Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aziz Mahmud Hüdayi – Hayatı Şiirleri Meclisleri
Aziz Mahmud Hüdayi – Hayatı Şiirleri Meclisleri

Aziz Mahmud Hüdayi – Hayatı Şiirleri Meclisleri

Mehmet Ali Ayni

Mehmet Ali Ayni’nin ilk defa yayınlanan kitabının bazı hususiyetleri var. Eserin öncelikleri, değerlendirmeleri, metnin hiyerarşisi, üslubu, içinden gelip geçtiği tekpartili yılların ihtiyaçları ve müellifin…

Mehmet Ali Ayni’nin ilk defa yayınlanan kitabının bazı hususiyetleri var. Eserin öncelikleri, değerlendirmeleri, metnin hiyerarşisi, üslubu, içinden gelip geçtiği tekpartili yılların ihtiyaçları ve müellifin arayışlarını ele veren kelime ve kavramları… önem arzetmektedir. Osmanlılar döneminde yetişmiş büyük bir mutasavvıf tekkelerin çoktan kapandığı, tasavvuf düşüncesinin küçümsendiği bir zaman aralığında bir ahlâkî kişilik/bir örnek hayat, önemli ve Batıdaki benzerleriyle rahatlıkla boy ölçüşebilecek bir tefekkür adamı, büyük bir şair olarak anlatılmakta ve yorumlanmaktadır.

İkincisi, Aziz Mahmud Hüdaî, Cumhuriyet ideolojisinin daraltılmış “Türk” vurgularıyla bir şekilde ilişkilendirilebilecek tarzda “Türk Azizleri”nden büyük bir şahsiyet olarak kurgulanıp anlatılıyor. Yazarın seviyeli bir şekilde yürüttüğü bu telif siyasetleri, bir tarafıyla Cumhuriyet fikriyatı ile irtibatlı hale gelmek isterken diğer taraftan resmi çizgiyi ve ideolojik kültür politikalarını aşmak ve onları bazı “uygun” yollar bularak Osmanlı ilim ve kültür hayatının, paranteze alınan İslâmın ve gayrımeşru ilân edilen tasavvufun içine çekmektedir.

Ayrıca Ayni’nin eserlerini ve düşüncelerini bir bütünlük içinde görmek bakımından da önemli bir çalışma.

SUNUŞ

Elinizdeki eserin müellifi Mehmet Ali Ayni (Serfice/Manastır 1868-İstanbul 1945), çalışma hayatına bir bürokrat olarak başlamış, memuriyetleri sırasında Fransızcadan yaptığı iktisat, tarih ve siyasetle alakalı ilk tercümeleriyle ilmî-fikrî bir arayış içinde olduğunu da göstermiş, ardından Darülfünun hocalığına intikal ile tasavvuf düşüncesi ve tarihi öncelikli olarak felsefe ve psikoloji ilimlerine dair de araştırmalar yapmış, dersler okutmuş, eserler telif etmiş bir zat, bir düşünce adamı. Ehl-i tarîk tarafı da var. Bu hususiyetlere sahip biri olarak ilgi alanıma girmesinin tarihi ise aşağı yukarı yarım asra yaklaşıyor. Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi-Metinler Kişiler adıyla 1986 ve 1987 yıllarında yayınlanan iki ciltlik çalışmanın ilk arayışları, fikrî çerçevesi, henüz tam netleşmemiş muhteva ve kişi yoklamaları sırasında Mehmet Ali Ayni de listeme girmiş ve eserlerini karıştırmaya, okumaya, daha sonra onlardan temsil gücü yüksek metinler seçmeye başlamıştım.1 Daha sonraki çalışmalarımda da bu ilgi genişleyerek ve derinleşerek devam etti. Farklı konular üzerinden eserlerini tetkik edip yazdığım metinlerde kullandım. Bir aşama sonra bu ilgiyi lisansüstü çalışmalarda bulunan ve benden Çağdaş Türk Düşüncesi, Çağdaş İslâm Düşüncesi dersleri alan veya birlikte Osmanlı düşünce tarihi metinleri okuduğumuz talebelerimin bir kısmına da aktardım. Mehmet Ali Ayni’nin tasavvuf ve felsefe ile birlikte “Türk” düşüncesini önemsemesi onun ayırıcı vasıfları arasında görünüyordu ve II. Meşrutiyet devrinin birçok İslâmcı mütefekkiri gibi Batılı düşüncelerle, hususen anahatları itibariyle müsbet yaklaştıkları medeniyet, insaniyetperverlik olarak anladıkları hümanizm ve dinle müsbet ilişkilendirmek istedikleri bilim kavramlarıyla irtibatları, nihayet Cumhuriyet idaresi ve ideolojisi ile tektip olmayan yakınlık ve uzaklıkları da ciddiyetle takip, tetkik ve tenkit edilmeyi hak ediyordu. Eserleri, yazıları, tercümeleri ve irtibatları üzerinden bunları da farklı vesilelerle takip ve tetkik ettim, yer yer tenkitlerde bulundum; hâlâ da ediyorum. Bu takibin bir parçası olarak daha önce yayınlanmış iki kitabını (Şeyh-i Ekber’i Niçin Severim ve Türk Ahlâkçıları’nı) yayına hazırladım ve haklarında, Çağdaş Türk Düşüncesi içinde işgal ettikleri yere dair uzun sayılabilecek “Giriş”ler yazdım. Osmanlıların son dönemlerinde yeni anlamlarıyla tedavüle giren, Cumhuriyet devrinde düşünce tarihi açısından farklı şekillerde ve kademelerde sıkça kullanılan “Türk” kelime-kavramına Ayni’nin yaptığı katkılar ve dönemsel olarak kıymetli olan vurgular da tetkik ve değerlendirmeye tabi tutularak muasırlarıyla mukayese edilmeye değer seviyedeydi.

*

Bu arada Ayni’nin kızlarından torunları rahmetli Nezih Neyzi ve İsmail Arar’la da tanıştım. İsmail Arar ayrıca metinleri ve hal tercümesi üzerine çalıştığım zevattan bir diğerinin, ilmiyeden Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin de torunuydu. İki toruna da hem biyografik hem de bazı konularda muhtevaya ilişkin sorular sordum, dedelerinin yayınlanmamış metinlerinin olup olmadığını soruşturdum. Sağ olsunlar sorduklarıma cevap vermenin ötesinde benim üzerimden bir şekilde öğrendiklerine teşekkür ederek başka katkılarda bulunmaya da teşebbüs ettiler. İşte elinizdeki kitap bu tanışma ve münasebetler neticesinde, İsmail Arar’ın yayınlamak üzere bana emanet ettiği Ayni’nin neşredilmemiş bir kitabı; büyük ölçüde daktilo edilmiş fakat nihai hale getirilememiş, sayfaları arasında bir kısmı toplu iğne ile tutuşturulmuş, bazıları yapıştırılmış ilave notlar olan Aziz Mahmud Hüdai kitabının dosyasıydı.

Bu kıymetli teslim-tesellümün hikâyesini Sözü Dilde Hayali Gözde kitabında, “İsmail Arar” portresi kısmında anlatıyorum. Kısaca zikredersek;

“(…) Hastahaneden çıktıktan birkaç gün sonra buluşup konuşmak üzere beni aradı. Taksim’de Etap Marmara’nın pastahanesinde buluştuk. 1992 Martının 12’si. O gün yanında bir zarf getirmişti. Ayrılacağımız sırada itina ile çantasından çıkardı ve masanın üstüne koydu. ‘İsmail Bey, bugün size yıllardır yayınlamak ümidiyle muhafaza ettiğim bir dosyayı emanet edeceğim. Dedem Mehmet Ali Bey’in Aziz Mahmud Hüdaî kitabı. Benim hazırlayıp yayınlamam bugüne kadar mümkün olmadı. Bunu siz benden daha iyi ve süratli yaparsınız. Buyurunuz…’ Hevesle ve dikkatle benim yüzümdeki hareketlenmeleri kontrol ediyordu. Dosyayı daha doğrusu emaneti aldım, itimat ve iltifatı için teşekkür ettim ve bugünün hatırasına bir not yazmasını da istedim. Hemen bir kâğıt çıkardı ve yazmaya başladı. Ben dosyaya bakarken ilk yazdığı metni beğenmeyerek buruşturduğunu gördüm. İkinci olarak yazdığı kâğıtta şunlar kayıtlı: ‘Aziz ve çok değerli kardeşim ve adaşım İsmail Kara beyefendi, Dedem merhum M. A. Ayni Beyefendinin ‘Aziz Mahmud Hüdaî’ hakkındaki çalışmasının müsveddelerini bugün size emanet ediyorum. Bunu Türk irfanına hediye ederseniz, ben memnun, merhumun ruhu da şad olur.

İsmail Arar (ve imza)’.

Kalktık. İstiklâl Caddesi’nde programlı bir gezinti. (…)”.

Dikkatle bakıldığı zaman dosyanın tamamlanmamış olmaktan kaynaklı problemleri biraz daha ciddi ve fazlaydı; birçok teknik tashih ve özellikle tarihî eski metinlerden yapılan iktibaslarda terkipler ve birleşik sıfatlar başta olmak üzere okuma-yazma hataları, atlamalar, tahkike muhtaç yerler, kaynak eksiklikleri vardı. Ayrıca eski metinlerin yazımı bugünkü yeni usullere de uygun değildi. Bu emanet dosya uzun bir müddet kütüphanede yakınımda, gözümün önünde tuttuğum dosyalar arasında yer aldı; bilgisayar ortamına aktarmak, iktibas ettiği metinleri, şiirleri tahkik etmek, dipnot ve kaynak bilgilerini ilmî usullere uygun olarak tamamlamak, az sayıdaki kusurlu ifadeleri düzeltmek, imlâ birliği sağlamak gibi vakit isteyen epeyice işi olmasına rağmen ilk fırsatta onu yayına hazırlayacaktım. Niyetim buydu. Yıllar geçip de bu düşüncemi kuvveden fiile çıkaramayınca İslâm Felsefesi yüksek lisansı sırasında birlikte çalıştığımız4 ve çalıştığı konular itibariyle Mehmet Ali Ayni ile yolları kesişen talebem (şimdi aynı zamanda meslektaşım) Aynur Temuralay Singin’e dosyayı emanet etmeyi düşündüm ve teklif ettim. Bilgisayar ortamına aktarmayı ve ilk karşılaştırma çalışmalarını o yapacak, sonrasını da ben çalışıp tamamlayacaktım. Teklifimi heyecanla ve –hatırladığım kadarıyla– altından kalkıp kalkamayacağı konusunda bir miktar tereddütle kabul etmişti.

Muvafakat hasıl olunca fotokopi alıp bana iade etmesi için dosyanın orijinalini kendisine teslim ettim. “Kitapların da bir kaderi var” sözünü tekrarlayalım; onda da epeyice bir müddet diğer çalışmaları arasında tamamlanmayı bekledi. Belki de kaderiyle birlikte yine beni bekledi! Çünkü “birlikte yayına hazırlayalım” dememe rağmen sözümün gereklerini tam ve zamanında yerine getirememiş olabilirim. Vakt-i merhûnu bugünlerde imiş! (Son okuma ve kontrolleri bir iki hafta için de olsa serinlik ve sessizliği bir daha yaşamak ve tatmak için gittiğim Rize’nin içerlek bir köyünde Güneyce’de yapabiliyorum).

*

Bu kitabın ihtiva ettiği biyografik ve bibliyografik maddî bilgilerin bugün itibariyle aşılmış bilgiler olduğu herhalde rahatlıkla söylenebilir. (Hasan Kamil Yılmaz’ın doktora tezi bu sahada ilk yeni akademik çalışma olarak kabul edilebilir: Aziz Mahmud Hüdayî ve Celvetiyye Tarikatı, İstanbul, İFAV Yay., 1984). Bu çalışmaya ilaveten Aziz Mahmud Hüdaî’nin şiirleri (Divan’ı) ve eserleri için daha güvenilir metin neşirlerine, tasavvufî görüşlerine dair değerlendirmelere de artık sahibiz. Fakat bir iki husus sebebiyle Ayni’nin bu metni sahasında hâlâ (ve en azından tarihî olarak) önemini korumaktadır. Bunlardan biri dönemsel önemdir; muhtemelen 1930’lu yılların son seneleri ile 1940’lı yılların ilk senelerinde telif edilip büyük ölçüde tamamlanan bu eserin öncelikleri, değerlendirmeleri, metnin hiyerarşisi, hatta tasvir üslubu ve değerlendirme ifadeleri, içinden gelip geçtiği yılların ihtiyaçları ve müellifin arayışları istikametinde seçilen kelime ve kavramları… kıymetleri bir tarafa yazıldığı dönem itibariyle de ehemmiyetlidir. Çünkü Osmanlılar döneminde yetişmiş büyük bir mutasavvıf tekkelerin çoktan kapandığı, tasavvuf düşüncesinin küçümsendiği bir zaman aralığında, tekpartili yıllarda bir ahlâkî kişilik/bir örnek hayat, önemli ve Batıdaki benzerleriyle rahatlıkla boy ölçüşebilecek bir tefekkür adamı, düşünce ve felsefe tarafı da olan büyük bir şair olarak anlatılmakta ve yorumlanmaktadır. Bir bakıma bugün ve yarın için yaslanılabilecek, ilham verici güçlü bir kaynak, örnek alınacak bir hal tercümesi… İkincisi, kitabın “kahramanı” Aziz Mahmud Hüdâî, Cumhuriyet ideolojisinin daraltılmış “Türk” vurgularıyla bir şekilde ilişkilendirilebilecek tarzda “Türk Azizleri”nden biri ve bütünüyle müsbet bir şahsiyet olarak kurgulanıp anlatılmaktadır. Bilindiği üzere yazarın “Türk Azizleri” dizisinden yayınladığı başka mutasavvıf-şair zevat da vardır. (Mehmet Ali Ayni’nin ayrıca “Türk Mantıkçıları”, “Türk Ahlâkçıları” başlıklarını taşıyan metinleri de bulunmaktadır). Yazarın tercih ederek ve seviyeli bir şekilde yürüttüğü bu çalışma ve telif siyasetleri, bir tarafıyla Cumhuriyet fikriyatı ile irtibatlı hale gelmek isterken diğer taraftan resmi çizgiyi ve ideolojik kültür politikalarını aşmak ve onları bazı “uygun” ama anlamlı yollar bularak Osmanlı ilim ve kültür hayatının, dahası paranteze alınan İslâmın, dinin ve gayrımeşru ilân edilen tasavvufun içine çekmek istikametine doğru taşımak istediği söylenebilir. Bu telif siyaseti ve açık çatışmalara düşmeden müsbet ve yumuşak ara yollar bularak ideolojik ve sert maniaları aşma çabaları modernleşme tarihimizin geniş mânada dinle, dinî düşünce ve hayatla irtibatlarını ve problemlerini görmek ve anlamak bakımından da anlamlı olmalıdır. Mehmet Ali Ayni bu çizgi üzerinde bütünüyle istisnai ve tek başına değildir ama tasavvuf ve mutasavvıflar başta olmak üzere tercihlerinin, ara yollar bulma gayretinin ve seviyesinin altı tekrar çizilebilir. Nihayet önem atfedilebilecek üçüncü husus, müellifin eserlerinin tamamını ve düşüncelerini, ayrıca telif tarzını bir bütünlük içinde görmek bakımından da bugüne kadar yayınlanmamış bu eserin bir kıymeti olmalıdır.

*

Bitirirken müşterek çalışmadaki titiz ve ısrarlı gayretleri için Aynur Singin talebe-meslektaşımı tebrik ve takdir ederken müellif Mehmet Ali Ayni’yi, eseri bize emanet eden İsmail Arar’ı rahmetle yad ediyor, çalışmanın sahaya katkı vermesini temenni ediyorum.

İSMAİL KARA

Güneyce, 26 Ağustos 2024

İÇİNDEKİLER

15 GİRİŞ: MEHMET ALİ AYNİ VE ESERİ ÜZERİNE BİRKAÇ NOT
35 AZİZ MAHMUD HÜDÂYÎ: HAYATI ŞİİRLERİ MECLİSLERİ /
Mehmet Ali Ayni
37 BAŞLANGIÇ
38 Hoca Sadettin • 39 Sadettin’in Oğulları • 40 Sunullah Efendi •
40 Kâtip Çelebi • 41 Nevîzâde Atâî • 42 Okçuzâde Mehmed
Şâhî • 42 Veysî • 43 Müverrih İbrâhim Peçevî • 44 Fâzıl Ali
Bey • 44 Evliya Çelebi • 45 Abdülganî b. İsmail Nablusî •
46 İsmail Hakkı Bursevî
48 MAHMUD HÜDÂYÎ’NİN ZAMANINA KADAR
[OSMANLI ÂLİM VE MUTASAVVIFLARI]
52 Konyalı Muslihuddin Vefa
54 MAHMUD HÜDÂYÎ VE BABA YUSUF
56 Mahmud’un Soyu Sopu, Doğduğu Yıl ve Yer, İlk Tahsili,
İstanbul’daki Yüksek Tahsili, Edirne’ye Gidişi • 58 Mahmud
Bursa’da • 58 Mahmud’un Kadılıktan ve Müderrislikten
Çekilmesi • 60 Üftâde • 63 Hakları Ödemek • 64 İstiğfar
66 ÜFTÂDE İLE MAHMUD ARASINDA GEÇEN
SOHBETLERDEN BAZI ÖRNEKLER
66 Tevhîd Nedir? [1] • 66 İnsan Mahiyetine Ne Yüksek Bir
Saygı! • 67 Kime İbadet Edilir? • 68 Bu Dünya Biterse •
68 Tasarruf ve Kudret: İrâde-i Cüz’iyye ve Kesb Meselesi •
69 Üftâde Bazen Coşuyordu • 69 Rüya Nedir? • 70 Riyâzet
Nasıl Olmalı? • 70 Yurd Sevgisi • 70 Eşyanın Hayatı ve Tesbiti •
71 Nefsini İyileştirmek ve Yenmek • 74 Allah’ı Sevmek •
75 İstitrâd: Tesbih • 76 Göklerin ve Yerin Nuru • 76 Nurdan
Maksat İlimdir • 77 Tevhîd Nedir? [2] • 78 Takva Nedir? •
79 İnsanın Kendini Beğenmesi ve Benlik Davası Etmesi Yakışır
mı? • 80 İnsan Bir Şeyi Bilirse Arar • 80 Ruh Meselesi •
83 Afvın Ehemmiyeti: İtidal • 84 Eşyanın Hakikati Fenâ Bulmaz •
84 İrade ve İhtiyar Meselesi • 84 Nefâisü’l-Mecâlis’den Bir
Örnek
87 HABBETÜ’L-MAHABBE
92 DİVAN-I İLÂHİYYÂT’TAN SEÇMELER
107 Nazîre • 108 Tahmîs • 122 Kıtalar ve Rubâîler
124 MAHMUD HÜDÂYÎ ÜSKÜDAR’DA
126 İstanbul’un Hâli • 129 Mahmud Dobrice’de Baba •
130 Mahmud Tebriz’de • 131 Mahmud Küçük Ayasofya
Zâviyesinde Şeyh • 132 Mahmud Fatih Camii’nde Cuma Vâizi •
133 İlk Ders
141 ÜSKÜDAR’DA ÂSİTÂNE
142 Halvet ve Celvet • 142 Celvetîlik Yolu • 143 Celvetî Ne
Demektir? • 144 Celvetîlik’te Terbiye • 147 Mahmud’un Nüfûzu •
149 Mahmud’un I. Ahmed’le Münasebeti • 151 Ahmed’in Rüyası •
152 İçki Yasağı • 156 Emanete Hıyanet • 156 İlim Sahibi
Olmak Ağır Bir Yük Yüklenmektir • 156 Felsefî Bir Sual •
158 İstanbul’un Emniyeti • 158 Türk Birliğini Temin İçin Gayret •
159 Akdeniz’de Emniyetimiz Temin İçin Malta ve Girit’in Fethini
Tavsiye • 160 Sabanca Gölü’nü İzmit Körfezi’ne Akıttırmak
İçin • 161 Fil Damı ve Bir Aralık Arslanhâne İttihaz Edilmiş
Olan Saint İrem Kilise’sinin Bir Mabed Yapılması İçin •
162 Simavlı Bedreddin’i Niçin Sevmiyordu? • 162 Enbiyânın
Ceddi İbrâhim’in Merkadını [Kabrini] Tamir • 165 [Sultan]
Ahmed’in Sorduğu Suallerden Birkaçı

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur