O ağacın altında uzanmaya devam ettim. Yıldızlar aslında nedir size söyleyeyim: Yıldızlar, acıdan delirmiş insanların gökyüzüne sıktıkları kurşunların açtığı deliklerdir. Bilim adamları sürekli yenilerini keşfettiklerini söylüyorlar. Bunda şaşılacak bir şey yok. Yukarısı bir gün dümdüz olacak.
Şehir içinde dünya turu, kalbin içinde kapı zili, aklın içinde sergüzeştler… Kutu gibi evler, ebesinin örekesine çıkan sokaklar, yeteri kadar ölmüş insanlar. Dünya yalan, hatta adaletin bu mu ulan?
Benim abim şampiyon!
“Hayat, kitapta durduğu gibi dursaydı be Allahım.”
Belki Bir Gün Uçarız, yeknesaklığa celalleniyor, huzursuz, şedit ve enerjik… Yeni bir yazarın ilk kitabı… Aylin Balboa, deşeliyor, haykırıyor, söyleniyor… Şah damarı atıyor tıp tıp, sokak taşıyor yanında.
İÇİNDEKİLER
Elektrikler…………………………………………………………………………………………..9
Çiş ……………………………………………………………………………………………………………11
Sonra……………………………………………………………………………………………………..15
Kutu ……………………………………………………………………………………………………….17
Tımarhane Notları – 1……………………………………………………………21
Meşe Palamutları ……………………………………………………………………….25
Asab-ı Mesel …………………………………………………………………………………..29
İzafiyet …………………………………………………………………………………………………35
Tımarhane Notları – 2…………………………………………………………..37
Kramp …………………………………………………………………………………………………..41
Tımarhane Notları – 3 …………………………………………………………..47
Bana Bunu Neden Yaptın Savaş?………………………………49
Piç……………………………………………………………………………………………………………53
Tımarhane Notları – 4…………………………………………………………..55
Yok Bir Şey…………………………………………………………………………………….59
Şişedeki Mesaj………………………………………………………………………………61
Sıcak………………………………………………………………………………………………………65
Düğün …………………………………………………………………………………………………..69
Gölge……………………………………………………………………………………………………..73
Tımarhane Notları – 5 …………………………………………………………..77
Yarım…………………………………………………………………………………………………….81
Cangıl ……………………………………………………………………………………………………83
Telefon ………………………………………………………………………………………………..87
Otobüs…………………………………………………………………………………………………89
Rüya……………………………………………………………………………………………………….93
Tımarhane Notları – 6…………………………………………………………..95
Kamyon……………………………………………………………………………………………….97
İçim Ürperiyor Ya Evde Yoksam……………………………..101
Tavan………………………………………………………………………………………………….105
Tımarhane Notları – 7 ………………………………………………………..115
Linda Teyze………………………………………………………………………………….119
Tımarhane Notları – 8………………………………………………………..129
Ayva……………………………………………………………………………………………………131
Tımarhane Notları – 9………………………………………………………..133
Kapı ……………………………………………………………………………………………………..135
Kesik……………………………………………………………………………………………………139
Serengeti………………………………………………………………………………………….141
Tımarhane Notları – Son …………………………………………………145
Elektrikler
Yüzmeye havuzda başladım; sonra göl, sonra deniz… Su mu büyüdü ben mi küçüldüm emin değilim. Çünkü annem biraz ağladı. Annem genelde ağlamaz. Bir köpeğim uluya uluya öldü, biri hiç ses çıkarmadan. Arkadaki kulübenin dibine gömdük onları, farklı farklı zamanlarda tabii. Her şey bir anda olmadı. O zamanlar öyle olmazdı zaten. Birkaç kez fişimi çektiler. İçimde elektrikler kesildi yani, küt diye! O kısımlar karanlık. Sonra kalkıp sigara filan içtim galiba, tam hatırlamıyorum. Bir civcivim vardı. Koynuma sokup yattım bir gece. Sabah ölüsünü bulduk. Abim geldi. Katilsin artık sen dedi. Katil oldum. İnsan sadece ilk cinayetinde katil olur. Sonrakiler sıfatta bir değişikliğe neden olmaz. Bu yüzden kimi öldürsem civcivim gelir aklıma. Sonra geçer. Geçiyor çünkü. Yerine başka şeyler geliyor. Kafamın iki kenarında iki yarık var. Her şey onların arasından geçiyor. Ben duruyorum. Ben öyle duruyorum. Mesela bir kere salıncaktan düşmüştüm, sırtım çatlamıştı. Yelek gibi bir alçıyla sarmaladılar beni. Kıştı. Üşümemem lazımdı. Üşürsem yine boğmaca olurdum. Boğmaca olursam mosmor olurdum. Belki biraz ölürdüm. Ölürsem babam ağlardı. Babalar ağlayınca zaten hep kış gelir. Ama çocuktum. Çocuklar alçılarının üstünü örtmek istemez. Çocuklar kürekle toprak atmayı da bilmez. Zamanı gelince öğrenirler sadece. İçlerinde elektrikler kesilir. Küt diye! Sonra belki çıkıp yürümeyi filan öğrenirler, o kısımlar karanlık. Bizim bir Fatma teyze vardı, hafiften terelelli. Kulakları duymazdı. Ne zaman yola çıkacak olsam beni görürdü. İnsanlar genelde beni gideceğim zamanlarda görür. “Yine mi gidiyorsun kâfir?” derdi. Yine gidiyorum Fatma teyze. Çünkü ben giderim. Yine olsun yine giderim. Başka türlüsünü bilmiyorum. Sonra kendi gitti gerçi. Artık durakta karşılaşmıyoruz. Her neyse işte. Bazen de telefon çalar. Çünkü dediğim gibi, ben hep uzaktayımdır. Birileri bir şeyler söyler. Sonra yine elektrikler…
Çiş
Çişim geldi. O haberi alır almaz.
Hızlı hareket etmeliydim. Öyle olur çünkü, hızlı hareket etmek gerekir. Oturduğum yerden kalkmalı ve sanıyorum önce hastaneye gitmeliydim. Ama bacaklarım birdenbire odun gibi olmuştu ve çişim vardı. Durmadan telefon çalıyordu. Kara haber telekomünikasyonu. Bilenler bilmeyenlere anlatsın hali. Biliyordum. Olmadan önce de biliyordum aslında ama yaşayana kadar olacağına ihtimal vermiyor insan yine de. Açmadım telefonları. Çişim vardı. İdrak ile idrar arasında bu kadar organik bir bağ olabileceğini o zamana kadar düşünmemişim. Belki de düşünmüşümdür, unutuyor insan tabii. İnsan her şeyi unutuyor. Daha önce kimsenin ölümünü görmemiş, canının bazı parçalarını gömmemiş gibi yaşayıp gidiyor. Sonra bir şey oluyor. Sonra işte illa bir şey oluyor.
İş yerindeydim. İçimden, uzun zamandır dinlemediğim bir kasedi kalemle geri sarmaya başlamıştım. Biri gelip “İyi misin?” diye sordu. Kaset sarıyorum desem anlaması mümkün mü? “İyiyim,” dedim, “çok çişim var.” Garip garip baktı suratıma. Biri çay getirdi, başka biri sigara. Normalde sigara içilen bir alan değil. Ama çişi gelenlere karşı duyulan enteresan bir merhamet anlayışı var. Bir de şey var tabii, bu tip durumlarda, sizin için bir şeyler yapmak isteyen insanların bir şeyler yapmasına izin vermelisinizdir. Başka türlüsü şımarıklık olur çünkü ve şımarıklığa sadece bir kere, ilk tecrübenizde hakkınız vardır. İlk tecrübem değil nihayetinde. Kafamdaki vidalar daha önce aynı yerden defalarca söküldüğü için bir çeşit yalama durumu oluşmuş. Yaktım sigarayı, şımarıklık etmedim. Yarım ağız söylenen şeyler var ya, bir de yarım göz bakmak var mesela. Bakmıyorlar gibi ama bakıyorlar da bir yandan. Çaktırmadan. Olası bir cinnete karşı tetikte bulunma bakışı bu. Kendinizi yerden yere vurmayın, duvardan duvara döşemeyin diye. Fakat ortada cinnet filan yok. Çiş var sadece, o da mesanemde. Etrafı dağıtmıyorum yani. Bir yandan da telefon çalmaya devam ediyor. İnsanların ne kadar üzgün olduklarını söylemeleri gerek, merhamet dolu sesleriyle bu zor gününüzde yanınızda olduklarını bildirmeleri gerek, sizin için yapabilecekleri bir şey var mı diye sorup vicdanlarını rahatlatmaları gerek. Oysa olmadığını herkes biliyor. Bunlar son derece iyi niyetle yapılan hareketler aslında. Ama o anda hepsine karşı müthiş bir öfke duyuyorum. Ulan o kadar insanız, bir kadını tutamadık!
Telefonun sesine daha fazla tahammül edemeyip açıyorum. Yakın bir arkadaşım. “İyi misin, geleyim mi?” diyor. “Yok”, diyorum, “gelme iyiyim. Çişim var sadece.” Kısa bir sessizlik. Benim için endişelendiğini söylüyor. Endişelenecek bir şey yok hâlbuki. Çişimi yapsam geçecek. Fakat bacaklar uyuşup odun olmuş. Kalkıp tuvalete gidemiyorum. O ara etrafım kalabalıklaşıyor. Suratlardaki ifade aynı. Soru aynı: “İyi misin?” Cevabım da belli: “İyiyim işte, çişim var.”
Dünyadaki herkesin çişimden haberdar olmasını istiyorum. Kal-u beladan beri çişim varmış gibi hissediyorum. Böbreğimin sair bütün organlarımı ele geçirdiğini düşünüyorum. Kuzenim arıyor sonra. Açmam gerek. Ona iyi şeyler söylemem gerek. Çünkü bu durum en çok onu ilgilendiriyor. Güzel günler göreceğiz filan… Tabii tabii. Bunu kimse yemiyor artık. Öyle bir şey yok çünkü. “N’apıcaz biz şimdi?” diyor. Bu soruya insan olarak verecek bir cevabım yok. Köpek olsam belki ulurdum. Bilmiyorum ki n’apıcaz. Keşke bilsem. İşeyeceğiz desem olmaz. Ağlıyor tabii, ağlamaz mı insan… “Hastaneye mi geleyim?” diyorum. “Yok,” diyor, “çıkarıyoruz şimdi, sen direkt eve gel.” Birinin bana ne yapacağımı söylemesi iyi. Yoksa hareket edemem o şartlarda. Bir panik kendimi dışarı atıyorum. Odunlarımın hareket edebilmesine şaşıyorum.
Bir taksi durdurup beni çok acele otogara bırakmasını rica ediyorum. Şoför bir süre dikiz aynasından kontrol ettikten sonra “Hayırdır ters bir durum mu var?” diye soruyor. Tanımadığım birine çişim var demenin ayıp olacağını düşündüğüm için “Cenazemiz var,” diyorum. Sanki “İzmit’te iki dönüm arazimiz var,” der gibi söylüyorum bunu. Bir cenazeyi varlık gibi gösteren bu cümlenin her iki kelimesine de ikişer kere üzülüyorum. “Neyiniz oluyor?” diyor. Bacaklarımı iyice sıkıp susuyorum.
Peronda kalkmak üzere olan otobüsü görünce canhıraş biniyorum. Çişimi yapmaya yine fırsat bulamıyorum. Bir saatlik mesafe. Neyse diyorum, varınca artık…
Yol zor. Kafamı pencereye yaslayıp dalıyorum öyle. Ambiyans, olması gerektiği gibi yani. İçimden hüzünlü bir şarkı da tutturursam tam olacak. Ama olmuyor, çişim var zira.
Geçen demişti ki… Ah bir işesem. Öyle bakmıştı yüzüme… Çişten zehirlenir mi insan acaba? Tıpkı onun gibi… Bacaklarımı şöyle yapınca daha mı az hissediyorum ne? Hele o balkonda oturduğumuz gün… Elimle bastırsam gören olur mu ki? Şimdi yani gittiğimde… O çayı içmeseydim keşke. Yani aynı bahçeden kaçıncıya?
Uyumuşum biraz. Aklım uykuya kaçmaya bayılıyor. Rüyamda hep tuvaletler filan. İnsanız sonuçta. Sonra eve yakın bir yerde indim. Bulduğum ilk tuvalete girdim tabii, dayanacak takatim kalmamış.
Sonra yürüdüm biraz. Sonra evin önüne geldim. Sonra bir sürü insan… Sonra…
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Türkiye Edebiyatı Hikaye
- Kitap AdıBelki Bir Gün Uçarız
- Sayfa Sayısı148
- YazarAylin Balboa
- ISBN9789750516153
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Garip ~ Sadık Yalsızuçanlar
Garip
Sadık Yalsızuçanlar
Sadık Yalsızuçanların bütün öyküleri Sadık Yalsızuçanların ipek kadar hafif ve ince dilinden, gerçek kadar ağır ve yoğun öyküler bu kitapta bir araya geliyor. Sırlı...
- Ateş, Güneş ve Ada ~ Ertürk Akşun
Ateş, Güneş ve Ada
Ertürk Akşun
İNSAN BİLMEDİĞİ CENNETİ DEĞİL, BİLDİĞİ CEHENNEMİ YAŞAMAYA MEYİLLİDİR. Ateş her şeyi dener ve sınar Onu ancak tek bir şekilde öğrenebilirsin; Yanarak… En kötü şey...
- Memnun Kalırsın ~ Emrah Serbes
Memnun Kalırsın
Emrah Serbes
“Bir gün dönüp yazdıklarımı okudum. Düşünce derinliği şekline bürünen bir sürü ıvır zıvır saçmalık. ‘En azından bunun farkındasın,’ dedim kendime. Bir süre ara verdim...