Herkesin bir bedeli olduğunu biz filmlerden öğrendik. “Ruhuma sahip olabilirsin ama bedenime asla”, “Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı…” gibi ifadelere güldük geçtik. Evet, belki haklılardı kendilerine göre. Çünkü para ve maddecilik, günümüzde olduğu gibi, hiç bu kadar hâkim olmamıştı; paraya bu kadar önem verildiği bir çağ daha bilmiyorum tarih sayfalarında. Çünkü artık parayla insanların ruhlarını bile satın aldıklarını görüyoruz. Dikkat ettiniz mi satın almak. Yani işin acı ama gerçek yönü bu; satın almak! Tıpkı oto bayiinden bir aracı, pazardan meyveyi, bakkaldan ekmeği satın almak gibi! İşte çoğu zenginin ya da paranın, ya da batılının bize empoze etmeye çalıştığı gibi herkes ve her şey satın alınabilir yalanı… Tehlikenin farkında mısınız?
HERKESİN BİR BEDELİ VARDIR…
“…Para yoluyla benim için olanlar, benim ödeyebileceğim, yani paranın satın alabileceği şeyler, beni var ediyor, paranın sahibi olarak. Paranın gücü ne kadar büyükse, benim gücüm de o kadar büyük. Paranın özellikleri benim -ona sahip olanın- özellik ve öz güçlerimdir. Benim ne olduğum ve yapabileceğim, demek ki hiçbir biçimde benim bireyselliğim tarafından belirlenmiyor. Çirkinim, ama kendime en güzel kadını satın alabilirim. Öyleyse çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi, onun caydırıcı gücü para yoluyla sıfırlanmış. ben -bireyselliğim açısından- topalım, ama para bana 24 ayak bahşediyor; demek ki topal değilim. ben kötü, dürüst olmayan, vicdansız, ruhsuz bir adamım, ama para saygıdeğer, dolayısıyla sahibi de öyle. para en yüksek iyiliktir, öyleyse sahibi de iyidir. para, aynı zamanda, beni dürüst olmamak için zahmet etmekten kurtarıyor, çünkü dürüst sayılıyorum. akılsız ruhsuzun biriyim, ama para her şeyin gerçek ruhu, sahibi nasıl ruhsuz olsun? ayrıca kendisi için ruhu zengin ve zeki insanlar satın alabilir ve zekiler üzerinde erki olan zeki olandan daha zeki değil midir? para yoluyla insan kalbinin uğruna çarptığı her şeye muktedir olan ben, tüm insani kudrete sahip değil miyim? param, demek ki, benim tüm güçsüzlüğümü tersine çevirmiyor mu? (Karl Marx ın 1844 yılı Ekonomik Felsefi Elyazmaları)
Teknoloji ilerledikçe, biz de ilerledik; eskiden madde ve manevi unsurlardan meydana gelirdik; artık sadece madde olduk! Taş gibi kaya gibi sert ve hissiz olduk. Birbirimiz için bir masa bir sandalye gibi başka hiçbir şey ifade etmiyoruz. Eskiden duygularımız, hislerimiz vardı fakat adına ister para deyin ister modernite deyin; artık sadece birer et parçasıyız. Sadece gerçek anne-babalar karşılıksız seviyor ve evlatlarını insan yerine koyuyorlar. Evet, çoğumuz için insanlar sadece et parçası; günümüz yaşam standartları madde üzerine kurulduğu için; daha açıkçası iyi-güzel-doğru olmanın kriterinin “şekilsel unsurlar” hasebiyle hepimiz sadece ve sadece et parçasıyız; hem de kemikli et!
Herkesin bir bedeli olduğunu biz filmlerden öğrendik. “Ruhuma sahip olabilirsin ama bedenime asla”, “Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı…” gibi ifadelere güldük geçtik.Evet belki haklılardı kendilerine göre. Çünkü para ve maddecilik, günümüzde olduğu gibi, hiç bu kadar hakim olmamıştı; paraya bu kadar önem verildiği bir çağ daha bilmiyorum tarih sayfalarında.Çünkü artık parayla insanların ruhlarını bile satın aldıklarını görüyoruz. Dikkat ettiniz mi satın almak. Yani işin acı ama gerçek yönü bu; satın almak! Tıpkı oto bayiinden bir aracı, pazardan meyveyi, bakkaldan ekmeği satın almak gibi! İşte çoğu zenginin ya da paranın, ya da batılının bize empoze etmeye çalıştığı gibi herkes ve her şey satın alınabilir!…
Dünya genelindeki sosyo-ekonomik göstergelere baktığımızda, dahası insanların dünyayı algılama biçimlerinin değişme sürecine bakacak olursak sanırım durum daha iyi anlaşılacaktır. Tüm dünya ülkelerinde istisnasız, “para” en büyük güç olarak kabul edilmektedir. Ve güçlü olanlar da en çok paraya sahip olup (ultra milyonerler) paranın kölesi olanlardır. Adalet bile parası olanın lehinde cereyan etmekte; varın gerisini siz hesap edin. Ve herkesin boynu adalet karşısında kıldan ince olduğuna göre, kabullenmek zorundayız; evet herkesin her şeyin bir bedeli vardır. “Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi göze alan adamdır” diye uyarır bizi Benjamin Franklin. Para her şeyin ilacıdır çoğuna göre. Eskiden tatlı dil her kapıyı açardı, şimdi bütün anahtarlar paranın elinde! Evet para, maymuncuk gibi, her kapıyı açabilir ama kilitleyemez…
“Ben Paraya Tap(m)ıyorum” için 4 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıBen Paraya Tap(m)ıyorum
- Sayfa Sayısı102
- YazarMirkan BARAN
- ISBN9789944205702
- Boyutlar, Kapak14x20 cm, Karton Kapak
- YayıneviSokak Kitapları / 2011
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ay Tutulduğu Gece ~ Kemal Bilbaşar
Ay Tutulduğu Gece
Kemal Bilbaşar
Ay Tutulduğu Gece’de Kemal Bilbaşar, Demokrat Parti’nin iktidara gelişinin, daha çok Yunanistan göçmenlerinin yaşadığı bir Batı Anadolu sahil kasabasındaki yansımalarını, kasabada geçici olarak bulunan...
- Arada Kalanlar ~ Ekrem Güneş
Arada Kalanlar
Ekrem Güneş
Hafta sonunda da rahat yok. Saat daha on bile olmamış. Aysel Hanım bırakmıyor ki doyasıya yatsınlar. İkide bir, “Kalkın çocuklar!” diye seslenerek kahvaltıya çağırıp duruyor, ama aldırmıyor onlar.
- İcat Çıkar ~ Koray Avcı Çakman
İcat Çıkar
Koray Avcı Çakman
“İcat çıkarma başımıza!” demeden önce bir kez daha düşünmeli insan! Koray Avcı Çakman’ın, “icat çıkarmak” deyiminden esinlenerek kaleme aldığı İcat Çıkar, çocukları hayal kurmaya, yaratıcı olmaya ve...
Dikkat ettiniz mi satın almak. Yani işin acı ama gerçek yönü bu; satın almak! Tıpkı oto bayiinden bir aracı, pazardan meyveyi, bakkaldan ekmeği satın almak gibi! İşte çoğu zenginin ya da paranın, ya da batılının bize empoze etmeye çalıştığı gibi herkes ve her şey satın alınabilir!…yazarı gönülden kutluyorum.
Mirkan Barana bu bilinç uyandıran yazısından ve web sayfasına da böyle bir yazarı bizimle tanıştımasından dolayı teşekkür ederiz
Herkesin değil ama herŞEYİN bir bedeli oldugu aşikar. Keyifle okudum, Başarılar
Karl Max’in elyazmasından alinan o parça dikkatimi cok çekti.Paylaştığınız icin tesekkurler…