Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Başarısızlığın Temel İlke ve Teknikleri
Başarısızlığın Temel İlke ve Teknikleri

Başarısızlığın Temel İlke ve Teknikleri

Polat Onat

Başarılı olmanın en önemli değer olarak sunulduğu bir çağdayız. Başarıya ulaşmak için onlarca yavan formülün art arda sıralandığı şablon kitapların peynir ekmek gibi satıldığı…

Başarılı olmanın en önemli değer olarak sunulduğu bir çağdayız. Başarıya ulaşmak için onlarca yavan formülün art arda sıralandığı şablon kitapların peynir ekmek gibi satıldığı ve yoğun ilgi görmeye yazgılıymışçasına pazarlandığı devirleri yaşıyoruz.

Polat Onat’ın sıra dışı kaleminden çıkan bu benzersiz kitap, her şeyden önce, bize sunulan ve otomatikman itaat etmemiz beklenen standart yaklaşımları hemen kabul etmemeyi öneriyor.

Dayatılan olguları ilk elden sorgulayarak bireysel aklın ve evrensel mantığın süzgecinden geçirmemizi, çarpıcı örnekler eşliğinde aktarıyor.

Başarısızlıkla barışık olan kişiler, hayatta başarının da başarısızlığın da ötesinde etik değerler, yüksek idealler ve ahlaki prensipler olduğunun farkına varmaya başlamıştır.

“Ne olursa olsun hep mutlak başarı kovalanmalı” çarpık idealinin soyut zincirlerinden kurtulmuş bireyler, yaşantıdan elde edilecek lezzet ve tatminin, bize dayatılan başarı kriterleriyle sınırlı olmayabileceğini idrak edebilmenin eşiğine gelmiş demektir.

*

1) Yağmur Sakinliği

26 Kasım 22/Cumartesi/09.53

Yağmur sesinin sakinleştirici etkisini duyumsayarak bir şey yapmadan, pencere camından aşağıya doğru kayan damlacıkları izleyip miskince oturmak ne kazandırır insana? ‘Hiçbir şey!’ diye mi yanıtlıyorsunuz? Size katılmıyorum. Bence çok şey kazandırmasa bile en azından bir şey kazandırır: Düşünmek.

Yazan kişinin bile kâğıda ne döküleceği konusunda net bilgisi olmadığı bir metni, okuyan kişinin tek bir anlam örgüsünün etrafında anlamlandırmasını beklediğimizde beyhude bir çaba içine girmiş sayılmalıyız. Belirsizliklerin parlattığı hakikatler, tanımlayamadığımız bir sebeple sislendiğinde şaşırırsak ve üzülürsek gözyaşlarımızı harcamayalım. Belki ileride lazım olur. Kaldı ki burası dünya. Bildiğimiz dünya.

2) Sabah Uyanınca

27 Kasım 22/Pazar /08.08

Sabaha uyanınca hiçbir şey aklında yoksa, salt uykuya doyduğun için gözünü açtıysan o yüce ve övülesi başarısızliğan eşiğindesin demektir. Tavandaki lekelerin farkındaysan, perdenin kıvrımlarını ezberlediysen, komodinin üze rindeki eşyaları bakmadan biliyorsan, yataktan kalkıp ayağını yere değdirdiğinde terliklerini gözü kapalı bulabiliyorsan, yüzünü yıkarken aynaya bakma gereği duymuyorsan, hayat senden gittikçe uzaklaşan bir olgu mahiyetinde zihninde yer etmeli. Tahminimce.

Başarıya ulaşmak için sistematik bir düşünce anlayışı ön koşul olduğu gibi, başarısız olmak ve bunu ısrarla sürdürebilmek de inişli çıkışlı bir düşünce çizgisi gerektirir. Sabit düzlemde seyreden dingin bir bilinç, başarıdan da başarısızlıktan da azadedir.

3) Açık Hayret

28 Kasım 22/Pazartesi/21.32

Viola Edward’ın Başarının Ritmini Solumak kitabını okurken hayret ettim. Yazarı tebrik etmek gerekiyor, başarılı olma yöntemlerinin hayata uygulanması ancak bu kadar başarısızca anlatılabilirdi! Güzel bir kış sabahında, ısıtmadan parlayan güneşin etkisiyle insanın içi huzurla dolmuş. ken, kötü ve dahası faydasız bir kitabı “yarım kalmasın bari” düşüncesiyle mecburen bitirmek pek keyif verici bir dene. yim değil. Fakat sıkıcı da değil. Başka bir duygu.

