Yerkürenin hangi noktasında, hangi koşullar altında olursa olsun damarları aynı umutla, aynı ateş ve iradeyle harlanan cesur yürekler vardır. Bazen küçük gibi görünen bir eylem ile devleşen dalgalara ilham kaynağı olurlar, bazen de o kabarmış dalgaların komutanı… Ama takvimler ve coğrafyalar değişse de bu tarihsel misyonu üstlenenleri hep aynı öfke ve coşku buluşturur, onları sınırların ve yılların ötesine taşıyan da budur.
Kavel Alpaslan, Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri derlemesinde, proleter bilincin olanca ağırlığını omzunda taşıyan nice simayı, onları çevreleyen arkaplanla birlikte anarken, kapitalizmin tarihsel krizinin önemli dönüm noktalarının da bütünlüklü bir resmini sunuyor.
Böylece hem dönemin ruhu hem de parçası olduğu deneyimlerin hangi motivasyonlarla gerçekleştiği aydınlanırken, tarihin odağından kaçmış yahut kasten sümenaltı edilmiş detay ve gerçekler satıraralarında müstakil birer başlık teşkil ederek hafızalarda hak ettiği yeri alıyor. Devrimler ve karşı devrimlerle toprakları kanla sulanan Latin Amerika’dan Afrika’ya, ulusal kurtuluş mücadelesinin bağrında sayısız militan yetiştirmiş Ortadoğu’dan Sovyet deneyimini burjuva liberalizmine karşı emeğin kurtuluşu kavgasıyla perçinleyen Avrupa’ya, siper yoldaşlığı etmiş onlarca devrimci, her daim sürecek ve hiç sönümlenmeyecek mücadeleye dair zengin bir deneyim hazinesi oluşturuyor.
İÇİNDEKİLER
Sunuş…………………………………………………………………………………………………………. 7
William Morris…………………………………………………………………………………………… 9
Gustave Flourens …………………………………………………………………………………….. 15
Eugen Leviné …………………………………………………………………………………………… 19
James Connolly………………………………………………………………………………………… 27
Feliks Cerjinski ………………………………………………………………………………………… 33
Bela Kun ………………………………………………………………………………………………….. 39
26 Bakü Komiseri …………………………………………………………………………………….. 45
Misak Manuşyan……………………………………………………………………………………… 49
Julius Fuçik ……………………………………………………………………………………………… 57
Nikola Vaptsarov……………………………………………………………………………………… 63
Aris Veluçiyotis ……………………………………………………………………………………….. 69
Nver Safaryan………………………………………………………………………………………….. 75
Olga Benário Prestes………………………………………………………………………………… 79
Arditi Del Popolo…………………………………………………………………………………….. 85
Kızıl Ordu’nun Yahudi Kadın Askerleri…………………………………………………… 91
Ali Höhler………………………………………………………………………………………………… 95
Fernando Gerassi …………………………………………………………………………………….. 99
Miguel Hernandez…………………………………………………………………………………. 103
Richard Sorge…………………………………………………………………………………………..111
Kim Philby ………………………………………………………………………………………………119
Kızıl Orkestra…………………………………………………………………………………………. 127
Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis ………………………………………………. 131
Karl Liebknecht ……………………………………………………………………………………… 137
Kızıl Harlem…………………………………………………………………………………………… 143
Moll, H. Bauer ve Schapper……………………………………………………………………. 151
FIAT İşçileri……………………………………………………………………………………………. 157
Asturias Madencileri ……………………………………………………………………………… 163
Chon Tae-il…………………………………………………………………………………………….. 169
Sarı Takunyalılar……………………………………………………………………………………. 173
Camilo Torres…………………………………………………………………………………………. 175
Jorge Masetti………………………………………………………………………………………….. 181
Roque Dalton…………………………………………………………………………………………. 185
Arlen Siu………………………………………………………………………………………………… 191
Carlos Mariategui ………………………………………………………………………………….. 197
Miguel Enriquez…………………………………………………………………………………….. 203
Rogelia Cruz ……………………………………………………………………………………………211
FPMR Tutsakları…………………………………………………………………………………….. 215
Maurice Bishop………………………………………………………………………………………. 219
Thomas Sankara…………………………………………………………………………………….. 223
Patrice Lumumba…………………………………………………………………………………… 229
Amilcar Cabral ………………………………………………………………………………………. 237
Gassan Kanafani…………………………………………………………………………………….. 243
Kaynaklar………………………………………………………………………………………………. 249
Eugen Leviné
Rusya’da ve daha sonra Almanya’da devrimci faaliyetlerde bulunmuş Eugen Leviné, Alman Devrimi’nin başarısızlığından sonra kısa ömürlü Bavyera Sovyet Cumhuriyeti’nin başına geçmiş bir komünist, bir Yahudi ve tutkulu bir âşıktır. Ama tüm bunlardan belki daha önemlisi Leviné, kaybedilmiş bir devrimin ertesinde dahi umudu büyütebilen bir devrimcidir. Üstelik kalıcı başarı şansı oldukça düşükken… Leviné’yi kısaca tanıtırken sarf ettiğimiz bu cümleler, bugün dahi kimi kesimler için farklı anlamlar taşır. Kimileri için o, Almanya’da Yahudilere karşı öfkenin büyümesini ve komploların gelişmesini hızlandıran, maceraperest bir “ajitatör”dür. Kimileri içinse yoldaşlarını yarı yolda bırakmayan, olası tüm imkânları ve ötesini, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar için zorlayan bir önderdir…
Leviné 1883 yılında Çarlık Rusyası’ndaki Petersburg kentinde yaşayan varlıklı bir Yahudi ailede dünyaya gelir. Ancak henüz 3 yaşındayken babasını çiçek hastalığından kaybeder. Anneyse bu kaybın ardından Almanya’nın Wiesbaden kentine göçer. Oldukça eğitimli bir kadın olan annesi burada oğlunu ayrıcalıklı bir okula gönderir. Leviné büyüdükçe politikleşir ve hayatı daha farklı bir açıdan yorumlamaya başlar. Henüz 15 yaşındayken aşağıdaki sözleri kaleme alır:
İnsanlara hizmet etmeliyim… Rol yaparak değil gerçek bir hizmetle,
kitlelerin sempatisini kazanmak için ekmek kırıntılarını sunan Roma
konsülleri gibi değil, refahları için samimi bir emek harcayarak. Ezileni
korumak ve haklarını kazanırken onlara yardım etmek için konsül mahkemelerinde halk düşmanlarını ifşa etmeyi dilerim. İşte benim hedefim.
İşte yerine getireceğime yemin ettiğim şey!
Henüz ergenlik dönemindeki bir gencin kaleminden çıkan bu sözler, Leviné’nin düşüncelerini sağlam temeller üzerine bina ettiğini gösteriyor. Sonraki yıllarda Wiesbaden’den Heidelberg’e taşınan Leviné, burada hukuk eğitimi almak üzere üniversiteye girer. Yine aynı dönem, siyasi hayatı için de bir dönüm noktası arz eder. Kentte Rusya’daki Sosyalist Devrimci Parti (SR) üyesi sürgünlerle tanışır. Tarım alanında sosyalist çalışmalarıyla bilinen SR, dönemin Rusya’sı için önemli bir teşkilattır.
Leviné için SR, devrimci hayatın ilk basamağı olur. İlk dediysek, bunu küçük ve etkisiz bir tecrübe olarak göreceğimiz anlaşılmasın: Leviné, Rusya’da gerçekleşmekte olan 1905 Devrimi’ne katılmak üzere, doğduğu topraklara geri döner. Devrimin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından kurşun madeninde çalıştırılmak üzere Sibirya’ya sürgüne gönderilir. Fakat çok geçmeden bir şekilde kaçmayı başarır.
Daha sonra Almanya’ya geri dönmeden önce annesine yazdığı 1906 tarihli mektupta, eğer annesi, onu yaşam tarzından vazgeçirmeye ve yolundan döndürmeye çalışırsa bu ziyaretin anlamsız olacağından söz eder ve eğer onu değiştirme umudundan vazgeçmişlerse gelip gelemeyeceğini sorar… Bu sözler hem annesine yürekten bağlı hem de sosyalist mücadele konusunda ısrarcı bir devrimciyi yakından tanımamızı sağlar. Rusya’da geçirdiği SR döneminin ardından Almanya’ya döndüğünde Leviné, tekrar Heidelberg Üniversitesi’nde eğitimine devam eder. Bu sırada siyasetten kopmaz, aksine Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne (SPD) katılır ve Rusya’da bizzat yaşadığı 1905 Devrimi hakkında dersler vermeye başlar.
Tabii 1914 yılında I. Paylaşım Savaşı’nın başlamasıyla, Leviné’nin sadece siyasi değil, tüm hayatı baştan sonra değişecektir. Fakat aynı yıl yine hayatını aynı şekilde, hatta belki daha da kuvvetlice değiştirecek başka bir olay yaşanır: Leviné, müstakbel eşi Rosa Broido ile tanışır. Polonya Yahudisi bir haham babanın kızı olan Rosa, bu anı “ilk görüşte aşk” diyerek açıklamıştır. Ülke savaş çığırtkanlığıyla kaynayadursun, ertesi yılın Mayıs ayında âşıklar evlenmeye karar verir. Eşine “Asla aşılmaz bir mutluluk seviyesine ulaştıklarını” söyleyen Leviné, ayrı düştükleri bir anda yazdığı mektubunda şu satırları kaleme alır:
Her şey anlam ve içerik kazanıyor gibi. Seninle uyanıyorum, tüm gün boyunca seninle birlikte yürüyorum, seninle birlikte uzanıyorum ve sağ kolum seni neşe ve şefkatle bekliyor… Sana teşekkür ederim beni yeniden gençleştirdiğin için, bana en içten sevgiyi öğrettiğin için, bana sunduğun narin-tutkulu aşk hediyesi için.
Düğünden çok kısa bir süre sonra Leviné askere çağrılır, ordudaki görevi Heidelberg yakınlarında yüksek rütbeli savaş esirlerinin tercümanlığını yapmaktır. Fakat çok geçmeden, 1916 yılında ordudan terhis edilir ve üniversitede Rusya üzerine verdiği derslere geri döner. Tabi bu sırada Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’lerin önderlik ettiği Spartakistlerin üyesidir ve bu yıllar savaşın yarattığı yıkımın hem cephede hem de cephe gerisinde iyiden iyiye hissedilir hale geldiği yıllardır. İşçi sınıfına sosyal demokratlarca dikilen şovenizm sütunları çatlamaktadır.
Leviné’nin siyasi örgütlerle bağını anlamak adına, öncelikle 1917 Ekim Devrimi’nin ardından Rusya’nın ağır şartları kabul ederek savaştan çekildiği BrestLitovsk Antlaşması’yla birlikte derinleşen Sol SR’lerle Bolşeviklerin ayrımını hatırlamak yerinde olacaktır. Rusya’daki devrimin ardından Leviné Berlin’deki Sovyet elçisinin Almanya danışmanı, eşi Rosa da tercümanı olarak çalışmaya başlar. Sol SR-Bolşevik ayrımından sonra Leviné’nin de bir seçim yapması gerekir. Çünkü her ne kadar Spartakistlerden olsa da bir şekilde Rusya’yla gönülden ya da fiziken bağları vardır.
Sonuç olarak tercihini Bolşeviklerden yana yapar. Leviné’nin yaşadığı bu süreç aynı zamanda yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Rusya’dan Almanya’ya uzanan hattaki “devrimcilerin ülkeler arası akışını” da göstermektedir. Çünkü Leviné’nin bu “iki ülke arasında kalışı” dönemin diğer pek çok devrimcisi için de geçerlidir.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri
- Sayfa Sayısı264
- YazarKavel Alpaslan
- ISBN9786257370929
- Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hayaletlerim ~ Gwendoline Riley
Hayaletlerim
Gwendoline Riley
Kırklı yaşlarını süren bir akademisyen olan Bridget, kedisi ve erkek arkadaşıyla sakin bir hayat kurmuş, babasıyla görüşmeyi yıllar önce kesmiş, annesiyle ilişkisini ise senede...
- Çemberin Dışındakiler ~ Craig Silvey
Çemberin Dışındakiler
Craig Silvey
Gözler karanlığa da alışır… İnsan kendi yarasını saramaz, dost bir elin dokunuşuyla iyileşir ancak… Geçirdiği kazadan sonra gözlerini karanlığa açan Eleanor’un zorluklarla dolu hayatı,...
- Acı Bir Başlangıç Bu ~ Javier Marías
Acı Bir Başlangıç Bu
Javier Marías
“Acı Bir Başlangıç Bu” Madrid, 1980. Kırk yıllık diktatörlükten sonra değişim rüzgârı İspanyol toplumunda ağır ağır esmeye başlar. Genç Juan de Vere, meşhur yönetmen...