Masalların ve mitosların esrarlı bahçesine açılan kapı aralandığında, burçlara özgü gizemlerin saklı ama bir o kadar da heyecan verici yüzleri ortaya çıkar.
Her bir kahraman, insanlığın ortak mirası arketiplerin ürünüdür. Ve her burç arketipsel bir karşılık bulur.
Kırmızı Başlıklı Kız, Akrep’in tutkusunu, Harikalar Diyarı’nı keşfe çıkan Alice, Yay’ın maceracı ruhunu anlatır. Prometheus, Zeus’a nasıl kafa tuttuysa Kova da öyle isyankândır. Külkedisi, Balık’ın kırılganlığını ve duyarlılığını taşır. Uzayan burnuyla Pinokyo ise İkizler’den başkası değildir.
Psikolojik astroloji eğitmeni ve danışmanı Gülden Bulut, masalların ve mitlerin izinde bizi Zodyak’ın bambaşka yönlerini keşfetmeye davet ediyor…
İçindekiler
Önsöz …………………………………………………………………………..13
Doğum haritasının sesi………………………………………………….17
Güneş burçları ve yükselen burçlar………………………………..22
Masallar, mitoslar ve arketipler …………………………………….32
Ateş elementi …………………………………………………………….35
Koç ………………………………………………………………………….45
Aslan……………………………………………………………………….65
Yay ………………………………………………………………………….88
Toprak elementi……………………………………………………….109
Boğa ………………………………………………………………………119
Başak …………………………………………………………………….137
Oğlak……………………………………………………………………..156
Hava elementi…………………………………………………………..177
İkizler…………………………………………………………………….185
Terazi…………………………………………………………………….204
Kova ………………………………………………………………………222
Su elementi ………………………………………………………………241
Yengeç……………………………………………………………………251
Akrep …………………………………………………………………….268
Balık………………………………………………………………………285
Sonsöz ………………………………………………………………………..303
Yükselen burç tablosu …………………………………………………305
Önsöz
Lisanını bilmediğiniz bir ülkede yolunuzu kaybettiğinizi düşünün. Elinizde ne bir harita ne de soru sorabileceğiniz birileri var. Ne yapardınız? Etrafınıza bakar, nerede olduğunuzu anlamak için çevreyi tanımaya çalışırdınız sanırım. Algılarınızla yargılar geliştirir ve yolunuzu aramaya devam ederdiniz. Yaşamda hepimiz bir yerlerde, belki başka ülkelerde değil ama kendi iç dünyamızda kayboluyoruz. Neyi neden yaptığımızı anlamlandıramıyoruz. Sadece kendimizi değil, çevremizdeki insanları da anlamakta zorluk çekebiliyoruz.
Oysa bunu çözmek için elimizde çok kadim bir bilgi var; astroloji! Eskiler için, Güneş’in doğuşu ve batışı, Ay’ın hilalden dolunaya dönüşü ve diğer gezegenlerin devinimleri sadece muhteşem bir göksel şölen değildi. Gökyüzü onlara sessizce bir şey anlatmak istiyordu. Onlar o sesi dinlediler ve şunu keşfettiler: Yeryüzünde gerçekleşen her şey, gökyüzüyle uyumlu bir şekilde akıyordu. Dahası da vardı; gökyüzünde onlara göz kırpan yıldızları gözlemleyerek astrolojinin dilini geliştirdiler. Artık şehrin ışıklarından ne gökyüzünün ışıklarını görebiliyoruz ne de onun sessiz lisanını fark edebiliyoruz. Biz modern dünyanın insanları, astrolojiyi “kullanılmazlar” arasına attık. Doğayı büyük oranda çözdüğümüzü, hatta ona hükmedebildiğimizi düşünüyoruz. Öyle olunca da astroloji, gazetelerdeki fal köşelerini süslüyor. Her gün gazetenizi açıp burcunuza karşılık gelen “Bugün oldukça şanslı gününüzdesiniz, değerlendirmeye bakın” gibi cümleleri okumak sizi keyiflendiriyor olabilir. Bunlar popüler kültürün sonuçları. “Kullan at ve üzerine düşünme” direktifini o kadar içselleştirmişiz ki… Oysa astroloji, popülerize edilemeyecek kadar çok kıymetli bir bilgidir. Astrolojiden “-cek” ve “–cak”larla biten cümleler kurmasını bekliyoruz. Yarın ne olacak? Bu yıl bizi neler bekliyor? Ve geleceğe dair daha birçok soru. Bu sorulardan çok daha önemli sorular var, sorması cesaret gerektiren sorular. Mesela “kim” olduğumuz. Aslında herkesin kendi hakkında eminim bir sürü fikri vardır. “Ben şöyleyim, böyleyim” derken, karanlıkta kalmış yönlerimizin ne olduğunu bilmeyiz.
