Geçmişe doğru uzanan bir süreçteki üç modern klasik yazar üstüne, Barthes, Proust ve Baudelaire üstüne ayrıntılı yorumlarla açılıyor kitap.
Onları Éluard, Camus, Orhan Pamuk, Güven Turan’ın yapıtları hakkında eleştirel denemeler izliyor.
Ardından üzerinde tek tek durulmuş yazar, metin, olay, olgu ve kavramlara ilişkin çözümlemeler, gözlemler, öneriler geliyor.
Sondaki “Özel Ek” de kitabı kapatan bir yorumu, “entelektüel” kavramının yorumunu sunuyor.
Barthes, Proust, Baudelaire ve Ötekiler okurlar için de “Günlerin Getireceği Hazlar” olacak.
İÇİNDEKİLER
Sunuş • 7
Roland Barthes
Benim Barthes’larım: Yeniden • 11
Marcel Proust
Yayıncısını Arayan Romancı ya da Edebiyat Tarihinde Yeniliğe
Kapalı Editörler Skandalı • 27
Walter Benjamin’in Proust’u • 31
Freud’da Bilinçdışı, Proust’ta Meçhul Göl • 34
Proust’un Çeviri Anlayışı ile Anlatıcısının Çeviri Anlayışı • 37
Bir Roman Tekniği Üstüne Fragmanlar • 42
Zaman Üstüne Anlatı Kuranlar • 48
Marcel Proust’u ve Yapıtını Ne Kadar Tanıyorsunuz? • 53
Charles Baudelaire
Hangi Baudelaire? • 67
Paul Éluard
Özgürlüğün Başına Gelenler • 79
Albert Camus
Albert Camus: Filozofların Tulûatı • 91
Orhan Pamuk
Romancı Örnek Okuruna Yol Gösteriyor • 101
Bir Roman, Bir Sonsöz ve Bir Şema-Sözlük • 103
Roman Girişinin İşaret Ettikleri • 109
Güven Turan
Bir Anlatıcının Seslendiği Gücül Örnek Okur • 117
Roman Üçlemesini Yorumlayan Eleştirinin Ana Çizgileri • 121
Öteki Eleştirel Denemeler
Roman, Öykü, Anlatı, Enfra-Roman, Enstantane ve Diğerleri • 131
Boris Vian, Günlerin Köpüğü, Pléiade Ödülü, Sartre,
Queneau ve Ötekiler • 134
Jean Tardieu: Kısa Bir Şiire Kısa Bir Yorum • 138
Sükûtun Hataları ile Devinek • 142
Anlatının Diliyle Konferans Çevirmeninin “Ölüm”ü • 146
Bir Editörün Kâbusu: Gezgin-Logore Yazarlar Bulvarları
Kaplamışlar • 148
Övgü ile Sövgü • 151
Yabancı Özel Adların Sesletimi ve Yazımı • 152
Özel Ek
Entelektüeller Sözlüğünün Ölçütleri • 157
Kavramlar Dizini • 167
Özel Adlar Dizini • 171
Sunuş
Barthes, Proust, Baudelaire ve Ötekiler 2008-2015 arasındaki “Bakış Açısı” yazılarını içeriyor. Çoğu Varlık’ta, ikisi Kitap-lık’ta yayımlanmış, biri de daha önce hiç basılmamış “eleştirel denemeler” bunlar. Hepsi belli bir “Bakış Açısı”nı yansıtıyor: Yazarları, yapıtları, olayları, olguları, kavramları birer metin olarak okumaya ve yorumlamaya çalışan gösterge eleştirisinin “Bakış Açısı”nı. Kitap yakın zamandan uzak zamana uzanan bir süreçteki üç modern klasik yazarla açılıyor: Barthes, Proust, Baudelaire. “Bakış Açısı”nın yönünü de onlara yıllardır duyulmuş yakınlık belirliyor. Ardından, son dokuz-on yıldır üzerinde tek tek durulmuş yazar, metin, olay, olgu ve kavramlara ilişkin çözümlemeler, gözlemler, yorumlar geliyor. Sondaki “Özel Ek” de “Bakış Açısı”nı ve kitabı kapatan bir yorumu, “entelektüel” kavramının yorumunu sunuyor.
