Yasak. Ölümsüz
Uğruna Ölünecek Bir Aşk…
Aşk Asla Ölmez
Bağımlılık yaratan düşüş serisinin ikinci romanı azap okurlarını maceranın daha da derinlerine çekiyor .
Cennetten kovulan bir melek olan erkek arkadaşı Daniel’dan ayrı kalan Luce için hayat cehennem azabından farksızdır. Birbirlerine kavuşmaları sonsuzluk kadar uzun sürmüştür ancak Daniel ona gitmek zorunda olduğunu söyler.
Daniel Luce’u öldürmek isteyen ölümsüzleri – Sürgünleri – yakalayana dek geri dönmeyecektir. Luce’u Kalifornia’nın kayalık kıyı şeridindeki bir okula, sıra dışı yeteneklere sahip öğrencilerin, düşen meleklerin ve insanların çocukları olan Nefilimlerin bulunduğu Shoreline’a gizler.
Shoreline’da Luce gölgelerin ne olduğunu ve onları önceki hayatlarına açılan bir pencere olarak nasıl kullanacağını öğrenir. Luce kendisini geliştirdikçe, Daniel’ın ona her şeyi anlatmadığına dair şüphe duymaya başlar. Daniel ondan bir şeyler gizlemektedir Tehlikeli bir şeyler.
Ya Daniel’ın çizdiği geçmiş tam olarak doğru değilse? Ya Luce’un başka biriyle birlikte olması gerekiyorsa?
ÖNSÖZ
TARAFSIZ SULAR
Daniel körfeze baktı. Çırpıntılı deniz ayaklanılın altındaki çakıllı kumsala vururken, gözleri Sausalito kıyısını saran sis kadar griydi. Gözlerindeki menekşe renkli beneklerden eser yoktu; hissedebiliyordu. O çok uzaklardaydı.
Denizin esintisine karşı kollarını kavuşturdu. Fakat kalın siyah paltosunun önünü sıkıca kapatmaya çalışırken bile işe yaramayacağını biliyordu. Avlanmak hep üşümesine neden olurdu.
Bugün onu ancak tek bir şey ısıtabilirdi ve o erişilmezdi. Başının üst kısmının dudaklarına kusursuz bir dinlenme yeri sunuşunu özlüyordu. Kollarının arasındaki boşluğun onun vücuduyla dolu olduğunu ve eğilip boynunu öptüğünü hayal etti. Ancak Luce’un yanında olmaması iyi bir şeydi. Gördüğü şeyler onu dehşete düşürürdü.
Arkasında, Angel Adası’nın güney kıyısı boyunca sürüler halinde suya atlayan deniz aslanlarının sızlanmaları neler hissettiğini yansıtıyordu: Yapayalnızdı ve etrafta onu duyabilecek hiç kimse yoktu.
Cam dışında.
Cam, Daniel’in önüne çömelmiş paslı bir çapayı ayaklarının dibindeki şiş ve ıslak bedene bağlamaya çalışıyordu Böylesine kötü bir şeyle uğraşırken bile güzel görünüyordu. Yeşil gözleri ışıl ısıldı ve siyah saçları kısa kesilmişti Ateşkes yüzünden olmalıydı; ateşkes her defasında meleklerin yanaklarına ışıltı, saçlarına parlaklık getirir, hatta kaslı kusursuz vücutlarının dalla da biçimli görünmesine neden olurdu. Kumsalda tatil yapmak insanlar için ne anlama geliyorsa, ateşkes günleri de melekler için o anlama geliyordu.
Bir insanı Öldürmek zorunda kalmak her defasında içini sızlarsa da Daniel herkese Hawaii’den yeni dönen rahatlamış, dinlenmiş ve bronzlaşmış biri gibi görünüyordu.
Karmakarışık düğümlerinden birini sıkılaştıran Cam, “Tipik Daniel. Her zaman pis işleri bana bırakıp bir kenara çekilir,” dedi.
“Sen neden bahsediyorsun? İşi bitiren bendim.” Daniel ölü adamın solgun alnının üstünde matlaşan gri saçlarına, boğum boğum ellerine ve adi plastik galoşlarına baktı, karanlıkta bile göğsündeki kırmızı yarığı görebiliyordu. Bir kez daha içi ürperdi. Öldürmek Luce’un güvende olmasını, onu kurtarmasını garantilemeseydi, Daniel bir daha asla eline silah almaz, asla dövüşmezdi.
Nedense bu adamı öldürmek ona doğru gelmemişti. Daniel’ın içinde bir şeylerin ters gittiğine dair anlaşılmaz ve rahatsızlık verici bir his vardı.
“İşlerini bitirmek eğlenceli olan kısmı.” Cam halatı adamın göğsünün etrafından geçirip kollarının altında sıklaştırdı. “Pis olan ise onları denize göndermek.”
Daniel kanlı ağaç dalını hâlâ elinde tutuyordu. Cam silah tercihine pis pis güldü ama ne kullandığı Daniel’ın umumda değildi. Her şeyle öldürebilirdi.
“Çabuk ol,” diye homurdandı. Cam’in dökülen insan kanından hoşlandığını görmek midesini bulandırıyordu. “Zamanını boşa harcama. Deniz çekiliyor.”
“Eğer bunu benim yöntemime göre yapmazsak, yarın deniz kabardığında Avcı kıyıya vuracak. Çok düşüncesizce hareket ediyorsun Daniel, hep böyleydin. Biraz daha ileriye dönük düşünemez misin?”
Daniel kollarını kavuşturup dalgaların beyaz tepelerine baktı. San Francisco İskelesi’nden bir turist katamaranı onlara doğru süzülüyordu. Eskiden olsa tekne ona bir sürü hatırayı anımsatabilirdi… Binlerce denizde Luce’la çıktığı binlerce keyifli yolculuğu. Fakat bu kez bu kez her şeyin farklı olduğu ve artık reenkarnasyonun olmayacağı bu hayatta ölürse geri dönemeyecekti Daniel ottun hafizasının ne kadar zayıf olduğunu biliyordu. Bu son şanslarıydı. İkisinin de. Aslında herkesin son şansıydı. O nedenle önemli olan Daniel’ın değil Luce’un hafızasıydı ve eğer Luce hayatta kalacaksa, bir sürü şoke edici gerçeğin nazikçe yüzeye çıkarılması gerekecekti. Luce’un öğrenmesi gereken şeyleri aklından geçirince Daniel’ın tüm vücudu gerildi.
Cam Daniel’ın bir sonraki adımı düşünmediğini sanıyorsa, çok yanılıyordu.
“Hâlâ burada olmamın tek bir sebebi olduğunu biliyorsun,” dedi Daniel. “Onun hakkında konuşmalıyız.”
Cam güldü. “Biliyorum.” Homurdanarak sırılsıklam olmuş cesedi omzuna attı. Ölü adamın lacivert takımı Cam’in bağladığı halatın etrafında toplanmıştı. Ağır çapa kanlı göğsünün üstünde duruyordu.
“Sence de bu biraz hantal değil miydi?” diye sordu Cam. “Kadimlerin daha sıkı bir avcı göndermemiş olması.
Sonra Cam olimpiyatlarda yarışan bir gülle alıcısı gibi dizlerini kırıp hız kazanmak için üç kez kendi etrafında döndükten sonra ölü adamı suya fırlattı, yerden otuz santim yükselmişti.
Ceset çok uzun gelen birkaç saniyenin ardından körfezin sularında aşağı doğru süzülmeye başladı. Çapanın ağırlığı onu yavaş yavaş derinlere çekiyordu, büyük bir bölümü koyu mavimsi yeşil sulara batmıştı. Sonra aniden gözden kayboldu.
Cam ellerini sildi. “Sanırım az önce bir rekor kırdım.”
Birçok açıdan birbirlerine benziyorlardı. Fakat Cam bir şeytandı ve bu nedenle vicdan azabı çekmeden kötülük yapabiliyordu. Danıel ise sürekli olarak vicdan azabıyordu. Ve tam olarak şu an aşk kulunu kanadını kırıyordu.
“İnsanların ölümünü fazla halife alıyorsun,” dedi Daniel.
“Bu adam ölmeyi hak etti,” dedi Cam. “Gerçekten tüm bu işin ne kadar eğlenceli olduğunu anlamıyor musun?”
Yüzü öfkeyle gölgelenen Daniel, “O benim için bir oyun değil,” dedi.
“Ve işte bu yüzden kaybedeceksin.”
Daniel uzanıp Cam’in çelik grisi paltosunun yakasına yapıştı. İçinden avcıyı suya fırlattığı gibi onu suya fırlatmak geçiyordu.
Güneşin önünden geçen bulutun gölgesi yüzlerine…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAzap
- Sayfa Sayısı400
- YazarLauren Kate
- ISBN9944823586
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEpsilon / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Mıntıka ~ Mathias Énard
Mıntıka
Mathias Énard
Hırvat asıllı Fransız ajan Francis Servain Mirkovi´c, Fransız İstihbarat Servisi’ne bağlı görev yaptığı, kendi deyimiyle “Mıntıka”sı olan Akdeniz havzasında dehşet ve şiddet dolu ilişki ağları içinde geçirilen yılların ardından depresyona ve alkolizme eğilimli orta yaşlı bir adamdır artık.
- Uzun Dünya ~ Stephen Baxter, Terry Pratchett
Uzun Dünya
Stephen Baxter, Terry Pratchett
Bilimkurgunun iki ustası Terry Pratchett ve Stephen Baxter yeni bir roman için bir araya gelip bize şu soruyu sordu: Dünya’daki kaynaklar kısıtlı olmasaydı, insanlık...
- Prosper Redding`in Tüyler Ürpertici Hikâyesi ~ Alexandra Bracken
Prosper Redding`in Tüyler Ürpertici Hikâyesi
Alexandra Bracken
“Ben Prosperity Oceanus Redding, belki de Prens Alastor… Sana bilmediklerini anlatmaya geldim. Yaklaş, duyman gereken şeyler var. Yalnız senden mi ibaret sandın bu dünya?...