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bilimin Bilimi ve Düşünümsellik
Bilimin Bilimi ve Düşünümsellik

Bilimin Bilimi ve Düşünümsellik

Pierre Bourdieu

Nesnem olarak aldığım dünyanın içinde olduğumu ve onun tarafından içerildiğimi biliyorum. Bir bilim insanı olarak, toplumsal dünyadaki hakikat mücadelelerinde ne yaptığımı bilmeden, bu mücadelelerde…

Nesnem olarak aldığım dünyanın içinde olduğumu ve onun tarafından içerildiğimi biliyorum. Bir bilim insanı olarak, toplumsal dünyadaki hakikat mücadelelerinde ne yaptığımı bilmeden, bu mücadelelerde yer aldığımı bilmeden bir pozisyon alamam; tek hakikat, hakikatin hem akademik dünyada hem de bu akademik dünyanın nesnesi olarak toplumsal dünyadabir mücadele nesnesi olduğudur. Tam da bundan ötürü bilimi tarihsel ve sosyolojik bir analize tabi tutmak bana hiç olmadığı kadar gerekli gözüktü.

Amaçlarımdan biri, bilimsel bilgiyi ortadan kaldırmak ya da itibarsızlaştırmak için değil, aksine onu daha güçlü bir kontrole tabi tutmak ve güçlendirmek için bilginin öznesine karşı yönlendirilebilecek bilgi araçlarını sağlamaktır. Diğer bilimlere toplumsal temelleri sorusunu yönelten sosyoloji bu sorgulamadan kendisini muaf tutamaz. Toplumsal dünyaya, ifşa eden, maskeyi düşüren, gizli olanı açığa çıkaran bir bakış atan sosyoloji kendisine de aynı şekilde bakmaktan kaçınamaz. Buradaki amaç, sosyolojiyi yok etmek değil, aksine ona hizmet etmek, daha iyi bir sosyoloji yapmak için sosyolojinin sosyolojisinden istifade etmektir.

İÇİNDEKİLER
Önsöz…………………………………………………………………… 7
Giriş …………………………………………………………………… 11
Birinci Bölüm
Tartışmanın Mevcut Durumu……………………………….. 17
1. Büyülü Bir Bakış …………………………………………… 26
2. Normal Bilim ve Bilimsel Devrimler ………………… 35
3. “Güçlü” Program ………………………………………….. 41
4. Herkesçe Bilinen İyi Saklanılmış Bir Sır……………. 46
İkinci Bölüm
Kendine Has Bir Dünya……………………………………….. 65
1. Bilim İnsanının “Zanaatı” ………………………………. 74
2. Özerklik ve Giriş Hakkı………………………………….. 86
3. Bilimsel Sermaye: Biçimleri ve Dağılımı…………. 103
4. Kurallı Bir Mücadele……………………………………. 115
5. Tarih ve Hakikat…………………………………………. 131
Üçüncü Bölüm
Neden Sosyal Bilimler Kendisini
Nesne Olarak Almalıdır …………………………………….. 153
1. Nesneleştirmenin Öznesini Nesneleştirmek…….. 159
2. Bir Otoanaliz İçin Taslak………………………………. 168
Sonuç……………………………………………………………….. 203
Kaynakça…………………………………………………………… 205

ÖNSÖZ 

Collège de France’daki son dersimin konusu olarak neden bilimi seçtim? Ve tüm noksanlarına ve sınırlılıklarına rağmen neden bu dersi yayımlamaya karar verdim? Soru retorik bir soru değil ve her hâlükârda bana retorik bir cevabı kaldırmayacak derece ciddi görünmekte. Gerçekten de bilim evreninin bugün korkunç bir gerileme tehdidi altında olduğu kanaatindeyim. Bilimin, bir yandan dini, siyasi veya hatta iktisadi iktidarlar karşısında, diğer yandan da, kısmi de olsa, bağımsızlığının asgari koşullarını sağlayan devlet bürokrasisi karşısında azar azar kazandığı tüm özerklik bugün çok zayıflamıştır. Bu özerklik güçlendikçe zamanında tesis edilmiş olan toplumsal mekanizmalar (örneğin [bilim alanındaki] denkler arasındaki rekabet mantığı) bugün, dışarıdan dayatılan amaçların hizmetine koşulma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik çıkarlar ve medyatik ayartmalar, bilime ve özellikle de sosyal bilime güvenin altını oyacak şekilde, bilim alanı dışından gelen eleştirilerle ve son görünümü bazı “post-modern” çılgınlıklar olan karalamalarla bir araya gelme riskini taşımaktadır. Kısacası bilim tehlike altındadır ve tam da bu sebeple tehlikeli olmaya başlamıştır. 

Her şey, ekonominin baskısının, tıp, bioteknoloji (özellikle de tarım alanında) ve daha genel olarak da genetik gibi -askeri araştırmalardan bahsetmeksizin bile-, araştırma çıktılarının fevkalade kârlı olduğu alanlarda ağırlığını her geçen gün daha fazla hissettirdiğini düşündürtmektedir. Böylelikle, çok sayıda araştırmacı ya da araştırma ekibi, ticari açıdan yüksek düzeyde kârlı ürünlerin tekelini patentler üzerinde ellerinde bulundurma hedefi güden büyük sanayi şirketlerinin kontrolü altına girmiş ve üniversite laboratuvarlarında yürütülen temel bilim araştırmaları ve uygulamalı araştırmalar arasındaki hâlihazırda uzun dönemden beri belirsiz olan sınır azar azar silinmeye yüz tutmuştur. Araştırmalarının kendi mantığından başka bir gündem, program tanımayan, ancak çalışmaları için gerekli fonları sağlamak için “ticari” taleplere de asgari düzeyde taviz vermeyi becerebilen menfaatsiz araştırmacılar1 , alan içi tanınmışlıklarına rağmen, kârın önceliği ilkesine riayet eden talepleri karşılamaya çalışan neredeyse sanayi tipte çalışma ekipleri lehine, en azından bazı alanlarda, yavaş yavaş dışlanma ve yalnızlaştırılma riskiyle karşı karşıyadır. Büyük sanayi ve araştırma arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması ve birbirinin içine girmesi bugün öyle bir hâl almıştır ki araştırmacılar ve ticari çıkarlar arasındaki çatışmalara dair yeni şeyler öğrenmediğimiz bir gün bile geçmemektedir (örneğin, AIDS hastalığının temelindeki HIV virüsüne karşı bağışıklığı güçlendirmeye yönelik bir aşı geliştirmeye çalışan Kaliforniyalı bir şirketin, geçen yılın sonlarında doğru, bu aşının etkisiz olduğunu gösteren bir bilimsel makalenin yayımlanmasını engellemeye çalışması gibi). Böylelikle, örneğin fizik alanında başka zamanlarda görülebildiği üzere, bilim anlayışı en pürüzsüz, katıksız araştırmacıları, çalışmalarının iktisadi, siyasal ve toplumsal kullanımlarını göz ardı etmeye götüren [alan içi] rekabet mantığının, araştırma alanının tamamını adım adım dışa bağımlılık [heteronomi] yönünde sürükleyecek şekilde, kâh zorunlu kâh gönüllü bir tabiiyetle şirketlerin çıkar mantığına eklemlenmesinden endişe duyabiliriz.

Sosyal bilimlere gelecek olursak, doğrudan faydalı yani derhal pazarlanabilir ürünler sunabilecek bir durumda olmamaları sebebiyle, yukarıda bahsi geçen türden taleplere daha az maruz kaldıkları düşünülebilir. Aslına bakılırsa, sosyal bilimciler ve özellikle de sosyologlar büyük bir ilgiye mazhardırlar, kâh maddi ve sembolik açıdan getirisi çok yüksek şekilde, özellikle egemen görüşe hizmet etmeyi kabullenmiş olanlar için (bu, bilimsel yetersizliğin sonucu bir ihmal veya savsaklama neticesinde olsa dahi), kâh kötücül hatta bazen yıkıcı şekilde, sadece mesleklerini yaparak toplumsal dünyanın hakikati üzerindeki örtüyü biraz da olsa çekenler için. 

Tam da bundan ötürü, bilimi tarihsel ve sosyolojik bir analize tabi tutmak bana hiç olmadığı kadar gerekli gözüktü; ancak bilimsel bilgiyi tarihsel koşullarına, yani verili tarihsel bağlamlarına gönderme yaparak, indirgeyerek onu göreceleştirmeyi hiçbir şekilde hedeflemeyen, tam tersine, bilim icracılarının, bilimsel pratiği yönlendiren toplumsal mekanizmaları daha iyi anlamalarına ve böylelikle, eski Kartezyen amaç doğrultusunda, sadece “doğanın” değil, aynı zamanda -ve bu kuşkusuz hiç de daha kolay değil- doğanın bilgisinin üretildiği toplumsal dünyanın da “efendisi ve sahibi” olmalarına imkân vermeyi amaçlayan bir analiz. 

Bu dersin yazılı halinin, sözlü sunumuna olabildiğince yakın kalmasını istedim. Bu nedenle, ders vermenin kendisinden kaynaklı kısıtlarla ilişkili tekrar ya da özetleri (tıpkı başlıklara bölme gibi) ve sözlü sunumda kuşkusuz bir mantığı olan ancak yeniden okumada bana pek gerekli gelmeyen ya da yersiz gözüken bazı kısımları transkripsiyondan çıkartırken dahi, yarı-doğaçlamanın en belirgin yönlerinden birini, yani konuşmanın ana konusundan az çok uzaklaşan ara sözleri, onları köşeli parantez içinde daha ufak harflerle belirterek yazılı metinde de vermeye çalıştım. Sözlü sunumda ya da yazılı metinde müracaat ettiğim kitap ve makalelerin referanslarını ise kitabın sonunda yer alan kaynakçaya gönderme yapacak şekilde metin içinde verdim.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur