Gördüğüm resimleri yorumlayamıyorum. Görsel olarak hiçbir anlam ifade etmiyorlar. Bambaşka şeylerdi. Sanki insanlar birer parçacık ve etkileşimden dolayı etraflarında dönmekte olan elektronlardan ibaret. Bizler ise onların etkileşim senaryolarıyız. Bizler uyuyorken fişlerimiz çekiliyor ve onların gelecekleri başlıyor. Sadece etkileşimlerinden doğan sonuçlarız. Onların farkında bile değiliz. Bambaşka bir evren orası. Ölümsüzlüğün olduğu evren. Her nasıl bizler öldükten sonra bedenlerimiz çürüyerek bitkilere
besin oluyorsa, orada da hiç yok olmamış düşünsel beyin miraslarımız var. Onlar da yine etkileşim halindeler. Şekilleri, biçimleri yok. Sürekli değişen rotasyonel bir harekete sahipler. Geçmişten bugüne bütün her şey bu etkileşimlerin ürünü. Bizler sadece o evrenin bir alt kümesiyiz.
Sen ne sanmıştın !…
***
“Nerede kalmıştık Taylor! Sinekleri sormuştun evet. Sineklerin beyni çok iyi çalışıyor. Benim işimin de beyin fonksiyonlarıyla olduğunu söylemiştim sana… Kendilerine tehdit olarak gördükleri herhangi bir unsur olduğunda, bu tehditin yerini sıçramadan çok önce tespit ediyorlar ve kaçış planı oluşturuyorlar. Önce yön belirlemeye yarayan organları harekete geçiriyorlar sonra denge organlarını harekete geçirerek uçuş moduna giriyorlar. En son da duyargaların ucundaki alıcıları, iklime göre kalkış yönünü hesaplıyorlar. Asıl ilginç olan ise tüm bunları saniyenin yüzde biri kadar kısa bir sürede gerçekleştirmeleridir. Gözlerinden aldıkları bilgiyle, bacaklarından aldıkları mekanik-duyumsal bilgiyi bütünlediğinde ve bir de buna öngörüleri eklendiğinde daha ne olsun. Onlara karşı oluşan tehditin ne zaman geldiğinin bir önemi kalmıyor. Hızlı hareketi başarıp kaçıyorlar. Çok karmaşık bir beyin yapılar var. Normalde onların yakın mesafesinden geçsen bu onlara bir tehdit oluşturmaz. Hatta gelir senin o hareket eden eline, koluna konarlar… Sonrasında anladık ki, nasıl başarabiliyorlarsa tehditin geleceği yerin etrafındaki manyetik alanla iletişime geçebiliyorlar. Bu alanın yoğunluğuna göre beyinlerinde elektrokimyasal nöronal bir eylemle rota çizebiliyorlar. Bizim imreneceğimiz derecede bağlantıları var. Şu anda uğraştığım ise geçmişten kalan beynen ölü sineğe, canlı metabolizmadan sende olduğu gibi benlik transferi yapabilmek. Eğer bunu başarabilirsem bırak bilinçli olarak insanlar arası transferi, bütün canlı cansız fark etmeksizin transfer mümkün olur… ” (SAYFA 75-76’DAN)
“Bu ülkede bilim artık insanlığa değil sahiplerine hizmet ediyor Taylor. Hepimizin sahipleri var. Bize ait bir yaşamın olduğunu mu sanıyorsun? Bütün insanlık sadece birkaç kişinin lanet olası işlerini yürütmek için çabalıyor. Din, medya ve basın da kullanılarak bizi illüzyonel yanılgı içinde tutmaktalar. Bu sayede de beyinlerimiz uyutulup, uyuşturuluyor. Bilinçaltımız onların istedikleri pazarlama tekniklerini uyguluyor. Her şeye rağmen oturmuş kendimizin oynadığı oyunu izliyor ve kendi aptallıklarımıza gülüyoruz. Tabi ki bunlar da zaten sahiplerimizin tam olarak istedikleri. Ama yine de ayakta duran ve dünyanın birçok yerinde bağımsızlığından ödün vermemiş, tek amaçları insanlığın geleceği için bilim mantığıyla işleyen yerler de var… Ayrıca beni serbest bıraktıkları falan da yok. Bütün Nörolab üyeleri, Nörolab’a katılmak için ömürlerinin neredeyse yarısını vermişlerdir. Ama işin iç yüzünün hiç de dışarıdan gözüktüğü gibi devasa olmadığını sonradan anlarlar. Başvuranlardan kabul ettikleri yetenekli bireyleri ‘Aile’ olarak adlandırdıkları bünyelerine kabul edebilme şartı olarak, vücutlarına dünyanın neresine giderlerse gitsinler, yerlerini saptayabilecekleri bir çip yerleştirmekteler. Bunu da çok güzel süslü bir yalanla o akıllı bireylere yedirir ve kabullendirirler. Bana da yedirdikleri gibi. Tabi ki bizim güvenliğimiz için. Yoksa ne için olabilir ki. Bir gün benimle de işleri bittiğinde, tekmelerine maruz kaldığımda, zorunlu bir şekilde yaramaz çocuk olmayıp, uslu çocuk portresi çizebilmem için.” (SAYFA 86-87’DEN)
“…Ama şimdilik zincirin sadece tek bir halkasını çözebildim. O da yaşamların çalınması. Bedensel anlamda ölümsüzlük olmadığından beyinsel anlamda ölümsüzlüğü yakalamak. Yani epilepsi hastalarının çok küçük bir kısmının bilinçsizce yaptığı bu durumu, yani senin yaptığını, her normal insanda yapabilecekleri bilinçli hale getirmek. Bu sayede dünyanın sahipleri yaşlanan kendi bedenlerinden çıkıp, genç bedenlere geçebilecekler. Bunu sürekli hale getirerek de ölümsüzlüğü yakalamış olacaklar. Bu da demek oluyor ki her yakışıklı genç birey, yaşamının çalınmasıyla karşı karşıya kalmakta. Yıllardır uğraşmakta oldukları şeyin, epilepsi hastalarının bilinçaltına inerek gelecekten izler görebilmek olduğunu düşünürdüm…” (SAYFA 88’DEN)
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yerli)
- Kitap AdıBenliğimi Gördünüz Mü?
- Sayfa Sayısı112
- YazarBerat Uyanık
- ISBN9786054539352
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm , Karton Kapak
- YayıneviYalın Yayıncılık / 2013-4
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hürrem Sultan ~ Turhan Tan
Hürrem Sultan
Turhan Tan
Yeni Sarayın buğulu ve ihtişamlı atmosferinde geçen, benzersiz bir iktidar savaşı… Kırım Hanı’nın Osmanlı’ya gönderdiği hediyeler hem Sultan Süleyman’ı, hem de saray halkını etkilemişti....
- Çıplak Ayaklıydı Gece ~ Ahmet Ümit
Çıplak Ayaklıydı Gece
Ahmet Ümit
“Çıplak Ayaklıydı Gece” Yeniden dövüşebilmek için kaçıyorduk Devrimden söz edince ne gelir insanın aklına? Belki kayıplar, belki yenilgi ya da korku ama en çok...
- Kimlik ~ Nurten Ertul
Kimlik
Nurten Ertul
Feodal yapıların içinde bireyselleşmiş günümüz insanlarının kimlik arayışına farklı bir bakış getiriliyor. Kimlik’te bireysellikle birlikte oluşan yabancılaşma karşısında genç kadın, köklerinin peşinden giderek, Kapadokya’nın...