Ve şunu unuturuz: Kader dediğimiz şey, karanlıkta kalmış benliğimizin bize sunduğu (oynadığı) bir oyundur. Olaylar bunlarla yüzleşemememiz nedeniyle başımıza gelir. Bilinmeyen dünyanız yüzünden belki sevmediğiniz halde işinizi bırakamıyorsunuz veya başarmak için deli gibi çırpınırken bir türlü isteklerinize ulaşamıyorsunuz. Size rahatsızlık veren hikâyeler çeşitlendirilebilir. Eğer öyleyse hayatınızda yanlış giden bir şeyler var demektir. İşte tam bu noktada tekrar aynı soruyu sormak gerekir: “Kimsin sen?” Modern insanın artan buhranlarına çözüm getirecek ve onu içsel yolculuğunda bir adım daha öteye taşıyacak olan, bu sorunun cevabıdır. Kim olduğunu bilmek ve kendini tanımak, insanın ne olduğunu, nasıl yaşayacağını ve nasıl mutlu olacağını kendine sorması demektir. Bunun için karanlığı alt etmenin yollarını aramak gerekir ve tam bu noktada astroloji mükemmel bir yol göstericidir; gizli yanlarınızı, bilinmeyen dünyanızı aydınlatarak, davranışlarınızın arkasındaki motivasyonlara ışık tutar. Hepimiz burcumuzu biliriz.
Astroloji diliyle söylersek, bildiğimiz Güneş burçlarımızdır. Burcunuzla ilgili ezbere bilgilere her yerden ulaşabilirsiniz. Arama motorunda burcunuzu yazmanız yeterlidir. Veya iyi hazırlanmamış bir burç kitabı da okuyabilirsiniz. İkizler için peş peşe kelimeler sıralanır; “hızlı, pratik, hazırcevap, neşeli, huzursuz…” Burada yine birkaç soru sormak istiyorum. İkizler neden huzursuzdur? Yengeç neden evcildir veya gerçekten evcil midir? Hatta her yerde yazılanın aksine bazı Koçlar neden o denli güvensiz ve korkaktır? Burçları, bunları anlamak için kaleme aldım. Yolum masallardan, efsanelerden, mitoslardan ve hikâyelerden geçti. Peter Pan, özgür ruhlu İkizler’in davranışlarına ışık tuttu. Boğa’yı anlamak için Alp Dağları’nda yaşayan Heidi’nin huzur dolu yaşamına konuk olmak gerekti. Nasreddin Hoca’nın mizah dolu ve anlamlı cümlelerinde Yay’la karşılaşmak keyifliydi. Bazen de insanların yarattığı, bize benzer tanrılardan yola çıktım. Bunlar size hayal ürünü gibi gözükebilir. Ama masallar ve mitoslar yaşayan gerçeklerimizdir.
Masaldaki şövalye içimizden biridir. Hansel ve Gretel anne babaları tarafından terk edilip kendilerini çaresiz hissederken, aslında bizden rol çalarlar. Onlar sadece çocukluğumuzun hayali karakterleri değiller, hepsi bizim gibi nefes alıyor ve hâlâ aramızda yaşıyorlar. Günlük yaşamdaki bir karede Koç istediğini hiç düşünmeden kovalarken, karşınızdaki, masallardaki kahramanın ta kendisidir. Şimdi gözlerinizi kapatın! Küçükken, annenizin saçlarınızı okşarken anlattığı, “bir varmış bir yokmuş” diye başlayan o masalı düşünün. Hangi masal kahramanının öyküsünü dinlerken uykuya daldınız bilmiyorum ama benim anlatacağım masallarda ve hikâyelerde kendinizi bulacaksınız. İç dünyanızın haritasını çıkarmaya başladıkça, yarın umurunuzda olmayacak. Bugün, şimdi, hatta şu anın gerçeğine yüzünüzü döndükçe kendinize ve sevdiklerinize karşı daha anlayışlı olacaksınız. Masal tadında gerçeklerle, kendinizle yeniden karşılaşmanız dileğiyle…
Doğum haritasının sesi
Gökyüzünün davetine kulak verin!
Bir Sümer metninden
Astrolojiyle keşfe başlamadan önce, bu disiplini biraz tanıyalım ve gelişimsel olarak nasıl bir süreç geçirdiğine bakalım. Astroloji o kadar eski bir bilgidir ki, tam olarak başlangıç tarihini bilemiyoruz. İlk yazılı bilgilere, MÖ 4000’lerde Sümerler vasıtasıyla ulaşıyoruz. Babilliler, Mısırlılar, Kaldeliler ve Uzakdoğu uygarlıklarının da astrolojiyi kullandıklarını biliyoruz. Özellikle uygarlıkların oluşumunda astroloji, önemli derecede söz sahibi olmuştur. Arkaik dönem insanları, Güneş ve Ay’ın hareketlerine ve tutulmalara göre tarım zamanlarını düzenlemişler, sellerin verimli toprakları yok etmesine izin vermeyerek taşkınları önleyici bentler kurmuşlardır. Bu kadim ilim, ilk önceleri krallara özel bir bilgi olarak kullanılırdı. Krallar astrologların tavsiyesi olmadan hiçbir önemli adım atmazlardı. Astroloji bir kehanet sanatıydı. Gökyüzünün dikkatle gözlemlenmesiyle gelecekteki olaylar öngörülebiliyordu. Genelde bu olaylar, kralın ölümü, savaş, açlık, toprak ürünlerinin kalitesi ve salgın hastalıklar üzerineydi. MÖ 410’da Babilliler çocuğun kaderini belirlemek için gezegenlerin doğum anındaki konumlarını kayıt altına almaya başladılar. Bir yandan determinist bir bakış açısıyla çocuğun kaderi hakkındaki görüşlerini değiştirilemez yargılar olarak bildirirlerken, diğer yandan göksel konfigürasyonu saptadıktan sonra, bunu bir uyarı olarak görüyor ve önlem alıyorlardı. Onların önlemleri ayinlerdi. Ayinlerle kadere meydan okuyorlardı. Ben de astrolojiyi Babillilerin ve Asurluların anlayışıyla ele almayı tercih ediyorum. Çözüm tabii ki ayinler yapmak değil, onun yerine yapılması gereken şey kişinin bilinçlenmesini sağlamaktır. Bu noktada astroloji, kişinin algısını genişletiyor.
Ve bilinçlenme arttıkça, kader yön değiştiriyor. Yine de herkesin kendine has bir kumaştan yaratıldığını da unutmamak lazım. Ortak bilinçdışının kâşifi Carl Gustav Jung’un söylediği gibi bir şarap uzmanı nasıl örnek şarabın yılını, sertliğini ve mahzenini kesinlikle saptayabilirse, insanlar için de durum böyledir. Her birimiz doğduğumuz yılın ve mevsimin özelliklerini taşırız. Doğduğumuz zaman ve yerin bilgilerine göre çıkartılan doğum haritası size özeldir. Her insan eşsiz mükemmellikte yaratılmıştır. Her dakikanın ve her saniyenin potansiyeli farklıdır. Ayrıca her haritaya verilecek tepki de farklıdır. Bunu şöyle açıklayabilirim. Bir bahçeye türlü türlü tohumlar ektiğinizi düşünün. Ektiğiniz tohumlar gün gelip büyüyecektir. İncir ağacı tohumları ektiyseniz, boy boy incir ağaçlarınız olacak demektir. Şeftali ağacı tohumunun incir vermeyeceğini bilirsiniz. Ama şunu da gözlemlersiniz, büyüyen incir ağaçları birbirinden farklı olacaktır. Bazısının dalları diğerinden toprağa daha fazla eğilir, bazısının dalları neredeyse gökyüzüne uzanır. Hatta göremediğiniz kökler bile farklıdır; bazısı yerin en derinine ulaşmak isterken diğeri kök salmak istemez gibidir. Bizim de o tohumlardan farkımız yok! Her şey olamayız, o yüzden özümüz neyse onu olmaya çalışmak gerekir. Bir incir ağacının şeftali meyvesi vermesini beklemek ne kadar saçmaysa, günümüzde oldukça popüler olan kişisel gelişim söylemlerinden “insanın her şey olabileceği”ne inanmak da o kadar anlamsızdır. Ne olacağınızı bilmek için tohumunuzun ne olduğunu bilmeniz gerekir; ne üreteceğinizi ancak böyle tahmin edebilirsiniz. Hümanist ekolden gelen astrologlardan A. Ruperti’nin dediği gibi; “Kişi, varoluş potansiyelini değiştirmekte özgür değildir, ancak bu potansiyelini nasıl kullanacağına karar vermekte özgürdür.” Böyle baktığımızda astrolojiyle anılan gelecek fikrinden iyice uzaklaşmış oluyoruz ve ne olduğumuza odaklanıyoruz. Ki zaten günümüz dünyası önceden belirlenmiş (determine) bir dünya değil, denklemdeki en ufak bir değişiklik, sonucu tamamen değiştirebiliyor.
O nedenle astrolojinin sembolik dilini çözümlerken kesin ve net cümleler kurmaktan ziyade potansiyeller üzerine konuşmak çok daha doğru olacaktır. Rönesans’la başlayan yeni oluşum içinde insan kendini yeniden konumlandırmıştır. Aydınlanma dönemiyle birlikte ise insanlık, astrolojiyle yolunu ayırmıştır. Temel nedenlerden biri, kaderin değişmezliği inancı olmuştur. 17 yüzyılın büyük bilim insanlarından Galileo, Kepler, Gassendi astrolojiye büyük saygı duymuşlardır. Fakat gelinen noktada Kopernik’in Güneş merkezli evren modeliyle astrolojiye ölümcül bir ok saplanmış ve astroloji sahneden uzun bir süre çekilmek durumunda kalmıştır. Tekrar sahneye çıkması ise astrolojinin psikolojik olarak ele alınmasıyla gerçekleşecektir. Daha önce iyi ya da kötü olarak yorumlanan haritalar, modern anlayışla kötü olduğunu varsaydığımız yargıların bizi geliştireceğini söyler. Bu bakış açısıyla astroloji, psikolojinin dilini çözmede oldukça kullanışlıdır. Çünkü kişinin huy ve davranışlarıyla göksel konfigürasyonlar arasında bir uyum vardır. Astroloji bir yaşam rehberidir. Güneş ve yükselen burçlarımız çok şey söylese de asıl sözü söyleyecek olan eşsiz doğum haritalarımızdır. Doğum haritasının çıkarılması için doğduğunuz tarihi, saati ve yeri bilmeniz gerekir. Doğduğunuz tarih ve saatte doğu ufkundan yükselen takımyıldız,yükselen burcunuzu belirler. Ayrıca doğduğunuz andaki Ay ve sekiz gezegenin bulunduğu burçların ve konumlarının da değerlendirilmesi gerekir. Bu gezegenler; Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton’dur.
Her gezegenin bir anlamı vardır, her biri temel bir niteliğin göstergesidir; ihtiyaç ve motivasyonlarınızı belirler. Nasıl ilişki kuruyoruz, nasıl seviyoruz, hangi davranış kalıbı içinde rahat ediyoruz? Düşünce tarzımız ve diğer tüm fonksiyonlar haritada kendini gösterir. Bunun yanı sıra korkularımız, yücelttiklerimiz, bastırdıklarımız da. Yani insana ait olan her şey. Haritanın değerlendirilmesi birçok unsurun dikkate alınıp sentez haline getirilmesiyle mümkündür. Bir doktor hastalığı nasıl teşhis ediyorsa bir astrolog da teknik verileri değerlendirdikten sonra onları yorumlayarak sanatını konuşturur. Ve sonuçta ortaya çıkan resim “siz”sinizdir.
Dış dünyanızdaki her şey; işiniz, eşiniz, dostlarınız, hatta köpeğiniz bile haritanızda kendine bir yer bulur. Çünkü Einstein’ın dediği gibi her şey birbiriyle bağlantılıdır. Muhteşem şekilde kurgulanmış bir düzeneğin içinde hareket etsek de, Pinokyo gibi bir kukla olduğunuzu düşünmeyin. Dış dünyadaki başımıza gelen olaylar, iç dünyamızdaki süreçleri yaratır. “Bir türlü arzuladığım ilişkiyi yaşayamıyorum” diyen, sürekli bir kısırdöngü içinde kalmış, sevgilileri tarafından hep terk edilen kişinin yaşadıkları, kader değildir. Bu olaylar, kişinin içsel yaşantısında henüz aydınlanmamış bir şeylerin olduğunu gösterir. Hayat kompleks gözükebilir ama son derece basittir. Yapılması gereken, karanlığı alt etmektir. Kahraman Herkül de, karanlık güçleri ışıkla yenerek zafere ulaşmıştı. Bunun için bilinmeyenin üzerine korkmadan gitmek, kendimize yaklaşmak, kendi içsesimize kulakları tıkamak gerekir. Günümüz insanı için bunun çok zor olduğunu biliyorum. Çünkü aslımızı inkâr edip doğayla bağlarımızı kopardık ve kendimize yabancılaşmaya mecbur bırakıldık.
Yarattığımız yapay dünyanın bize merhem olmasını diliyoruz. Bense eskisi gibi gözümüzü gökyüzüne, “astroloji”ye çevirelim diyorum. Astroloji cevaplar sunar, ama kişiyi “Ne yapayım, zaten ben böyle yaratılmışım” noktasına getirmemesine özellikle dikkat edilmelidir. Danışanlarım bana, “Şöyle mi yapayım yoksa böyle mi?” dediklerinde, onları kendi seçimleriyle baş başa bırakırım. Önemli olan, o süreçteki enerjilerin ne olduğudur. Örneğin kişi o an yoğun bir Mars enerjisi altındaysa, içindeki yüksek enerjiyi spor yaparak da atabilir, öfke dolu bir kavgaya karışarak da. Seçim onundur, sonuçlarını da o yaşayacaktır. Astrolojide irade ve seçim gücü işte bu noktada devreye girer. Fakat çoğu kimse seçimlerinin sonucuna katlanmak istemez. İnsanlar genelde kendi sorumluluklarını üstlenmekten kaçarlar.
Çünkü böylesi daha kolaydır. Suçu yıldızlara atmaksa büyük bir yanılgıdır. Shakespeare’in bir oyunundaki karakterin dediği gibi; “Sevgili Brutus, kabahat yıldızlarımızda değil bizzat kendimizdedir, aşağıda olan bizlerdedir.” Biz ölümlüler için hayat zor zanaat, ama çoğu zaman onu zorlaştıran da bizleriz. Güvenli ana rahminden çıkıp nefes aldığımız ilk andan beri, kendini arayan insanın yolculuğunda birer yolcuyuz hepimiz. İlksel insandan daha fazla gelişmiş olduğumuzu ve daha çok bildiğimizi varsaysak da doğadan uzaklaştıkça aslında ondan daha gerilere düştük. Geçmişe dönmek, yarına ışık tutmamızı sağlayacak. Geçmişe baktığımızdaysa insanlığa yön veren astrolojiyle karşılaşırız. Dünya sahnesinde oynadığınız rolün hakkını vermek için o ışığa ihtiyacımız var. O zaman haydi kendimizi keşfe başlayalım!
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Astroloji
- Kitap AdıAstrolojik Arketipler
- Sayfa Sayısı367
- YazarGülden Bulut
- ISBN9786050983876
- Boyutlar, Kapak13.6 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Novus / 2021