Başarı kazanmamış dahası kazanamamışbirisinin başarı kazanmışçasına tavır ve davranışlar içine girmesi, ūs. tüne üstlük bir de ayarı kaçmış bir edayla başkalarına akıl vermeye sivanması, o kişinin başarı elde etme ihtimalini tamamen yok eden bir niteliğe sahiptir. Kendi sahip olmadığımız nitelikler hususunda başkalarına öğüt vermeye sivanmak, komik olarak mı nitelendirilmeli yoksa trajik mi değerlendirilmeli? Yaşadıklarımızın zihnimizde şekillendirdiği görüntüler ve imajlar, etrafı kuşatan nesnel gerçeklikle uyumsuz olursa hayatımızın daha renkli olacağı fakat buna

karşın toplumun geneliyle istikrarlı bir anlaşmazlığa düşeceğimiz apaçık bellidir. Eğer şayet “apaçık belli” olan tek bir şey varsa tabii.

Şöyle bir tesadüf: Arşimet’in bir sözünü bu sabah takvimde okumuştum. Bugün öğlen Youtube’da izlediğim alakasız, rastgele bir videoda, Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini bulma hikâyesinden bahsedildi. Aynı akşam oğlum Said Fazıl yanıma gelip ödevi için okul kitabından Arşimet’le ilgili bir soru sordu. Tek gün içinde farklı kaynaklardan üç kez aynı kişiyle karşılaşmanın derin tuhaflığı. Demek ki Arsimet yaşıyor!

4) Küçük Titizlikler

1 Aralık 22/Perşembe/13.02

Bir elimle ağzına kadar dolu kahve bardağını tutarken diğer elimle duvarda asılı takvimin yaprağını kopardım. Balkona çıktım. Sokakta top oynayan çocuklara bakarken kahvemi yudumladım. Takvim yaprağını okumaya başladım. Günün özlü sözü ilgimi çekti:

“Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir.” / Friedrich Schiller

Baba şık bir laf etmiş! Cafcaflı bir söz. İlk bakışta dolu gibi gözüktüğüne kanılmasın. Tamamıyla boş bir ifade. Fikrime katılmıyorsanız buyurun, çevrenize bakın. Etrafınızdaki insanları inceleyin. Sizi temin ederim ki bireylerin hemen hepsi “küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren” kişilerdir. Fakat bu kişilerden kaç tanesi “büyük başarıların sahipleri”dir dersiniz? Sizin yerinize ben söyleyeyim: Hemen hemen hiçbiri!

Lafı dolandırmadan kanaatimi aynı vecize kalıbıyla belirtecek olursam “Küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerin çok az bir kısmı büyük başarıların sahibi olurlar,” der geçerim. Çünkü küçük işleri titizlikle yapanlar, hep küçük işleri -hem de gereğinden fazla bir titizlikleyapmaya alışırlar. Büyük başarılara ulaşmasını sağlayacak iddialı adımları atmaya, riskli kararları almaya çekinirler, belki de pek gerek görmezler. Küçük dünyalarındaki mevcut dar konfor alanları o kişiler için ziyadesiyle yeterli olur. Örnek: Ben. Ve belki de sen.

5) Yokuş Aşağı

4 Aralık 22/Pazar/13.16

Dün gece Troll adlı bir film izledim. Yönetmenliğini Roar Uthaug’un yaptığı vasat bir yapımdı. Filmde geçen etkili bir cümleyi not aldım. Karakterlerden birisi, takdir ettiği bir arkadaşından bahsederken şöyle diyordu:

“O başarısız olamaz. Nasıl başarısız olacağını bilmez çünkü.”

Hayat boyu hep başarı sergilemek kadar yıpratıcı mahiyette olabilecek çok az şey bulunmalı. İnsan, rutin hâline sıkışan çıkışsız bir döngüden kurtulamayacağını anlayınca yaptıklarının keyif verici etkisini duyumsayamaz. Yokuş aşağıya rahatça yürümenin hoş etkisini bize duyumsatan en önemli faktör, yokuş yukarı çıkmanın zorluğunu daha önce tecrübe etmektir.

6) Kelimeleri Parçalamak

6 Aralık 22/Salt/21.45

Başarı dedim… Başarı kavramının “baş” ile önemli bir ilgisi var. Çünkü başarılı olmak kafayı kullanmayı gerektirir. Başarının “arı” gibi çalışmakla tamamen olmasa bile nispi bir ilgisi olduğu kanısındayım. Biraz zorlama bir yorum olarak görülme riskini kabullenerek başarının “ar” ve “as” ile de bağlantısını bulunduğunu iddia edeceğim. Çünkü utanma, mutlak gereklidir. Ayrıca yemek gibi temel ihtiyaçların karşılanması da hep önemsenmelidir. Aç ve utanmaz bir adamın başarıya kavuşması, çarpım tablosunu bilmeyen bir kişinin, trigonometri problemlerinin çözüm tekniklerini anlatması kadar zordur.

Hiç düşünmemek de kati bir başarısızlık alametidir; sürekli düşünmek de… Sadece yüce fikirlere odaklanıp sıradan gerçeklere kayıtsız kalınması, tekdüze bir bakış açısıyla takıntı mahiyetinde değerlendirilip kolayca küçümsenir. Keşke hakikat o kadar yalım olup tek boyutlu ele alındığında bile en azından bir yüzünün yansımasını bize gösterebilseydi. Herkes inanmak istediği şeye inanıyorsa, inanmak istemeyenlerin neye inanacağını tahayyül edemeyiz. Yokluk, karanlık ya da boşluk değildir. Yoktur çünkü.

Şöyle bir tesadüf: Yılmaz Güney’in Kızılırmak Kara Koyun filmini bilgisayarda izliyordum. Bu esnada, bir yandan da Ahmet Arslan’ın Bir Ömür Düşünmek adlı, anılarını aktardığı kitabını okuyordum. Aynı filmi izlediğim sırada, o esnada okuduğum kitapta, yazar Ahmet Arslan, çocukluğunda Kızılırmak Kara Koyun filmini izlediğini ve çok beğendiğini yazıyordu. O an okuduğum kitabın satırlarında, o sırada tesadüfen izlediğim filmden böyle bahsedilme ihtimali milyonda ya da milyardakaçtır acaba?

7) Yeni Bir Heyecan

12 Aralık 22/Pazartesi/19.58

Yeni romanım Otuz Yıl Sonraki Ben piyasaya çıktı ve yayıncının gönderdiği kitaplarım elime ulaştı. Yayımlanan her kitabım, içimde hoş bir heyecan yaratıyor, taze bir heves doğuruyor. Kırk üç yaşımdayken farklı türlerde elli tane kitap yayımlamış olmama rağmen hevesim hiç azalmıyor. Edebiyat camiasında veya okurlar nezdinde, estetik yönden ya da ticari bakımdan kayda değer herhangi bir başarıya ulaşamadığım hâlde, bu ısrarlı yazma tutkumun alevini yitirmemesi ilginç bir örnek oluşturuyordur fikrindeyim. Matbaa kokusu üzerinde tüten kitabımı hızlıca okudum. Farklı bir üslupla, deneysel bir içeriği harmanlamaya çalıştığım, gerçeküstü ögelerle süslü, içime sinen, ilginç bir roman oldu. (Reklamları dinlediniz!) Biliyorum, okumaya vaktiniz yoktur. Ne yapalım, -Küçük Emrah efekti canınız sağ olsun.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Anı - Anlatı
  • Kitap AdıBaşarısızlığın Temel İlke ve Teknikleri
  • Sayfa Sayısı78
  • YazarPolat Onat
  • ISBN9786257097208
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviLikya Kitap / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Dostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam ~ Fethi GemuhluoğluDostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam

    Dostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam

    Fethi Gemuhluoğlu

    O, harp meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık yapan, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf...

  2. O’nu Kalbinle Dinle – Mekke Günleri ~ Onur KaplanO’nu Kalbinle Dinle – Mekke Günleri

    O’nu Kalbinle Dinle – Mekke Günleri

    Onur Kaplan

    Şimdi beraberce asırlar öncesine gidelim, gül kokulu ayak izlerinin peşine düşüp kömür karası bir çağın nasıl mutluluk asrına dönüştüğüne şahitlik edelim. Peygamberimizin (s.a.v.) doğumundan...

  3. Anılar, Düşler, Düşünceler ~ Carl Gustav JungAnılar, Düşler, Düşünceler

    Anılar, Düşler, Düşünceler

    Carl Gustav Jung

    Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, hayatını ve anılarını, meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé’ye anlatmayı kabul etti. O güne...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur