Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bay Evdeyokumun Post-itleri
Bay Evdeyokumun Post-itleri

Bay Evdeyokumun Post-itleri

Tina Vallès

Clàudia’nın yaşadığı binanın önüne bir nakliye aracı yanaşır. Görünen o ki yeni bir komşuları vardır artık! Peki acaba nasıl biridir bu yeni komşu? Ne…

Clàudia’nın yaşadığı binanın önüne bir nakliye aracı yanaşır. Görünen o ki yeni bir komşuları vardır artık! Peki acaba nasıl biridir bu yeni komşu? Ne işle meşguldür? Yalnız mı yaşayacaktır? Gizemli komşu koliler dolusu kitabı da beraberinde getirmiştir. Clàudia onun kim olduğunu öğrenmekte kararlıdır.

Fakat bu gizemi çözmek sandığı kadar kolay olmayacaktır çünkü yeni komşu evde hiç yok gibidir.Bir haftanın sonunda, Clàudia’nın onunla ilgili öğrendiği tek şey post-it’lerle iletişim kurduğudur. Dijital çağda hâlâ not kâğıtları gönderen biri, biraz tuhaf değil mi?Bay Evdeyokum’un Post-it’leri, merdiven sahanlığında gidip gelen notlarla başlayan bir arkadaşlığın gizemli ve muzip hikâyesi!

1

Ayçörekleri, kremalı kurabiyeler, börekler, şekerli çörekler, sütlü ekmekler, bagetler, yuvarlak ekmekler, peksimetler, ekşi mayalı ekmekler… Clàudia Llumeres’in fırıncılık yapan babası her gün bunları hazırlar. Hazırlamak için de hep erkenden, ortalık daha karanlıkken kalkar. İşte bu yüzden Clàudia okuldan döndüğünde ses çıkarmamaya çalışır çünkü babası o saatlerde uyur. “Kasabadaki bütün çocukların sandviçlerine ekmek yetiştirmek için dinlenmem şart,” demişti bir seferinde babası. O gün bugündür Clàudia onu kasabanın anacaddesi uzunluğunda bir ekmek yoğururken gözünün önüne getirir. Çünkü kasabada bir sürü çocuk vardır ve öğleden sonra saat beşte hepsi okuldan karınları zil çalarak çıkar. Clàudia’nın annesinin mesleğiniyse açıklamak pek kolay değil: Clàudia’ya sekreter olduğunu söylemişti.

Büyüklerin sırf çocukların kafası karışsın ve söyleyemesinler diye uydurdukları, karmaşık bir sözcük bu. Karmaşık işlerin karmaşık isimleri vardır. “Serketer… seketrer… sekrester…” Clàudia bu sözcüğü söylemeye kalkıştığında, öncesinde epey düşünmesi gerekir. Annesinin işi, kasabanın dışındaki araba parçası üreten bir fabrikaya gidip bir bilgisayarın karşısına oturmak, sonra da verilen siparişleri kaydedip bir sürü yazı yazmak ve telefonda konuşmak. Araba parçası denince kulağa ilginç gelebilir ama Clàudia’nın annesinin çalıştığı fabrika tekerlek, silecek, ayna ya da direksiyon değil, isimleri “sek-re-ter” kelimesinden bile daha karmaşık küçücük parçalar üretiyor. Bugün okuldan dönerken Clàudia Llumeres’in aklında annesiyle babasının meslekleri var, çünkü Quim Öğretmen bir ödev verdi ve hiç eğlenceli bir ödev değil bu. Clàudia’nın bir mesleği anlatıp o mesleği yapan birileriyle röportaj yapması gerekiyor. Ödevi teslim etmek için on beş günü var. Dolayısıyla ödevi çok düzgün hazırlamalı. Quim Öğretmen ödev için bu kadar uzun süre verdiğinde ödevlerin çok düzgün yapılmasını ister. Her öğrenci seçtiği mesleği sınıfın önünde sunacak. Sonunda bir oylama yapılacak ve en çok oyu alan mesleğin ismi kasaba okulunun üçüncü sınıfına verilecek.

Clàudia sınıfa Sekreterler isminin verildiğini gözünde canlandıramıyor. Böylece annesinin mesleğini baştan eliyor, zaten okuldaki birçok öğrencinin anneleri ve babaları aynı fabrikada çalışıyor. Peki ya Fırıncılar nasıl bir sınıf ismi? Pöff. Birinci sınıftayken ekmek yapmayı öğrenmek için sınıfça babasının fırınına gitmişlerdi. Çıkışta herkese salyangoz şeklinde bir ekmek ve bir tablet çikolata verilmişti. Clàudia’nın günü harika geçiyordu çünkü bütün arkadaşları babasının mesleğine bayılmıştı, ta ki fırıncıların güneş doğmadan uyanıp akşamüstü altıdan önce yatmaları gerektiğini öğrenene kadar. Clàudia dedesiyle babaannesini arayabileceğini ve onlara mesleklerini sorabileceğini düşünüyor. Dedesi de eskiden babası gibi fırıncıydı. Babaannesiyse şimdi halasının çalıştığı gibi fırında çalışıyordu. Öyleyse onlar da uygun olmaz.

Annesinin annesiyle babası uzakta otursalar da meslekleri azıcık daha ilginç. Pep Dedesi külotlara lastik takmaktan giysilere baskı yapmaya kadar sürüyle işle uğraşmış. Hep tek bir mesleği olmadığını, sadece ekmeğini kazandığını söyler. Artık emekli olsa da boş duramadığından hep bir şeylerle uğraşır. Pep Dede’nin mesleği seçilirse sınıfın ismi ne olacak? Ekmeğini Kazananlar mı? Anneannesi Magda ise bir çizer. Ama çizimleri kitaplar ya da çizgi filmler için değil, giysiler için. Üstünüzdeki giysi çiçek desenliyse o çiçekleri birileri çizmiş demektir. İşte o kişilerden biri de anneannesi Magda. O zaman sınıfın ismi Giysi Deseni Çizerleri mi olacak? Fazla uzun bir isim olmaz mı bu?

Halasının kocası Jordi de olmaz çünkü okulda beden eğitimi öğretmeni. Clàudia sınıfa Beden Eğitimi Öğretmenleri adının verilemeyeceğini biliyor çünkü eniştesi çok katı bir öğretmendir ve bütün çocuklar ondan biraz korkar. Geriye kim kalıyor peki? Annesinin kardeşi yok, ailede başka kimse kalmadı. Clàudia öyle üzgün ki evinin önünde bir nakliye kamyonunun durduğunu bile fark etmiyor… Ta ki merdivende kutuları taşıyan adamlardan birine rastlayana dek: “Dikkat et, ufaklık!” Sınıfın ismi Nakliyeci Adamlar falan olamaz mı acaba ?

2

O güne dek apartmandaki iki daireden dolu olanı onlarınkiydi. Dedesinin ablası Antònia Hala öldüğünden beri yan daire hep boş kalmıştı. Clàudia onu pek hatırlamıyor, Antònia Hala öldüğünde Clàudia çok küçüktü. Dedesiyle babaannesi daireyi kiralayıp kiralamayacaklarına yıllarca karar verememişlerdi. Görünüşe bakılırsa sonunda Clàudiaların bir komşusu olacak, yaşasın! Zemin katın sahanlığı boy boy kutularla dolu. Öyle çoklar ki! Clàudia hepsinin Antònia Hala’nın evine sığıp sığmayacağını merak ediyor. Ama birkaç ay önce dairedeki eşyaları boşalttıklarında sokağın ıvır zıvırla 15 kaplandığını hatırlıyor. Annesiyle babası Antònia Hala’nın ömrü boyunca bu kadar eşya biriktirdiğine inanamadıklarını söylemişlerdi. Dolayısıyla bu kutuların daireye rahatça sığacağı kesin.

İçlerinde ne var acaba? Clàudia’nın tek bildiği daireyi tutan kişinin önceden Barselona’da oturduğu ve sessiz sakin bir ortama ihtiyaç duyduğu için kasabaya taşındığı. Sessiz ve sakin ortamlar Clàudia’ya göre biraz sıkıcı. Babasından yeterince çekiyor, çünkü babası hep uykusunun hafif olduğunu ve akşam yemeğinden önce, uyanana dek Clàudia’ya evde çıt çıkarmamasını söylüyor. Olacak iş mi bu! Barselona ise çok hareketli bir şehir. Yeni komşu kasabaya geldiğinde kesinlikle buranın çok daha gürültüsüz ve sakin olduğunu görecektir. Clàudia annesi ve babasıyla Barselona’ya her gidişinde orada gördüğü ve duyduğu şeyler karşısında büyüleniyor. Ama o şamatanın ortasında uyumaya çalıştığını düşününce canı eve dönmek istiyor. Yeni komşunun gürültü konusunda babası kadar hassas olmayacağına emin. Onun tipini merak ediyor ama yeni komşu yarına kadar gelmeyecekmiş, bugün şehirdeki dairesini boşaltmaya devam ediyormuş.

Dolayısıyla yan komşunun nasıl biri olduğunu öğrenmek istiyorsa Clàudia’nın tek yapabileceği o kutuları incelemek. Clàudia eve çıkıp sırt çantasını odasına bırakıyor. Tam o sırada babasının yatak odasından homurdandığını duyuyor: “Geldin mi? Gürültü yapma kraliçem…” Clàudia babasının uykusunda konuştuğunu biliyor. Ona cevap vermesine gerek yok çünkü verirse onu uyandırır. Bir yudum su içiyor, mutfaktan sandviçini alıyor ve keşifte bulunmak için zemin katın sahanlığına iniyor. “Dikkatli ol, ufaklık!” diyor öncekiyle aynı nakliyeci. “Ortalıkta gezinme yoksa üstüne basarız.” Clàudia en üst basamağa oturuyor ve gözünü gitgide boşalan kamyondan ayırmadan sandviçini yiyor.

Adamların battaniyelere sarılı bir kanepeyi kamyondan çıkarmasını izliyor. Kanepeyi üst kata çıkarmak için balkona yerleştirilmiş bir makaradan sarkan iplerle bağlıyorlar. Ardından başka eşyalar geliyor: bir karyola, şilte, koca bir yuvarlak masa, kare şeklinde küçük ve çekmeceli bir masa, dört sandalye ve bir sallanan koltuk, bir ofis koltuğu, başka kutular, içlerinde ahı gitmiş vahı kalmış bitkiler bulunan birkaç saksı, ayaklı bir lamba, bir bisiklet, başka kutular, bir ütü masası, bir sürü raf, kutular, kutular… Nakliyeciler iki kişi.

Önce kutular hariç her şeyi üst kattaki daireye çıkarıyorlar. Böylece Clàudia her bir kutunun üstünde yazanları okuyarak bilgi toplama fırsatı buluyor. Üstünde MUTFAK 1 ve MUTFAK 2 yazan kutuları biraz oynatınca içlerinden tabak çanak sesi geliyor. DOLAP 1, DOLAP 2 ve DOLAP 3 en büyük kutular olsa da çok ağır görünmüyor. Çünkü Clàudia onları tutup biraz kaldırabiliyor, herhalde içlerinde giysiler var. Sonraki kutuların pek gizemli bir yanı yok: BANYO, ÇALIŞMA ODASI, TEMİZLİK MALZEMELERİ, AYAKKABILAR, HAVLULAR, ÇARŞAFLAR VE ÖRTÜLER… Clàudia sıkılmaya başlıyor, sandviçi de bitti. Şimdilik tek öğrenebildiği, yeni komşunun yazısının çok düzgün olduğu. Acaba neden bütün etiketleri kırmızı tükenmez kalemle yazmış ve annesinin işyerindeki gibi post-it’ler kullanmış, diye merak ediyor. Her etiket birbirine seloteyple tutturulmuş üç sarı not kâğıdından oluşuyor. Her kelime büyük harfle yazılmış ve harflerin üstünden kırmızı kalemle defalarca geçilmiş.

Nakliyeciler yeni kutular getirmeye başlayınca Clàudia yerinden kalkıp bu kutuların üstlerini okuyor. En azından işler biraz ilginçleşmeye başlıyor: TİYATRO 1, TİYATRO 2, TİYATRO 3, TİYATRO 4. Acaba yeni komşu oyuncu mu? ŞİİR 1, ŞİİR 2, ŞİİR 3, ŞİİR 4. Yoksa şair mi? ROMAN 1,ROMAN 2, ROMAN 3, ROMAN 4. Demek yazarmış! DENEME 1, DENEME 2, DENEME 3. Neyi deniyor ki acaba? SÖZLÜKLER 1, SÖZLÜKLER 2, SÖZLÜKLER 3, SÖZLÜKLER 4, SÖZLÜKLER 5, SÖZLÜKLER 6, SÖZLÜKLER 7… Amaaan! Öğretmenmiş demek, pek sıkıcı!

3

Annesi işten eve dönünce Clàudia ona bir sürü soru soruyor. “Yeni komşumuz öğretmen mi? Bizim okulda mı çalışacak? Sevimli biri mi? Çok ödev veriyor mu acaba? Öyle çok kitabı var ki!” Annesi sorulara yanıt verirken bir yandan da elindekileri gürültü çıkarmadan portmantoya bırakmaya çalışıyor. “Öğretmen değil. Ne iş yaptığını bilmiyorum. Pek konuşkan biri değil. Ama evden çalıştığını biliyorum.” Annesiyle babası komşunun ne iş yaptığını bilmiyorlar. Görünüşe bakılırsa kira sözleşmesini eniştesiyle halası halletmiş. Clàudia halasına sormak için fırına koşuyor.

Ama fırının kapanma saati yaklaşmış ve geç gelen müşteriler her zamanki gibi fırının önünde kuyruk olmuş. İnce dilimlenmiş yarım francala ekmeği gibi tuhaf isteklerde bulunan bir sürü insan var. Oysa halası artık önlüğünü çıkarıp etrafı süpürmek, kepengi indirmek ve evine gitmek istiyor. “Marta Hala, yeni komşunun eşyaları geldi!” Halası çalışırken bir yandan da Clàudia’yı dinliyor. Yorgun görünüyor. Hamile olduğundan akşama doğru her tarafı ağrımaya başlıyor, özellikle de bacakları. “Miniğin ismi belli mi, Martacığım?” diye soruyor müşterilerden biri. “İsmi Albert olacak, tıpkı dedeminki gibi!” diye atılıyor Clàudia. Doğacak bebek ilk kuzeni olacağı için çok heyecanlı. Fırında ekmek de müşteri de kalmayınca halası oturup oflaya puflaya kendine her geçen gün biraz daha küçük gelen önlüğünü çıkarıyor. “Yakında önlüğümün ipleri birbirine yetişmeyecek!” diyor. Clàudia yaklaşıp kulağını halasının karnına yaslıyor. “Albert! Ben Clàudia! N’oldu, biliyor musun? Yan daireye yeni biri taşındı! Barselona’dan geldi ve bir sürü kitabı var!” Halası gülüp karnını okşuyor. “Küçük kruvasanlardan birkaç tane arttı. İster misin? Nasıl da acıktım!” diyor.

Ama Clàudia komşu hakkında sorular sormakta ısrarcı. “Tek bildiğim onun evden çalıştığı, kraliçem,” diyor halası. “Jordi söyledi. O ne iş yaptığını kesin biliyordur. Yarın okulda gördüğünde kendisine sorarsın.” Clàudia eve dönerken evden çalışma konusuna kafa yoruyor. Ne demek ki bu? Evden yapılabilen işler hangileri acaba? Annesiyle babası hep evde yapılacak sürüyle iş olduğunu söyleyip Clàudia’nın yardım etmesini isterler. Tabii onların kastettiği sofra kurmak, çamaşırları katlamak, yerleri süpürmek gibi işlerdir. Şehirden kitaplarını yüklenip gelen bu adamın işi ev temizlemek değildir herhalde. Ne zor bir bilmece! Clàudia, Jordi Enişte’yle konuşmak için ertesi güne kadar bekleyebileceğinden emin değil. Akşam yemeğinde Clàudia yine annesiyle babasına komşunun mesleğiyle ilgili sorular yağdırıyor.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. İlginç Bir Vaka Bütün Oyunları 7 ~ Albert Camusİlginç Bir Vaka Bütün Oyunları 7

    İlginç Bir Vaka Bütün Oyunları 7

    Albert Camus

    Her şey, başını kaşıyacak vakti olmayan, zengin işinsanı Giovanni Corte’nin tuhaf bir ilahî ses duymasıyla başlar. Derhal teşhis konur: Söz konusu ehemmiyetsiz bir hastalıktır...

  2. Ölüler, Diriler ve Deliler ~ KolektifÖlüler, Diriler ve Deliler

    Ölüler, Diriler ve Deliler

    Kolektif

    İnsan derindir, korkuları ise daha derin… Ölüler, Diriler ve Deliler: Gotik Öyküler; Aydınlanma Çağı’nın göz ardı ettiği doğaüstü, akıldışı ve acayiple yeniden bağ kuran...

  3. Güneşi Uyandıralım ~ José Mauro de VasconcelosGüneşi Uyandıralım

    Güneşi Uyandıralım

    José Mauro de Vasconcelos

    “Şeker Portakalı”nın sevimli, küçük kahramanı “Zeze”, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl, ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur