Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Beynimdeki Yangın
Beynimdeki Yangın

Beynimdeki Yangın

Susannah Cahalan

Dünyada nadir görülen ve tanı koymanın çok zor olduğu bir hastalıkla savaşan gazeteci Susannah Cahalan, Beynimdeki Yangında kendi öyküsünü kaleme alıyor. Delirmenin ve unutmanın…

beynimdeki-yangin-susannah-cahalan-yabanci-yayinlariDünyada nadir görülen ve tanı koymanın çok zor olduğu bir hastalıkla savaşan gazeteci Susannah Cahalan, Beynimdeki Yangında kendi öyküsünü kaleme alıyor. Delirmenin ve unutmanın yaşamında boşluklar oluşturduğu Cahalan, bu boşluğu doldurmak için okurlarla birlikte geçmişinin peşine düşüyor.

“Başlangıçta yalnızca karanlık ve sessizlik vardı.Gözlerim açık mı? Merhaba? Ağzımı mı oynatıyorum ya da bu soruyu yöneltecek biri mi var, emin olamıyorum. Hiçbir şey göremeyeceğim kadar karanlık. Gözlerimi kırpıyorum, bir kez daha kırpıyorum ve bir kez daha. Karın boşluğumda kötü bir şey olacağına dair bir his var. Biliyorum.”

***

İÇİNDEKİLER

Yazarın Notu…11

Önsöz…13

KISIM I: DELİ

1.Bölüm Tahtakurusu ve Depresyon…17

2 Bölüm Siyah Dantel Sutyenli Kız…27

3.Bölüm Carota…33

4.Bölüm Şampiyon…43

5.Bölüm Ryan Adams’tan Cold Roses…49

6.Bölüm Röportaj…53

7.Bölüm Yine Düştük Yollara…59

8.Bölüm Bedenin Dışında…71

9.Bölüm Delilifiin Dokunuşu…75

10.Bölüm Mikst Epizotlar…85

II.Bölüm Keppra…89

12.Bölüm Katakulli…97

13.Bölüm Buda…103

14.Bölüm Muayene ve Nöbet…111

KISIM II: SAAT

15.Bölüm Capgras Sendromu…117

16.Bölüm Postiktal Ölke…125

17.Bölüm Çoklu Kişilik Bozukluğu…129

18.Bölüm Sıcak Gelişme…133

19.Bölüm İri Adam…139

20.Bölüm Doğrunun Eğimi…143

21.Bölüm ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş…149

22.Bölüm Güzel Bir Karmaşa…157

23.BOlüm Dr. Najjar…167

24.Bölüm IVIG…171

25.Bölüm Mavi Şeytan Krizleri…177

26.Bölüm Saat…185

27.Bölüm Beyin Biyopsisi…195

28.Bölüm Karanlığın Boksörü…205

29.Bölüm Dalmau Hastalığı…209

30.Bölüm Işgın…217

31.Bölüm Büyük An…223

32.Bölüm Yüzde 90…229

33.Bölüm Yuvaya Dönüş…235

34.Bölüm Californis Dreamin’…239

KISIM III: KAYIP ZAMANIN İZİNDE

35.Bölüm Kayıt…245

36.Bölüm Oyuncak Hayvanlar…247

37.Bölüm Vahşi Duygular…253

38.Bölüm Arkadaşlar…259

39.Bölüm Normal Sınırlar İçinde…265

40.Bölüm Umbrella…271

41.Bölüm Kronoloji…275

42.Bölüm SmuzJesl…281

43.Bölüm NOMA…287

44.Bölüm Kısmi Dönüş…291

45.Bölüm Gazeteciliğin Abecesi…297

46.Bölüm Vaka Konferansı…303

47.Bölüm Şeytan…307

48.Bölüm Suçluluk Duygusu…317

49.Bölüm Taşralı Delikanlı Başardı…327

50.Bölüm Çok Mutlu…329

51.Bölüm Kaçış Riski…335

52.Bölüm Bayan X…341

53.Bölüm Morlu Kadın…345

Notlar…349

Teşekkürler…367

YAZARIN NOTU

Unutmanın varlığı asla kanıtlanmamıştır Tek bildiğimiz, bazı şeylerin istediğimiz zaman aklımıza gelmediğidir.
-Friedrich Nietzsche

Hastalığımın doğasının beynimde neden olduğu etkiden dolayı, bu öykünün geçtiği aylarda gerçekleşen gerçek olayların yalnızca bir anlık çağrışımlarını ve kısa ama canlı sanrıları anımsıyorum. O dönemin çok büyük bir çoğun­luğu karanlıkta ya da değişken bir bulanıklıkta. Fiziksel olarak o zamanlan anımsama yetisine sahip olamadığım­dan bu kitap neyin kaybolduğunu kavramam açısından bir egzersiz oldu. Bir gazeteci olarak öğrendiğim beceriler­le kayıp giden bu geçmişi yeniden yaratmak için elimdeki verileri değerlendirdim; doktorlar, hemşireler, arkadaşlar ve ailemle yaptığım yüzlerce görüşme, binlerce sayfalık tıbbi kayıt, babamın bu döneme ait günlüğü, boşanan an­nemle babamın birbiriyle iletişim kurmak için kullandığı hastane defteri, hastanede yattığım süre boyunca hastane kameraları tarafından çekilen video kayıtlan, anımsananlar, muayeneler ve izlenimlerden oluşan defterler. Kimi adlan ve tanımlanan özellikleri değiştirdim, ama öyle yap- masaydım bu, tamamen kurgusal olmaktan uzak, anı ve röportaj karışımı bir çalışma olacaktı.

Yine de güvenilmez bir kaynak olduğumu kabul etmeye hazırım. Ne kadar araştırma yapmış olursam olayım, beni bir birey olarak tanımlayabilecek bir bilince sahip değil­dim o zamanlar. Ayrıca taraflıyım da. Bu benim yaşamım; öykünün çekirdeğinde her şeyi misli misli karmaşık hale getiren gazeteciliğin o eski sorunu yatıyor. Kuşkusuz yan­lış anladığım şeyler, asla çözemeyeceğim gizemler, unutul­muş ve yazılmamış birçok an var. O halde geriye kalan bir gazetecinin benliğin en derin kısmına, yani kişilik, bellek ve kimliğe yönelik araştırması, kalan parçalan bir araya getirme ve anlama çabasıdır.

ÖNSÖZ

Başlangıçta yalnızca karanlık ve sessizlik var.

“Gözlerim açık mı? Merhaba?”

Ağzımı mı oynatıyorum ya da bu soruyu yöneltecek biri mi var, emin olamıyorum. Hiçbir şey göremeyeceğim kadar karanlık. Gözlerimi kırpıyorum, bir kez daha kırpıyorum ve bir kez daha. Karın boşluğumda kötü bir şey olacağına dair bir his var. Biliyorum. Düşünenlerimin dile gelmesi yeni yürümeye başlayan bir bebeğin ille adımları gibi yavaş ve ürkek. Kelimesi kelimesine somlar ortaya çıkıyor: Nerede­yim? Kafaderim niye kaşınıyor? Herkes nerede? Ardından başlangıçta bir iğne deliği gibi olan ve çapı gitgide genişleyen etrafımdaki dünya yavaş yavaş görünür oluyor. Nesneler ka­ranlıktan çıkıp odağında netleşiyor. Bir an sonra onları ayırt ediyorum: Televizyon, perde, yatak.

Hemen oradan çıkmam gerektiğini anlıyorum, ileri atı­lıyorum, ama bir şey beni geri çekiyor. Parmaklarımla be­limin üst kısmında beni yatağa, sanki şey gibi, neydi o keli­me, sanki deli gömleği gibi bağlayan bir yelek olduğunu fark ediyorum. Yelek yanlardaki iki soğuk, metal kelepçeye bağlı. Kelepçeleri tutup kendimi yukarı çekiyorum ama kayışlar yine yalnızca birkaç santimetre esneyerek göğsümü acıtıyor. Sağımda sokağa bakan kapalı bir pencere var. Arabalar, sarı arabalar. Taksiler New Yorh’tayım. Evim.

Ama hissettiğim rahatlık sona ermeden önce onu gördüm. Morlu kadın. Morlu kadın dik dik bana bakıyor.

“imdat!” diye bağırıyorum. Sanki bir şey söylememişim gibi ifadesi hiç değişmiyor. Yeniden kayışları zorluyorum.

Tanıdık bir Jamaika aksanıyla, “Bunu yapmaya devam etme,” diye mırıldanıyor.

“Sybil?” Ama bu olamaz- Sybil, çocukken bakıcım olan kadın. Onu çocukluğumdan beri görmedim. Hayatıma yeni­den girmek için neden bu günü seçsin ki? “Sybil? Ben nere­deyim?”

Hastanede. Safcinlejsen iyi olur.” Bu Sybil değil.

“Acıtıyor.”

Morlu kadın daha da yaklaşıyor, kayışlardan kurtarmak için üzerime eğildiğinde göğsü yüzüme sürtünüyor; önce sağ, sonra da sol tarafa doğru hareket ediyor Kollarımın serbest kalmasıyla içgüdüsel olarak kafamı kaşımak için sağ kolumu kaldırıyorum. Ama saç ve kafaderim yerine pamuklu bir baş­lık buluyorum. Başlığı çıkarıp atıyorum, aniden sinirlenerek her iki elimi kafamı daha iyi incelemek için yukarı kaldırıyo­rum. Ellerimle sıra sıra olan plastik kablolar dokunuyorum. Kafaderimi acıtan bir tanesini çekip göz hizama getiriyorum; pembe. Bileğimde turuncu, plastik bir bileklik var. Sözcüklere odaklanamayınca gözlerimi kısıyorum; birkaç saniye sonra büyük harfler netleşiyor: KAÇIŞ RİSKİ.

KISIM I
DELİ

Kafamın içinde tuhaf kanat sesleri duyuyordum.
-Virginia Woolf, Bir Yazarın Güncesi

Bölüm 1

Tahtakurusu ve Depresyon

Belki de her şey bir böcek ısırığıyla başladı, var olmayan bir tahtakurusunun ısırığıyla.

Bir sabah uyandığımda sol kolumdaki mora çalan mavi ana damarın üzerinde iki kırmızı noktacık gördüm. 2009 yılının başlarıydı; New York’u tahtakurusu korkusu sar­mıştı: İşyerlerini, mağazaları, sinema salonlarını ve park­lardaki bankları kuşatmışlardı. Yapı gereği evhamlı biri ol­masam da iki gece boyu düşlerimde parmak büyüklüğün­de tahtakuruları gördüm. Daireyi didik didik aradıktan sonra ne bir böcek ne de varlığına dair bir kanıt bulamama rağmen yine de yerinde bir endişe sayılabilirdi. Şu iki ısı­rık dışında. Hatta dairemi kontrol etmesi için bir böcek imha uzmanı çağırdım. Bitkin görünümlü Ispanyol adam tüm mekânı taradı, yatağı kaldırıp daha önce temizlemeyi aklımın ucundan geçirmediğim yerlere cep feneriyle ışık tuttu. Ve stüdyo dairemin tamamen böceksiz olduğunu bildirdi. Bu bana pek olası görünmedi, bu yüzden ilaçlama yapmak üzere yeni bir randevu vermesini istedim. Adam iyi niyetiyle hayali olduğunu düşündüğü bir istilaya karşı savaşmak için astronomik bir ücret ödemeden önce, bek­lemem konusunda ısrar etti. Ama baskı yapıp onu daire­min, yatağımın, bedenimin böcekler tarafından kuşatılmış olduğuna ikna ettim. Tekrar gelip ilaçlama yapmayı kabul etti.

Ne kadar endişeli olsam da gitgide artan endişemi iş ar­kadaşlarımdan saklamaya çalıştım. Haliyle kimse tahtaku­rusu sorunu olan biriyle ilişkisi olsun istemez. O yüzden ertesi gün işyerinde New York Post’vn haber bürosundan olabildiğince kayıtsız geçip kendi bölmeme ilerledim. İsı­rıkları saklamak konusunda dikkatliydim ve her zamanki gibi normal görünmeye çalışıyordum. Gerçi “normal” söz­cüğü Post’ta pek bir şey ifade etmiyordu.

Yeni olana yönelik herkesin bildiği saplantısına kar­şın Post neredeyse ulusun kendisi kadar eskidir. Alexander Hamilton tarafından 1801’de kurulan gazete ülkede en uzun zamandır varlığını sürdüren gazetedir. Henüz ilk yüzyılında köleliğin kaldırılması için mücadele etti ve Central Park’ın ortaya çıkmasına yardım etti. Bugün haber bürosunun kendisi, sıra halindeki açık bölmeler ve on yıl­lar boyu kullanılmamış, unutulmuş belgelerle dolu dosya dolabı deryasıyla dolu havasız bir mağara gibi. Duvarlar çalışmayan saatler, kuruması için baş aşağı asılmış çiçek­ler, İskoç köpeğine binmiş bir maymun resmi, büyük, köpükten yapılmış bir Six Flags parmağı ve muhabirlerin görevlerden hatıra olarak aldıkları şeylerle dolu. PC bilgi­sayarlar çok eski zamanlardan kalma, fotokopi makinele­riyse küçük midili boyutunda. Eskiden sigara odası olarak kullanılan, sanki birisi kazara içeri girip ekran ve video donanımının karşısında sigara içecekmiş gibi artık burası­nın sigara odası olmadığını belirten kırık dökük bir uyan tabelasının yer aldığı küçük bir odada şimdi araç gereçler saklanıyor. On yedi yaşında bir stajyer olarak çalışmaya başladığımdan bu yana, yani yedi yıldır burası benim kü­çük, tuhaf dünyamdı…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Castellio Calvin’e Karşı ~ Stefan ZweigCastellio Calvin’e Karşı

    Castellio Calvin’e Karşı

    Stefan Zweig

    Stefan Zweig, yüzyıllarca “unutulmuş bir adam” olarak kalan Castellio’nun şahsında hoşgörüye karşı hoşgörüsüzlük, özgürlüğe karşı vesayet, hümanizme karşı bağnazlık, bireyciliğe karşı mekanikleşme, vicdana karşı...

  2. Mutlu Moskova ~ Andrey PlatonovMutlu Moskova

    Mutlu Moskova

    Andrey Platonov

    Platonov’un 1930’larda yazdığı Mutlu Moskova, Rusya’da ancak 1991’de, eski rejim yıkıldıktan sonra yayımlanabildi. Roman küçük yaşta öksüz kalan Moskova Çestnova’nın etrafında dönüyor. Hayatı keşfetmeye...

  3. Saklı Gül ~ Reyes MonforteSaklı Gül

    Saklı Gül

    Reyes Monforte

    İNSAN BU KİTAPTA ANLATILANLARIN YAŞANMIŞ OLDUĞUNA İNANMAK İSTEMİYOR… Hayatını kaybeden yüz binlerce insan… Ülkelerini terk etmek zorunda kalan 2 milyondan fazla kişi… Kadınlara ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur