Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aşkı Yeniden İcat Etmek – Patriyarka Heteroseksüel İlişkileri Nasıl Sabote Ediyor?
Aşkı Yeniden İcat Etmek – Patriyarka Heteroseksüel İlişkileri Nasıl Sabote Ediyor?

Aşkı Yeniden İcat Etmek – Patriyarka Heteroseksüel İlişkileri Nasıl Sabote Ediyor?

Mona Chollet

Aşkı bize sunulandan farklı bir biçimde tasavvur edebilir miyiz? Daha güçlü, daha tatmin edici, daha eşit bir aşk… Televizyon dizileri, filmler, romanlar, gündelik hayatın…

Aşkı bize sunulandan farklı bir biçimde tasavvur edebilir miyiz? Daha güçlü, daha tatmin edici, daha eşit bir aşk…

Televizyon dizileri, filmler, romanlar, gündelik hayatın görünmez kodları kadınların susmasını ve aşkta mutluluğu yakalamak için kendileri ile sevgilileri arasında bir seçim yapmaları gerektiğini öğütlüyor. Erkek her şeye hakkı olan, kadın ise fedakârca kendini adaması gereken taraf olarak kabul ediliyor. Sadakat ve tekeşliliğe değer yükleyen toplumsal kaideler bazen kadın kırımının yolunu açabiliyor; bu olmadığında bile kadın için yıkıcı, yıpratıcı ve tüketici oluyor. Tahakkümün görünür ve görünmez bin bir çeşidi hayatımızı esir almaya devam ediyor.

Mona Chollet, Aşkı Yeniden İcat Etmek’te patriyarkanın heteroseksüel ilişkileri nasıl manipüle ettiğini, hem kadınları hem de erkekleri koşullandırdığını, aşkı ve arzuyu yaşamamıza engel olduğunu anlatıyor. Kadın-erkek ilişkisinin hakiki ve eşit bir ilişkiye dönüşebilmesi için öncelikle kadınların kendi seslerini bulması gerektiğini söylüyor.

Aşkı Yeniden İcat Etmek, hem eleştirel üslubuyla hem de yüreklendirici bakış açısıyla aşkın gücüne duyulan inancın manifestosu âdeta. “Kadınların kimliklerine, kıymetlerine dair çok güçlü ve sağlam hisleri olması, her alandaki egemenliklerinden emin olmaları gerekir. İşte tüm bu ögeler kadınların sahip olmakta çok az şanslı oldukları noktalar; ama onları beslemeye kararlı olmak da bizim elimizde.”

İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………………………………………….7
GİRİŞ
Vaha Yanılsaması…………………………………………………………………………………………………..9
Büyük sıçrayışı yapmak ……………………………………………………………………………………………. 12
Aşk ve öfke……………………………………………………………………………………………………………………. 18
“Derin heteroseksüellik” rüyası………………………………………………………………………………24
ÖNSÖZ
Konformizm ile Nihilizm Arasında…………………………………………………………..31
Efendinin Güzeli, şefkatin aksi……………………………………………………………………………….. 36
Zamana yayılmanın lezzeti………………………………………………………………………………………. 42
“Ya hayat bir yaz şekerlemesinden ibaret olsaydı”…………………………………………..47
“Birbirini seven iki varlık tek bedene dönüşür:
Peki ama hangisinin bedenine?”……………………………………………………………………………. 52
BİRİNCİ BÖLÜM
Sevilmek İçin “Kendini Un Ufak Etmek”?
Romantik İdealimizde Kadınların Değersizleştirilmesi………….. 59
“Biraz sıkarsın ve kırılır”………………………………………………………………………………………… 63
Lütfen fazla parlamayınız………………………………………………………………………………………… 69
“Eşitliği erotikleştirin”………………………………………………………………………………………………74
Fantezi olmanın hissettirdikleri……………………………………………………………………………….78
“Sarı benizli minik kadın” ………………………………………………………………………………………. 82
Pierre Loti’den Marlon Brando’ya………………………………………………………………………… 87
Asyalı kadınların “çifte kadınsılaştırılması” …………………………………………………….. 92
“O pek konuşmaz” …………………………………………………………………………………………………….. 99
İKİNCİ BÖLÜM
Hakiki Erkekler. İlişkideki Şiddetten Öğrenilecekler……………103
“Narsisist sapık” mı, “patriyarkanın öz evladı” mı? …………………………………….106
Her şeye rağmen, pişkinlik……………………………………………………………………………………..112
Erkeklerin duygularına saygı duruşu …………………………………………………………………..116
Kendi çıkarlarını savunmanın imkânsızlığı………………………………………………………..120
Etraf şiddetin önünü kestiğinde – ya da ikiye katladığında………………………….124
Manniford McClaine parabolü……………………………………………………………………………….128
“Kendimi annesiymişim gibi hissediyordum”……………………………………………………133
“Kusursuz erkek arkadaş”……………………………………………………………………………………..138
Aşk-ve-ölüm: Bir klişenin başarısı……………………………………………………………………….145
Istırap içindeki sanatçının abartılı hakları………………………………………………………..149
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mabedin Gardiyanları. Aşk, Kadın İşi midir?………………………………155
Yabancılaşma ve bilgelik…………………………………………………………………………………………159
“Gölgelerden ve anonimlikten sıyrılmak”………………………………………………………….164
Bir “bağımlılık tohumu”…………………………………………………………………………………………169
Karşı konulmaz muhtaç kadın rolü………………………………………………………………………174
İç dünyamızı düzene sokmak………………………………………………………………………………….178
Diğer kadınlar: Geçici bir çare mi, rakip mi?……………………………………………………183
Peki ya erkeklerin bağımlılığı? ……………………………………………………………………………..190
Kalesine kapanan erkek ve sahteleşen kadın…………………………………………………….197
“Çünkü sen yaşıyorsun” ………………………………………………………………………………………….203
Vazgeçmeyi bilmek………………………………………………………………………………………………….. 209
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Büyük Kaybediş. Erotik Öznelere Dönüşmek………………………………217
Bakış mengenelerini gevşetmek……………………………………………………………………………222
Bir sessizleştirme hikâyesi………………………………………………………………………………………228
Fantezisi olan kadın, bir “canavar”…………………………………………………………………….233
Harrison ve ben…………………………………………………………………………………………………………..237
“O” veya bir gasp hikâyesi……………………………………………………………………………………..243
Bir zehir… Veya bir panzehir mi?…………………………………………………………………………247

GİRİŞ
Vaha Yanılsaması

İlk akıllı telefonumu edindiğimden beri kilit ekranıma bir görsel koymayı seçmiştim ve o zamandan beri hiç değiştirmedim. Bu görsel “Fırtınada Âşığının Evine Gelen Bir Kadın” isminde, 1830 tarihli bir Hint minyatürü.1 Minyatürün üzerindeki renkler muhteşemdir: Kadının iki eliyle tuttuğu ve bahçeyi koşarak geçerken sağanak yağmurda ıslanan saçlarından hafifçe sıyırdığı sarisinin turuncuya bakan kırmızısı; evinin ilk katındaki üstü kapalı balkonundan onu selamlayan adamın kıyafetinin pembeye bakan beyazı; çimlerin, rüzgârdan eğilen ağacın ve arka planda dalgalanan tepelerin soluk yeşili; başlarının üstünde, gökyüzünde yuvarlanan ve şimşeklerden adeta parça pinçik olmuş hiddetli bulutun siyahı… Âşık kadın bu zevk dolu ana kendini kaptırmış haldedir; tüm bu yaşadıklarından ötürü kontrolü kaybetmiştir ama hedefe de varmıştır artık. Çok yakında sığınağına varacaktır. Sadece ıslanmış elbisesini çıkarabilmekle, kurulanmakla, ısınmakla, odadaki kokuları içine çekmekle kalmayacak, arzuladığı adama da kavuşacak, onu kollarına alacak, onunla yatağa girecektir. Kadının koşuşunu, yüzündeki ve kollarındaki su damlalarının serinliğini, yağmurun düşüşüyle uyumlu şekilde hızlanan kalp atışlarını zihnimde canlandırabiliyorum.

Bu sahne her gün gözlerimin önünde olduğu için artık manası üzerine pek düşünmüyorum, ancak bir kilit ekranından beklendiği gibi bana eşlik ediyor. Bu sahne, aşkın (ya da hiç olmazsa olasılığının) varlığını hatırlatıyor. Hayat kazanının altındaki ateşi artırma, harlama, şiddetlendirme hissini veriyor aşk bana. Yazı yazmak da biraz böyledir. Yazmak gibi aşk da dünya ile bütünleşmemde bana yardımcı oluyor. “Aşk mutluluğu,” diye yazar Alain Badiou, “zamanın sonsuzluğu kapsayabildiğinin kanıtıdır”.2 Annie Ernaux ise “A.” diye bahsettiği kişiyle olan ilişkisini Yalın Tutku’nun sonunda şu sözlerle özetler: “Onun sayesinde beni başkasından ayıran sınıra yaklaştım, hem de o sınırı geçmeyi bazen hayal edebilecek kadar. Zaman algım değişti, bunu tüm bedenimde hissettim.”

Her gün, yakınlarımızla geçirdiğimiz anlar haricinde, sosyal ve mesleki hayatımızda bizde sempati kadar kayıtsızlık, bıkkınlık, tetiklenme, hatta nefret de uyandırabilen insanlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu mecburiyetlere, ilişkilerin yüzeyselliğine ve yalnızlığa teslim oluyoruz. Ancak zaman zaman da akıl almaz bir olay gerçekleşiyor: Sadece birkaç saniyedir veya birkaç gündür (hatta bazen birkaç senedir) tanıdığımız birinin karşısında, kaderin cömertliğiyle, aniden ve genelde hiç beklemediğimiz ve gardımızı düşürdüğümüz bir anda, bir giz perdesi belli belirsiz bir çıtırdama ile çözülüveriyor, akabinde kaçınılmaz bir şekilde kıyafetlerin yere düşüşünü de müjdeliyor. Gözlerimiz görmeye başlıyor. O kişinin kim olduğunu anlıyoruz (onun da bizim kim olduğumuzu anladığı gibi) ve bizi büyülüyor. Gerçek olamayacak kadar güzel görünüyor gözümüze. Avuçlarımıza düşmüş bir hediye adeta: Bize tümüyle yabancı olabilecek biriyle sarhoş edici bir bağ, ani ve delicesine şefkat dolu bir mahremiyet… Bu büyük patlama, içinde öyle bir ener…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Bugünün Cadıları – Kadınların Yenilmez Gücü ~ Mona CholletBugünün Cadıları – Kadınların Yenilmez Gücü

    Bugünün Cadıları – Kadınların Yenilmez Gücü

    Mona Chollet

    Yüzyıllar önce cadılıkla suçlanıp öldürülen kadınlara uygulanan muamele bugün farklı biçimlerde, sistemleşmiş ve doğallaşmış halde devam ediyor. O zamanlardan itibaren, önce şiddet yoluyla ve...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur