“Katıksız bir romantizm.” -Jennifer Crusie- “Komik ve seksi” -Susan Wiggs- Baci kardeşler, nesillerdir ailelerinde olan Tanti Baci üzüm bağlarını kurtarmak için el ele verirler. Amaçları orayı harika bir düğün yeri yapmaktır. Bunu yapmaya çalışırken, keşke hemen yan taraflarında yaşayan Pennett kardeşlere ihtiyaç duymasalardı. Alessandra Baci şaraphanede düzenlenecek olan ilk düğünde aksilik çıkmaması için son derece kararlı ve dikkatlidir. Ama iş düğüne gelince, malesef Alessandra, bu konuda pek de şanslı değildir. Yine de babasına verdiği sözü tutmak için ne gerekiyorsa yapacaktır. Bunun için seksi Penn Bennett’tan yardım alması gerekse bile. Hollywood’dan gelen seksi adam, aynı zamanda, en çok izlenen ev yenileme programının da yıldızıdır. Penn, Baci malikanesinin göz bebeği olan kulübeyi onarmak için Alessandra’nın tek ümididir. Yan taraftaki üzüm bağlarının sahibi ve Baci kızlarının rakibi olan Bennett erkekleri, malesef yine sınır tanımayacaklar. Penn, Alessandra’ya hiç de kutsal olmayan bir ders vermeye kararlıdır.
***
1
Alessandra Baci, sırtındaki otuz kadar düğmeyi iliklemeye çalışırken neresini tutarak, Tanrı kadın olsaydı, bu gelinlikler üzerimize tam olurdu, diye düşündü.
O sırada yatak odasının kapısı tıkladı. “Allie?”
Adını duyan Alessandra, irkilerek hem tuttuğu nefesini bıraktı, hem de inci tanesi büyüklüğündeki düğmeyi elinden kaçırdı.
Kız kardeşi Stephania koridordan sesleniyordu. “Allic, bırak da içeri gireyim.”
Başucu sehpasında bulunan saate şöyle bir göz attıktan sonra, “Şimdi olmaz,” diye bağırdı. Kimsenin onu böyle görmesini istemiyordu.
“Allie, tatlım, ufak bir sorunumuz var.”
Neden buna şaşırmıyordu acaba? Alessandra tekrar nefesini tuttu ve omurgasına uzanarak yeni bir denemede bulundu. Gelinliği tek başına giymek neredeyse imkansızdı, özellikle de son kullanım tarihini beş yıl ve dört kilo geçtiği için.
Birden, geçmiş, gözünde canlandı. Yirmi yaşında, yine bu odada, bu aynanın önünde duruyordu. O zaman yanında iki kız kardeşi ve dört nedimesi de vardı. Kuaför kabarık saçına çoktan tacı yerleştirmiş, incecik tül, çıplak omuzlarını süpürüyordu.
Bugün giydiği dantel sutyen o zaman da içindeydi. Yine aynı tül, dalgalı koyu renk saçlarından, sarkıyordu. Tek fark, o gün içine jartiyerli çorap ve ona uygun iç çamaşırı giymesiydi. Bugünse altında, pamuklu kumaştan yapılmış çizgili bir pijama vardı.
Kat kat tülden oluşan askısız gelinliğiyle, saat on birdeki töreni beklerken, duyduğu heyecanı ve midesinde uçuşan kelebekleri dün gibi hatırlıyordu.
Kapı tekrar tıkırdadı. Bu sefer başka biri, sabırsız bir şekilde, “Allie,” diye seslendi. Bu seferki büyük ablası Giuliana’ydı O da koridorla yatak odası arasındaki konuşmaya katılmıştı ,-Şu verdiğin sözü bir kez daha düşünmeliyiz.”
Alessandra’nın kaşlan çatıldı. “Neyden bahsediyorsun sen?”
“Ölüm döşeğinde babamıza verdiğimiz sözden bahsediyorum. Biz…”
“Söz sözdür” diye tısladı Allie. Kapalı kapıya doğru bakarken düğmeyi bıraktı. Kız kardeşleri tüm bunları yüzüne söyleyemezlerdi zaten. “Söz sözdür.”
“Ne hissettiğini biliyorum, Allie,” dedi ablası. Sesi nispeten yumuşamıştı. Kahverengi gözlerini kocaman açtığını tahmin edebiliyordu. “Neden böyle hissettiğini de biliyorum Yapamadın… yani biliyorsun. Biz de yapamayabilirdik.”
Alessandra iki pannağını alnına bastırdı. Ağlamak istemiyordu. Henüz değil. Saten ayakkabılarına bakınmak için ellerini indirdi.
“Bırak da içeri girelim lütfen.”
“Hayır.” Bu Allie’nin yalnız kutlaması gereken acıklı bir partiydi. Bu gelinliği her yıl giyerek, kendini anılara nasıl bıraktığını, hem pişmanlığını, hem romantizmi tekrar tekrar nasıl yaşadığını anlayamazlar, endişelenirlerdi. “Sonra konuşuruz.”
“Allie…”
“Babam gideli üç ay oldu. Bir iki saat fazla neyi değiştirir?”
“Her dakikanın önemi var,” diye mırıldandı Giuliana. “Tanti Baci’yi kurtaracağımıza söz verdiğimizde, işleri ne kadar batırdığını bilmiyorduk.”
“Şaraphaneyi o batırmadı,” diye karşılık verdi Alessandra.
“O..Asırlardır ailelerinde olan Napa Vallcy Şaraphanesi ’ni babalan gerçeklen de mahvetmişti.
Duyduğu karmaşık duygulara bir de suçluluk eklenen genç kız, parmaklarını tekrar alnına bastırdı. Ne de olsa. Tanti Baci’de çalışan tek kardeş kendisiydi. Ailenin içinde bulunduğu durumu önceden sezmeliydi. Oysa Mario Baci, ölüm döşeğinde konuyu açtığında, o da en az kardeşleri kadar şaşırmıştı.
Kızlar bir an bile tereddüt etmeden babalarına söz verdiler. Tanti Baci’yi kurtarmak zorundaydılar! Bu onların mirasıydı.
“Girmemize izin vermiyorsan, o zaman sen çık, Allie,” dedi Stevie. “Liam Bennett burada. Yanında da, o piçlerden biri var.”
Bunu duyunca dışarı çıkacağını mı sanıyorlardı acaba? Genç kız tacını düzeltti. Şu anda mücadele etmek istemediği bir başka diken de Bennett’lardı. Onlar hem komşuları, hem eski düşmanlan, hem de Tanti Baci’nin ortaklarıydı. Liam ve kardeşi Seth de, kısa süre önce babalarını kaybetmişlerdi. Bay Bennett işleri iyi durumda bırakmış olsa da. vasiyetin açıklanması ile birlikte, önceki ilişkilerinden olan bir oğlu ve bir kızı ortaya çıkmıştı.
O ‘piçlerden’ biri, şarap ülkesini ziyarete gelmiş olmalıydı. Genç kız, saten ayakkabılarını bulup, ayağına geçirirken, bir yandan da, gelen kişiyi merak ediyordu.
“Allie…”
Yatağının yanındaki saate bakan kız, “Henüz çıkamam,” diye seslendi.
Saat 10:44’tü.
Kardeşlerinin araya girmesini unutan Alessandra’nın tansiyonu düşmeye başladı. Aynada karşılaştığı gözleri, düğün gününün sabahındaki mutluluğunu hatırlamak için kötü anılan ittirmeye çalışıyor gibiydi. Ne kadar da mesuttu. Rüyaları gerçek olmuştu.
Her yıl o gün geldiğinde. Alessandra anılarını tekrar tekrar yaşardı. Hayatın bir şekilde mutluluk verici olabileceğini kendine kanıtlamak istiyordu sanki.
Saat 10:45’i gösterdi.
Tıpkı seneler önce bu saatte olduğu gibi, acı, sinsice geldi ve mutluluğunun, neşesinin yerini aldı. Nedimeleri çevresini sarmış ve Tommy ile ilgili olanları anlatmışlardı. O an kalbi taşa dönüşmüş, kendini kız kardeşinin kollarına bırakmıştı.
Beş yıl sonra bugün Alessandra yine titriyordu.
“Allie,” diye seslenen Giuliana’nın sesi ısrarcıydı. ”Bak, durum gerçekten acil.”
“Ne var?” diyen genç kızın boğazı öyle bir kilitlenmişti ki. sesi fısıltı gibi çıkmıştı. “Ne oluyor?”
“Dışarı çıkman lazım.”
“Hayır.” Bunu yapamazdı. Üzerinde gelinliği varken ve bir bıçak içini deşerken olmazdı, iki büklüm olmuş halde, yumruklarını kalbine doğru bastırdı.
“Konu çiftlik evi.”
Alessandra derhal başını kaldırdı. Derin üzüntü yüzünden hıçkırık tutmuştu. “Ne?”
“Çiftlik evi. Deminden beri sana söylemeye çalışıyoruz.”
Bir şirket, şaraphanenin ilk sahipleri olan Anne ve Alonzo Baci’nin tarihi çiftlik evini restore ediyordu. Bu evi, düğün mekanı olarak kullanmak Alessandra’nın aklına gelmişti. Yeni düzenleme, aile işleri için taze kan olacak, planının başarısı, Tanti Baci’nin onlarda kalması gerektiğini, bankaya, kız kardeşlerine ve herkese kanıtlayacaktı. Yeri, binayı vc alınması gereken tüm izinleri halletmişti.
Koridor tarafına doğru bir adım attı. “Problem ne?”
“Tüttüğün adam daha iyi bir teklif aldığını söylüyor. Şu anda eşyalarını toplamakla meşgul. Bir daha gelmeyecekmiş.”
“Hayır, olamaz!” Genç kız sinirden titriyordu. Kapıya doğru koştum ardına kadar açtı. Herkes afallamıştı. “Sen ne giyiyorsun…” diyen Giuliana şaşkınlıktan cümleyi tamamlayamadı. Bir yandan da kardeşini baştan aşağı süzüyordu.
Kızın bakışlarını takip eden Alessandra, ayağındaki beyaz saten topuklulara baktı. Onları tek hamlede silkeleyip attıktan sonra Stevic’nin ayağındaki plastik terlikleri çıkarttı ve kendi ayağına geçirdi. Sinirden öyle hızlı hareket ediyordu ki, başındaki tacı kayıp düştü.
Pijaması ayak bileklerine inen genç kızın, hızlı soluk alıp vermekten, göğüsleri neredeyse sutyeninden fırlayacaktı. Gelinliğini tam olarak düğmeleyemediğini hatırladı. Tanrı bir yerlerde balığa çıkmış, eğleniyor olmalıydı.
Genç kız merdivenlerden inerken, kız kardeşleri onu takip etti. Bir yandan da hızlı hızlı bir şeyler geveliyorlardı.
“Belki de üstünü değişmelisin…”
“Orada seni yanlış anlayabilecek insanlar var…”
Söyledikleri hiçbir şey Alcssandra’yı durdurmaya yetmedi. Bunu kimse yapamazdı.
Zalim kalbi bile ağır basamamıştı. Aksine onun taşlaşmış olması şu an işine geliyordu. Birisi ona iki kez bakacak olursa veya Tanti Baci’yi kurtarmak için orada düzcnleyeceği düğünlere engel olmaya çalışırsa, göğsündeki o değersiz şeyi çıkartıp, yoluna çıkanları öldürmek için kullanacaktı.
*
Üzüm bağının ortasında, üvey kardeşinin Range Rover’ına dayanmış olan Penn Bennett, Napa’daki ilk gününün tam filmlik olduğunu düşünüyordu. Penn Bennett’la Beni Baştan Yarat programının “yıldızı” olarak, bunu bilirdi. Programı, dört yıldır prime time’da yayınlanıyor, son iki sezondur da, Nielsen’in ilk on programında sıralamaya giriyordu.
Bir keresinde programın amacı sorulduğunda, nükteli bir şekilde, hak eden ailelerin evlerinin yanı sıra, kendilerine güvenlerini de geliştirdiklerini söylemişti. Ama seyredilmelerinin sebebi ne bu, ne de kaslı adamların çalışırken görülmek istenmesiydi.
Her şey hikaye de bitiyordu.
Meşru Bennett kardeşlerden büyük olanı Liam’ı ilk gördüğünde ne kadar da şaşırmıştı. Adeta kendisinin kopyasıydı. Üstelik sadece fiziksel olarak da değil. Penn şimdiye kadar kendisine bu kadar benzeyen bir ruhla karşılaşmamıştı.
“Şarap ülkesine olan turun geciktiği için kusura bakma,” dedi diğer adam. “Kısa bir mola olacağını söylemiştim ama olmadı”
Penn eliyle önemli değil işareti yaptı. Gizli bir görev için vakti vardı. Los Angeles’ta yaptığı hatadan millerce ötede, birkaç haftanın tadını çıkarmaya niyetliydi. Ne iş, ne kadın, ne de bela istiyordu.
Liam kaşlarını çatarak, parmaklarını saçında gezdirdi. “Bu konuda ne kadar da hoşgörülüydün.”
Penn rahat bir şekilde arabaya dayandı. ‘Bu konu’ derken, Calvin Bcnnett’in vasiyetiyle ilgili gelişmeleri kastettiğini anlamıştı. Bunun Penn’i şaşırttığı doğruydu ama aynı zamanda babasının evlilik dışı ilişkisini öğrenen Liam’ın da dünyası sallanmıştı. Penn yarım ağızla gülümsedi. Evet, bundan iyi bir televizyon dizisi olurdu.
Büyük bir aile skandalı: Tamamdır.
Kafasını kaldırıp, yetmiş beş derece sıcaklıkla tam bir uyum gösteren gökyüzüne baktı. Çakıl taşlarıyla kaplı park yeri, harap durumdaki bungalovla, tepelere oyulmuş şarap mağaralarının girişini ayırıyordu. Mağara girişinin iki yanına, nöbet tutan askerler gibi görünen limon ağaçlan, yarısı kesilmiş varillerin içine dikili şekilde yerleştirilmiş, her yeri, adeta kahverengi köklerinden fırlamış gibi görünen yemyeşil üzümler sarmıştı. Penn’in şov dünyasına endeksli beyni, giriş olarak, kırsal alanın havadan çekildiğini hayal etti.
Muhteşem görsellik: Tamamdır.
Tam o sırada görü} alanına bir kadın girdi. İki katlı, basit çiftlik evinden çıkmış, adeta uçarak onlara doğru geliyordu. İşte budur. diye düşündü. Ufak çaplı bir Hollywood başarısı için gerekli üçüncü ve son element.
Güzel ve iri göğüslü genç kadın: Tamamdır.
Gözleri, beyaz askısız gelinlik giymiş olan kadına takılan Penn biraz dikildi. Genç kadının yüzündeki kararlı ifadeyle, giydiği garip elbiseyi birleştirince, ortaya ‘Umutsuz Ev Kadınlan’yla, ‘Elbiseye Evet’ karışımı bir şey çıkıyordu. Kendini kadına doğru harekete geçmiş bulunca, birden duraksadı ve tekrar arabaya yaslandı. Maceraperest şövalye rolü ona pek de uygun değildi.
Yanı başındaki Liam, bir dakika önce Penn’i sarsan görüntüden aynı şekilde etkilenmiş olacak ki. sessiz bir küfür savurdu. Kendini kadının önüne doğru atarak ona engel olmaya çalıştı. Beyaz gelinliğiyle birlikte uçuşan koyu renk saçlara sahip kızın altında ne vardı öyle? Yoksa pijama mıydı? Alessandra, Penn’in üvey kardeşini tek hamlede geçtikten sonra, hor kullanılmış Ford F-150 model arabanın yanında durdu.
Bu sırada, birkaç İspanyol işçi, aletleri kamyonun arkasına yerleştiriyordu. Kafasında bir tutam saçı kalmış, bira göbeği pis tişörtünden dışan sarkan, terli kamyon sahibi ise bakışlarını kıza çevirmişti. Üzerinde gelinlik olan genç kız, tereddüt etmeden adamın pis tişörtüne yapıştı ve “Newton Smalls, sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye bağırdı.
Newton Smalls kızın ne kadar sinirli olduğunu fark ederek, geri çekilmeye çalıştıysa da, lekeli tişörtünü esnetmekten öteye gidemedi. Sonra iki elini de kaldırarak kızı yatıştırmak istercesine, “Bak, Alessandra..dedi.
“Seninle anlaşmıştık, Newton.”
“Biliyorsunuz size bir teklif vermiştim. Ama parası daha iyi olan bir işi geri çevirebilecek pozisyonda değilim. Kız kardeşimin kocası aradı. Oregon’daki bir inşaat için bana ihtiyacı varmış. Parası da iyiymiş. Hemen oraya gitmem lazım.”
Gelinlikti kızın yanına, onunla akraba oldukları belli olan iki genç kız daha geldi aceleyle. Üçü de koyu renk saçlı, koyu renk gözlü güzellerdi. Gelenlerden biri uzun ve alımlıydı. Diğeri daha kısa ve sertti. Belki de Liam’a bıçak fırlatırcasına bir bakış attığı için Penn’e öyle gelmişti.
Üvey kardeşi Liam kaskatı kesilmişti. “Tann aşkına Jules, ben sadece elçiyim. Newton‘ın su koyuvermesinde benim bir suçum yok. Üstelik sana bunu haber veren benim,” diyerek bakışa karşılık kendini savunmaya çalıştı.
“Araziye izinsiz giriyorsunuz,” dedi kız.
Derin bir nefes alarak ifadesini sertleştirdi genç adam. “Giuliana, Bennett’lar gayri faal ortak olabilir ama bizim de hissemiz var burada.”
Uzun olan genç kız, hayatı pahasına, havada uçuşan bıçakların arasına girmeye cesaret ederek elini Penn’e doğru uzattı ve “Stephania Baci – Stevie,” dedi. “Bu ablam Giuliana ve şuradaki garip giyimli olan kız da, hepimizin en genci Alessandra.”
Adam kızın elini aynı sıcaklıkla sıkarak, “Penn Bennett.” dedi.
“Şu piç,” diye ekledi genç kız, sonra da suratını buruşturdu. “Kusura bakmayın. Belki de saygısızlığa pek aldırmıyorsunuzdur.”
“Saygısızlığın bir numaralı taraftarıyım,” dedi Penn, Bu dobra dobra konuşan Baci’den hoşlanmıştı adam. Sonra gözü gelinlikti kardeşe kaydı. Kız kamyonun yanına fırlamış, aletlerden birini geri indiriyordu.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAşk Tutulması
- Sayfa Sayısı282
- YazarChristie Ridgway
- ÇevirmenArzu Petek
- ISBN9786054188697
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviKoridor Yayıncılık / 2011
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bir Gençlik ~ Patrick Modiano
Bir Gençlik
Patrick Modiano
Evet, yarın değil öbür gün yola çıkmaları gerekiyordu. Bunu düşününce Louis’nin içini bir çaresizlik duygusu kaplıyordu. Paris’te ne yapacaklardı? Bu iki İngiliz’e açılma, hatta...
- Süt Lekesi ~ Szilvia Molnar
Süt Lekesi
Szilvia Molnar
Bir apartman dairesinin duvarları arasında, bir zamanlar çevirmen olan taze anne, eski kimliğinden kopmanın ezici duygusuyla mücadele eder. Lohusalık günlerini dört duvar arasına sıkışmış...
- Kayıp Kız ~ Sophie McKenzie
Kayıp Kız
Sophie McKenzie
Lauren evlat edinildiğini biliyor ve gizemli geçmişini merak ediyor. Ama küçücük bir bebekken Amerikalı ailesinin yanından kaçırıldığını öğrendiğinde, tüm hayatı ona büyük bir yalanmış...