• • •
Barthes, Proust, Baudelaire ve Ötekiler “Günlerin Getirdiği Hazlar”dı: “Uzun zaman, geceleri çok geç yattım”.
Mehmet Rifat
Beylerbeyi, Ocak 2016.
Roland Barthes
Benim Barthes’larım: Yeniden
Türkçede Roland Barthes üstüne yazılmış metinlere topluca bir göz atma gereği duydum geçtiğimiz günlerde. Bu konuda gerçeğe uygun değerlendirmeleri ne kadar vurgularsak vurgulayalım bilmez-bilirler yine bildiklerini karalıyorlar. Kimi Barthes’ı salt dilbilimci olarak görüyor; kimi Barthes’ı Marksist olmadan radikalleşen (?) biri olarak, hatta çoğu zaman yalnızca Marx yanlısı (Marksiyen) biri olarak nitelendiriyor; kimi Barthes’ı komünist diye yaftalıyor; kimi Barthes’ı doğrudan Sartre’ın ya da Brecht’in izleyicisi sanıyor; kimi Barthes’ı hiç duraksamadan modern bir yazar diye kabul ediyor; kimi Barthes’ı doğrudan avangard sayıyor; kimi Barthes’a postmodernizmin kurucuları arasında yer veriyor; kimi Barthes’ı roman yazarı olarak anmak istiyor; kimi Barthes’ı trafik kazasında öldürüyor; vb.,vb. Bunlar Barthes’ı belli kategoriler içine sokmaya, sıkıştırmaya, hatta olduğundan farklı göstermeye, özgün niteliklerinden “saptırma”ya çalışanların öbeğini oluşturuyor. Bir de yazdıklarımızı kesip yapıştırarak kendi adlarına “tez ambalajlayanlar” öbeği var. “Saptırıcılar”la da “ambalajcılar”la da uğraşmaya değmeyeceğini çok iyi biliyorum. Burada onlara yer verecek değilim. Aşağıda, Barthes üstüne 2007-2008’de kaleme almış olduğum bir yazıyı1 genişleterek yeniden sunmanın Bakış Açısı sağlam okurlar için daha yerinde olacağını düşünüyorum. 0. Bu yazı bir özellikler sıralaması olacak: Bana göre bendeki Barthes’ların ayırıcı niteliklerini hiçbir öncelik-sonralık gözetmeden kalemin ucuna geldiği gibi, kalemin jestine göre, parçalar (fragmanlar) halinde sıralayacağım. (Barthes’ın düşünce dünyasının kronolojik ve tematik düzenini, özellikle de “göstergebilimsel serüven”ini bir başka yazımda vermiştim zaten.)
1. Roland Barthes 25 Şubat 1980’de, geleceğin Fransa cumhurbaşkanı François Mitterrand ile yine geleceğin Fransız kültür ve milli eğitim bakanı Jack Lang’ın yanı sıra Jacques Bercque (toplumbilimci, Arap dünyası ve İslam tarihi uzmanı), Danièle Delorme, Pierre Henry ve Rolf Liberman’la (Mitterrand’ın isteği ve Lang’ın girişimiyle) Paris’te bir öğle yemeğinde buluşur. Kültür, edebiyat ve müzik konularının da konuşulduğu bu öğle yemeğinden sonra, Barthes evine yürüyerek dönmek, o arada da öğretim kurumundaki bürosuna uğramak ister. 1976’dan beri Edebiyat Göstergebilimi kürsüsünü yönettiği Collège de France binasının da bulunduğu caddede (rue des Écoles), karşıdan karşıya geçerken bir kamyonetin çarpması sonucu yere yuvarlanır. Burnu kanamaktadır. Hemen hastaneye kaldırılır. Kimse bu kaza geçirenin kim olduğunu bilmemektedir; üzerinde kimliğini belirten bir belge de yoktur. Kişinin Roland Barthes olduğu çok sonra anlaşılmış ve Fransız Basın Ajansı olayı ancak gece saatlerinde duyurabilmiştir. Barthes trafik kazası mı geçirmiştir? Öğle yemeğinde birlikte