Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Atatürk’Ün Anayasası 1924
Atatürk’Ün Anayasası 1924

Atatürk’Ün Anayasası 1924

Taha Akyol

Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı ilk anayasa, o zamanki deyişle 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu. 1924 Anayasası’nın hazırlanışı ve Meclis’teki özgür tartışmalar… Yetkilerin, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal…

Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı ilk anayasa, o zamanki deyişle 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu.
1924 Anayasası’nın hazırlanışı ve Meclis’teki özgür tartışmalar…
Yetkilerin, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın elinde toplanmasına karşı çıkan devrimci ve muhalif milletvekilleri…
Meclis’te kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrılığı tartışmaları…
“Vatandaşlara Türk denilir” şeklindeki anayasa maddesine Türkçülerin itirazı…
1924 Anayasası’nda özgürlükler ve yargı bağımsızlığı…
1924 Anayasası’nın uygulanma sorunları, devrim-anayasa çelişkisi…
Ve, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeniden yetkilerin tek elde toplanması…

Taha Akyol, Meclis tutanaklarına, dönemin gazetelerine ve akademik kaynaklara dayanarak Türkiye’nin 100 yıllık anayasa serüvenini anlatıyor.

İçindekiler

Önsöz……………………………………………………………………………….9
1. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e………………………………………….11
2. Anayasa’ya giden yol……………………………………………………..27
3. Anayasa Meclis’te …………………………………………………………..41
4. Meclis, kadın ve fıkıh ……………………………………………………..63
5. Reisicumhurun yetkilerine sınır……………………………………..81
6. “Allah reisicumhur olsa…”……………………………………………..93
7. Yargı……………………………………………………………………………..113
8. Türklerin kamu hakları…………………………………………………125
9. Anayasa 1924-1960………………………………………………………..139
10.Türkiye’nin anayasa sorunu………………………………………….157
Kaynakça………………………………………………………………………177
Dizin …………………………………………………………………………….181

Önsöz

1924 Anayasası’nın 100. yıldönümündeyiz. Cumhuriyet’in ilk anayasasıdır. Buna göre Türkiye, Meşrutiyet dönemini dikkate almasak bile, en az 100 yıllık bir anayasa tecrübesine sahip, ama bu tecrübelerden dersler çıkarılarak uzlaşmayla bir anayasa yapılamadı. Buna anayasal istikrarsızlık diyoruz. 21. yüzyılda kutuplaşma daha artmış, Türkiye’nin anayasal sorunları daha ağırlaşmış bulunuyor. Yaşanmışlardan dersler çıkarma duygusu beni bu araştırmaya yöneltti. Kitap 1924 Anayasası’nı doğuran siyasi gelişmeleri, anayasa yapımında hâkim olan düşünceyi ve Meclis’teki tartışmaları anlatarak başlıyor. Dikkat çekici husus, 1924 Anayasası’nı yapan Meclis’te, tamamı Gazi’nin Halk Fırkası mebusları olduğu halde, kuvvetli bir muhalefetin bulunması ve bazı kritik maddeleri değiştirmeleridir. Anayasa’nın emirle değil, böyle hür tartışmalarla yapılması bakımından bu, değerli bir tarihi tecrübedir. İzleyen bölümlerde, tarihçi François Furet’nin Fransız tarihinde gördüğü devrim-anayasa ikilemini Türkiye’nin de yaşadığı anlatılıyor. 1961 ve 1982 anayasaları, temel dinamikleri itibariyle kısaca özetlenerek, son bölümünde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve sorunları tahlil ediliyor. Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.

Kitabın yazılmasında Meclis Zabıtları, dönemin gazeteleri, hatırat ve akademik araştırmalar esas alındı. Meslektaşım Elif Çakır, metni okuyarak tashihleri düzeltti. Doğan Kitap’ta editörüm Hülya Balcı her zamanki vukuf ve titizliğiyle metni yayına hazırladı. Yayın Direktörü Cem Erciyes, nisan ayına yetişecek şekilde kitabı yayın programına aldı. Kendilerine teşekkür ediyorum.

1
Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e 

Anayasa tarihimizde iki temel dinamik vardır: Biri kuvvetler ayrılığı, öbürü çok daha güçlü olan kuvvetler birliği eğilimi. Meşrutiyet ve Kanun-ı Esasi denilen Osmanlı anayasasının yapımında temel dinamik padişahın mutlak yetilerini sınırlamak, parlamentonun, yargının yetkilerini ve hürriyetleri genişletmekti. Bu bakımdan temel ilke, kuvvetler ayrılığıdır; o zamanki deyişle tefrik-i kuva… Diğeri Milli Mücadele döneminin ilk anayasası 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yer alan kuvvetler birliğidir. Bu dönemde aslolan Milli Mücadele’nin zaferidir ve bunun için Büyük Millet Meclisi’nin otoritesini güçlendirmektir. Meclis sınırsız yetkiye sahiptir. Yargı yetkisini İstiklal Mahkemeleri eliyle kullanır. Esas ilke kuvvetler birliğidir, o zamanki deyişle vahdet-i kuva… Zafer kazanıldıktan sonra, inkılapçı otoriteyi güçlendirmek amacıyla aynı sınırsız yetki benimsendi, kuvvetler birliği ilkesi yürütmenin üstünlüğü anlamında kullanıldı. Ankara anayasaları olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunlarının özü budur. Özetle, Kanun-ı Esasi’de kuvvetler ayrılığı, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda kuvvetler birliği esas alınmıştır. Cumhuriyet’in kuvvetler birliği ilkesi anayasa hukukunda 1961 yılına kadar devam edecek, sonra da güçlü iktidarlar tarafından mümkün olduğunca benimsenecektir. Tabii 1924 Anayasası da kuvvetler birliğini esas alacaktır.

Ankara rejiminin, o zamanki deyişle “milli hükümet”in ilk anayasası 23 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu 23 madde ve bir ek maddeden ibarettir. Temel hükümleri şöyledir:

Madde 1 – Hâkimiyet kayıtsız şartsız şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır.

Madde 2 – Yürütme kudreti ve yasama salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder.

Madde 3 – Türkiye devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” unvanını taşır.

Madde 4– Büyük Millet Meclisi vilayetler halkınca seçilen üyelerden mürekkeptir

1921 Anayasası’nın temel işlevi, Meşrutiyet’in kuvvetler ayrılığı ilkesinden ayrılıp kuvvetler birliği ilkesini getirmesi ve daha önemlisi hâkimiyeti ve meşruiyeti İstanbul’dan alıp Ankara hükümetine taşımasıdır. Zira seçimle oluşmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli hâkimiyetin “tecelli ve temerküz ettiği” tek meşru kurumdur. Bu sebeple Mustafa Kemal, 1921 Anayasası’nı çok önemsemiş, “talebe, asker, genç, ihtiyar, her millet ferdi tarafından Kuran nasları gibi ezberlenmek icap ettiğini”1 söylemiştir. 1924 Anayasası’nı ise bu kadar yüceltmediğini göreceğiz. 1921 Anayasası’yla, sadece meclis, hükümet ve illerden köylere kadar olan idare mekanizması düzenlenmiştir. Bunun dışındaki yargı, vatandaşlık, temel hak ve hürriyetler konusunda ve hatta o dönem için, saltanat ve hilafet konusunda Kanun-ı Esasi hükümlerinin yürürlükte olduğu ifade edilmiştir.

İki anayasalı dönem 

Hukukçu Bülent Tanör, bu bakımdan, Milli Mücadele dönemini “iki anayasalı dönem”2 olarak tanımlar. Hem TBMM’nin yaptığı Teşkilat-ı Esasiye kanunu yani 1921 Anayasası yürürlüktedir, hem de Osmanlı döneminde Meşrutiyet anayasası olan Kanun-ı Esasi’nin bununla çelişmeyen hükümleri yürürlüktedir. Saltanat ve hilafet Kanun-ı Esasi’de yer almaktadır, 1921 Anayasası’nda yeri yoktur. İki anayasalılık durumu, aynı zamanda kuvvetler birliği ve ayrılığı fikirlerinin çarpışmasını da ifade etmektir. Kanun-ı Esasi’de kuvvetler ayrılığı (tefrik-i kuva), Teşkilat-ı Esasiye’de kuvvetler birliği vardır. Milli hâkimiyet, milli irade, seçim, meclis, kongre gibi temel kavramlar Meşrutiyet döneminde kültürümüze yerleşmişti. Meşrutiyet Meclisi’nde başkanlığa seçilen Ahmet Rıza Bey, 26 Aralık 1908 günü Meclis’te yaptığı teşekkür konuşmasında, Meclis’in vazifesinin devlet gelir ve giderlerini dengelemek ve “hâkimiyet-i milliyenin katiyen teessüsüne ve bihakkın çalışmak” olduğunu belirtmişti.3 Mustafa Kemal Paşa, hilafet ve saltanatın 1921 Anayasası’nda yer almasını önlemek için bu iki anayasalılık durumundan yararlandı, bu kurumların Kanun-ı Esasi’de yer aldığını belirterek 1921 Anayasası’na konulmasına ihtiyaç olmadığını, bu kavramları fazla konuşmanın İslam dünyasının güvenini sarsabileceğini söyledi. 7 Aralık 1920 günü Meclis’in gizli oturumunda bu konudaki konuşması şöyledir:

Kanunun bu maddeleri vakıa kanunlarımızdaki maddelerin bir kısmıdır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu bugün için tespit edilmek lazım gelen bazı noktaları ve bilhassa iç teşkilata ait bazı hususları ihtiva ediyor. Fakat bununla bütün kanunlarımızı, elde mevcut olan Kanun-ı Esasimizi külliyen ilga etmiyoruz. Kanun-ı Esasi bugün için tespit edilmek lazım gelen noktaları ihtiva etmemektedir… Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile bütün kanunlarımız tamam olmuyor. Bundan sonra ihtiyaçlar bizi icbar ettikçe, birçok kanun maddeleri şartlar gerektikçe kanunlaştırılacaktır…

Gazi konuşmasının devamında hilafet ve saltanatın “zaten birinci esasımız” olduğunu ve ileride zamanı geldiğinde yeni anayasal düzenlemeler yapılırken değerlendirileceğini ifade etti.4 Böylece Ankara rejiminin hiçbir anayasal metninde saltanat ve hilafete yer verilmedi, Kanun-ı Esasi’de varlığı o sırada yeterli sayıldı. Bu döneme hukuki açıdan “iki anayasalı dönem” denildiği gibi, tarihçi Mahmut Goloğlu’dan esinlenerek “Üçüncü Meşrutiyet”5 demek de mümkündür. Bu tablo, 1924 Anayasası yapılırken ortaya çıktığını göreceğimiz tartışmaların da kaynağıdır. 1924 Anayasası yapılırken de kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrığı fikirleri çarpışacaktır. 21. yüzyıl Türkiye’sinde hâlâ devam eden, yerine oturtamadığımız temel sorudur: İktidarların yetkisi kuvvetler birliği yönünde geniş mi, kuvvetler ayrılığı ile sınırlı mı olmalı?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Araştırma - İnceleme
  • Kitap AdıAtatürk’Ün Anayasası 1924-Tek Partiden Cumhurbaşkanlığı Sistemine 100 Yıl
  • Sayfa Sayısı184
  • YazarTaha Akyol
  • ISBN9786256666276
  • Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDoğan Kitap / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye’sine İlber Ortaylı ile Konuşmalar ~ Taha AkyolOsmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye’sine İlber Ortaylı ile Konuşmalar

    Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye’sine İlber Ortaylı ile Konuşmalar

    Taha Akyol

    “Biz bize benzeriz” diye sanki dünyayla ilgisiz bir adada yaşıyormuşuz gibi, kendi ‘meziyetlerimize’ hayran, ‘kusurlarımıza’ düşman; yahut mucizevi adamlarla hainler arasında nöbet geçiren bir...

  2. Kayıp Tarihimiz ~ Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit KutluKayıp Tarihimiz

    Kayıp Tarihimiz

    Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit Kutlu

    Osmanlı Devleti'ne Hasta Adam yakıştırmasını yapan kimdi? Devlet-i Âliyye gerçekten Hasta Adam denilecek kadar kötü durumda mıvdı? Cevabını, Prof. Dr. İlber Ortaylı veriyor. İkinci Abdülhamit’in 31 Mart Vak’ası ile devrilmesinin perde arkasında neler vardı? Konunun uzmanları Ahmet Turan Alkan ve Sacit Kutlu anlatıyor.

  3. Tarihin Gölgesinde ~ Taha Akyol / Prof. Dr. İlber OrtaylıTarihin Gölgesinde

    Tarihin Gölgesinde

    Taha Akyol / Prof. Dr. İlber Ortaylı

    Gazeteci Yazar Taha Akyol soruyor, Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı geçmişe ve günümüze dair akılda kalan sorulara, gündemi sarsacak cevaplar veriyor… Kanuni Sultan...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur