Kimse bilmezdi apartmana neden bu ismin takıldığını. Beş belki daire sayısıdır apartmanın ama ya Sevim nedir, kimdir, neden beş tanedir?
Beş Sevim Apartmanı’nda, apartmanın bu tuhaf ismine hiçbir zaman başkaldırmamış, onu değiştirmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemiş insanlar yaşardı.
Bu beş tuhaf insanın cinlerle perilerle ilgisi yoktu belki ama sanki hepsi deliydi…
Hatta bu birbirini belki de hiç tanımayan, tanısa da tanımazlıktan gelen beş garip komşu, düpedüz akıl hastasıydı.
Beş Sevim Apartmanı Cihangir Pürtelaş Sokağı’nda sıradan bir apartmanda yaşanan sıra dışı, akıl dışı olayları konu ediyor. Apartmanın sahibi yapayalnız Doktor Samimi, aşk hayatını olumsuz yönde etkileyen yakın arkadaşı cinperilere savaş açıp onlarla hayli içli dışlı beş akıl hastasını yerleştiriyor apartmana. Sıra yeni sakinlerin bir bir yaşamlarını, nasıl delirdiklerini anlatmasına geldiğinde de pürdikkat onları gözlemliyor…
Mine Söğüt’ün 2003 yılında yayımlanan ilk romanı Beş Sevim Apartmanı okurları cinperi âleminde ağırlayıp büyülemeye devam ediyor.
Bazı kullarına rüyalar aracılığıyla birtakım
sırlar ilham eden yaratıcıya şükürler olsun…
Karşı Pencereden Bakınca
Görülenlerin Hikâyesi
Pencerelerin öyküleri yaşamın tüm sırlarını içinde saklar. İddiasız, mütevazı ama derin anlamlar taşıyan ve kurgusuz gelişen hayatlar, sayısız pencerede bir hayal gibi oynar biter. Kiminin, zaman zaman da olsa seyircisi vardır, ama çoğu bomboş bir salona açar perdelerini. Tek kişilik oyunlarla ya da kalabalık kadrolarla… Dramlar, eğlenceler, aşklar, kavgalar damların, gökyüzünün, karşı duvarın ya da karşı pencerenin kendilerini seyredip seyretmediğine zerre kadar aldırmadan, fütursuzca sahne alır pencerelerde. Genelde, her pencereden birbirine benzer görüntüler sızar dışarıya. Ama genelde… Özeldeyse sürprizlere açık olmak gerekir.
Pencereler, kimi zaman bakmasını bilene ya da aklını çeldiği gözlere inanılmaz şeyler gösterir. Cihangir’deki, bu sıradan, hiçbir özelliği olmayan apartman dairesinin salonundaki pencerelerden deniz görülür. Boğaz’ın başladığı noktaya bakan pencerelerden Kız Kulesi’ni görebilirsiniz. Kulenin önünden devamlı tankerler, vapurlar geçip durur. Çarpışmadan, hiçbir kargaşaya mahal vermeden, usulcacık, birbirleriyle sürtüşmeden… Bazen, ama çok ender siyah bir denizaltı geçtiğini görürsünüz pencerenin önünden. Yelkovankuşları peşisıra… Martılar, deli çığlıklar atarak dönüp dururlar balığı cimri suların üzerinde. Gemilerden atılacak bir parça çöpe dikili gözleri, uçuşurlar geceleri, gündüzleri. Çarpışmadan, kanatları birbirine değmeden, güvercinleri, kargaları, karabatakları ürkütmeden… Gözlerinizi kısıp sağ tarafa bakarsanız issiz, sissiz, pussuz havalarda adaları görürsünüz. Sola bakarsanız, is de olsa, sis de, pus da Boğaz Köprüsü keser görüntüyü. Aynı dairenin arka odasındaki pencerenin gördükleriyse bambaşkadır. O pencere, kasvete bakar; o pencerenin karşısında bomboş bir apartmanın, bomboş beş penceresi vardır.
Yıkık bir sahneyi anımsatır bu boşluk. Başından çok kötü şeyler geçmiş, eski püskü bir tiyatro sahnesini… Oysa o tuhaf yangının çıktığı, o sıcak haziran gecesine kadar bu apartmanın beş penceresinin ardında da birbirinden ilginç, birbirinden tuhaf hikâyeler gizliydi. Bir sabah, daha gün henüz ışımışken… güneşle yarışan alevlerini sanki içine çekerek, etrafa hiç sıçratmadan… sadece onun için, özel olarak çıkmış gibi görünen ve nasıl başladığı asla anlaşılamayan ve beş kişiyi yakıp yutan bir yangınla… bir saat içinde… harabeye dönüşen beş daireli Beş Sevim Apartmanı’nın tuhaflığı… isminden başlardı. Beş Sevim Kimse bilmezdi apartmana neden bu ismin takıldığını. Beş belki daire sayısıdır apartmanın ama ya Sevim nedir, kimdir, neden beş tanedir? Köşedeki yaşlı bakkala sorsanız, “O apartmanın adı aslında Beşinci Sevim’di ama yanlış yazıldı,” derdi demesine ama, Beşinci Sevim’in ne demek olduğunu soracak olsanız, dudak büker, “O kadarını bilemem ben,” diye cevap verirdi.
Beş Sevim Apartmanı’nda, apartmanın bu tuhaf ismine hiçbir zaman başkaldırmamış, onu değiştirmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemiş insanlar yaşardı. Beş Sevim Apartmanı’nın sokak kapısının açılıp kapandığını görmek öyle kolay değildi. Neredeyse hiç giren çıkan olmazdı apartmana. Bakkal çırağı dışında. Beş Sevim Apartmanı’nın değil dışarıyla, birbirleriyle bile bir ilişkisi olmayan beş sakini evlerinde tek başlarına yaşar ve asla ama asla dışarıya çıkmazlardı. Tüm ihtiyaçlarını telefonla sipariş vererek karşılar; siparişleri getiren çırağa kapıyı sonuna kadar açmaz; kuytu bir aralıktan bahşişsiz ve merhabasız bir refleksle, elindekileri kapıp geri kaçarlardı.
Bakkalın çırağı, bu beş dairedeki beş tuhaf insandan feci şekilde korkardı. Onun dediğine bakarsanız, apartmanın bodrum katında, kimselerin görmediği bir de cin yaşardı. Kızıl suratlı, kısa boylu, toparlak bir cin. Apartmana geceleri girer çıkar, apartmanın beş delisinin iplerini elinde tutardı. Çırak, önüne gelene, özellikle de mahalleye yeni taşınanlara o apartman hakkında “Cinli perili valla” diye hayal gücünün hoyratça ürettiği akıl almaz hikâyeler anlatırdı, ama anlattıklarına sadece kendi inanırdı. Biraz saf olanlar buna kansalar da, mahalle halkı küçük çırağın masallarına gülüp geçer ama Beş Sevim Apartmanı’nın sakinlerinin sıra dışı olduğunu da bilirlerdi. Bu beş tuhaf insanın cinlerle perilerle ilgisi yoktu belki ama sanki hepsi deliydi… Hatta bu birbirini belki de hiç tanımayan, tanısa da tanımazlıktan gelen beş garip komşu, düpedüz akıl hastasıydı. Hatta hatta Beş Sevim Apartmanı belki de beş hücreli bir akıl hastanesiydi, hastalıklarıyla birlikte bu apartmana hapsedilmiş beş delinin tek ilacı da o tuhaf pencerelerdi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıBeş Sevim Apartmanı
- Sayfa Sayısı152
- YazarMine Söğüt
- ISBN9789750758058
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Süper Çocuklar – 1 Renk Delisi ~ Aytül Akal
Süper Çocuklar – 1 Renk Delisi
Aytül Akal
“Uç uç böceğim, yarın düğün olacak, annem sana terlik pabuç alacak…” İnsanın kendini keşfetmesi bazen zaman alabilir. Herkesin özel bir yeteneği olduğunu düşünen Mete...
- Beyaz Selvi ~ Halide Nusret Zorlutuna
Beyaz Selvi
Halide Nusret Zorlutuna
Nadide, adı gibi eşi benzeri bulunmayan, Halide Nusret´in deyimiyle “bir rüya ve hülya ikliminden” çıkıp gelmişe benzeyen, asil, onurlu ve fedakâr bir kadındır. Doktor...
- Beyaz Atlı ~ Ahmet Günbay Yıldız
Beyaz Atlı
Ahmet Günbay Yıldız
Ahmed Günbay Yıldız, iç içe geçen hikâyelerle kurduğu yeni romanı Beyaz Atlıda gençlere sesleniyor: Umutların tükendiği yerde hayat da tükenir. Gençlik hülyalarının insanı kuşattığı,...