olduğu kişileri ya da yemekte konuşulanları düşünmeye daldığı, kafası bunlarla meşgul olduğu için dalgınlıkla mı kamyoneti görememiştir? Yoksa Ekim 1977’de, hep birlikte yaşadığı ve anlatılamaz bir sevgiyle bağlı olduğu annesinin ölümü üzerine geçirdiği büyük sarsıntının (Proust’u anımsayın!)3 sonucu, yaşamdan haz alma duygusunu yitirip (bir bölümünü 1979’da kaleme aldığı Ara Olaylar4 adlı yapıtı ile ancak 2009’da yayımlanabilen Yas Günlüğü’ndeki5 hüznü de okuyabilirsiniz!) bir intihar girişiminde mi bulunmuştur? Görgü tanıklarından biri, Barthes’ın, caddede karşıdan karşıya geçmeden önce, kamyonetin geldiği tarafa kesinlikle baktığını belirtmiştir! Barthes, gençliğinde ağır biçimde geçirmiş olduğu ve toplumsal yaşamına bir bakıma yön vermiş verem hastalığının bedeninde bıraktığı derin izlerin de etkisiyle solunum güçlüğü çektiği hasta nede bir ay yoğun bakımda kalır. Bu arada, hekimler, rahat nefes alabilmesi için, soluk borusunu “keserek” (trakeotomi) tüp yerleştirmek isterler. Barthes bu konuda kendini ikna etmeye çalışan yakın dostlarına, takılı solunum cihazı nedeniyle konuşamadığı için, kızgın bir biçimde elleriyle işaret ederek “Gırtlağımı kesecekler…” demek ister. Ama sonunda operasyon zorunlu olarak yapılır. Bu durum, Barthes’ı ruhsal açıdan iyice sarsar. Bedeni bitkin düşer. Yaşamak için vermesi gereken mücadeleden tümüyle vazgeçmiştir artık. Ve kazanın üstünden yaklaşık bir ay geçmiştir ki, Barthes, 26 Mart günü hastanede ölür. (Ayrıca bkz. L.-J. Calvet.)6 2. Ölenin dostu çok olur. Apansız öldüğünde de onu tanımış olduğunu, yakını olduğunu, R. Barthes’ın değil de Roland B’nin yakını olduğunu vurgulamaya çalışanlar çok ama çok oldu. Ancak Sartre’ın ölümünde (o da 1980’de Barthes’tan yirmi gün sonra ölmüştü) Paris’liler Montparnasse mezarlığına doğru yollara dökülürlerken, Barthes sessiz sedasız, yalnızca en yakın dostları tarafından uğurlanmıştı. Barthes’ın mezarının nerede olduğunu bugün kaç kişi biliyor acaba? Ama Barthes, “Çağımızın Bilinci” diye nitelendirilen Sartre’ı düşünsel ilgi açısından çoktan geride bırakmıştı. 3. Hep bir modern olarak kimi kez de bir öncü olarak tanıtıldı. Ama o öncü sanatın, öncü edebiyatın, yani avangardın “artçılar”ı arasında yer aldığını söylerdi. Kendisine, son yıllarda, modern değil de anti-modern diyenler oldu: İşin aslı, o, hep bir modern klasik olarak yaşadı: Bir Gide gibi, bir Proust gibi modern klasikti o. Kendi deyişiyle, “öncülerden olmak, neyin yitip gittiğini bilmekti; artçılardan olmaksa yitip gitmiş olanı sevmeyi sürdürmekti” (bkz. A. Compagnon).7 Gerçekten de her aşamada bir modern klasikti o. Kendisini hiçbir zaman bir avangard, bir öncü olarak sunmadı. “Öncülerin artçısıydı”, daha doğrusu, hemen yukarıda kendi deyişiyle belirttiğimiz gibi, öncü sanatçıların artçıları arasında yer aldığını söylerdi. Öncü edebiyatçıları, tiyatrocuları, felsefecileri tanıttığı, onlardan söz ettiği görülürdü hep, ama onların da klasikleşmeye yüz tutmuş olduklarını göstermesini bilirdi.
4. Proust’u, Chateaubriand’ı, Balzac’ı, Flaubert’i, Racine’i hiç unutmadı. Onları hep sevdi, onları okumaktan, incelemekten, alıntılamaktan hep haz duydu. Racine tiyatrosu üstüne bir inceleme (Sur Racine), Balzac’ın bir anlatısı (Sarrasine) üstüne de bir çözümleme (S/Z) yayımladı. 5. Önceleri filologdu, daha sonra Marx’çılığa, Sartre’a ve Brecht’e açık-kapalı göndermeler içeren yazılar kaleme aldı, ardından yapısal yöntemi (Saussure, Hjelmslev, Jakobson) benimsedi, Avrupa göstergebiliminin kurulmasına katkıda bulundu, çok geçmeden Metin kuramına yaslandı, Collège de France yıllarında da yeniden filolojiye döndü. İnsan bilimlerinden ya da dil bilimlerinden giderek uzaklaşmasını bakın neye bağlıyordu: Ona göre insan bilimleri kendi söylem üretme biçimlerini sorgulamıyorlardı; bu bilimsel dallar söylem üretimini etkileyen iki aşamayı (ideolojiyi ve bilinçdışını) dikkate almıyorlardı. Barthes ise söylem üretiminin, söz konusu iki aşamanın etkisi altında kaldığının yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıktığını, daha 1975’te belirtiyordu.8 Bu nedenle de düşünsel yaşamında belli bir noktadan sonra psikanalize yönelmişti. (Ama Barthes dil bilimlerine biraz haksızlık ediyordu: Çünkü söylem üretimi bir yandan dilbilimsel pragmatik (edimbilim) denilen etkinlik alanının konusu olmuştu, öte yandan da göstergebilim yalnızca metinleri incelemiyor, metinlerin üretilme sürecini de inceleme alanına katıyor, kendi söylem üretme biçimini de sorguluyordu.) 6. Son yıllarında edebiyatın öldüğüne, ölmeye yüz tuttuğuna inanıyordu. Proust’tan (Kayıp Zamanın İzinde) sonra roman yazılamadığını düşünüyor ve söylüyordu. Edebiyatı kurtarmanın yolunun, roman yazmak değil, romanın hazırlanışından söz etmek, romanın fantasmasını düşünmek olduğunu belirtiyordu. Romanın Hazırlanışı’ndan söz ederek edebiyatı yaşatma, edebiyatı sevmeyi sürdürme yolunun da Şiire dönmekle, Haykuya dönmekle; Satoriyi, Epifaniyi, Ara Olayları not etmeye dönmekle yakalanabileceğini düşünüyordu. Bütün bunlar onun için birer Şiir’di. Ölmekte olan edebiyat da, ona göre, varlığını bu Şiirlerde sürdürebilecekti.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme Edebiyat
- Kitap AdıBarthes, Proust, Baudelaire ve Ötekiler
- Sayfa Sayısı176
- YazarMehmet Rifat
- ISBN9789750835957
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hayallerini Yak Evi Isıt ~ Cezmi Ersöz
Hayallerini Yak Evi Isıt
Cezmi Ersöz
Bir tek seni sevdiğim doğruydu… Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı… Sen beni dışladığından beri, beni sevenlere bir hayalet hediye ettin… Tepeden tırnağa...
- Fragmanlar ~ Turgay Bakırtaş
Fragmanlar
Turgay Bakırtaş
Georg Simmel yirminci yüzyılın hemen başlarında, metropole dair o ünlü makalesinde dünyadan bezmişlik tavrıyla metropol arasında derin bir bağ olduğunu yazmıştı. Büyük şehrin çalkantısı,...
- Ahkamsız Hükümler ~ Mehmet Ali Bulut
Ahkamsız Hükümler
Mehmet Ali Bulut
Bu yazılar kaleme alındığında, benden başka okuyucum yoktu. Zaten birileri okusun diye de yazmamıştım. Yazdıklarım, evvel zaman içinde, çoğu, yaşanan hadiselere karşı tepki olarak...